Ortadoğu’da yeni ekonomik işbirliği: Türkiye ve IKBY

Prof.Dr. Erdal Tanas Karagöl/Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve SETA
2.08.2014

Ortadoğu’da şiddetlenen siyasal karmaşa, IŞİD’in aktif rol üstlendiği Irak’ın bölünme operasyonu ve Suriye’de son bulmayan savaş Türkiye-IKBY ortaklığını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin yanında yer alması gereken taraf ise, Çözüm Süreci, bölgenin güvenliği ve enerji hareketliliğinin temel yapı taşlarını oluşturduğu IKBY ortaklığına gereken önem verilerek izlenmesi gereken tüm politikaların kararlılıkla hayata geçirilmesi olacaktır.


Ortadoğu’da yeni ekonomik işbirliği: Türkiye ve IKBY

2003 yılında başlayan ABD’nin Irak’ı işgali sonucunda uzun yıllar kaosun hâkim olduğu topraklar, geçen 11 yıla rağmen istikrara kavuşamamıştır. Hemen yanı başında yaşanan savaşa birçok açıdan dahil olan Türkiye, özellikle Irak’ın siyasal ve sosyal bütünlüğünü yeniden inşa edecek ekonomik ilişkilerinde aktif rol oynamıştır. Bu bağlamda, Irak bölgesindeki iki yönetimden biri olan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’yle (IKBY) kurduğu yakın ilişki, yalnızca iki ülke siyaseti açısından değil küresel siyasetin de ilgisini üzerine çekmesi bakımından dikkatli değerlendirilmelidir. Çünkü, Türkiye-IKBY ilişkisinin dinamiğini küresel siyasetin öncelikli konusu olan enerji oluşturmaktadır. İki ülkenin kuracağı sağlam işbirliği, siyasal ve ekonomik güç dengelerini değiştirme potansiyeline sahiptir. Bundan dolayı, son aylarda Ortadoğu ve Irak bölgesinde yaşanan gelişmeler, Türkiye-IKBY yakınlaşmasından bağımsız değerlendirilemez.

IKBY’nin her alanda Türkiye ile birlikte ortak hareket etmek isteği, bölgede gerilim oluşturuyor. Irak Anayasası’nın kabul edildiği tarih olan 2005’den günümüze Irak Merkezi Yönetimi ve IKBY tarafından yönetim açısından ikiye ayrılmış olan Irak bölgesi, bu ayrılığı yalnızca idari anlamda değil, ekonomik, siyasi ve sosyal konularda da yaşamaktadır. Kuzey Irak Bölgesi’ni yöneten IKBY’nin, Türkiye ile Irak Merkezi Yönetimi’nden daha yakın bir ilişki içerisinde olması, ayrılığı açıkça ortaya koymaktadır.  Bu durumun temel sebebini yalnızca Türkiye’nin Kuzey Irak Bölgesi’yle sınır olmasıyla açıklamak yeterli değildir. Bu bölgede yaşayan çoğunluğun Kürt olması, Irak Merkezi Hükümeti’nin ABD tarafından desteklenerek Kürt Bölgesi’nin haklarının sınırlandırılması isteği ve belirli ülkelerin IKBY’nin bağımsız hareket etmesinden duydukları rahatsızlık IKBY-Türkiye yakınlaşmasının diğer sebepleri olarak öne çıkmaktadır. Ancak, Türkiye’nin IKBY ile kurduğu ve güçlenerek sürdürmesini istediği siyasal ve ekonomik işbirliği hem Irak Merkezi Yönetimi’nin hem de Irak Bölgesi’nde söz sahibi olmak isteyen ülkeleri rahatsız etmektedir. Çünkü böyle bir ortaklığın, yalnızca bölgede değil uluslararası siyasette dengeleri değiştirebileceği öngörülmektedir.

Enerji temelli ortaklık

Ekonomik işbirliğinin ilk sıradaki başlığı olan enerji IKBY-Türkiye arasındaki tüm etkileşimleri pozitif yönde etkilerken, aynı zamanda enerji temelli bu ilişki diğer ülkeler açısından risk unsuru oluşturmaktadır. Türkiye’nin 2002 yılında başlayan ve gelişmekte olan ülkeler kategorisinde kendisini ön plana çıkartan ekonomisinin bu performansını sürdürme isteği, Türkiye’nin IKBY ile kurduğu ortaklığı daha da önemli kılmaktadır. 2013 yılı itibariyle OPEC ülkeleri içinde petrol rezervleri açısından 5. Sırada yer alan Irak ve dolayısıyla Irak Kürt Bölgesi ve  Irak Kürt Bölgesi’ndeki zengin doğal gaz kaynakları bölgeye olan ilgiyi daha da artırmaktadır.  Bu yüzden, özellikle bölgede yıllarca aktör olan ülkeler IKBY-Türkiye ekonomik bütünleşmesini istememektedirler. Çünkü böyle bir ekonomik ilişki, son 12 yıldır güçlenerek büyüyen Türkiye’ye ekonomik olarak pozitif bir ivme kazandıracak ve ekonomideki bu ilerleme uluslararası siyasette Türkiye’yi önemli bir konuma taşıyacaktır.

