Amerika’nın keşfi ve aşağılık kompleksi

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma - İslam Tarihi Uzmanı
22.11.2014

Uzun senelerden beri bu konu vuzuha kavuştuğu hâlde kamuoyunda pek fazla önem arz etmiyordu. Ama ne zaman ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan konuyu gündeme getirdi; ona muhalif olan çevreler, sırf o söyledi diye karşı atağa geçtiler. Karşı atağa geçen bu medya kuruluşları, sanki bu konunun uzmanlarıymış gibi ahkâm keserek, “Amerika’yı Müslümanlar değil, Kolomb keşfetti!” yaygaralarını koparmaya başladılar. Bir ara not olarak Batılıların, daha önce yüzyıllardır insanların yaşadıkları, yüksek bir medeniyet kurdukları topraklara ilk defa gitmelerini, bir keşif olarak sunmalarındaki kibri vurgulamış olalım. Çünkü bu bir keşif değil, işgal ve sömürü idi. Zira orada insanlar yaşıyordu ve bu yaşam da biliniyordu.


Amerika’nın keşfi ve aşağılık kompleksi
Peki, bu yaygarayı koparanlar, konuyu ne kadar biliyorlar? Örneğin, Cumhurbaşkanı’nın bu yöndeki söylemine karşı çıkan köşe yazarları, bu konuda kaç tane kitap okudular? Arapça, İspanyolca, Fransızca vs. gibi dillerden kaçına vakıftırlar? İlim ciddi bir iştir ve onda polemiğe yer yoktur. Birileri Edison’dan nefret edebilir, ama onun bu nefreti, Edison’un elektriği keşfini inkârı gerektirmez; inkâr bile sadece gülünç olur. İşte gündemdeki “Amerika’nın keşfi polemiği”ne de bu nazarla bakılmalıdır. 
 
Şimdi meseleye gelelim: Klasik Müslüman kaynakları bu konuda bilgiler vermesine rağmen, bundan kırk sene öncesine kadar, modern İslâm dünyasında, hiç kimse Müslümanların Kolomb’tan önce Amerika’ya gittiklerini bilmiyorlardı.
 
Seneler önce, Erzurum Üniversitesinde görev yaptığım sıralarda, rahmetli Hocam Prof. Dr. Muhammed Hamidullah bu konuda bir seminer verdi; ardından da konu ile ilgili yazdığı bir makaleyi bana vererek Türkçeye tercüme etmemi söyledi. Bendeniz de bunu bir emir telakki ederek, söz konusu makaleyi “Kristof Kolomb’dan önce Müslümanların Amerika’yı Keşfi” adıyla tercüme ederek, Diyanet Gazetesi’nde yayınladım. Bilahare de, rahmetli Hocam’dan, yani Muhammed Hamidullah’tan yaptığım diğer makale tercümelerini bir araya getirerek, yayınladım.
 
Büyük bir ihtimalle, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da Hamidullah Hoca’nın söz konusu eserlerinden haberdar olmuş ve bu konudaki bilgilerini oradan almıştır. 
 
Ayrıca Goethe Üniversitesi Arap ve İslam Tarihi Bilimleri Enstitüsü Başkanı dünyaca ünlü hocamız Prof. Dr. Fuat Sezgin’in de İslâm İlim Tarihi ile ilgili fevkalade önemli araştırmalarında, tıpkı diğer ilmî keşifler gibi bu konu da işlenmektedir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı konuyla ilgili değerlendirmelerinde Fuat Sezgin Hoca’ya işaret etmiştir. 
 
Gerek Hamidullah Hoca’nın, gerekse Fuat Sezgin Hoca’nın bu araştırma ve tesbitleri, Batı ilim çevrelerinde de kabul görmüş; kendilerine bu konuda herhangi bir itiraz gelmemiştir. 
 
Bilakis oryantalistlerden de bu konu ile ilgilenenler olmuş ve araştırmalarını kaleme almışlardır. Mesela ünlü İbn Fadlallah el-‘Umerî (ö:M.1348)’nin oldukça hacimli eseri olan Mesâliku’l-ebsâr’ı kısmen neşreden Fransız oryantalisti Gaudefroy-Demombynes bunlardan sadece bir tanesidir. 
 
Sayın Cumhurbaşkanı’nın konu ile ilgili açıklamalarına yapılan itirazlar ise, tamamen medyatik ve spekülatif beyanlar olup, her türlü ilmî değerden yoksundurlar. 
 
