11 Eylül’den Boston Maratonu’na ABD’de İslamofobi

Kadir Üstün / SETA Washington Araş. Direktörü
20.04.2013

11 Eylül’dekinin aksine, Başkan Obama’nın Boston saldırısı sonrasında dikkatli bir dil kullanması ve insanları salt şüpheler üzerinden hareket etmemeleri için uyarması iyiye işaret. Ancak bu Amerikan Müslümanlarını yatıştırmaya yetmeyebilir zira işlemedikleri bir suç yüzünden dikkatli olmak zorunda kalacaklar.


11 Eylül’den Boston Maratonu’na ABD’de İslamofobi

11 Eylül 2001 sabahı bir yaşındaki oğlumu Manhattan’ın Yukarı Batı Yakası (Upper West Side) tabir edilen bölgesindeki kreşine bıraktığımda İkiz Kuleler’in birine bir uçağın çarptığı haberini almıştım. Arabayla kuleler istikametinde Henry Hudson Otoyolu’nda seyrederken Manhattan’ın güneyinden yükselen dumanları görmemek imkansızdı. Sol şeritten geçen güvenlik ve itfaiye araçlarının sayısı hayatımda görmediğim kadar fazlaydı. Radyoda ikinci bir uçağın diğer kuleye çarptığını ve iki ayrı uçaktan da haber alınamadığını öğrenmiştik. Yanımda oturan eşime ‘failler inşallah bizimkiler değildir’ demiştim. Bugün de Boston’da yaşayan Müslümanların benzer bir ruh hali içerisinde olduğunu tahmin etmek zor değil.

Saldırı sonrasında Amerika genelinde en göze çarpan mesele Müslümanlar ve İslam hakkındaki genel cehaletti. ‘Neden bizden nefret ediyorlar’ ve ‘biz onlara ne yaptık’ soruları sorulurken, Müslümanlara karşı adeta bir histeri havası oluşmuştu. Müslüman vatandaşlara karşı saldırı vakaları çoğalmış ancak çoğu durumda koyu tenli birçok vatandaş Ortadoğuluya benzedikleri için hedef alınmıştı. Hatta kendi memleketlerinde aslında Müslümanlarla hiç de iyi geçinemeyen Sih taksi şoförlerinden biri, başına sardığı sarık dolayısıyla Müslüman zannedilerek saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmişti. Öte yandan bazı devlet yetkilileri, sivil toplum örgütü ve üniversite mensupları İslam’ın terörizmle bir arada gösterilmemesi gerektiği yönünde mesajlar veren kampanyalar düzenlemişti. Fiziki şiddete maruz kalanların dışında psikolojik baskı ve tehditle karşılaşan Müslümanlar için psikolojik destek merkezleri faaliyet göstermişti. Müslümanlar bir yandan Amerika’nın İslam ve Müslümanlarla ilgili cehaletinin adeta cadı avına dönüşmesinden mustaripken bir yandan da terörle İslam’ı aynı kefeye koymak istemeyen ırkçılık karşıtı gruplardan destek görmüşlerdi.

İslam’a karşı seferberlik

Amerika’da yaşayan Müslümanlar için 11 Eylül’ün belki de en ‘hayırlı’ sonucu, ‘ortalama’ Amerikan vatandaşları arasında İslam’a yönelik artan ilgi ve öğrenme arzusuydu. Başlığında Ortadoğu ve İslam olan panel, ders ve kitap sayısında patlama yaşanırken birçok üniversitede Arapça ders verecek hoca bulunamaz hale gelmişti. Öte yandan ‘düşmanı öğrenmek’ için Arapça öğrenenlerin sayısı da az değildi. Dinler arası diyalog inisiyatiflerinde yaşanan patlama paralelinde, bazı kilise ve sinagoglar da cemaat mensupları için camilere ziyaretler düzenleyerek Müslümanların din anlayışları ve yaşama biçimleriyle ilgili çalışmalar başlattı. Amerika’nın bir göçmenler ülkesi olduğu ve federal kanunlarla güvence altına alınmış olan kimseye din, dil, ırk ve kökeni dolayısıyla ayrımcılık yapılamayacağı ilkelerinden hareket ediyordu bu tür girişimler. 

Bu iyi niyetli çalışmalara ve İslam’a artan ilgiye rağmen, Müslümanlara karşı ayrımcılık ve ırkçılık da arttı. Amerikan halkı bugün İslam’ı daha iyi biliyor ama Müslümanlara karşı ırkçı his besleyenler de artmış durumda. İş yerlerinde, okullarda ve devlet kademelerinde Müslümanlara karşı ayrımcılıkta gözle görülür bir yükseliş oldu. Kanunsuz gözaltı ve sorgulama, yıllarca süren gizli takip, şüphe üzerine sınır dışı etme, FBI’ın camilerde istihbarat toplaması ve hatta cami civarlarında ‘nükleer tarama’ yapılması gibi birçok hukuk dışı uygulamaya maruz kaldı Müslümanlar.

