‘Yeni CHP’yi Sarıgül mü kuracak?

0
16.11.2013

İstanbul’da Kılıçdaroğlu’na nispetle oyunu arttırırsa, Sarıgül için Kılıçdaroğlu’nu CHP Kurultayında yenmek zor olmayacaktır. “Yeni CHP” söylemi, bu sefer Mustafa Sarıgül’le tedavüle sokulacaktır.


‘Yeni CHP’yi Sarıgül mü kuracak?

Türkiye, sahiden yeniden kuruluyor. Yeni Türkiye sadece bir söylem değil. Eski Türkiye tasfiye ediliyor. Eski Türkiye resmi ideoloji, bürokratik vesayet ve soğuk savaş dönemi zihniyet dünyasıyla beraber tarih oluyor. Yeni bir kuruluş döneminde olunduğu hissiyatı yaygınlaşıyor. Bu kuruluş dönemini özel kılan, ilk defa demokratik bir kuruluş dönemi olmasıdır. Darbe davaları, 12 Eylül 2010 referandumuyla anayasadaki bürokratik vesayetin bel kemiğinin kırılması ve hükümetin YAŞ’ta sergilediği kararlılıkla eski rejim çöktü. Referandum Türkiye’de demokratikleşmenin, BDP’nin boykotuna rağmen AK Parti seçmeninin ötesinde bir %58’lik bir seçmen kitlesi tarafından desteklendiğini gösterdi. Bu çoğunluk, muhalefetin siyasi stratejisini ve söylemini de değiştirdi.

Aslında muhalefetin siyasi stratejisinin ve siyasi söyleminin değişmesi 2007 Cumhurbaşkanlığı krizinden AK Parti’nin galip, bürokratik vesayet kurumlarının mağlup çıkmasıyla başlamıştı. Rejimin sıklet merkezinin değişmeye başladığı, 27 Nisan’daki Genelkurmayın e-muhtırasına AK Parti Hükümetinin 28 Nisan’da hayır demesi ve yapılan erken seçimden AK Parti’nin yüzde 47 ile oylarını arttırarak galip çıkmasıyla anlaşılmaya başlanmıştı. CHP, bürokratik vesayetlerinden umudu kesince laiklik eksenindeki rejim tartışmalarından vazgeçerek seçmenden oy alabilecek yeni bir söyleme ve siyasi stratejiye yöneldi. Bu stratejinin ve söylemin esası, AK Parti’nin seçmen nezdinde güçlü olduğu laiklik eksenindeki rejim tartışmasından vazgeçmek suretiyle muhafazakâr kitlenin AK Parti şemsiyesi altında toplanmasını engellemektir. Bu amaçla mütedeyyin kitlenin duyarlılığına hitap edecek bir siyasi söylem inşa edilmeye başlandı. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bir imam hatip lisesini, Kur’an kursunu ziyaret etmesi ve Kutlu Doğum Haftasında konuşması bu yumuşamanın tezahürleriydi. Bu amaca ulaşabilmek için AK Parti’yi “yolsuzluk” ve yoksulluk” söylemiyle sıkıştırmak hedeflenmişti.

Kılıçdaroğlu dengecilik kurbanı

2009 yeren seçimleri bu stratejinin uygulanabileceği bir zemin olmuştur. O döneme kadar kamuoyunda temiz siyasetçi olarak takdim edilen CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu dosyalı yolsuzluk muhalefetiyle dikkat çekmiş ve hedef aldığı iki AK Parti genel başkan yardımcısını koltuğundan etmişti. Kemal Kılıçdaroğlu, bu imajla CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı olarak ortaya çıkmıştı. Dürüst siyasetçi sloganıyla AK Parti’ye yönelik yolsuzluk iddiaları, Kılıçdaroğlu kampanyasının esasını teşkil etti. Kılıçdaroğlu dönemin İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in popülizmi ve ekip imajıyla beraber, CHP’nin Türkiye ortalamasının çok üstünde bir performans gösterdi. Bu performansı, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde Deniz Baykal’ın kaset skandalıyla CHP Genel Başkanlığından ayrılmasından sonra Kılıçaroğlu’na Genel Başkanlık yolunu açtı.

Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığına uzun ve başarısız bir Deniz Baykal dönemini takiben gelmiş olması, hem genel kamuoyu hem CHP kamuoyu nezdinde kendisine büyük bir kredinin açılmasına yol açtı. Kılıçdaroğlu, bu krediyi Yeni CHP politikasında kullandı. Yeni CHP politikası Deniz Baykal döneminde başlayan rejim krizi üzerinden muhalefeti terk etmek, CHP’yi daha sosyal demokrat bir kimliğe taşımak ve CHP tarafından öteden beri dışlanan toplumsal kesimlere açılmak şeklinde özetlenebilir. Kılıçdaroğlu, bu politikayı hayata geçirmek isterken tahminlerin ötesinde destek buldu ve tahminlerin ötesinde engellemeyle karşılaştı. Bunun neticesinde Kılıçdaroğlu Yeni CHP politikasını, söylemini ve kadrosunu tam anlamıyla hayata geçiremedi.

