‘Yeni Türkiye’nin 11 Ağustos 2014 gündemi

Doç. Dr. Murat Yılmaz / Stratejik Düşünce Enstitüsü
9.08.2014

Türkiye 11 Ağustos’ta çok önemli bir eşiği geçmiş olacaktır. Bu eşikte Erdoğan ve AK Parti’nin pratik ihtiyaçlarıyla Türkiye’nin değişim ve demokratikleşme ihtiyacı çakışmaktadır. Erdoğan ve AK Parti kendi ihtiyaçlarını Türkiye’nin ihtiyaçlarıyla dengeleyerek ve kendilerindeki güç temerküzünün sorumluluğuyla hareket ederek yeni anayasa ve ‘Yeni Türkiye’nin önünü açabilirler.


‘Yeni Türkiye’nin 11 Ağustos  2014 gündemi

Türkiye tek parti döneminin kötü mirasını ve envanterini aşmak üzereyken 27 Mayıs 1960 darbesiyle karşılaştı. 27 Mayıs darbesi ve onun 1961 Anayasası, Türkiye seçmeninin çoğunluğunu temsil eden Demokrat Parti’nin 2.0 sürümüne karşı tek parti yönetimi ve devletinin 3.0’lık yenilenmiş rejimini ifade etmekteydi. Bu rejim çoğunluğun yönetme ve gerçek bir siyasi partiye dönüşme hakkını uzunca bir süre elinden aldı, Turgut Özal’ın yeni sürüm denemesini başarısız kıldı. AK Parti 61 Anayasası’yla kurulmuş vesayet rejimine karşı muhalefetin ve seçmen çoğunluğunun 4.0’lık yeni sürümü olarak ortaya çıktı ve başarılı oldu.

İktidarın değişim istidadı 

AK Parti’nin 4.0’lık sürümüyle 27 Mayıs sonrası paradigma ve tek parti ideolojisi tasfiye sürecine girdi. Bu tasfiyeyi takiben “kanun-u kadime”, “asr-ı saadete”e dönmek çabalarının boşunalığı fark edilerek 5.0’lık sürümlerle yeni darbe ve muhalefet yolları arandı, aranıyor. Ancak en son “çatı adayı” ile denenen sürümünde başarılı olmayacağı anlaşılıyor. Ancak muhalefetin önünde bir şans doğdu. Bu şans, muhalefetin bir çabası olmadan AK Parti’nin 12 yıllık iktidarını takiben kurucu liderinin Cumhurbaşkanı olmasıyla partiden ayrılmasından kaynaklanıyor. AK Parti’nin lideriyle arasının açılması ve AK Parti’nin kendini yenileyemeyerek dağılma sürecine girmesi muhalefetin yegane umudu. Bu yüzden de Erdoğan ve AK Parti yeni sürümü muhalefete bırakmadan kendileri üretmek zorunda. Eğer bu başarılabilir ve AK Parti kendi sürümünü 5.0’lık sürümüyle aşabilirse, Türkiye tarihinde ilk defa bir siyasi bloğun kendi gerçekleştirdiği yeni şartları dikkate alarak kendini yenilediği siyasi bir tecrübe yaşanacak. En az bu kadar önemli bir başka tecrübe de,

27 Mayıs paradigmasının ürünü çoğunluğu kontrol altına almak amaçlı merkez sağ siyasetin tasfiyesini takiben muhalefet partilerinin tasfiye sürecine girmesi olacak. Kendi kendini yenileyen bir AK Parti karşısında muhalefetin eski haliyle devametmesinin imkanı kalmayacak.

