‘Çok yönlü çirkinliğin’ anatomisi...

Nedret Ersanel/Gazeteci-Yazar
16.03.2014

Kiev’den kesmeye başlayan makas Kıbrıs/Akdeniz’e, aynı nedenler, aynı açı ve çizgiyle tekrar yukarı Kırım/Karadeniz’e çıkıyor. Hiç bozmadan Kuzey Irak’a iniyor ve tekrar Hazar/Kafkaslara çıkıyor. Ama zik-zak bitmiyor. Kesiyor. Kestiği yer kanıyor...


‘Çok yönlü çirkinliğin’ anatomisi...

Ukrayna, Rusya’nın yumuşak karnı. Rusya tarafından yönetilen Ukrayna, Karpatlara Rusya’nın gücünü yerleştiriyor. Ukrayna Batılı bir gücün nüfuzu veya denetimi altında olursa, Rusya’nın güney kısmı sonuna kadar açık kalacak. Burası 1700 Km.’nin üzerinde bir mesafeye karşılık geliyor. Yani Ukrayna’nın Rusya ile ortak sınırından 1100 Km. daha fazla!..” 

Stratfor’un-Türkiye’de de bilindik-analisti George Friedman’ın Kiev’in Moskova için ‘önemini’ jeopolitik açıdan okuyan bu paragrafına, (‘Ukraine: On the Edge of Empires’, George Friedman, Stratfor, 17 Aralık 2013) artık herkes tarafından bilinen; Ukrayna’nın Karadeniz’e ve oradan Akdeniz’e açılan limanları, üsleri ve Avrupa’ya enerji temininde güzergâh olduğu kritik kalemlerini ekleyebiliriz. Yine de görebileceğimiz, büyük resmin birkaç iri pikselidir...

Daha kuşbakışı bir okuma ile Zbigniew Brzezinski, kelime anlamı ile de ‘sınır ülkesi’ olan Ukrayna’yı bölgenin en önemli ülkesi kabul eder. Zira Ukrayna, jeopolitik konumu nedeniyle ‘tüm Avrasya’nın kontrolü için hayati önemdedir. Brzezinki’nin Ukrayna’yı elde tutmak için günümüzde önerdiği ‘keskin’ fikir, ‘Orta Avrupa’ya güç konuşlandırarak, bir savaşın çıkması ve yayılması durumunda karşılık verecek bir konumda olmak üzere NATO’nun mobilizasyonudur’!  

Rusya’nın Libya’dan ders çıkarak Suriye’de uyguladığı, Akdeniz’de baskın hale getirdiği, Ukrayna’da ise genelde Batı özelde ‘Amerika karşı çıkamaz’ anlayışını sorgulayan bu öneri-şimdiden sonra-tedirginlikle incelenmeli! 

İşaretsizler ve Turuncular 

Rusya ile Ukrayna arasında bir sonuca ulaştı-ulaşacak görünen resmi temaslar 1990’lı yılların ortasından bu yana sürmekte. Sıkıcı bir kronolojiye batmadan söylenebilir ki, 1997 yılında imzalanan anlaşma meseleyi çözmüştü. Ruslar, Kırım’ın Ukrayna’nın egemenliğinde olduğunu kabul etmiş, Karadeniz filosunun durumu tatlıya bağlanmış, iki ülke karşılıklı olarak toprak bütünlüklerini ve egemenliklerini dostlukla imza altına almışlardı. Bugün bütün dünyanın başını ağrıtan sorunlar listesinin üstü-nispeten-çizilmişti. Kaldı ki, o tarihten 2004 yılına kadar da problem çıkmadı. 

2004 yılında işin rengi değişti; Turuncu oldu! Kiev-Kremlin ilişkileri de ‘bundan sonra’ bozulmaya başladı. Bu dönemde ABD’nin Kırım’a ilgisinin arttığı da gözlemlenecek, ABD’nin Kırım’da bir temsilcilik açma planı ortaya çıkacaktır. 

Bugün geniş mutabakatla kabul edilmektedir ki; eski Sovyetler Coğrafyası’nda ABD’nin çeşitli kuruluşlar eliyle yürüttüğü, ‘özgür ve demokrasi sever’ yani ‘açık toplum’lar projesinin temel hedefi, ‘Amerikan yanlısı’ iktidarlar üretmektir. Esasen, Doğu Avrupa coğrafyasında da Karadeniz’de de Kafkaslar’da da bu operasyonlar düşük profilli olarak devam etmektedir. 

Ancak o dönemde, ABD/Batı planını ana eksenlerinden biri olan “Baltık-Karadeniz-Hazar” yayı üzerinde birleşik bir nüfuz alanı yaratmak operasyonuyla; Moldova, Gürcistan, Slovenya, Ukrayna, Litvanya, Letonya, Romanya yönetimleri bir araya getirilerek (2005), takiben, Azerbaycan, Ukrayna, Gürcistan derlenerek (2006) batı yanlısı örgüt ve organizasyonlar bina edildi.

