19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Bir sahnede o kadar korktum ki yedi kez tekrarladık

Yurtdışında da büyük ilgi gören Türk korku filmi Ammar ’ın oyuncuları Duygu Paracıkoğlu ve Ozan Akbaba “Her şey var” dedikleri filmlerinin başarısından emin. Filmde başrol oyuncuları bile korktuğu için bazı sahneler yarım kalmış.

Serdar Akbıyık12 Nisan 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Bir sahnede o kadar korktum ki yedi kez tekrarladık

Biz ne kadar eleştirsek eleştirelim, Türk sinemasında iyi şeyler de oluyor. Özellikle korku filmleriyle dünyanın dikkatini çekmeye başladık. Hasan Karacadağ ile başlayan ve köklerini kültürümüzde bulan korku türü, yabancı festivallerde büyük ilgi görüyor. Ammar’ın uyandırdığı yankı da söylediklerimizi kanıtlıyor. Filmin başrol oyuncusu Duygu Paracıkoğlu ve yönetmen eşi Özgür Bakar, yurtdışı festival organizatörlerinin davetlerinden şaşkına dönmüş durumda. Bu ilgi Uzak Doğu’nun ardından Türkiye’de de yeni bir korku sinemasının doğuşuna işaret ediliyor. Filmin başrol oyuncuları Duygu Paracıkoğlu ve Ozan Akbaba ile konuştuk.

-Film, klasik bir senaryoya sahip gibi.

Duygu Paracıkoğlu: Bu bizim kendi çekeceğimiz bir film için yazdığımız senaryoydu. Hem bütçeyi kısa tutabilmek hem de kaliteli olmak istedik. O yüzden klasik bir senaryo gibi gidiyor çünkü mekan yazsaydık bütçeyi çok aşacaktı.

-Rolünüzü için neler söylersiniz?

D.P: Rolümü çok sevdim, herkesin oynamak isteyeceği bir rol. 

-Senaryoyu nasıl buldunuz?

Ozan Akbaba: Özgür’ün (Yönetmen Özgür Bakar) yazdığı bütün işler çok iyi. Sıkça karşımıza çıkan senaryolara yakın şeyler yapıyor ama içinde nüanslar var. Standart olduğunu düşündüğünüz senaryoları, sizi çok ters köşeye yatırabiliyor. 

-Türk sineması için yeni bir tür olan korkunun oyunculuğu için, hangi sinema ve oyuncuları örnek aldınız? Amerikan sinemasını mı?

O.A: Özgür, ABD ve Türk sinemasını birleştirdi, güzel bir sentez koydu ortaya. Oyunculuklar, yapım firması ve senaristler açısından korku sinemasına biraz uzak bir ülke olduğumuz için çoğu kişi bunu yeni yeni tecrübe ediyor. Sendelediğimizi düşündüğüm yerler de oldu ama biz onu o kadar iyi kotarmışız. 

-Filmde yaratık ve efektler fark yaratan unsurlar gibi...

D.P: Efektler girmeden önce İngiltere’den maske getirmiştik ama hiç olmadığı için komik kaçtı biraz. Efektleri Tuncay Paksoy diye bizim çok uzun zamandır çalıştığımız, ailemizden bir kardeşimiz yaptı. İmkansızı başardı: o maskeli görüntüleri sildi ki bu işle uğraşanlar bilir, çok zor bir iştir... 

-Siz ‘Üç harflilere’ inanıyor musunuz?

D.P: Ben inanıyorum çünkü birebir bir buçuk sene yaşadım. Kabuslu günler geçirdim, sonuna kadar inanıyorum. Film başlamadan önce bir hocaya gittim dualar okuttum. Psikolojiktir değildir bilmiyorum ama hep muskam vardı, yalnız kalmamaya dikkat ettim. 

Ozan Akbaba: Benim bir tecrübem yok. İyi ki de yok zaten bu tür şeylerden korkarım. 

D.P: Başlangıçta çok korkunç geliyor ama bir süre sonra alışıyor, korkmamaya başlıyorsunuz. 

O.A: Korku filmlerinde hava sahnenin çekildiği anda yaratılır, efektler dışında diğerleri gibi üstüne montaj yoktur. Çekimler sırasında korktuğum sahneler oluyordu. Mesela bizim birlikte merdivenlerden koştuğumuz sahnede... Biz o sahneyi yedi çekimde tamamlayabildik çünkü ben üçünde çığlık attım ve saklanmaya çalıştım. Profesyonel davranmaya çalışıyorsun ama bir anda önüne eli bıçaklı biri çıkıyor...

-Daha önce Türk korku sinemasıyla ilgili miydiniz? Türkiye’deki bu türün örneklerini nasıl buluyorsunuz?

O.A: Ammar çok başarılı ama en başarılı film olarak Musallat’ı örnek verebilirim. İnsanlar ‘Yine mi üç harfliler?’ diyor ama bizim coğrafyamızda bunu işleyen film sayısı çok az. Bu yüzden yine üç harfliler çünkü herkes bir öncekine kıyasla daha iyi bir şey yapabileceğini düşünüyor. 

D.P: Türkiye’deki tüm korku filmlerini izledim en başından sonuna kadar. Çok sıkı film takipçisiyim. Korku filmi demek teknik demek. Tekniğe de para harcamanız gerekiyor. Yatırdığınız paranın karşılığını da alamayınca tabii ki kimse çekmiyor korku filmi. 

NAMUSLU BİR İŞ YAPTIK

-Filminize yurtdışından bu kadar ilgi gösterileceğini tahmin ediyor muydunuz?

D.P: Valla hiç düşünmemiştim. ABD, Meksika ve İspanya’dan festivaller için teklifler aldık, yazışmalar sürüyor. Tabii ki beklemiyorduk, biz kendimiz için yapmıştık. Ama namuslu bir iş yaptığımız ve bayağı süründüğümüz için sonucun güzel olacağını tahmin ediyordum. 

O.A: İşin aslı ben bekliyordum. Özgür’ün farklı bir bakış açısı olduğunu biliyordum. Sadece o da değil; müzikleri, ses ve görsel efektleri, oyunculukları bazen sempatik kılan bazen geren ya da bir anda ağlatan karakterleri... Bu filmde aslında her şey var.

D.P: Film başlamadan önce bir hocaya gittim, dualar okuttum. Üzerimde hep muskam vardı ve yalnız kalmamaya dikkat ettim.