Gülen Cemaati’nin söyleminin diniliği

Murat Güzel/Açık Görüş Kitaplığı
27.07.2014

15-25 Aralık darbe girişimiyle tepe noktasını gören bir mücadele süreci, din-devlet ilişkilerinin Türkiye’de aldığı biçimler üzerine eleştirel düşünceler geliştirenlere yeni bir yol açtı.


Gülen Cemaati’nin söyleminin diniliği

2013 yılının sonlarında, Ekim-Kasım ayından itibaren dershaneler tartışmasıyla başlayan ve 15-25 Aralık darbe girişimiyle tepe noktasını gören bir mücadele süreci öteden beri din-devlet ilişkilerinin Türkiye’de aldığı biçimler üzerine eleştirel düşünceler geliştirenleri yeni bir yol ayrımıyla baş başa bıraktı.

Fethullah Gülen ve cemaati ile temsil edilen ve dini sürekli kendi cemaati “yarar”ına yorumlama tarzlarına gerçi bu ülkede yaşayanlar pek yabancı sayılmazdı; ancak Fethullah Gülen Grubu’nun handiyse “Truva atı” modeliyle iktidarı devirme girişiminin akamete uğratılmasıyla birlikte “paralel devlet” tartışmaları yoğun bir biçimde sürdürüldü.

Bu sürece kadar genelde üzerinde çok söz söylenmeyen, kimi kırgınlıklar hissedilse de “kol kırılır, yen içinde kalır” mantığıyla sineye çekilen birçok konuda artık çok daha geniş kesimler bu grubu sorguluyor, sigaya çekiyor.

Siyasetle, dinde yeri olup olmadığı meşkûk belli bir tip “dini anlayış”ın karşı karşıya geldiği bu süreci kavrayabilmek açısından söz konusu grubun dini söyleminin temel bileşenlerine vakıf olmak gerekiyor.

Süreç içinde bu yönde birçok yazı kaleme alındı, birçok değerlendirme yapıldı. Fethullah Gülen Grubu’na has dini anlayış ortaya çıkarılmaya, bu söylem eleştirilmeye çalışıldı. Mehmet Şahin’in “Fethullah Gülen’in Dini Söyleminin Eleştirisi” başlığı altında kitaplaştırdığı farklı müelliflere ait yazılar bu eleştiri çabasının güzide örnekleri arasında yer alıyor.

Birçoğu Açık Görüş’te ve diğer gazetelerde, bazıları internet sitelerinde yayınlanmış bu yazı toplamının Fethullah Gülen’in dini söylemini bütün boyutlarıyla çözümlediğini iddia etmek elbette güç. Çünkü muhataralı bir sürecin tartışmaları içinde kaleme alınmış yazılar. Bu açıdan soğukkanlı sayılmayabilir bazı değerlendirmeleri, bazı yorumları aşırı bulunabilir. Fakat ne kadar “aşırı”, ne kadar “soğukkanlılıktan yoksun” ya da “düşmanca” bulunursa bulunsun bu yorumların da ait oldukları tartışma bağlamının şekillenmesi için de bir anlama sahip oldukları hiç kuşkusuz.

Grubun kendi çıkarlarını dinin menfaatleri önüne geçirme şeklinden dini değerleri kullanma biçimlerine kadar verdiği birçok falsonun da sebeplerini bu çözümlemelerle bulmak mümkün. İslam’ın asla onaylamadığı birçok tavır ve davranışa “dini meşruiyet” kazandırmaya çalışarak menfaat temin etmeye varan yaklaşımıyla Fethullah Gülen’in temel amaçlarına ilişkin analizler hep birlikte yaşadığımız sürecin üzerimizde bırakacağı tortulara dair de bir öngörüde bulunmamıza yol açıyor.

Türkiye’de yaşanan son altı aylık kamusal tartışmanın özünü kavramaya dönük güzel bir derleme bu haliyle kitap.

[email protected]

Fethullah Gülen’in Dini Söyleminin Eleştirisi, Der. Mehmet Şahin, Evre, 2014

Siyonizme Yahudilik muhalefeti

Bir milliyetçi proje olarak ortaya çıkan Siyonizmin temel hedefi belliydi: Yeni bir dil, yeni bir toprak, yeni bir siyasal anlayış yaratarak tek ortak yönleri aynı dine mensubiyet olan, farklı diller konuşan ve dünyanın dört bir köşesinde yaşayan geniş yelpazeden bir grup insanı seküler bir ulusa çevirmek. Bu radikal projenin Musevi olmayanlar kadar Museviliğe sıkı sıkıya bağlı olanlardan da sert muhalefet görmesi kaçınılmazdı. Zira Siyonizmin ve daha sonra İsrail Devleti’nin ortaya çıkışı Musevilik ve Siyonizm aynı şeyler olarak görülürmesine yol açtı. Yakov M. Rabkin, bu kapsamlı kitapta Siyonizme yönelik Yahudi muhalefetini tüm yönleriyle ortaya koyuyor.

Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı, Yakov M. Rabkin, Çev. Şahika Tokel, İletişim, 2014

Yeryüzü manifestosu!

Yeryüzünü hızla tahrip ediyoruz. Artık belli oldu ki doğanın tahribatını kolaylaştıran ve meşrulaştıran günümüz hukuk sisteminin baştan sona gözden geçirilmesi zorunludur. Ama nasıl? İşte CormacCullinan Vahşi Hukuk kitabında bu sorunun yanıtlarını arıyor. CormacCullinan’a göre, doğal topluluklar ve ekosistemler yasal hakları olan tüzel kişilerdir. Biz insanlar iklim değişikliği gibi büyük krizlerle baş etmek istiyorsak, sorunun kaynağına inmeliyiz; kim olduğumuzu yeniden düşünmeli, doğal dünyayla kopan bağlarımızı yeniden kurmalıyız. Doğayla uyumlu yaşamak için gerekli olan paradigma değişikliği ise Batılı anlayışı sorgulayıp yerli halkların bilgeliğinden yararlanmaktan geçiyor.

Vahşi Hukuk, Cormac Cullinan, Çev. Meral Güneşdoğmuş, ayrıntı, 2014