ABD’nin ‘bütçe uçurumu’ veya ilacın hastayı öldürmesi paradoksu

BEKİR L. YILDIRIM / Yazar
19.01.2013

Adına mali uçurum densin veya denmesin, bu tartışmanın bir faydası devletin uzun zamandır borçlanarak refah dağıttığı ve trilyonluk fetihlere gittiği gerçeği ile yüzleşmek oldu.


ABD’nin ‘bütçe uçurumu’ veya ilacın hastayı öldürmesi paradoksu

Hayır Ayşe, Washington’dan Tallahasse’ye Amerikalı dostlarımız PKK’yı da konuşmuyor, Muhteşem Yüzyıl’ı da; şükürler olsun. Coniler ve Meriler yatıp kalkıp mali uçurum’dan bahsediyorlar; bilen de bilmeyen de.
ABD politikacıları da olaylar üzerine abartılı ifadeler kullanmayı sever ama bu defa Obama’dan muhtemelen Amerikalı bile olmayan taksiciye kadar hemen herkes “bütçe uçurumu” ile yatıp kalkıyor. 2008 krizinden beri halsiz ekonomiyi canlandırıcı olarak verilen vergi kesintilerinin sona ermesinden, yani Coniler’in yeni yılda daha fazla vergi yükü ile girmesi yetmiyormuş gibi aynı anda ABD devletinin bütçesinin daha önce çıkarılan kanunlar gereği büyük ölçüde küçültülmesinden bahsediyorlar.

ABD ayağını yorganına göre..

Hıı, yani şimdi nihayet doğru adımları atıp, ayağımızı yorganımıza göre uzatmak bizi öldürür mü diyorlar? Evet, tam da bunu diyorlar. Ama neden? Şundan: Bütçe uçurumu 2013 başlarında yürürlüğe girecek olan çok önemli federal vergi artışları ve bütçe kesintilerinin bir araya gelmesinin adı “bütçe uçurumu” (siyasi, mali lisanda duyulmuş idi geçmişte de ama cari durum için özelleştiren ve popularize eden Federal Rezerv Başkanı Bernanke oldu) Kongre Bütçe Ofisi’nin son rakamlarına göre, tedbirler toplamda 2012 ile 2013 arasında federal bütçe açığını otomatik olarak 503 milyar dolar azaltacak. Bu rakamlar 2013 mali yılına uygulandığında daralma daha da büyük olacak, GSMH’nın yüzde 4’üne kadar ulaşabilecek. Böylesi ciddi bir kemer sıkma paketinin hala-kırılgan ekonomi cari iken birden yürürlüğe girmesi pek çok ekonomisti, Washington zamanında müdahale etmez ise, 2013’te bir çifte dipli resesyon tehlikesi uyarısı yapmaya itti. Bu uçurumun aşağısındaki yeri 21 Aralık’takinden kötü kıyamet senaryoları ile tanımlıyor birçok ekono-siyasetçi. Bunun Pentagon bütçesine yansıyan kısmının ABD’nin dünyadaki hakim pozisyonunu yok edeceğinden, yüzde 11-12’lik ekonomik küçülmeden, yüzde 13-14’e varan işsizlikten söz edenler var. İsrail’e yardımları azaltmaktan söz eden yok tabii ki.

Her ne kadar zenginin vergisi tartışma konusu olsa da mutabakata varılmadığı taktirde orta sınıfın vergileri artacak (ortalama Amerikan ailesinin en az 2200 dolar fazla ödeyecek tahminen). Şu anki tartışma ne kadar zenginin vergi yükü ne kadar artsın olunca bu konuda uzlaşılamadığı için büyük mutabakat sağlanamaz ise bu seçmen tarafından Cumhuriyetçileri bir avuç zenginin menfaati için geniş bir orta sınıf ve altını feda ettiği şeklinde okunacak. Bu da Cumhuriyetçileri motive etmeye ve yüreklerine taş basarak da olsa “hadi neyse milyonerler birazcık daha fazla ödesin” demeye razı ediyor. Bu paradoksal “hastalık” tablosu üzerinde büyük ölçüde mutabakat var. ABD’de ne pahasına olursa olsun yönetimi zayıflatmaya programlanmış bir muhalefet de yok, zira şu andaki Cumhuriyetçiler de Demokratlar da ülkeyi kuran köklerden geldiklerinin bilincinde ve her fırsatı rakibini alt etme fırsatı olarak görmüyor veya en azından daha sorumlu gözükmek siyaseten Yunanistan’dan fazla prim yapıyor. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluktaki Cumhuriyetçilerin de Obama ve Demokrat Senato’nun da önceliği ülkeyi krizden uzaklaştırmak ve tabii ki bunun bizim ifade ile politik rantını yemek. Hastalıkta mutabakat sağlayan taraflar reçetede farklılaşıyor. Ama en ağır konuşan Cumhuriyetçiler dahi bu durumdan Obama’yı sorumlu tutmak noktasına götürmüyor işi.

