Suriye’de sorunu Türkiye ve Rusya çözer

METE ÇUBUKÇU/NTV Haber Müdürü
8.12.2012

Suriye’de hala bir çözüm varsa bunun anahtarı büyük oranda Türkiye ve Rusya’nın elinde. Rusya ile Türkiye’nin Suriye’de geçiş dönemi için ortak bir plan çerçevesinde hareket etmesi elzemdir. Çünkü süreç uzadıkça Esad sonrası Suriye’nin geleceği de tehlikeye girme riski ile karşı karşıya kalacaktır.


Suriye’de sorunu Türkiye ve Rusya çözer

2003’de işgal sonrası ABD’nin Irak’a üst düzey yönetici olarak atadığı Paul Bremer ‘Bağdat Valisi’ olarak anılırdı. Aslında bu tanım, işgal sonrası, ABD ve Batı’nın kolonyalist yaklaşımına manidar bir göndermeydi. Çünkü, Bremer ve ekibi bırakın Irak’ı, Ortadoğu ile ilgili en temel bilgi ve hassasiyetten yoksundu. Hatta daha sonra Irak’taki sosyolojik yapıyı, mezhepleri, Saddam Hüseyin sonrası nasıl bir manzarayla karşılaşacaklarını bilmedikleri ortaya çıkacaktı. Bremer son olarak Bağdat Havaalanı’ndan uçağa binip ülkeden ayrılırken görüldü. ABD ve işgalciler 2007’ye kadar ciddi darbe aldılar. Irak’ta istedikleri düzeni kuramadıkları gibi ülkeyi daha da kaotik hale getirip mezhep savaşına yol açtılar. Bunun en önemli nedenlerinden biri ülkedeki tüm kurumsal yapıları lağvetmeleri, polis ve orduyu dağıtmaları, bürokratik yapıyı ortadan kaldırmalıydı. Eli kanlı üst düzey Baasçılarla, sadece Baas Partisi’ne üye olmak zorunda kalanları aynı kefeye koymaları direniş cephesini de genişletmişti. Mezhebi ayrım hızlandı, Hıristiyanlar ülkeden kovuldu ya da kaçtı, Kürtler Araplara mesafe koydu, radikal İslami gruplar terör eylemleri gerçekleştirdi. Bu durumun kavramsal karşılığı ‘Iraqization/Iraklaşma’ olarak kaldı.

Libya başka Suriye başka

Suriye’deki savaş sürüyor. Çok büyük ve önemli bir gelişme olmadıkça Libya benzeri bir uluslararası müdahale beklenmiyor; kimsenin tek başına müdahale gibi bir niyeti de yok. Ancak, Suriye giderek ‘Iraklaşıyor’, zaman uzadıkça ayrışıyor ve insanlar birbirine düşmanlaşıyor. Zaten böyle giderse yakın bir zamanda ortada Suriye diye bir ülke, birlikte yaşayabilecek bir toplum da kalmayacak gibi. Esad rejiminin Suriye’de ayakta kalamayacağını anladığı anda bu ayrışmayı daha da körükleyeceği ülkeyi yıkarak terk edeceğini tahmin etmek de güç değil.

Böyle bir ortamda Suriye konusunda iki farklı cephe ve iki farklı yaklaşımı temsil eden iki önemli aktör Türkiye ve Rusya’nın liderleri biraya gelerek durum değerlendirmesi yaptı. Rusya bugüne kadar rejimin, Türkiye ise muhaliflerin yanında hareket etti. Rusya Şam’a askeri ve siyasi destek verdi. Türkiye muhalefeti örgütledi, yönlendirdi. Ayrıca binlerce mülteciye ev sahipliği yapıyor. İki ülkenin genel tutumunda değişiklik olmamakla birlikte İstanbul buluşması ardından taktik anlamda yaklaşımlarının farklılaşacağının ipuçları ortaya çıktı. Vladimir Putin’in “Suriye’de pozisyonlarımız aynı ama hangi metotları kullanacağımız konusunda farklılıklar var” sözlerinde de bu ipucunu destekler nitelikte.