Demokrasi, insan hakları, açık/şeffaf toplum türünden şaşalı sloganlarla yürüyen renkli devrim ülkelerinin koçbaşı olarak kullanıldığı bu örtülü girişimlerin amacı Moskova’yı çemberlemekti. 

Önemli kırılma noktalarından birisi-ki bugün Ukrayna üzerine abanan küresel güçlerin nedenlerinden de biridir-2010 yılında Ukrayna Devlet Başkanı Yanukoviç’in Sivastopol Üssü’nün kullanım hakkını 2042’ye kadar Rusya’ya vermesidir. Bunun anlamı yukarıda çizdiğimiz yayın ortadan çatlamasıdır. 

Şakuli denge...

O konuşmanın ‘tape’lerini elbette Ruslar yayınladı dünyaya. Rakibi küçük düşürmek, küresel kamuoyunda itibarını zedelemek için yapmadı bunu. Hoş, Ukrainskaya Pravda, ‘Rusya ABD ile AB’yi birbirine düşürmek istiyor’ manşetini atmıştı ama tali fayda sayılmalı. İşin aslı Kremlin, ‘ne yaptığınızı görüyorum, durun’ demişti ve ‘klasik diplomasi’nin sonu anlamına geliyordu.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın geçtiğimiz Şubat ayı başında internete düşen ve ‘s....r et AB’yi’ dediği ses kaydı; bugün bir ucu Avrupa’nın göbeğine basan, diğer ucu Afganistan-Pakistan’ı da kavrayarak Karadeniz-Hazar-Ortaasya-Çin’e dokunan, dikey olarak Akdeniz’in tamamını avuçlayan, haliyle tüm ‘ağır ağabeyleri’ masaya toplayan, Türkiye’yi de o masanın tam göbeğine oturtan Ukrayna krizi ve nedenlerini ortaya çıkaran en güçlü delillerden birincisidir. 

Bakan Yardımcısı Nuland’ın kayıtlar için, “oldukça etkileyici bir hüner ortaya konmuş. Ses çok temizdi” pişkinliği ile özür dilemesi de odur, ‘yakalandık’ anlayabilirsiniz.

Rus kulaklarının yakaladığı bu konuşmayı Nuland, ABD’nin Kiev Büyükelçisi Geoffrey Pyatt ile yapmıştı ve Büyükelçi Pyatt ise Ukrayna muhalefet liderlerinden Vitaliy Kliçko’yu kast ederek, “O en sadık köpek. Ancak siyasette yeterince tecrübeli değil. Yeni Ukrayna hükümetinde yer alırsa işleri bozabilir” diyordu.

Keza, bir başka kayıt daha vardı ve AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Yardımcısı Helga Schmidt Ukrayna’daki AB temsilcisi Jan Tombinski ile telefonla görüşürken, ‘ABD’nin Ukrayna baskısından artık bıktık’ diyordu.

Özetle; Ukrayna krizi Rusya’nın Kırım’a yönelik ‘işaretsiz asker’ operasyonu ile başlamadı. Çok önce, dinleme kayıtlarından da evvel, ‘turuncu askerler’ ile başlamıştı ve işte söverek devam ediyordu.

Amerika’nın Ukrayna’daki plan ve varlığını anlamaya çalışırken sorulması gereken bir soru da, ‘hangi Amerika’dır. Üzerinde pek durulmayan yeni duyumlar, politik ve pratik arka planı NeoCon politikalarına yaslanan ‘paralı asker’lerin (BlackWater) Ukrayna’da faaliyet gösterdiklerini birden çok kaynaktan iddia etmektedir. Ukrayna politikalarını yürüten ABD’li üst düzey görevlilerin de NeoCon ekolden geldiğine ilişkin daha elle tutulur bilgiler mevcuttur.

Makas...

Baltık-Karadeniz-Hazar çizgisinde yaşananlar, Avrupa’nın göbeğinden Avrasya’nın göbeğine kadar bir stratejik fayın işaretlendiğini gösteriyor. Ancak artık Akdeniz de bu yayın alt katmanı olarak aynı resmin içinde. Kiev şu an ne kadar süper çekişmenin odağındaysa, Türkiye ondan da fazla stratejik açıortay barındırıyor!

