19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Ahmet Güneştekin: Bir zamanlar hayal ettiklerimi şu anda yaşıyorum

Dört yıl önce Contemporary Istanbul’da sergilediği Çağ Tufanı adlı tablosu bir buçuk milyon dolara alıcı buldu. O gün bugündür ressam Ahmet Güneştekin’in adı gündemden hiç düşmedi. Modern sanatın temsilcilerinden Güneştekin son olarak Monaco’da açtığı Güneş Çemberinin Varisi sergisiyle adından söz ettiriyor. Ünlü sanatçı, Mezopotamyalı bir sanatçı olarak Batı’yı resmettiğini söylüyor.

Aslı Gür25 Ekim 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Ahmet Güneştekin: Bir zamanlar hayal ettiklerimi şu anda yaşıyorum
Eser değerlerinin sadece maddiyat üzerinden haber değeri taşıdığı Türkiye’ye Monaco’dan bakınca siz ne gördünüz Türk resmi ile ilgili?
 
Çağdaş sanatta eserlerin haber değeri, fiyatlarıyla değil içeriğiyle belirleniyor. Bu nedenle de serginin açılışında gazetecilerin sanat pratiğim ve tekniğimle ilgili sorularını yanıtladım sürekli, hiçbir yabancı gazeteci eserlerimin fiyatlarıyla ilgili soru sormadı, öncelikli olarak bu konuya değinmedi. Türkiye’de ise zaman zaman bu sorularla karşılaşmak beni üzüyor. 

Resme tutkusu küçük yaşlarda başladı. Hatta ilk ödülünü henüz dokuz yaşındayken aldı, o zamandan beri de fırçayı elinden hiç bırakmadı.Sanatçı Ahmet Güneştekin yıllarca yazdı, çizdi, boyadı... Karma ve kişisel sergileriyle sanat dünyasında kendine başarılı bir yer edinen ressamın hayatının dönüm noktalarından biri ise 2010 yılında Contemporary İstanbul’da sergilediği Çağ Tufanı adlı tablosu oldu. Öyle ki 83 parçadan oluşan yapıtı  bir buçuk milyon dolara alıcı buldu! Üstelik eser dünya çağdaş sanatının en pahalı 500 eseri listesinde yer aldı! Çağ Tufanı’nın üzerinden yıllar geçti ama modern sanatın uluslararası temsilcilerinden Güneştekin eserleriyle tüm dünyada adından söz ettirmeye devam ediyor. 2013’te Venedik Bienali ile yurtdışına açılan ünlü ressam New York, Budapeşte, Miami, İspanya, Hollanda gibi pek çok farklı yerde eserlerini sergileme fırsatı buldu. Güneştekin’in son günlerdeki durağı ise Monaco. Dünyanın en önemli galerileri arasında yer alan Marlborough Gallery’de Güneş Çemberinin Varisi adlı kişisel sergisini açan sanatçı tamamı ilk kez görülecek 30 eserini sanatseverlerle buluşturdu. 14 Kasım’a kadar sürecek sergiyle ilgili merak edilenleri Ahmet Güneştekin ile konuştuk.

Monaco’da sergi açma fikri nasıl   ortaya çıktı?

Marlborough Gallery’nin başkanıyla geçen yıl İstanbul’da imzaladığım sözleşmeyle Marlborough Gallery’nin sanatçıları arasına katıldım. İlk kişisel sergim 26 Kasım 2013’te New York’ta gerçekleşmişti. Marlborough Gallery dünyanın farklı kentlerindeki galerilerinde sanatçılarının kişisel sergilerini düzenliyor. İkinci kişisel sergimin de Avrupa sanat pazarına giriş noktası olarak değerlendirilen Monaco’da gerçekleşmesine karar verdik.

Güneş Çemberinin Varisi sergisinin hikayesini anlatabilir misiniz?

Anadolu ve Mezopotamya’nın

mitolojisi ve tarihini 1997’de araştırmaya başlamıştım. 2003’e kadar sürdürdüğüm bu araştırmalarımı zamanla tuvale taşımaya başladım. Anadolu, Mezopotamya ve Yunan kültürlerine ait mit ve sözlü anlatılar eserlerimi üretirken kullandığım ana temalarıma dönüştüler.