Mart 2011’de BM Güvenlik Konseyi uçuşa yasak bölge ilan etmiş Fransa, İngiltere NATO çerçevesinde harekete geçmişti. Türkiye’de önce ‘NATO’nun Libya’da ne işi var’ deyip ardından operasyona katılmıştı. Rusya ise uçuşa yasak bölgenin sivillerin korunması hedefinin dışına çıktığını söyleyerek protesto etmişti. Türkiye Suriye’de artık savaşa dönüşen krizin başından bu yana yalnız kaldığını ya da bırakıldığını kanısında. Oysa işin başında uluslararası toplumunu Libya’da olduğu gibi hareket edip kendisini yalnız bırakmayacağını düşünüyordu. Bu konuda yanıldı. Rusya BM’de geri adım atmadı ABD ve AB’nin desteği söylem düzeyinde kaldı.

Türkiye bu yalnızlığını aşmak için Suriye’den gelebilecek muhtemele tehdit ve kimyasal silah saldırılarını gerekçe göstererek NATO üyesi olarak ittifakı göreve çağırdı. Sonunda NATO Suriye’ye yönelik, savunma amaçlı patriot füze sistemini konuşlandırmaya karar verdi.  Türkiye bu adımla biraz olsun yalnızlığını giderirken Suriye meselesine NATO’yu da dâhil etti. Bundan böyle Türkiye’ye karşı hasmane bir girişim NATO’ya yönelik kabul edilecek. 

Rusya bu adımdan rahatsız olmakla birlikte NATO tarafından ‘uçuşa yasak bölge’ ilan edilmeyeceği konusunda ikna edildi. Rusya bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye ile ilgili karaları engelledi. Başbakan Erdoğan’ın “kilit Rusya’nın elinde, Rusya olumlu yaklaşım sergilerse İran durumunu gözden geçirecektir derken” BM Güvenlik Konseyi’ndeki Rusya engelinden söz ediyordu.

Putin’in ziyareti neden önemli?

Ancak Rusya Devlet Başkanı’nın İstanbul’da “biz Suriye rejiminin avukatı değiliz” demesi BM Güvenlik Konseyi’ndeki tutumunu hemen değiştirmeyecek olsa bile önümüzdeki aylarda savaşın gidişatına göre tutumunu değiştirebileceğini gösteriyor. Rusya Suriye krizinin giderek bir iç savaşa dönüşmesinin ardından ‘ortak geçiş süreci’ formülünde ısrar ediyor. Cenevre Mutabakatı’nda ısrarcı. Bu mutabakat bir geçiş yönetimini öngörüyor. Mutabakata göre geçiş hükümeti, mevcut yönetim, muhalifler ve diğer grupların üyeleri ortak rıza temelinde bir araya gelmesi ve tüm kesimlerin mutabakata dahil edilmesi planlanıyor. Rusya, Suriye’deki iç ve dış muhalefetin temsilcileri ile rejimin belli unsurlarının içinde alan ortak bir yapının ülkenin geleceğini belirlemesi konusundaki görüşünü sürdürüyor. Bu konuda uzun süre Esad’lı bir geçiş sürecini savunan Rusya, Putin’in İstanbul’daki sözleriyle Esad’sız bir geçiş dönemine yeşil ışık yakabileceğini de gösteriyor.

Rusya’nın kaygısı Esad sonrası Suriye’de tıpkı Libya’da olduğu gibi devre dışı kalma ihtimali. Üstelik Suriye, Rusya için son ‘liman’ sayılabilir. Suriye’deki çıkarlarını kaybetmesi, Akdeniz’i kaybetmesi anlamına gelir. Bu nedenle Esad sonrası Suriye’de Rusya’nın da asgari çıkarlarının korunması, buna uygun bir yapının ortaya çıkacağının garantisinin verilmesi halinde Esad’tan kolay vazgeçebileceği biliniyor. Ruslar ayrıca İslami ağırlıklı bir Esad sonrası Suriye’de var olamayacağını biliyor. Bu nedenle, hala geçiş dönemi formülünü savunmakla birlikte, taktiğini değiştirerek Ankara ile belli noktalarda birbirlerine yaklaştıkları görülüyor.