Obama’nın tezi

Obama meseleyi Bush döneminde başlayan vergi indirimini, gelirleri 250,000 doların üzerindeki yüzde 2’lik kesim için kaldırarak ve bazı vergi iade deliklerini kapatarak, ama geri kalan yüzde 98’e indirimleri devam ettirerek çözmek istiyor, en azından kısa ve orta vadede. Sosyal programlara, mesela Medicare (dar gelirliler sağlık programı), Medicaid (yaşlı ve engelliler sağlık programı) gibi programlarına dokunmak istemiyor. Sosyal sigorta aylığı minimum yaşının ve maksimum aylığın azaltılmasına da sıcak bakmıyor. Böyle bir ihtimalin Cumhuriyetçiler ile pazarlık konusu olduğu söylentisi üzerine güçlü yaşlı lobileri Obama üzerine epeyce pres uyguladı. Cumhuriyetçiler de vergi iade deliklerini kapatmak istiyor sosyal güvenlik programlarına da dokunmak istiyor. Daha önemlisi, “trickle down” veya “Reaganomics” müntesibi Cumhuriyetçiler zenginin vergisine dokunulacaksa bu 1 milyondan fazla yapan minnacık bir fraksiyona olsun, 250,000 ile 999,999 dolar arasında geçim savaşı veren gariban Amerikalılara dokunulmasın diyor. (Clinton olsaydı “acınızı kalbimde hissediyorum” derdi). “Trickle down” (aşağıya damlama) ekonomisi olarak da bilinen bu felsefeye göre zengini para ile ısladıkça o da kötü sünger gibi parayı aşağı katmanlara akıtacak. Ve bu da ekonomiyi canlı tutacak. Buna mukabil, sosyal sigorta maaşı yaşının 65’ten 67’ye yükseltilmesi ve “Obamacare” diye bilinen 2010’da geçen kanunla genişletilmiş olan sağlık sigortası paketinde bir miktar daraltmayı da öneriyor Çoğunluk Lideri Boehner ve takımı.

Uçurumdan kurtulma paketi

Kim kazanacak peki? Ortası bulunacak tabii ki. Hep böyle olur bu işler. Çünkü güçler dengesi bunu gerektiriyor. Bu yazıyı bitirmeden önce gelen sinyaller çok zenginlere (muhtemelen 500 bin dolar üstüne vergi artırımı, bazı sosyal güvenlik programlarında ve “savunma” bütçesinde kesintiler içeren, tasarruf, yeni vergi içeren bir pakette uzlaşılacağı yönünde. Bu yazı yayınlandığında yeni “uçurumdan kurtulma paketi”nin geçmiş olması mümkün ama geçmese de artık dillere pelesenk olmuş “mali uçurum” ifadesi de 21 Aralık Kıyameti kadar korkutuyor Amerikalıyı. Gelinen noktada Başkan’ın veya Kongre’nin özel yetkilerini kullanarak mali statükoyu bir süre daha devam ettirip zaman kazanacakları veya bu yapılmasa dahi söz konusu olan otomatik vergi artırımı, bütçe kesintisi için kullanılan “uçurum” ifadesinin abartılı olduğu, bir anda bir şeycik olmayacağı, yavaşlama olursa tedrici olacağı ve buna karşı da palyatif önlemler alınabileceği yönünde. Adına mali uçurum densin veya denmesin, bu tartışmanın topluma yayılmasının ABD için önemli bir faydası halkın, devletin uzun zamandır borçlanarak refah dağıttığı ve trilyonluk fetihlere gittiği gerçeği ile yüzleştirmek oldu. ABD namlularının ucundaki İran’dan Pakistan’a diğer ülkeler de kendileri için olumlu sonuçlar çıkarabilirler. Obama da ilerdeki başkanlar da bu saldırgan politikaları hayata geçirmek için sınırsız bütçelere sahip olmayacaklar. Kazan, kazan yani. Son olarak ne zaman duydunuz Washington’dan gelen kazan kazan haberini?


[email protected]