Darbe hafızamız kayıt altında

Doç. Dr. MURAT YILMAZ/SDE İç Politika ve Demokratikleşme Koordinatörü
15.12.2012

Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporu, içindeki tespit ve önerilerden bağımsız olarak TBMM’nin darbelerle yüzleşen ve vesayeti reddeden reşit kimliğini tescil etmiştir. Mevzuat ve kurumlardaki darbe tortularının ayıklanmasının yanında komisyon çalışmaları ve rapor, siyasi söylemin ve siyasi kültürün sivilleşmesine ve demokratikleşmesine şimdiden büyük katkılar sağlamıştır.


Darbe hafızamız kayıt altında

Türkiye’nin demokratikleşme süreci, darbelerle yüzleşerek ve hesaplaşarak devam ediyor. Medya, sivil toplum ve aydınların gayretlerini, güçlü kamuoyu desteğinin bir ifadesi olan siyasi iradenin güçlü desteğini arkasına alan yargı, darbe teşebbüslerini ve darbeleri soruşturmaya ve kovuşturmaya başladı. Darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma sürecinde, yürütme ve yasamaya darbelere siyaseten karşı durmanın ötesinde roller düşmektedir. Yasamanın darbelere karşı siyasi iradesini göstermesi parlamentonun faaliyetleriyle mümkündür. Bu faaliyetlerin başında araştırma komisyonu gelir. TBMM, 2012 yılında Darbelerle Mücadele Araştırma Komisyonu kurarak bu istikamette tarihi bir mecrayı açtı.

Araştırma Komisyonu çalışmalarını dört alt komisyonunun katkılarıyla yaz tatilinin de araya girmesiyle yaklaşık sekiz ayda tamamladı ve yaklaşık 1500 sahifelik rapor, TBMM Başkanlığına sunuldu. Araştırma Komisyonunun raporunu kıymetli yapan şey, yargının soruşturma ve kovuşturmalarını, medyanın teşhirini ve kamuoyunun tartışmalarını takip etmesidir. Rapor, içindeki tespit ve önerilerden bağımsız olarak TBMM’nin bu Araştırma Komisyonunu kurmaya karar vermesiyle siyasi bir reşitlik ilanıdır. Bu bakımdan da Darbeleri Araştırma Komisyonu Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki temel engel olan, vesayet kurumunun ve ideolojisinin sona erişini iade etmektedir.

TBMM’nin Darbeleri Araştırma Komisyonunu kurma iradesi ve parlamentodaki dört partinin komisyon çalışmalarına katılmasıyla, vesayet zihniyetinin aşıldığı bir eşik atlanmış oldu. Komisyon çalıştıkça siyasi partilerin, parlamentonun ve kamuoyunun özgüveni arttı. Başlangıçta bu çalışmalara şüpheyle veya belli bir mesafeyle yaklaşan siyasi partiler de, başlangıçtakinden daha demokratik ve sivil bir pozisyona geldiler. Komisyon Başkanı Nimet Baş’ın bakanlık tecrübesi, Başbakan Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün güçlü siyasi iradesi ve kamuoyunun desteği komisyonun önünü açtı.

CHP ve MHP’nin darbe şerhi

Komisyon isabetli bir yaklaşımla içe kapalı bir şekilde çalışmak yerine medyaya ve kamuoyuna bilgi veren dışa açık bir halkla ilişkiler stratejisi uyguladı. Darbelerin mağdurları, failleri ve şahitleri kamuoyuna açık bir şekilde dinlendi.

Böylece daha rapor yazılmadan halkın bilgilenmesinin ve darbelerin bu sekiz aylık sürede tartışılmasının önü açıldı. Diğer taraftan bu tartışmalar da Darbe Komisyonunun önünü aydınlattı. Komisyon raporunu takiben üç dört bin sahifelik görüşme tutanaklarının yayınlanmasıyla basına ve araştırmacılara ciddi malzeme sunulmuş olacaktır. Komisyonun çalışmalarında zamanla öne çıkacak yönlerinden biri de, darbe dönemlerine ilişkin belgeler olacaktır.

CHP ve MHP, Araştırma Komisyonunun Raporunun bazı kısımlarına “ayrışıklık” yazısı gibi usulde olmayan bir not düştüler. Bu formül, “muhalefet şerhi” düşmenin kamuoyunda yaratacağı tepkiden kaçmanın yolu olarak ortaya çıkmaktadır. Mamafih raporda darbelere karşı öneriler kısmı, dört parti tarafından müştereken kabul edilmiştir. Bu önerilerle komisyon mağduriyetlerin giderilmesi, hakikatlerin aydınlatılarak vicdanların rahatlatılması, darbe mevzuatı ve kurumlarının kaldırılması, ordunun demokratik denetiminin sağlanması, demokratik reformların devamı, eğitimin demokratikleştirilmesi yönünde hükümete, yasamaya ve kamuoyuna çağrıda bulunuyor. Bu öneriler üzerinde durmak yerinde olacaktır. Sivil anayasa; Darbe sürecinden çıkış için darbe ürünü olan anayasalar yerine, demokratik ve sivil bir anayasa elzemdir.

Gerçekleri Araştırma Komisyonu: Darbe öncesi ve sonrasında yaşananlar ayrıca araştırılmalıdır. Darbe mağdurları, siyasi cinayetler, 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas katliamları, kamuoyunda hukuk dışı faaliyetler içinde bulunduklarına dair çok güçlü iddialar bulunan ve Özel Harp Dairesi, “Gladio”, “Kontrgerilla”, “JİTEM” adıyla bilinen oluşumlar ayrı ayrı araştırma komisyonları kurularak TBMM tarafından araştırılmalıdır.