22 Mayıs 2014 tarihinde Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından ilk petrol nakliyesinin yapılmasının ve bu nakliyenin Türkiye aracılığıyla gerçekleştirilmesinin akabinde bölgede yaşanan olayların birbirinden bağımsız olduğunu düşünmek gerçekçilikten uzaktır. Irak Merkezi Yönetimi’nin Türkiye’yi IKBY ile kurduğu bu ilişkiden dolayı Uluslararası Ticaret Mahkemesi’ne şikâyet etmesi, petrol alıcılarına yönelik tehditlerini öne sürmesi, ABD desteğiyle Irak Bölgesel Kürt Yönetimi petrolünün dış pazarlara açılmasını engellemesi, Türkiye-IKBY işbirliğinin ne derece bir tehdit olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır. Petrol nakliyatının alıcıya ulaşmaması için yapılan girişimler sürerken Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)’in petrol nakliyatının başlangıç tarihinden yalnızca 18 gün sonra Musul’u işgal etmesi ve Türkiye Konsolosluğu’nda bulunanları rehin alması, Türkiye-IKBY ortaklığına karşı bir hamle olduğunu düşündürmektedir. IŞİD ilerlerken enerji noktalarını ele geçirmeye yönelik çabası da enerji konusunun siyasi ve ekonomik ilişkilerdeki öne çıkan rolünü göstermektedir. Yakın bir zamana kadar IŞİD’in Irak Bölgesi’ndeki varlığından bile haberdar olunmadığı bir ortamdan, Irak Merkezi Hükümeti’ne karşı çıkabilen bir oluşumdan bahsedilebiliyorsa bu durumun arkasındaki temel güç enerjidir. IŞİD’in Türkiye’ye olan tehditkar tavrı, IKBY ile muhtemel bir savaşta Türkiye’nin IKBY tarafında olacağından kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra bölgedeki enerji kaynaklarının kontrolünü yitirmek istemeyen uluslararası devletlerin IŞİD desteği, IKBY-Türkiye ortaklığının gücünü azaltmak istemesinin bir sonucudur.

Ayrıca son dönemlerde, IŞİD’in tehditkâr ilerleyişiyle Irak Merkezi Yönetimi’nin zayıflığı arasında kendine bir gelecek kurmak isteyen Kürtler bu süreçteki en büyük destekçi ise Türkiye olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda Türkiye’nin enerji konusunda IKBY ile beraber hareket etmesi ekonomik olarak, Kürtlerle varolan kültürel ve tarihsel yakınlık ise siyasal olarak verilecek desteğe kaynaklık edecektir.

Çözüm sürecinde gösterilen kararlılık, Türkiye-IKBY ilişkisini daha da güçlendirmektedir. Kuzey Irak Bölgesi’nin Türkiye ile kurduğu ekonomik ilişkilerde Kürt kimliği kültürel olarak pozitif bir etkide bulunurken, siyasal olarak uzun süre engel teşkil etmiştir. Bu ikilem arasında gidip gelen ilişkiler, Türkiye’nin en önemli sorunu olarak görülen Kürt meselesi dolayısıyla da istenilen düzeye gelememiştir. Türkiye’deki Kürt meselesini derinleştiren ve bu sorundan beslenen kesimler, Çözüm Süreci adı altında başlatılan barış projesinden büyük rahatsızlık duymaktadırlar. Ancak, Çözüm Süreci’nin faydaları, yalnızca Türkiye’deki Kürt meselesinin  çözümü ile  sınırlandırılmaz. Çözüm Süreci’yle beraber IKBY ile güçlenen siyasal ve ekonomik etkileşim, iki tarafın birbirine olan güvenini de sağlamlaştıracaktır. Kurulan güven ortamının her iki tarafın çıkarlarına hizmet edeceği de kolaylıkla öngörülebilir.

Ortaklık stratejik

IKBY-Türkiye ilişkisinin çıkar ilişkisinden çok stratejik bir ortaklığa dönüştüren Çözüm Süreci’yle beraber her iki taraf da hem siyasal hem de ekonomik olarak güçlenecektir. Enerjinin kilit rol oynadığı Çözüm Süreci’yle de desteklenen bu ortaklık, yönelik ulusal ve uluslararası girişimlerle yok edilmeye çalışılmaktadır. Çözüm Süreci’yle ülke içinde temin edilecek barış ve huzur ortamı, IKBY’nin Kerkük’ü almasıyla bağımsızlığa doğru hızlı ilerleyişine verilen destekle Türkiye’yi uluslar arası bir güç haline getirecektir. Burada Türkiye’nin karar vermesi gereken konu, uzun yıllar Kürt meselesi ile kaybettiği zamanı ve çalışmayı IKBY stratejik ortaklığına kanalize edip etmeyeceğidir. Seçeceği yön Türkiye’nin 2000’li yıllarda başladığı yolun ilerlemesine katkı sağlayacak veya bu yoldan geri döndürecektir.

Sonuç olarak, Ortadoğu Bölgesi’nde şiddetlenen siyasal karmaşa, IŞİD’in aktif rol üstlendiği Irak’ın bölünme operasyonu ve Suriye’de son bulmayan savaş Türkiye-IKBY ortaklığını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin yanında yer alması gereken taraf ise, Çözüm Süreci, bölgenin güvenliği ve enerji hareketliliğinin temel yapı taşlarını oluşturduğu IKBY ortaklığına gereken önem verilerek izlenmesi gereken tüm politikaların kararlılıkla hayata geçirilmesi olacaktır.

[email protected]