Amerika’nın IŞİD’le imtihanı

KADİR ÜSTÜN SETA Washington Araştırma Direktörü
11.10.2014


Amerika’nın IŞİD’le imtihanı

Bu günlerde Washington’da ne oldu da (Obama Suriye’de olan bitene üç yıldır ciddi bir tepki göstermezken, Irak’ta Maliki’ye baskı yapmaktan uzak dururken) birden bire IŞİD’a karşı askeri tedbirler alma gereği duydu sorusuna ikna edici bir yanıt bulmak kolay değil.

Obama yönetiminin uzun zamandır Ortadoğu’da Amerika’nın maliyetlerini ve risklerini azaltmaya çalıştığını biliyoruz. Suriye’de 200 bini aşkın ölü ve milyonlarca mülteci yeni yüzyılın en büyük insani trajedisini ortaya çıkardı. Suriye’deki iç savaş bölgede birçok dengeyi alt üst etmekle kalmadı, Sünni-Şii gerginliğini çatışma ve ölüm-kalım savaşına dönüştürmede katalizör görevi görerek belki de on yıllarca üstünden gelinemeyecek bir şekilde derinleştirdi. El-Kaide bağlantılı grupların güçlenmesi ve Esad rejimiyle savaşmaktansa kendilerine ait bölgeleri kontrol etmeye çalışmaları bile Amerika’yı harekete geçirememişti. IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ve Bağdat’a doğru ilerlemesi Obama’nın Irak’tan çekilme politikasının iflas etmesi sinyalleri verince yönetim meseleye daha ciddi yaklaşma gereği duydu.

Amerikalı gazetecilerin kameralar önünde katledilmesi bardağı taşırdı ve Amerikan kamuoyunun Irak’ta teröristlere karşı askeri harekata desteğini artırdı. Irak politikasının iflasının ilanı Obama için kaldırılabilir bir siyasi maliyet değildi.

Irak savaşını eleştirerek başkan seçilen ve bir an önce ülkeden Amerikan askerlerini çekmek isteyen Obama, Irak’ta IŞİD’a karşı istemeyerek de olsa yeni bir savaş başlatmak durumunda kaldı. Ancak bu savaşın nihai hedefi, yöntemi, maliyeti ve sürdürülebilirliği soru işaretleri yarattı ve başkan son derece sert eleştiri oklarının hedefinde olmaya devam ediyor. Obama yönetiminin bu konularda ikna edici cevaplar verebildiğini söylemek de zor.

Pentagon rahatsız

Obama’nın IŞİD’ı ‘zayıflatma ve nihai olarak yok etme’ şeklinde özetlediği hedef Pentagon’u da oldukça rahatsız eden muğlak bir hedef. Başkanın Amerikan askerlerinin kesinlikle sahada savaşmayacağını açıklaması da geleneksel Amerikan askeri güç kullanımı pratikleriyle de uyuşmuyor. Bağdat yönetimi ve Kürtlerin sahada IŞİD’a karşı savaşmasına hava saldırılarıyla destek verme gibi taktikler üzerine kurulu IŞİD’ı yok etme stratejisinin ne kadar sonuç alacağı şüpheli. Bu taktikler işe yaramazsa ileride Amerikan askerlerinin sahaya inmesi gerekebilir ve bu konuda Obama’yla Genelkurmay Başkanı Dempsey aynı fikirde değil. Obama’nın Pentagon’la ilişkilerinin çok iyi olmadığı Dempsey’nin Senato sunumundaki vücut dilinden de belliydi.

Obama’nın IŞİD stratejisinin en önemli problemi, sorunun siyasi altyapısını dikkate almaması. IŞİD’in ortaya çıkması ve güçlenmesinde iki temel siyasi sorun rol oynadı. Irak’ta Maliki yönetiminin Sünnileri dışlaması ve mezhepçi politikalarla ezmesi aslında bir Sünni ayaklanmasını ortaya çıkardı...

Suriye’de iç savaşın çözülemez hale gelmesi ve rejimin siyasi bir geçiş dönemine razı edilememesi IŞİD gibi örgütlerin güçlenebilmesi için siyasi bir vakum doğurdu. Bu durumdan yararlanan IŞİD’ın salt bir terörist örgüt olarak görülmesi ve anti-terör tasarruflarıyla önlenmeye çalışan Amerikan politikasının bu konuda oldukça yüzeysel bir yaklaşım sergilediğini gösteriyor. Amerika’nın askeri gücü IŞİD’i geriletmeyi başarabilir ancak Irak’taki Sünni isyanını ve Suriye’deki iç savaşı çözmeye çalışan daha geniş bir perspektifle yaklaşmadığı takdirde, IŞİD’ı ortaya çıkaran koşulları ortadan kaldıramayacaktır. Bu durumda, terörist grupların kök salması için uygun zemin var olmaya devam edecektir. Obama sorunun siyasi boyutunun farkında olduğunu ifade etti ve bölgedeki partnerleriyle bu konuda çalışacağını da vadetti. Ancak mevcut IŞİD stratejisi siyasi sorunların hangi somut adımlarla aşılmaya çalışacağından bahsetmiyor ve bu itibarla erteleyici bir yaklaşım sergiliyor.