Parti içindeki ulusalcı, parti dışındaki devletçi kanatlar Kılıçdaroğlu’nu dengeciliğe, geri adıma ve sonuçta inandırıcılıktan uzak bir kararsızlığa şevketti. Bu durum karşısında CHP, Baykal dönemine göre daha çok oy alan ama bürokratik vesayet kurumlarının çöküşü dolayısıyla daha az etkin bir partiye dönüştü. Üstelik AK Parti geçen zaman zarfında bürokratik vesayeti tasfiye ederek siyasetin önünü açan ve yüzde 50’lik bir seçmen kitlesini tahkim eden bir başarı sergiledi. Bu durumda, CHP yeni bir strateji belirlemek durumundaydı. Kılıçdaroğlu’nun partideki iktidarını sağlamlaştırması ve AK Parti’ye karşı bir rakip olabilmesi için siyasi bir başarı göstermesi elzemdi. Yeni CHP politikasının tam olarak hayata geçmesi hala parti içi dengeler bakımından mümkün görünmüyordu. Hatta bu istikametteki ısrarın parti içinde bölünmeye dahi yol açabileceği görülüyor. Bu bağlamda CHP’nin yeni stratejisinin, Yeni CHP politikasının hayata geçmesinden farklı bir şey olması mümkündü. 

2014 mahalli idareler genel seçimlerinde Türkiye genelinde bir başarı yakalaması mümkün olmayan CHP’nin, stratejik bir öncelik belirleyerek bütün gücüyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına asılmasında kara kılındı. CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun bu kararı vermesi, ister istemez akla CHP’den ihraç edilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü getiriyordu. Ancak Sarıgül’ün CHP’ye gelmesi, akla gelmesi kadar kolay değildi. Çünkü Sarıgül, Deniz Baykal döneminde genel başkanlığa aday olmuş ve kaybetmesini müteakip yolsuzluk iddialarıyla partiden ihraç edilmişti. Dolayısıyla Sarıgül’ün yeniden CHP’ye gelmesine öncelikle, onu partiden ihraç eden Deniz Baykal ve Önder Sav hizipleri karşıydı. Kıhçdaroğlu’yla beraber hareket eden ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Gürsel Tekin karşıydı. Hatta Sarıgül’ün CHP’ye gelişini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Adaylığının ötesinde Genel Başkan adaylığı olarak gören Kılıçdaroğlu ekibi başta olmak üzere, CHP’de iddialı olan bütün kesimlerin rezervleri vardı. Ancak Mustafa Sarıgül’e bütün muhalefete rağmen CHP’de, Sarıgül’ün popülerliğinin ötesine geçen bir başka aday ortaya çıkmadı. 

Gürsel Tekin ne kadar direnecek?

Sarıgül’ün adaylığı konusunda Koç grubu başta olmak üzere büyük burjuvazi ve medyanın bir kesiminin lobisi karşısında, CHP’deki direnç sonunda kırıldı. Kılıçdaroğlu Sarıgül’ün kurduğu TDH’yi (Türkiye Değişim Hareketi) CHP’ye davet etti. Sarıgül’ün partiye dönmek için verdiği dilekçe, parti meclisinde yapılan oylamada oy çokluğuyla kabul edildi. Bu arada Gürsel Tekin, Sarıgül daha CHP’ye gelmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olduğunu açıkladı ve Sarıgül aleyhine bir kampanya başlattı. Sarıgül ise CHP’ye kırkbin kişilik bir törenle katıldıktan sonra, adaylık için kararın parti tarafından verileceğini söyledi. Sarıgül bu şekilde Gürsel Tekin’siz, bir başka deyişle “dikensiz gül bahçesi” istediğini parti içindeki ve parti dışındaki lobiye işaret etmiş oldu. Gürsel Tekin’in bu baskıya ne ölçüde direnebileceği veya bu direnişin nasıl bir pazarlıkla sonuçlanacağı önümüzdeki günlerde netleşecek. Mustafa Sarıgül’ün CHP’ye girer girmez Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dünya lideri olduğunu söylemesi, Kadir Topbaş’tan abi diye bahsetmesi ve kazanırsa AK Parti ile rahat çalışacağını açıklaması, CHP içinde rahatsızlık yaratsa da Sarıgül’ün bundan sonra öncelikle İstanbul’u ve genel seçmeni muhatap alacağı anlaşılıyor. Sarıgül İstanbul’da Kılıçdaroğlu’na nispetle oyunu arttırırsa, kaybetse de kazanacağı bir oyuna girmiş olmanın keyfini yaşıyor. Çünkü 2014’de mahalli idareler ve Cumhurbaşkanlığı gibi iki seçimi kaybeden bir Kılıçdaroğlu’nu, CHP Kurultayında yenmek Sarıgül için zor olmayacaktır. Bu şekilde Yeni Türkiye kurulurken Yani CHP söylemi, bu sefer Mustafa Sarıgül’le yeniden tedavüle çıkabilecektir.

[email protected]