Modern vatandaşın coğrafi sınırları ve yurt edinme hakkı

Mehmet Uçum / Yazar
22.11.2014

Küresel bireyin, bireysel veya grup halindeki coğrafi hareketliliği farklı seviyelerde bir hukuka kavuşturulmalı. Bu konuda üzerinde çalışılması gereken başlangıç tezi, yurt edinme hakkında olmalı.


Modern vatandaşın coğrafi sınırları ve yurt edinme hakkı
Modern vatandaşlık ulus devlet yapılanmasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ulus devletlerin katı sınır uygulamaları bireylerin farklı ülke vatandaşı olma seçeneklerini önemli ölçüde sınırladı. Yanı sıra yirminci yüz yılda gelişen ve yoğunlaşan vize uygulamaları bireyin coğrafi hareketliliğini önemli ölçüde kısıtladı. 
 
Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin geliştirdiği yaklaşımla kişilerin serbest dolaşım hakkı Avrupa Birliği üyesi ülkeler coğrafyası bakımından birlik üyesi ülkelerin vatandaşlarına kendi ülke sınırları dışında hareketlilik imkânı getirdi. Bu imkan belli koşullara bağlı olarak bireylerin gittikleri ülkede yerel yönetim seviyesinde politik katılım hakkına sahip olması şeklinde genişletildi. Ayrıca bireylere gittikleri ülkede yine belli koşullara bağlı olarak iş edinme ve yerleşme hakları da tanındı.
 
Diğer bir gelişme ise yirmi birinci yüz yılda küresel bireyin coğrafi hareketliliğinin olağanüstü derecede artmış olmasıdır. Bu hareketliliğin artmasında ulaşım imkanlarının hız ve yoğunluk olarak gelişmesinin önemli bir payı vardır. Ancak bundan daha önemlisi yirmi birinci yüz yılın bilgi ve iletişim çağı olması sebebiyle kültürler arası etkileşim, melez kültürleşme, sentez kültürleşme ve ortak kimlikler geliştirme süreçlerinin ve imkanlarının egemen olgular haline gelmesinin yarattığı etkilerdir. 
 
Küresel birey
 
Günümüzde küresel birey, ulusal sınırlar içerisinde kendisini ifade etme imkanlarını yetersiz gören ve sınırları bireysel özgürlüklerin kısıtlayıcısı olarak kabul eden bir bakış açısına sahip olmuştur. Küresel bireyin kendisini sınırları aşan bir şekilde gerçekleştirme ihtiyacı, insan doğasının olağan bir sonucu olarak ortaya çıktı. Gerçekten de insan gelişen imkânlar çerçevesinde; diğer deyişle yüksek teknolojinin ortaya koyduğu imkânlar, iletişim, ulaşım ve kültürler arası etkileşim imkânları bağlamında doğası gereği kendini daha boyutlu ifade etme ihtiyacı geliştirdi. 
Küresel bireyin kendini çok boyutlu ifade etme ihtiyacı, ulusal ve uluslararası pozitif hukukun engellemelerine takılıyor. Bu engellerin en önemlilerinden birisi halen daha egemen olan modern vatandaşlık anlayışı ve bunun hukuktaki karşılığıdır. Küresel birey, çok boyutlu olarak kendini ifade etme ihtiyacını sadece bireysel pratikte değil tercih ettiği sosyoloji içinde sosyal bir pratikte de yaşıyor. Bu yanıyla hem seçeceği coğrafi alandaki sosyolojiyle bütünleşme ihtiyacı hem de birlikte hareket edeceği bir sosyolojiyle başka coğrafyalar seçme ihtiyacı belirginlik kazanıyor. 
 
Ayrıca dünyadaki iktisadi ve politik güçlerin sınırları aşan bir biçimde yarattığı güç alanlarının ve bu güç alanlarında ortaya çıkan yıkıcı pratiklerin sosyolojik mobilizasyonu zorladığı da görülüyor. Dünya, küresel ölçekteki iktidar yapılanmalarının baskıcı uygulamalarını çok somut bir biçimde yaşıyor. Hangi ülkede yaşarsa yaşasın her birey ve bireyin ait olduğu her sosyolojik yapı farklı derecelerde de olsa bu baskıcı uygulamaları hissediyor ve gündelik hayatında kendisini kısıtlanmış kabul ediyor.
 
Coğrafi mobilizasyon
 
Yukarıda tespit edilenler çerçevesinde dünyada çizilmiş sınırların, o sınırlar içerisinde yaşayanlar bakımından farklı seviyelerde olmakla birlikte bir açık hapishane duygusu yarattığı görülüyor. 
 
Görüldüğü üzere günümüzde hem birey hem de bireyin ait olduğu sosyolojik gruplar açısından ortaya çıkan bir coğrafi mobilizasyon ihtiyacı var. Bu ihtiyaca uygun hak kategorilerinin açığa çıkarılması bir gereklilik olarak önümüzde duruyor. Çünkü genel kabul gören vatandaşlık hukuku küresel bireyin ve ait olduğu sosyolojinin mobilizasyon ihtiyacına artık yanıt veremez bir durumda. 
 
Bu nedenlerle küresel bireyin, bireysel veya grup halindeki coğrafi hareketliliği farklı seviyelerde bir hukuka kavuşturulmalı. Bu konuda üzerinde tartışılması gereken başlangıç tezinin yurt edinme hakkı olduğu görüşündeyiz. 
 
Sınırlar yapaylaşıyor
 
Yurt edinme hakkı, kısıtlı ulaşım imkanlarıyla on sekizinci yüz yılın ilk yarısına kadar tüm dünyada hareketlilik içerisinde olan insanların doğal hakkı olarak kabul edilmekteydi. Tercih ettiği coğrafi bölgeye giden insanlar, o bölgede yerleşme, o bölgeyi yurt edinme, bunun sonucu olarak o bölgedeki siyasal toplumla ilişki kurma ve o günün koşullarındaki kural sistematiğine göre politik katılım elde etme imkanlarına sahipti. Modernleşmenin gelişmesi ve yoğunlaşmasıyla birlikte bu imkanlar büyük ölçüde dünya insanının elinden alındı. Bu gün ise artık gittikçe yapaylaşan sınırları önemsizleştirmenin bir adımı olarak küresel bireyin coğrafi hareketliliğini bir hak olarak kabul etmek diğer deyişle zaten doğası gereği sahip olduğu bu hakkı tanımak gerekiyor. 
 
Coğrafi hareketlilik hakkı tercih edilen coğrafyada geçici ya da kalıcı, kısa ya da uzun süre yerleşme hakkıyla birlikte ele alınmalı. Yerleşme hakkı iş edinme ve siyasal toplumla ilişki kurma hakkıyla tamamlanmalı. Elbette tüm bunlar belli ölçütlere göre ele alınabilir. Zaman ölçütleri konabilir. Ama bu ölçütler sadece ve sadece bir geçiş sürecinin ve bir uyum sağlama döneminin ölçütleri olabilir. 
 
Sonuç olarak küresel bireyin yurt edinme hakkı nihai aşamada koşulsuz ve engelsiz bir biçimde hayata geçirilmelidir.