Yüksek öğretimde uluslarasılaşma politikaları

Mehmet Köse - Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Uluslararası Güvenlik Çalışmaları
25.10.2014

Uluslararasılaşma çalışmalarında, Türkiye’nin siyasi coğrafyası ve kültürel etki alanı üniversiteler tarafından öncelikle dikkate alınmalıdır. Yüksek öğretimde uluslararasılaşma “Kamu Diplomasisi” ve “Kültürel Diplomasi” stratejilerinin en etkili enstrümanlarından biridir.


Yüksek öğretimde uluslarasılaşma politikaları
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde yaşanan hareketlilik, dış politika vizyonunda sahip olduğu çok boyutluluk ve çok taraflılık ile uyumlu olarak artmaya devam etmektedir. Dış politika vizyonunun sürekliliği ve kurumsallaşması, ülke içi dinamiklerin yanında başta sosyo-ekonomik ve kültürel sektörler olmak üzere birçok alanda uluslararasılaşmayı da gerekli kılmaktadır. Küreselleşme ile birlikte ülkelerin ve toplumların karşılıklı bağımlılığının artması, uluslararasılaşma stratejileri ve aktivitelerinin seyrini de etkilemektedir.
 
Ekonomiden teknolojiye, kültürden siyasete, diplomasiden güvenliğe birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da uluslararasılaşma, son yılların önemli gündemlerinden biridir. Bunun özellikle yükseköğretimde çok daha belirgin hale geldiğini ifade etmek gerekir. Şüphesiz eğitim alanında yaşanan ülke ve bölgeler arası hareketlilik, sadece modern döneme has bir olgu değildir. Tarihin her döneminde Semerkant, Timbuktu, Endülüs, Kahire, İstanbul, Viyana gibi dünyanın önemli eğitim ve bilim merkezleri var olmuştur. Diğer taraftan bilim, teknoloji ve sanat alanında gelişmeleri takip eden ve devirlerinin tanınmış bilim insanlarını ve sanatçılarını cezbetmeye yönelik politikaların devlet yöneticileri tarafından uygulandığı da bilinmektedir.
 
Ancak modern dönemde yüksek öğretimin geniş kitlelerin erişimine açılması, üniversite eğitiminin bireyin sosyo-ekonomik statüsü üzerindeki etkisi, kültürel gelişimine olan katkısı, meslek ediniminde belirleyici olması ve ülkelerin kalkınma ve yönetim stratejilerinin önemli parçası haline gelmesi üniversite eğitimine olan talebi ciddi oranda artırmıştır. İletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, küreselleşmenin etkisi ve uluslararasılaşmayı teşvik eden politikaların da katkısıyla,eğitim kurumlarının dışa açılması, uluslararası öğrenci ve akademisyen hareketliliği farklı bir ivme kazanmıştır. 
 
Bu gelişmeler yükseköğretim alanında uluslararasılaşma politikalarının şekillenmesine ve gelişimine yol açmıştır. “Yükseköğretimde Uluslararasılaşma” için yapılan tanımlarda “küreselleşmenin getirdiği gereklilikler ve tehditlere hazırlık” olarak üretilen strateji ve yapılan çalışmalar ile “uluslararası boyutun üniversitenin tüm alanlarına entegre edilmesi” öne çıkan hususlardır (Van der Wende, OECD). Bu bağlamda, yükseköğretimde uluslararasılaşmayı, küresel gelişmeleri ve küreselleşmenin etkilerini dikkate alarak ülkelerin kendi politikaları çerçevesinde geliştirdikleri uluslararasılaşma çalışmaları olarak ifade edebiliriz.
 
Yükseköğretimde uluslararasılaşma denildiğinde genel olarak öğrenci ve akademisyenlerin uluslararası hareketliliği, ortak programlar, araştırma programları, uzaktan eğitim imkânı ve yurtdışı kampüsler ile ikili, bölgesel ve uluslararası işbirlikleri akla ilk gelen adımlardır. Uluslararasılaşma, yükseköğretim kurumları tarafından öğrencilerin sadece öğrenme ve entelektüel gelişimi için değil moral, sosyal, fiziki ve manevi gelişimi ile birlikte farklı kültürleri ve dünyayı tanıma-anlama kaygısı ile birlikte düşünülmektedir. Bu yönüyle üniversite eğitimine artı değer katan bir yaklaşımdır ve öğrencilerin üniversite eğitimi sırasında küresel bir perspektif kazanmalarına imkân oluşturmaktadır.
Bu anlayış doğrultusunda uluslararası öğrenci hareketliliğinin son dönemde hızlı bir ivme yakaladığını görüyoruz. 2014 Eylül ayında yayınlanan OECD raporuna göre 2012 yılında yaklaşık 4,5 milyon öğrenci eğitim hayatının bir kısmını kendi ülkesi dışında başka bir ülkede geçirmek üzere ülkesini terk etmiştir ve bu rakam giderek de artmaktadır. Bu hareketlilikten en çok payı ise 800 bin öğrenci ile Amerika Birleşik Devletleri almaktadır. Aynı rapora göre, kendi ülkesi dışında eğitim almak için yola çıkan öğrencilerin yaklaşık % 80’i gelişmiş 20 ülkeye gitmekte ve bu öğrencilerinde 4 te 3’üne ABD, İngiltere, Avustralya, Almanya ve Fransa ev sahipliği yapmaktadır. Dünyada en çok yabancı öğrenci barındıran ülke ABD, yükseköğretim sisteminde uluslararası öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke Avustralya, uluslararası eğitimden en yüksek oranda kazanç elde eden ülke ise İngiltere’dir. Son yıllarda, Japonya, Malezya, Rusya, Çin ve Hindistan’ın da uluslararası eğitim ve öğrenci politikaları noktasında önemli ilerlemeler kaydettikleri görülmektedir. Önümüzdeki 10 yıl içinde uluslararası öğrenci sayısının 8 milyona ulaşması beklenmektedir.
 