Siyasi bir operasyon

2000’de başkanlık seçimlerinde Amerikan Müslümanlarının ezici çoğunluğu sosyal konulardaki muhafazakâr değerleri dolayısıyla Cumhuriyetçilere yönelmiş ve George W. Bush’u desteklemişti. Ancak Bush’un seçim kampanyasında aktif rol alan bazı önde gelen Müslümanların bile 11 Eylül sonrası gözaltına alınmaları ve baskı görmeleri büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Bush’un Afganistan ve özellikle Irak işgalleriyle birlikte Amerika’nın Ortadoğu’ya demokrasi getirme projesi, İsrail’in uzlaşmaz ve saldırgan politikalarının da desteklenmesini beraberinde getirdi. Ortadoğu politikasında etkili hale gelen neo-con çevreler, Evanjelistler, aşırı sağ muhafazakârlar ve İsrail lobisinin sağ kanadı arasında oluşturulan ittifakın İslamofobinin yükselmesine katkısı büyük oldu. Bu gruplar, New York’ta İkiz Kuleler’in yakınında İslami Merkez açılmasına karşı çıkmalarından Obama’nın aslında Müslüman olduğu iddialarına varana kadar birçok konuda ses getirirken, liberal çevrelerin tepkisini çektiler. Center for American Progress adlı Obama’ya yakın liberal bir think tank’in, ‘Korku Ltd.’ (Fear Inc.) adlı raporu, Bush döneminde zirve yapan İslamofobinin aslında 5-6 kilit ismin planlı bir siyasi operasyonu dahilinde yükseldiğini ve geniş bir finans altyapısı olduğunu gösteriyor. 

İslam’a ve Müslümanlara negatif bakışın özellikle 2005’ten itibaren Irak’ta işgale karşı başlayan Sünni ayaklanmasıyla birlikte arttığını söyleyebiliriz. Buna rağmen, kamuoyu araştırma kurumu Pew’ün yaptığı kamuoyu yoklamaları Amerikalıların İslam’a bakışında kendi içinde çelişkiler barındıran bir ikilemde olduklarını gösteriyor. 2010’da yapılan bir yoklamaya göre, kamuoyunun çoğunluğu İslam’ın şiddete diğer dinlerden daha yakın olmadığını düşünürken benzer bir çoğunluk da New York’ta İslami merkezin bir parçası olarak cami inşasına karşı çıkıyordu. Amerika’nın ücra yerelinde şeriatın yasaklanmaya çalışılması (ki bu gerçek hayatta karşılığı olmayan absürt bir tasarıydı), Florida’da bir papazın Kur’an yakma çağrısı, İslam’ı hedef alan filmler çekilmesi gibi girişimler İslamofobinin yaygınlaştığını gösterse de Amerika’nın İslam algısını yalnızca bu uç örnekler üzerinden okumak isabetli olmayacaktır.   

Müslim ABD’lilerin sadakati

11 Eylül’den beri Amerika içerisinde gerçekleştirilen ilk terör saldırısı Boston Maratonu’nun bitiş çizgisi yakınında meydana geldi. İlk gelen bölük pörçük haberlerde ‘koyu tenli veya siyahi ve yabancı aksanlı’ birinin şüpheli olduğu ve Suudi kökenli bir öğrencinin evinde arama yapıldığı haberleri vardı. Ayrıca düdüklü tencerenin içine patlayıcı malzeme koyarak irticalen hazırlanan patlayıcı bombanın Ortadoğu’da kullanılan yaygın metotlardan biri olduğu analizleri de yapılıyordu. Twitter’da ‘Müslümanları öldürelim’ naraları da atılmaya başlanmıştı. Öte yandan Boston faillerinin Atlanta Olimpiyatları ve Oklahoma City bombalamalarının failleri gibi aşırı sağ beyaz ırkçı olma ihtimaline vurgu yapanlar da yok değil. 

Amerikalı Müslümanlar hem 11 Eylül hem de Boston saldırısı sonrası üzerlerindeki psikolojik baskı yüzünden kendilerini ülkeye sadakatlerini ispat etmek zorunda hissetmişlerdir ve saldırıları kınayan açıklamalar yaptılar. 2011’de Amerikan Müslümanları arasında yapılan bir kamuoyu yoklaması, Amerikan Müslümanlarının dünyada aşırılığı ve terörü en fazla reddeden Müslüman topluluk olduğunu gösteriyor. Aynı çalışma, 2011’de 2007’ye göre daha fazla Amerikalı Müslümanın Amerika’nın terörle mücadelede samimi olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Bunda Bush’un Irak işgalinin adeta bir macera olduğunun tescil edilmiş olması ve Obama yönetiminin Bush’un terörle mücadele ve demokrasi yayma söyleminden uzaklaşıp El-Kaide’yle mücadeleye odaklanmasının önemli rol oynadığı söylenebilir. Öte yandan New York polisinin hem New York’ta hem de yetki sınırlarını aşarak New Jersey’de Müslümanları ve camileri takip etmeye Obama döneminde de devam etmesi, 11 Eylül sonrası çıkarılan ve anayasal özgürlükleri güvenlik politikaları lehine zedeleyen yasaların devam ettiğini gösteriyor. 

11 Eylül’de kahraman olarak öne çıkan Rudy Giuliani ve George W. Bush modellerinin aksine, Başkan Obama’nın Boston saldırısı sonrası ilk açıklamasında dikkatli bir dil kullanması ve insanları salt şüpheler üzerinden hareket etmemeleri noktasında uyarması iyiye işaret sayılabilir. Ancak bu Amerikan Müslümanlarını yatıştırmaya yetmeyebilir zira işlemedikleri bir suç yüzünden dikkatli olmak zorunda kalacaklar. Washington’da Kongre ve Beyaz Saray’ın zehirli zarflar yüzünden alarmda olduğu şu sıralar, insan Boston saldırısının failleri ‘inşallah bizimkiler değildir’ demekten kendini alamıyor!

[email protected]