Dershane meselemiz

Tuncay Tursun - Eğitimci
16.11.2013

“Dershanelerin, ekonomik durumu iyi olmayan veliler açısından bir çıkış yolu olduğu” iddiası gerçekçi değildir. Çünkü üniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilerden ekonomik durumu iyi olanlar, imkanları ölçüsünde; özel okul, normal ya da butik dershane ve özel ders seçeneklerinin hemen hepsini kullanmaktadır. Dolayısıyla mevcut şartlarda ekonomik durumu iyi olanlar zaten farklı eğitim alternatifleriyle sınavlara hazırlanarak yarışta birkaç adım öne geçmektedir.


Dershane meselemiz

Mezun olan hemen her öğretmenin kolayca atandığı 2000 öncesi dönemde dershaneler çalışanlarına yüksek ücretler ödemekteydi. Ayrıca ders dışında herhangi bir yükümlülüğü olmayan öğretmenlerin çalışma koşulları da tatmin ediciydi. Bu durum tecrübeli ve nispeten iyi öğretmenlerin dershanelerde çalışmalarına neden olmaktaydı. 

Yine aynı dönemde ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda, öğretim programları ve/veya ders kitaplarında yeteri kadar yer verilmeyen konulardan sorular sorulabilmekte, sınav içeriği ile öğretim programları tam olarak örtüşmemekteydi. Buna bağlı olarak dershane öğretmenleri bir yandan sade ve sınava uygun kitaplar hazırlamakta diğer yandan sınava paralel, özetlenmiş dersler vermekteydi. Aynı dönemde MEB öğretmenlerinin üniversite sınavlarına karşı genel bir (b)ilgisizliği de söz konusuydu.

Dershaneler olmasaydı...

Günümüzde dershane sayısı artmış, kâr azalmış ve artan rekabet dershanelerin öğrencilere ek hizmetler sunmalarını zorunlu kılmıştır. Buna göre hemen her dershane yardımcı kaynak kitaplar dağıtmaya başlamış, çok sayıda ek ders, bire bir konu anlatımı, etüt gibi hizmetler vereceğini vaat etmiştir. Maliyetteki bu artış öğretmenlerin çalışma sürelerinin uzatılması, ücretlerinin ise azaltılmasıyla sonuçlandı. Aynı dönemde atanamayan çok sayıda öğretmenin varlığı dershanelerin mevcut koşullarda dahi çalışacak öğretmen bulabilmelerini mümkün kılmış, patronlar kârlarını en üst düzeye çıkarmak için ellerinden geleni yapmıştır. Dolayısıyla katlanılır olmaktan çıkan çalışma koşulları nispeten tecrübeli öğretmenlerin MEB’e geçmelerine neden oldu. Bu süreçte öğretmen alımlarında belirli bir eleme sistemini de kullanmaya başlayan MEB daha kaliteli öğretmenleri istihdam etmeye başladı. 

Günümüzde gerçekleşen diğer bir değişim ise sınav sorularının MEB öğretim programlarıyla birebir örtüşecek şekilde hazırlanmasıdır. Öyle ki kimi dershanelerde ders kitapları, sınavlara hazırlanan öğrencilere kaynak kitap olarak önerilebilmektedir. Ayrıca nispeten daha iyi hazırlanmış ders kitapları birçok sınava hazırlık kitabı için başlıca kaynak durumundadır. 

Sonuç olarak, günümüzde MEB öğretmenleri 15-20 yıl öncesinin öğretmenlerine kıyasla sınavlar konusunda daha (b)ilgili ve tecrübeli, kullandıkları kaynaklar ise daha niteliklidir. MEB’e bağlı tüm okulların aynı kalitede olmadığı gerçeğine rağmen MEB’in genel öğretmen kalitesi geçmişin çok üzerindedir. Öğretmeni önemseyen, sistemin merkezine alan yeni eğitim anlayışı ise kalitenin daha da artmasını sağlayacaktır.

 Açıklamaya çalıştığımız durum dershanelerin tümüyle işlevsiz oldukları değildir. Ancak dershane eğitimine duyulan ihtiyacın, bu eğitimin verebileceğinden daha şiddetli olduğunu ifade ederken toplumun “dershaneler oldukça önemlidir” algısı ile gerçeğin tam olarak örtüşmediğini söyleyebiliriz. Yani dershaneler mevcut sistemde dahi vazgeçilmez olmayıp “dershane zorunluluğu” bir ölçüde algısaldır.

Sistemin bütününde yaşanan değişimi nasıl okumalıyız? Herhangi bir birey eğitime yatırım yaparken maliyetlerinin ve getirisinin net bugünkü değerlerini karşılaştırarak karar verir, yani maliyet-fayda analizi yapar. İktisatçılar bireylerin bu analizleri genellikle rasyonel olarak yaptıklarını varsayar. Ancak günümüzde dershane eğitiminin fırsat maliyetinin oldukça fazla, getirisinin ise düşük olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla bireylerin bu yöndeki kararlarını rasyonel bir şekilde almadıkları söylenebilir. 

Öncelik kaliteli öğretim

Çünkü; öncelikle dershane kalitesindeki düşüş, fayda/maliyet oranını azaltmış olup veliler ödediklerinin karşılığını tam olarak alamamaktadır. Bununla birlikte dershanelerin iddialarımızın aksine kaliteli bir eğitim verdiğini kabul etsek dahi, öğrencilerin büyük bir kısmının dershaneye gittiği bir ortamda bireysel başarıdaki artış genel sıralamada herhangi bir değişikliğe yol açmayacaktır çünkü benzer durum dershaneye giden hemen her öğrenci için geçerlidir. (Bu şartlarda dershaneye gidemeyen öğrenciler aleyhine belirgin bir dezavantajın söz konusu olması da başka bir problemdir.)