Esad’sız formüller

Ankara başından beri Esad’ın gitmesini savunarak net bir tavır koydu. Hatta, zaman zaman gerektiğinden fazla konuya angaje olurken, yalnız bırakılacağını düşünmemişti. Türkiye’nin Suriye yaklaşımı Rusya’yı rahatsız etti. Ancak, muhalefetin ‘Müslüman Kardeşler’ ağırlıklı olduğu eleştirileri karşısında Doha’da yeni bir muhalif yapının oluşması ve karargahlarının Kahire’ye taşınması Türkiye’yi biraz rahatlattı. Türkiye hem eleştirilerin odağından çıktı hem de diğer ülkeleri de bu işe dahil etmiş oldu. Ama en önemlisi Suriye’de Esad sonrası yapı konusunda daha esnek davranmaya başlamasıydı ki belki de başından beri yapması gereken buydu. Çünkü Suriye söz konusu olunca tek başına hareket edilemeyeceği, diğer önemli aktör Rusya’yı hesaba katmadan Suriye’de sonuca ulaşmanın zorluğunu gördü. Ve geçiş dönemi senaryolarına daha sıcak bahar hale geldi. Nitekim Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “Suriye’deki olaylardan en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. 200 bine yakın Suriyeli göçmeni Türkiye ağırlıyor, yükünü tek başına çekiyor. Suriye’de iç savaşın daha da derinleşmemesi ve bölgeyi ateşe vermemesi için acilen bir geçiş yönetimine ihtiyaç var. Bu süreçte Suriye ordusu (doğrudan Esad’a bağlı Nusayri’lerden oluşan birlikler dışında) ve devlet aygıtı dağıtılmamalı. Eğer dağılırsa Irak’ta yaşandığı gibi iç savaş büyür, Suriye’deki olaylar kontrol edilemez hale gelir. Geçiş döneminde Suriye’de düzenin sağlanması ordunun dağılmamasına bağlıdır” sözleri Türkiye’nin pozisyonunu değiştirmese bile farklı bir seçeneği de değerlendirdiğinin işaretiydi.

Rus tarafı “Esad’lı”, Türk tarafı “Esad’sız” geçiş formüllerini öne çıkaran bir yaklaşım içinde oldu. Esad’lı ve Esad’sız formülleri iki taraf da karşılıklı olarak reddetmiş değiller. Esad’lı bir geçiş olsa bile bunun ne kadar süre Esad’lı olacağı sorusu Ankara için büyük önem taşıyor. Ankara, bunun yaratacağı yeni krizler konusunda Rus tarafının dikkatini çekti.

Rusya da eski pozisyonunda değil, çıpasını yeni bir yere demirlemek ister gibi. Ama aynı durum Türkiye için de geçerli. Çünkü doğru strateji yanlış taktiklerle yürütüldüğü zaman kimseye yarar sağlamıyor. Türkiye ve Rusya bunun görmüş gibi. Ancak, Rusya ve Türkiye geçiş dönemi konusunda tam olarak anlaşmasa da bir mutabakatın ortaya çıktığı ortada. Şimdi bunun nasıl olacağı gündeme gelecek. Bu da Suriye’deki gidişata göre belirlenecek.

Suriye Iraklaşmadan...

Bu şartlarda yakın bir zamanda Rusya pozisyonunu değiştirecektir. Suriye’de hala bir çözüm varsa bunun anahtarı büyük oranda Türkiye ve Rusya’nın elinde. Bir süre sonra Suriye’de kimse beklediğini bulamayabilir. Rusya ile Türkiye’nin Suriye’de bir geçiş dönemi için ortak bir plan çerçevesinde hareket etmesi elzemdir. Bu, bölgede İran etkisini de azaltacaktır. Her iki ülkeyle birlikte Suriye halklarının çıkarı da buradan geçmektedir. Türkiye ve Rusya bölgede iki önemli aktör ve Suriye konusunda temel iki ülke olarak biliniyor. Büyük aktör olmak zamanında manevra yaparak sorunu çözmekten geçiyor. Zaten büyük ülke de böyle olunuyor. Çünkü Suriye’de yaşanan süreç uzadıkça Esad sonrası Suriye’nin geleceği de tehlikeye girme riski ile karşı karşıya kalacaktır. Bu noktadan sonra Türkiye ve Rusya’nın Esad’ın nasıl gideceği değil Esad sonrası nasıl bir Suriye’nin olacağı üzerinde düşünüp, planlarını ona göre yapmaları gerekmektedir. Çünkü görünen o ki Suriye’de hiç kimse tek başına kazanamayacaktır. Ne Türkiye ne Rusya ne de Suriye halkları. Suriye Iraklaşmadan harekete geçilmelidir.

 [email protected]