Kırım gibi Suriye de Rusya için stratejik bir tramplen olduğundan, daha önemlisi Akdeniz enerji hazinesi Avrupa için bir tür kurtuluş vaat ettiğinden (ihtiyacı karşılama noktasında uzmanların itirazlarını not edelim), Kiev’den kesmeye başlayan makas çizgisi Kıbrıs/Akdeniz’e, aynı nedenlerle yani aynı açı ve çizgiyle Kırım/Karadeniz’e çıkıyor. (Kırım’ın durumu Karadeniz’de Exxon Mobil Corp. ve Eni SpA’nın petrol ve doğalgaz sondaj çalışması planlarını da tehdit ediyor!)

Aynı makası açıp kapamaya devam ettiğimizde üzerinde düşünülmesi gereken bir başka coğrafi nokta Kuzey Irak oluyor. 30 Nisan’da yapılacak Irak parlamento seçimleri de gündemdeyken ama daha önemlisi bölgede oluşan-Rusya ve ABD’nin bölgedeki politik ağırlıklarının azaldığı/kaydığı bir ortamda-’Kürdistan’ adımını atabileceği yönünde spekülasyonlar yoğun duyuluyor. Barzani’nin çıkışları yükseliyor ve sertleşiyor. Örneğin, ‘Irak hükümeti bölgeye yönelik siyasetini sürdürürse beklemediği bir tutumla karşılaşacaktır’ diyor! 

Kuzey Irak’ın, Bağdat ve Ankara ile ilişkileri, İran-Irak-Suriye-Akdeniz çizgisindeki konumu ve enerji oyunundaki yerinin üzerine gelebilecek böylesi bir çıkış, Kırım’dan gelen makas çizgisinin Erbil’i de kesebileceğini gösteriyor. 

Bu zik-zak çizgisinin bir diğer noktası-ki son diyemiyoruz-ana oyunun zaten kritik bir durağı olan Kafkaslar. Bu haritanın-eğer Ukrayna yırtılırsa-İran’ın kuzey sınırından başlayarak Rostov’a kadar, Türkiye/Karadeniz ile Hazar arasında bir alanda sökükler üretme riski bulunuyor. Bitmiyor, Kazakistan’ı da içine çekmesi olasılığı bulunuyor. 

Putin’in fendi ve ABD 

Global medya Ukrayna’yı alevler içinde sunsa da kıvılcım hali daha tehlikeli. Ve bu konu Rusya ve Türkiye’yi stratejik tüm açılardan ilgilendiriyor. Eğer Washington/Obama; Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik operasyonlarını soğukkanlı değerlendiremez, bir ‘detant’ durumu yaratamaz, daha ileri giderek küresel itibarına veya ulusal gururuna karşı bir saldırı-ki yönetimdeki kimi muhafazakâr kliklerin Oval Ofis’e bunu söylediğinden emin olabilirsiniz-sayar, ‘ortak çıkar ve zamanında sıkışılmış elleri hatırlamazsa’ ve hele garip yaptırımlar uygulamaya kalkarsa, Rusya ABD’nin ‘boğazına’ saldırır!

O boğaz İran’dır. Gerçek bir Obama planı olan İran ile uzlaşma süreci yıllar içinde bin bir hassasiyet hesap edilerek, gizlilik içinde ve buna rağmen ‘bağzı’ müttefikleri kırıp-dökerek gerçekleştirildi. Henüz tamamlanmadığı da ortada. ABD-Tahran şimdi ılımlı görünebilirler ama FSB ve SVR her zaman İran’a daha yakın oldu! Tahran en üst stratejik kartlardan biridir. Masaya açan ABD oldu ama Kremlin İran kartını bozabilir. 

Mesela; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun uluslararası basının önünde, Kızıldeniz’de İsrail’in el koyduğu İran gemisinden çıkan silahları sergilemesi ve “Yeni olan İran’ın yalanları ya da yaptıkları değil uluslararası pek çok topluluk üyesinin başlarını kuma gömme arzularıdır. İran Ortadoğu’nun altını oyarken, İran’ın nükleer silah geliştirme hedefinden vazgeçtiğine inanarak kendilerini aldatıyorlar. Gemi bir kez daha ortaya çıkardı ki bu ikiyüzlülüktür” şeklindeki sözleri bu açıdan izlenebilir mi!?

İran kozunun bölgeyi ve küresel dengeleri nasıl değiştirdiğini görmek bir tarafa yaşıyoruz. Kriz noktasına veya ‘tersine’ dön(üş)mesi halinde, yerel, bölgesel, yüksek dalgalar yaratacağı gibi.. Lafı açık yazalım; ABD ve Türkiye’nin iç politika dinamiklerini de etkiler!

Peki öyle olacak mı? Bu satırlar yazılırken son bilgi ABD Dışişleri Bakanı’nın sözleriydi; “Yanlış seçimler yapılırsa işler hızlıca çirkinleşebilir, birden fazla yönde çirkinleşebilir.”

 twitter.com/nedretersanel