Amerika’nın öncelediği

Obama yönetiminin IŞİD’la mücadelede mesafe kaydedip daha sonrasında siyasi sorunları çözmeye çalışması da Amerikan politikasının sürekliliği yönünden bir problemi olarak ortaya çıkabilir. Yönetimin birkaç ay sonra IŞİD’a yeterince darbe vurulduğu sonucuna vararak bu savaşın şiddetini azaltmayacağından emin olmak pek mümkün değil. Yönetim bu meselenin uzun vakit alacağını ve çabuk halledilemeyeceğini söylese de bu konudaki ciddiyetini zaman gösterecek. Irak işgali sonrası ortaya çıkan problemleri çözemeyen ve bunların aslında Iraklılar tarafından inisiyatif alınarak çözülebileceğini savunan Amerikan yönetiminin, IŞİD’la mücadelede mesafe kat ettikten sonra benzer bir biçimde bu sorunları siz çözmek zorundasınız deyip kenara çekilmeye çalışması da ihtimal dahilinde.

Öte yandan Suriye iç savaşı ve Irak’taki istikrarsızlıktan birinci derecede etkilenen Türkiye’den IŞİD’la mücadele konusunda destek isteyen Amerika’nın öncelikleriyle Türkiye’nin önceliklerinin örtüşmediği aşikar. Türkiye için mülteci akınının önlenmesi, Esad rejiminin sona ermesi (en azından siyasi bir geçiş süreciyle), terörist grupların fiili durum yaratmaları, IŞİD’la mücadeleyle birlikte acil sorunlar olarak öne çıkıyor. Amerika ise Bağdat ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle işbirliği yaparak IŞİD’ın özellikle Irak’ta geriletilmesini önceliyor. Amerika’nın IŞİD geriletildiğinde ve nihai olarak yenildiğinde diğer sorunlar konusunda ne yapacağı ise belli değil. IŞİD’la savaşın çok daha mülteci yaratacağı ve Esad rejiminin işine yarayacağı gerçekleri karşısında Amerika’nın ne yapacağı da net değil. Obama’nın başkanlığı döneminde Ortadoğu’daki sorunları çözme konusunda elini taşın altına koymaktan uzak duran tavrına bakıldığında IŞİD konusunda da gönülsüz bir tavır sergileyeceğini öngörmek çok zor değil. Türkiye’nin talepleri doğrultusunda iki müttefikin önceliklerini bağdaştırması ve daha kapsamlı bir stratejik planla hareket etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde Amerika’yla Türkiye arasında ilerde daha fazla uyuşmazlıklar kendini gösterebilir.

Topal ördek çaresiz

İç siyasi dinamikler ve başkanın geçmişteki yaklaşımı göz önüne alındığında, Irak ve Suriye’de IŞİD’ı ortaya çıkaran ve çözmesi IŞİD’la savaşmaktan çok daha zor ve sabır isteyen siyasi problemlerin Obama’nın ana gündemi haline geleceğini beklemek zor. İçerde ekonomi ve Kasım’da ara seçimlerde Senato’da Demokratların çoğunluğu kaybetme ihtimaliyle uğraşan başkanın son iki senesinde topal ördek olacağı da göz önünde bulundurulduğunda Ortadoğu’ya ancak Amerikan kamuoyunun istediği ve baskı yaptığı ölçüde müdahil olmasını beklemek daha doğru olacaktır. Diğer bir deyişle, Amerika’nın stratejik düşünme ve hareket etme yeteneğinin iç siyaset gündeminin açmazları yüzünden dumura uğradığı bir ortamda, Obama’nın IŞİD’la savaşı sadece terörle mücadele gündemiyle ele alıp, daha kapsamlı bir stratejik bakıştan yoksun biçimde sürdürme ihtimali yüksek.

Amerika’nın istediği zaman bu mesele benim sorunum değil deyip yerel güçlerin inisiyatif alması gerektiğini söylemesi gayet mümkün. Ancak Türkiye gibi müttefiklerinin geçmişteki uyarılarını (ki bunların ne kadar haklı olduğunu şimdilerde görüyoruz) ve bugünkü önceliklerini dikkate almayan bir Amerika orta ve uzun vadede bölgede etkinliğini ve dengeleri değiştirme kabiliyetini yitirmeye devam edecektir.

[email protected]