Devlet ve darbe mağdurları: Darbe mağdurlarının uğradıkları haksızlıkları giderecek yeni bir hukuki çerçeve getirilmelidir.

Millî Güvenlik Kurulu: Darbelerin hazırlanması ve vesayet sisteminin devamında oynadığı rol dolayısıyla MGK, değiştirilmeli ve demokratik standartlara uydurulmalıdır.

Genelkurmay Başkanlığı’nın hukuksal statüsü: Darbe ve vesayet sisteminin temelinde, Genelkurmay Başkanlığının siyasetin denetiminin dışında kalması yatmaktadır. Bu duruma son verilmeli ve Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.

İç güvenlik, asayiş ve ordu: Ordu iç güvenlik hizmetinde kullanılmamalıdır. Bu bağlamda Jandarma Genel Komutanlığı askeri bir kurum olmaktan çıkarılmalı ve tamamen İçişleri Bakanlığına bağlanmalıdır.

Ordunun demokratik denetimi:  Ordunun demokratik denetimi sağlanmalıdır. Mevzuat ve kurumsal yapı değiştirilmelidir.

Askeri yargı:. Bağımsız askeri yargı kaldırılmalı ve askeri hizmetlerle ilgili mahkemeler yargı birliği içinde adli yargıda temyiz edilmelidir. Fişlemeler: Hukuksuz bir şekilde vatandaşların fişlenmesine son verilmelidir. Şimdiye kadar yapılan fişlemeler kamu hizmetlerinde kullanılmamalıdır. Askerin jandarma üzerinde fişleme yapmasına izin verilmemelidir.

Profesyonel ordu: Ordu profesyonel sisteme geçmelidir. Bu şekilde güvenlik hizmeti daha etkin bir şekilde yerine getirilebilecektir.

Avrupa Birliği ve demokratik reformlar: Türkiye AB üyeliğine adaydır. AB standartlarında bir demokrasi hedeflenmelidir.

Sıkıyönetim ve ‘olağanüstü hal’: Sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamalarında sivil otoritenin karar verici olmasını sağlayacak değişiklikler yapılmalıdır.

Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK): OYAK’ın eşitliğe aykırı hak ve imtiyazlarına son verilmeli ve denetlenmelidir. Devlet sırrı ve ticari sır: Araştırma Komisyonlarının çalışmasını sınırlayan devlet sırrı ve ticari sır kavramları kanunen yeniden tanımlanmalıdır.

Siyasi partiler ve demokrasi: Demokrasinin vazgeçilmez aktörleri olan siyasi partileri düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu ve Yüksek Seçim Kurulu Kanunu gibi mevzuat yeniden ele alınmalı ve demokratikleştirilmelidir

Sivil toplum: Darbe ve vesayet dönemlerinde anti-demokratik faaliyet ve yapılanmaya zorlanan sivil toplum kuruluşlarının üzerindeki baskıları sona erdirecek çalışmalar yapılmalıdır.

Darbe mevzuatı: Darbe mevzuatı kaldırılmalıdır. Malvarlıklarına el konulan STK’lar: Darbe dönemlerinde haksız ve hukuksuz bir şekilde mallarına el konan dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin malları iade edilmeli ve haksızlıklar tazmin edilmelidir. Toplumsal hafıza: Darbelerin ve darbecilerin isimleri kamusal mekanlardan kaldırılmalı ve toplumsal hafızadaki darbeci tortular temizlenmelidir.

Demokratik eğitim:. Askeri okullar dahil bütün eğitim kurumları ve müfredatı, demokratik normlara göre yeniden düzenlenmelidir.

TBMM rüştünü ispat etti

Araştırma Komisyonu Raporunun TBMM Genel Kurulundaki görüşmeleri ve medyadaki tartışmaları, raporun, eklerinin ve tutanaklarının yayınlanmasıyla darbelerle mücadele konusu, gündemde kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Darbe davaları da bu konuyu gündemde tutmaya devam edecek ve her davada Araştırma Komisyonunun Raporu yeniden hatırlanacaktır. Rapordaki öneriler artık siyasi partilerin kabul ettiği ortak paydayı ifade etmektedir. TBMM, Darbeleri Araştırma Komisyonunun çalışma ve raporundan sonra darbelerle yüzleşen ve vesayeti reddeden reşit kimliğini tescil etmiştir. Bu süreçte 27 Nisan e-muhtırasını reddeden AK Parti hükümetinin, Ergenekon davasının, 12 Eylül 2010 yılında halkoyuyla kabul edilen anayasa değişikliğinin, darbecileri teşhir eden medyanın, TSK komuta kademesinin tayinini siyasi iradenim yapmasında ısrar eden AK Parti Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rolü bu yolda mücadele veren birçok kişi ve kuruluşla beraber kaydedilmelidir.

Komisyonun raporundan sonra yürütme ve yasamaya düşen görevler yerine getirildiği takdirde Türkiye’nin demokratik standartlarında ciddi bir yükselme sağlanacaktır. Mevzuat ve kurumlardaki darbe tortularının ayıklanmasının yanında komisyon çalışmaları ve rapor, siyasi söylemin ve siyasi kültürün sivilleşmesine ve demokratikleşmesine şimdiden büyük katkılar sağlamıştır. Rapordaki önerilerin hayata geçirilmesinin kamuoyu tarafından takibi, sivilleşme ve demokratikleşme sürecinin güçlü ivmelerle sürmesinin yolunu açacaktır.

[email protected]