Akademisyen hareketliliği
 
Eğitimde uluslararasılaşmanın önemli boyutlarından birisi de hiç şüphesiz akademisyen hareketliliğidir. Uluslararası akademisyen oranı ve niteliği bir üniversitenin uluslararası seviyesinin ve kalitesinin önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Öğrenci ve akademisyen hareketliliği birbirini tetikleyen ve destekleyen unsurlardır. Öğrenci hareketliliğinde önde gelen ülke ve üniversitelerin, akademisyen kadrosunda da benzer özellikleri taşıdığını görmekteyiz. Örnek olarak İngiltere’de üniversitelerde görevlendirilen yabancı uyruklu akademisyenlerin oranı üçte bir civarındadır ve İngiltere’deki uluslararası akademisyenlerin yarıya yakını da AB dışındaki ülkelerden gelmektedir. Marka olmuş üniversitelerde uluslararası akademisyen oranı yüzde elli civarındadır. Ülkeler bu sayede üniversitelerin uluslararasılaşma boyutunu geliştirirken diğer yandan dünyanın her yerinden nitelikli uzman ve araştırmacıları kadrolarına katarak kaliteyi artırmakta ve ihtiyaç duyulan sektör ve alanlardaki açıklarını kapatabilmektedirler.
Yükseköğretimde uluslararasılaşma hedefleri ülkelerin siyasi duruşu, ekonomik hedefleri, akademik kapasitesi ve kültürel etkileşim alanı ile yakından alakalıdır. Amerika, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik ve siyasi gücünü genişletmek için uluslararası eğitimi etkin olarak kullanmıştır. Bu bağlamda üniversitelere fon destekleri sağlanmış, değişim programları ve Fullbright’ta olduğu gibi farklı burs programları uygulamaya konulmuştur. Fullbright Programı’nı “Soğuk Savaş” döneminde uygulamaya konulan “çevreleme politikası”ndan ayrı değerlendiremeyiz. Bu program kapsamında Amerikan üniversitelerine çok sayıda Asya, Avrupa ve Ortadoğu’dan öğrenci gelmiş, yine bu bölgelere İngilizce öğretmenleri gönderilmiştir. Farklı değişim ve ziyaret programları kapsamında Amerika’da eğitim görenlerden, bugüne kadar birçok devlet ve hükümet başkanı ve binlerle ifade edilebilecek bakan ve üst düzey yönetici çıkmıştır. Benzer şekilde Avustralya, Çin’den Vietnam’a, Kore’den Malezya’ya kadar bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik kadrolarında görev yapacak insan kaynağının yetiştirilmesinde rol oynamıştır. “Colombo Planı” ile Avustralya’nın Asya-Pasifik bölgesinde eğitim merkezi olması teşvik edilmiştir.1990’lardan itibaren Avusturalya’nın dış politika önceliklerine göre Endonezya ve Malezya gibi Müslüman ülke öğrencilerine yönelik programların sayısında artış yaşanmıştır. Bu politika Avrupa’da farklı bir boyut kazanmış, ERASMUS değişim programı, Avrupa ortak kimliği geliştirmek, üye ülkeler arasındaki etkileşimi artırmak için bir manivela olarak kullanılmıştır. Bu süreçte Türkiye’de kendi politik ve stratejik önceliklerine göre adımlar atmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra hayata geçirilen Büyük Öğrenci Projesi, bu çabaların ilk akla gelenidir. Projeyle tarihi ve kültürel yakınlığımız olan topluluklara mensup öğrencilere Türkiye’de yükseköğrenim imkânı sağlanmıştır.
 