İyi okulların kontenjanları belirli ve sınırlıdır. Ancak yapısı gereği dershaneler hemen her öğrenciye iyi bir üniversite ya da olduğundan daha iyi yere ulaşabilme hayalini satmaktadır.  Ve bu durum çoğu zaman gerçekleşmemektedir. Oysa doğru bir yaklaşımla aynı öğrenciler iyi birer meslek sahibi olup, birçok sektörde ihtiyaç duyulan ideal hizmet kalitesine ulaşılmasında rol oynayabilirlerdi. Bu durumda dershane eğitiminin sınavı kazanamayacak ya da sıralaması değişmeyecek birçok öğrenci için fırsat maliyeti oldukça yüksektir.

Dershane değil okul esas olmalı

Dershaneler eğitimlerini desteklemek amacıyla çeşitli yayınlar dağıtmakta, ilk sıralar için yarışan öğrencilerden ayrıca ek kaynaklar çözmeleri istenmektedir. Tümüyle sınav sorularının ya da iyimser bir bakış açısıyla belirli konuların ezberletilmesi amacını gütmekte olan bu kaynaklar üretime dönük bir fayda sağlamamaktadır. Tümü birbirine benzeyen, tümü birbirinden esinlenmiş konu anlatımları ya da soruları içeren kaynak kitaplar ciddi bir yekun tutmakta ve hiç de göz ardı edilemeyecek malzeme, zaman ve emek kaybına neden olmaktadır.  

Son olarak “dershanelerin, ekonomik durumu kötü veliler açısından bir çıkış yolu olduğu” iddiası çok gerçekçi değildir. Çünkü bir yarışma (sıralama) sınavı olan üniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilerden ekonomik durumu iyi olanlar, imkanları ölçüsünde; özel okul, normal ya da butik dershane ve özel ders seçeneklerinin hemen hepsini kullanmaktadır. Dolayısıyla mevcut şartlarda ekonomik durumu iyi olanlar zaten farklı eğitim alternatifleriyle sınavlara hazırlanarak yarışta birkaç adım öne geçmektedir. Ayrıca dershanesiz bir ortama ait veriler olmadığı için iddia edilen görüşler bilimsel olarak geçerli de değildir. Çünkü günümüzde hemen her öğrenci internet aracılığıyla dilediği kaynağa/bilgiye ulaşabilmekte, gerçekten istiyorsa üniversite sınavına hazırlanabilmektedir.

Dershaneler olmasaydı, çocuklar okul ve dershane arasında sıkışmayacak, vaktini oyun oynayarak ya da ailesiyle geçirebilecek, basitçe çocukluğunu yaşayacak ve sonuçta daha mutlu yetişecekti.

Gereksiz dershane eğitimine harcanan zaman, kişinin ilgi ve becerisine uygun olarak spor, müzik, tiyatro, resim, dil öğrenimi ya da başka herhangi bir alanda çeşitli beceriler edinmesinde kullanılabilecekti.

Ezberci eğitimden çıkmak

Ezberci eğitimden kurtulmaya çalışan MEB’in önündeki en önemli engel dershanelerde verilen eğitimdir. Çünkü doğası gereği dershane eğitiminin mantığı ezberle, geç ve unut şeklindedir. Doğrudan ezbere dönük bu eğitim, eğitimin hemen her kademesine sirayet edip aksine bir eğitim anlayışının yeşermesini engellemektedir. O halde ezberci eğitim bugünkü gibi bir sorun olmayacaktı.

Hayatın ders ya da ders kitaplarından ibaret olmadığı anlaşılacaktı. Ders kitaplarından başka kitap okumayan, dolayısıyla duyduğu gibi yazan bir nesle sahip olmayacaktık. Mide, miğde; değil, deyil, herkes, herkez; malum, mağlum; daire, dayre şeklinde yazılmayacak, ayrı yazılan -de ile bitişik yazılan -de birbirinden ayırt edilebilecekti. Kitabın aslında ders için yazılmadığı gerçekte önemli bir eğlenme ve bilgilenme aracı olduğu görülecekti.

Ev dışındaki hayatı çoğunlukla okul ya da dershaneden ibaret olan öğrenciler eve geldiklerinde eğlenme ihtiyaçlarını bilgisayarda oyun oynayarak ya da çeşitli sosyal medya kanallarında espriler yaparak/yapmaya çalışarak gidermeyecek, daha sosyal bireyler olarak yetişecekti. Dolayısıyla yeni nesil kendini sözlü olarak ifade etme becerisi düşük, topluluk karşısında konuşmaktan kaçınan, 140 karakterden uzun cümleleri okumaktan sıkılan, uzun ve karmaşık fikirlerle, fikir yazılarıyla uğraşmaktan aciz olmayacaktı. Şüphesiz bu ve yukarıdaki kimi eleştirilerimiz dershanelerin varlığı yanında bir dönem bu varlığı zorunlu kılan sınav sistemini de kapsamaktadır. Dolayısıyla daha sağlıklı nesiller yetiştirilebilmesi için mevcut yapının değiştirilmesi zorunludur. 

Sonuç olarak başka bir alternatifi olsaydı eğer hiçbir öğrenci dershaneye gitmeyi tercih etmeyecekti. Çünkü okuldaki eğitim zaten yeterince vakit almaktadır.

[email protected]