Yukarıda zikri geçen İbn Fadlallah, Afrika coğrafyası üzerinde klasik ve otorite olan bir Müslüman âlimdir. O, yukarıda adı geçen eserinde, Batı Afrika ülkelerinden olan Mali’den, o dönemki sultanın emriyle Okyanusun Batı’sına deniz seferleri düzenlendiğini ve bu seferlere katılan Afrikalıların tamamına yakınının ya Brezilya kıyılarına çıkarak orada yerleşmiş olduklarını; ya da Amazon’un denize akan delta sularında boğulduklarını kaydeder. 
İbn Fadlallah deniz içerisinde akan bir nehirden söz eder ki, Hamidullah Hoca’nın görüşüne göre bu nehir Amazon nehrinin Okyanusa dökülen kısmıdır ki, akıntısı denizde biraz daha devam etmektedir.
 
Hamidullah Hoca, bu konudaki tezini “Brezilya” kelimesi ile de ispat etmektedir. Ona göre “Brezil” kelimesi, Kuzey-Batı Afrika’da yaşayan Berberilere aittir ki, gerçekten Brazil Berberleri diye bilinen bir kabile vardır.
İlginçtir ki, Kristof Kolomb’un oğlu Ferdinand Kolomb, babasının, Arap astronomu el-Ferğanî’nin, ya da Batılıların tabiriyle Alfragan, Alfraganius görüşlerinin tesiri altında olduğunu yazmaktadır. El-Ferğanî’nin astronomi ile ilgili meşhur eseri, 1669 tarihinde Latinceye tercüme edilmiş, daha sonra Amsterdam’da basılmıştır. 
 
Zenci unsuru
 
Bilindiği gibi, Zencilerle, Amerika’ya ne zaman ve nasıl gittikleri hâlâ bilinmeyen Amerika’nın yerlileri olan Kızılderililer farklı ırklardandırlar. Müslümanlardan sonra Amerika’ya gitmiş olan Kolomb ve “Yeni Kıta”yı işgal edip sömürmeye giden diğer Avrupalılar, orada yerli insanlardan başka, Zencilerin de olduğunu görmüşlerdir ki bu zenciler, Batı Afrika’dan oraya gitmiş ve dönmemiş, belki de dönememiş olan Müslüman denizcilerdir ki Hamidullah Hoca, söz konusu makalesinde bu hususu da ayrıntılı bir biçimde ele almaktadır. 
 
Keza Muhammed Hamidullah Hocanın tesbit ve görüşüne göre, Batı Afrika’dan Amerika’ya gitmiş olan bu Zenci Müslümanlar, ya deniz ürünleri tüccarları, ya da köle ticareti yapan kaçakçılardı. 
 
Tıpkı zamanımızda olduğu gibi, sıfatları ve uğraşları ne olursa olsun, önce Brezilya’ya, sonra da Amerika’nın diğer bölgelerine gitmiş olan bu denizcilerden, ekseriyeti Müslüman olanlar, zamanla oraya yerleşmişler ve tabii ki oralarda ibadethanelerini de yapmışlardır.
 
Dil unsuru
 
Bu konuda araştırma yapan Hamidullah Hocamız, sadece Müslümanların eserleriyle yetinmemiş, yukarıda belirttiğimiz gibi, bir bakıma meslektaş olan oryantalistlerden de yararlanmıştır. Bu konuda en ilginç olanı, benim de Paris’teki öğrencilik yıllarımda tanıdığım şarkiyatçı ve dilci Prof. Ch. Pellat’nın çalışmalarıdır. Nitekim o Afrika’da bir millet olan Tuaregler hakkında şöyle demektedir: “Tuaregler’in menşeini ararken, Berberi milletine ait bazı isimlerin Amerika Kızılderilileri kabileleri tarafından alındığını müşahede ettim”.
Buna benzer örnekler çoktur ki, biz bu kadarla iktifa ediyoruz.
 
Müslümanların asıl derdi
 
Amerika’ya, ilk defa kimlerin gittikleri, Amerika’nın Müslümanlar tarafından mı, Hıristiyanlar tarafından mı keşfedildiği, o kadar önemli değil. Biz, bu konuda Müslümanların ilk gidenlerden olduğuna inanmamıza rağmen daha önemli başka bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. üzerinde durmamız gereken asıl husus, bir zamanlar dünyaya pek çok ilim dalında önemli eserler kazandıran, buluşlar yapan, yeryüzünü ve uzayı avuçlarının içi gibi bilen Müslümanların bugün hangi durumda olduklarıdır. Esefle belirtelim ki bugün Müslümanlar, ilmi bir kenara bırakıp, atıl bir hayatı tercih ettiklerinden dolayıdır ki İslam coğrafyalarında ilim yerine kan akıyor! Çağımızın en güçlü enerji kaynağı olan petrol Müslüman toplumların yaşadığı coğrafyada olmasına rağmen, bu zenginlik kaynağı halkların refahına değil yöneticilerin iktidarlarına yarıyor. Müslüman halklar üretici değil Batılı emperyalistlerin tüketicileri durumunda bırakılıyor.
 
Allah Müslümanlara ilim ve iz’ân versin; âmin…