Uluslararası öğrenci hareketliliğinden üniversitelerin ve ülke ekonomilerinin doğrudan elde ettiği gelir pastası gittikçe büyümektedir. Küresel öğrenci hareketliliğinin ülke ekonomilerine doğrudan katkısı 150 milyar dolar civarında seyretmektedir. Bu pastadan 15 milyar dolar civarında pay almakta olan Avustralya’da eğitim gelirleri, en çok gelir getiren ihraç kalemleri arasında ilk beşte yer almaktadır.
 
İnovasyon projeleri
 
Akademik kapasitenin gelişimi ve teknolojik çalışmalarda da uluslararası öğrenciler ve araştırmacılar etkin rol oynamaktadır. ABD’deki mühendislik, fen ve sağlık bilimlerindeki lisansüstü öğrencilerin üçte biri yabancıdır. İnovasyon projeleri ve yeni patent üretiminde bu öğrencilerin katkısı yadsınamaz. Akademik gelişim ve teknolojik ilerlemede dünyanın başarılı öğrencilerini çekmek için önde gelen ülkeler ve onların popüler üniversiteleri programlar geliştirmektedirler.
 
Görüldüğü üzere yükseköğretim alanındaki uluslararasılaşma,hemen hemen tüm sektörlere hitap etmekte ve bütüncül yaklaşımlar gerektirmektedir. Dolayısıyla “yükseköğretimde uluslararasılaşma” hükümetin dış politikası ile uyumlu, aynı zamanda ilişkili sektörler ve paydaş kurumlar ile koordineli olarak bütüncül bir strateji çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu noktada başarılı olmuş ülkelerin stratejilerine bakıldığında planlamanın ve sürecin bütüncül olarak hükümet düzeyinde yönetildiğini, dış politikası ile doğrudan bağlantılı, ekonomi ve teknoloji politikaları ile koordineli olduğunu görüyoruz.
 
Türkiye’nin, son yıllarda ekonomik ve siyasi istikrarı sağlaması, tarihi ve kültürel coğrafyası ile ilişkilerini geliştirmeye başlaması ve çok taraflı ve çok boyutlu dış politika adımları atması yükseköğretim alanına da etki etmeye başlamıştır. Onuncu beş yıllık kalkınma planında yükseköğretim alanında yapısal dönüşüm ve uluslararasılaşma hedefleri yer almıştır. Yükseköğretim Kurulu uluslararasılaşmayı öncelikli hedeflerden biri olarak kabul ederek düzenlemeler yapmıştır. Üniversitelerin uluslararası öğrenci kabul kriterleri değiştirilerek merkezi sınav sistemiterk edilmiş ve ücret politikalarının genel çerçevesi çizilerek üniversiteler fiyat politikasında serbest bırakılmıştır. Ekonomi Bakanlığı, eğitim sektörünü ihraç kalemleri arasına almış ve üniversitelere teşvik paketleri oluşturmuştur. Türkiye ayrıca yeni burs programları ile öğrenci hareketliliğini artırmaya başlamıştır. “Türkiye Bursları” uygulaması ve Mevlana değişim programı son dönemde başlayan önemli projelerdir.  
 
Son 3 yılda Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı iki katına çıkarak 55 bine ulaşmıştır (2014 yılı yeni kayıtlar hariç). 150 ülkeden Türkiye’de eğitim almaya gelen öğrenciler Türkiye’nin dış politikadaki açılımları ile uyumlu olarak çeşitlenmiştir. Uzak Asya’dan, Latin Amerika’ya, Afrika’dan Balkanlar ve Orta Asya’ya kadar farklı milletler ve kültürlerden nitelikli öğrenciler ülkemizi tercih etmeye başlamıştır. Aynı şekilde karşılıklı akademisyen hareketliliğinde de artış görülmektedir.
 
Türkiye’de son yıllarda yükseköğretim alanında yaşanan niceliksel gelişme, üniversitelerin uluslararasılaşma çabaları ve hükümet düzeyinde gerçekleştirilen altyapı düzenlemeleri ve teşvik politikaları uluslararasılaşma politikası çerçevesinde atılan önemli adımlar olmuştur. Yükseköğretim alanında yapısal düzenlemelerin devamı, üniversite eğitiminin ürettiği bilgi ve yaptığı araştırmalarla farklılaşması, idari süreçlerin etkinleştirilmesi ve barınmadan araştırma kapasitesine altyapı imkânlarının rekabetçi olması uluslararasılaşmanın gelişimi için gereklidir. Türkiye’nin kalkınma programları, sektörel gelişme hedefleri ile bölgesel ve küresel vizyon ve imkanları dikkate alınarak “uluslararasılaşma” çalışmaları ivme kazanarak devam etmelidir. Uluslararasılaşma çalışmalarında, Türkiye’nin siyasi coğrafyası ve kültürel etki alanı üniversiteler tarafından öncelikle dikkate alınmalıdır. Genel olarak kabul edildiği üzere yükseköğretimde uluslararasılaşma “Kamu Diplomasisi” ve “Kültürel Diplomasi” stratejilerinin en etkili enstrümanlarından biridir.