Muhalefetin durumu

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla Erdoğan ve AK Parti’nin kendini yenilemesi kaçınılmaz bir süreç olacak. AK Parti eski vesayetçi rejimin tasfiyesiyle beraber ‘Yeni Türkiye’nin kabasının çok hızlı bir şekilde inşa edilmesinin önünü açtı. Şimdi kabası biten inşaatın ince işçiliği ve peyzajının yapılması gerekiyor. Bu kaba inşaattan farklı bir söylem, iş yapma tarzı, kadro ve zihniyeti icap ettiriyor. Eğer muhalefet kendini yenileyebilse belki AK Parti’nin kendini yenilemesi bu kadar önemli olmazdı ama Türkiye’de değişim ve demokratikleşme iradesinin ana siyasi temsilcisi hala AK Parti olarak görülüyor. Bu yüzden de muhalif, muvafık herkes eski Türkiye’nin tasfiyesini ve problemlerin çözülerek ‘Yeni Türkiye’nin ince işçilik ve peyzajını Erdoğan ve AK Parti’den bekliyor. Üstelik Erdoğan ve AK Parti de 10 Ağustos 2014 seçimleriyle ortaya çıkacak sonuçlar sebebiyle ‘Yeni Türkiye’ gündemiyle eş zamanlı bir ‘Yeni Erdoğan’ ve ‘Yeni AK Parti’ gündemiyle karşı karşıyalar. Bu Erdoğan ve AK Parti’ye müthiş bir imkan veriyor. Erdoğan ve AK Parti kendi gündemleri ve problemleriyle Türkiye’nin gündem ve problemlerini özdeşleştirecek bir siyasi söylem ve tez üretebilirler. Bu başarılabildiği ölçüde Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bulacağı çözümler seçmeni de ikna edecek çözümlere dönüşecek ve 2015 genel seçimlerinde AK Parti’nin önünü açabilecektir.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra AK Parti’nin 30 Mart’ta teşkilatlarda başlayan yenilenmesi Başbakan ve Genel Başkan ile muhtemelen genel merkez kadrosundaki yenilenmeyle devam edecek. Kadrolardaki yenilenme erkene alınmazsa 2015’de yapılacak genel seçimlerde parti meclis grubunda yapılacak değişmeyle tamamlanacak. Bu değişim, Türkiye açısından bir partinin kendi içinde yapabildiği ilk değişim olarak tarihe geçecektir. AK Parti bu değişimi bir yenilgiye uğramadan başarılı olduğu bir dönemde yaparak riskleri azaltmış olacaktır. AK Parti’nin kurulduğu dönemde artık siyasi parti vasfını yitiren ve devletin partisine dönüşen merkez sağın profesyonelleşmiş kadrolarına ve Milli Görüş’ün gelenekçilerine karşı AK Parti tüzüğüne konulan parti görevlerinde 3 dönem kuralı bu şekilde uygulanmış olacaktır. Eğer muhalefet AK Parti’deki bu değişime ayak uyduramaz ve liderden teşkilata, genel merkezden meclis grubuna kendilerini yenileyemezse genel seçimlerde çok ciddi sıkıntı yaşayacaktır. Muhalefet AK Parti’yi emsal alarak kendini yenilemeye kalkarsa da, bu sıkıntılar ortadan kalkmayacak bu parti içlerinde kopmalara hatta yeni partilere kapı aralayabilecektir. Aynı tehlikenin daha zayıf bir ihtimalle AK Parti etrafında da gündemde olacağı söylenebilir. Hatta AK Parti karşıtı cephenin ne yapıp edip AK Parti içinden bir parti çıkarmaya çalışması kaçınılmazdır.

AK Parti’nin liderden teşkilata, genel merkezden meclis grubuna kendini yenilemesi yeterli olmayacaktır. Bu yeniliğin aynı zamanda siyasi söylem, dil ve zihniyette ortaya çıkması şarttır. Bunun mevzuat, siyasi sistem ve kurumsal yapılara yansıması ve yeni bir kamu yönetimi felsefesi ve anlayışının ortaya koyulması elzemdir. Bu tabiatıyla Erdoğan ve AK Parti’nin pratik problemi olan Erdoğan’la hükümet ve parti arasındaki ilişkiyi sağlamlaştırmanın önünü açacak hükümet sistemi tartışmalarıyla örtüşmektedir. Erdoğan ve AK Parti hükümet sistemi tartışmalarını sadece iktidar partisinin değil Türkiye toplumunun tamamının ihtiyaç ve problemlerini dikkate alan bir hükümet sistemiyle yeni anayasanın önünü açabilir. Yeni bir kamu felsefesi ve politikası inşası anlamına gelecek yeni anayasa, aynı zamanda Türkiye’nin değişen sosyolojisi, iktisadı ve dış politikasıyla uyumlu bir siyasi hukukla eş zamanlı olarak hayata geçebilir. Bu da siyasi partiler kanunu, seçim kanunu ve bilhassa yargı reformu anlamına gelmektedir.

Muhalefetin yapamadığını yapmak

Erdoğan ve AK Parti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görüldüğü gibi zayıf ve demokratik olmayı başaramayan 27 Mayıs paradigmasını aşamamış bir muhalefetle karşı karşıya olmanın handikabını yaşamaktadır. Bu bakımdan Erdoğan ve AK Parti, muhalefetin temsil edemediği tabanını dikkate alacak bir siyaseti hayata geçirmek durumundadır. “Çatı adayı” altında birleşen CHP ve MHP 10 Ağustos seçimlerinde sadece Erdoğan karşısında değil, kendilerinden sonra gelen ve kendilerinin üçte bir oyunu dahi alamayan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın performansı karşısında dahi kendini yenilmiş hisseden bir muhalefetin moral yıkımı siyaseten dikkate alınmalıdır. Bu bakımdan bilhassa Alevi meselesi ve hayat tarzı endişesi olanların esas alındığı iyi hazırlanmış siyasi ve hukuki jestler isabetli olacaktır.

AK Parti hükümeti üst düzey atamalarda “olağanüstü şartlar”ın aşılmasıyla dar kadroculuğu aşan açılımlar yapmalıdır. Bu açılımlar Türkiye’deki kurumların demokratik meşruiyet ekseninde yeniden yapılandırılması ve kapasitelerinin arttırılmasıyla eksik kalan kamu yönetimi reformunun tamamlanmasını kolaylaştıracaktır.

11 Ağustos’tan itibaren Türkiye 30 Mart’ta ilk turu, 10 Ağustos’ta ikinci turu ve 2015 seçimlerinde üçüncü turu yaşacak uzun seçiminde çok önemli bir eşiği atlamış olacaktır. Bu eşikte Erdoğan ve AK Parti’nin pratik ihtiyaçlarıyla Türkiye’nin değişim ve demokratikleşme ihtiyacı çakışmaktadır. Erdoğan ve AK Parti kendi ihtiyaçlarını Türkiye’nin ihtiyaçlarıyla dengeleyerek ve kendilerindeki güç temerküzünün sorumluluğuyla hareket ederek yeni anayasa ve ‘Yeni Türkiye’nin önünü açabilirler. Bu şekilde ‘Yeni Türkiye’ orta gelir tuzağını ve orta demokrasi tuzağını aşacak, anayasal bir rejim ve liberal demokrasinin tesisi edildiği bir Türkiye olabilir. Bu reform sürece muhalefetin bir kısmını dahil etmek ve reaksiyonları azaltmak konusunda Erdoğan ve AK Parti’nin sorumluluğu üst düzeydedir. Bütün bunlar aynı zamanda Türkiye’nin müzakere sürecinde hızlı adımlar atabilmesine bağlıdır. Demirtaş’ın 10 Ağustos seçim performansıyla muhalefetin Kürt siyasi hareketine olan husumeti büyük ölçüde kırılmıştır AK Parti ve HDP bu konjonktürden azami ölçüde istifade edebilirler. CHP ve MHP’nin yapamadığını Öcalan’ın desteğiyle Demirtaş’ın yaparak Kürt siyasi hareketinin yeni sürümünü ortaya koymaları 10 Ağustos’un önemli sonuçlarından biri olarak kayda geçecektir. Erdoğan ve AK Parti bu şartlar altında reformları tamamlayarak 2023 vizyonunu tamamlayabilirler. Seçmen ve talih onlara bu şansı veriyor...

[email protected]