Sergide kaç eseriniz görülebilecek?

Son dönemde ürettiğim eserlerin yanı sıra daha önce yapıp sergilemediğim eserler de yer aldı. Bunlarla birlikte 30 tablo yer alıyor. Her sergime mutlaka ayrı bir koleksiyon hazırlıyorum. Sergilerimi düzenlediğim ülkelerin efsanelerini de bir başyapıtta yorumlayarak koleksiyona dahil ediyorum. Gittiğim ülkelerde geniş kitlelere ulaşmak ve anlaşılır olmak benim için her zaman önemli oldu. Bu sergi için Monaco’nun kuruluş efsanesini bir başyapıtta yorumladım.

MONACO EFSANESİNİ RESMETTİM

Serginizin bu seferki başyapıtı Grimaldi’nin Dört Mevsimi adlı eseriniz. Hikayesi nedir?

Grimaldi’nin Dört Mevsimi, Optik   Degrade serisinden bir Batı hikayesi. Monaco’nun kuruluş efsanesini yorumladığım dört büyük panel üzerine inşa ettiğim bir başyapıt. Mezopotamyalı bir sanatçı olarak Batı’ya ait hikayeleri, çağdaş sanat yoluyla yorumlamak benim için çok yeni aslında. Gelecekteki sergilerimde de sürekli hale getirmek istediğim bir çalışma bu. Sanat çevreleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Ben de bu ilginin sonuçlarını merak ediyorum.

Eserlerinizde Doğu-Batı sentezini kullanan bir ressam olarak Batı’yı sembolize eden yerlerden biri olan Monaco’da nasıl karşılandınız?

Türkiye ve Avrupa’dan koleksiyonerler, uluslararası sanat dünyasının gündemini belirleyen önemli isimler Monaco’ya gelerek sergimin açılışını izledi. Bu yoğun ilginin Mezopotamyalı bir sanatçı olarak Batı’ya ait hikayeleri çağdaş sanat yoluyla yorumlamamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Çoğunlukla eserlerimin özgünlüğüyle ilgili yorumlar alıyorum. Daha önce görmedikleri bir şeyle karşılaşmış olduklarını ve kullandığım dilin hem karmaşık ve soyut hem de yalın özellikleri bir arada barındırdığını söylüyorlar. Mesaj kaygısı taşıyan biri değilim, sanat eserlerine bakan kişilerin sanatçının ürettiğinden bağımsız şekilde farklı şeyler düşünebileceğinin farkındayım. Bu anlam çeşitliliğinin de üretilen eserin zenginliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Eserlerin fiyatları da sık sık tartışılıyor. Bu sergideki eserleriniz için Türk resminin yeni bir en pahalı  tablosu rekoru bekleyebilir miyiz?

Uluslararası galerilerin fiyatlarla ilgili eserlerin önüne geçecek yaklaşımları olmuyor. Alım değerleri tümüyle sanat piyasasının kendi iç kuralları çerçevesinde belirleniyor. Dolayısıyla da Monaco’da sergilenen eserlerimin fiyatları Marlborough Gallery’nin kendi fiyat stratejisi doğrultusunda belirlendi. Eserler 25 bin-150 bin dolar arasındaki fiyatlarda alıcı buldu.

Teknolojik yöntemler kullanmam

-Bu sergideki resimlerinizde ağırlıklı olarak hangi tonlar öne çıkıyor?
 
Dış dünyada gözlemlediğim nesneleri, ışık yoluyla gördüklerimi ve deneyimlediklerimi tuval üzerinde üç boyutlu olarak çalışmanın yöntemini bulmaya çalıştım. Kullandığım grafik ve geometrik şekiller tümüyle rastlantısal bir şekilde oluşan bilinçaltımın dışa vurumu. Bu geometrik motifler renkleri kullanım şeklimi ve tonlarımı da belirliyor. Açık renklerden koyu renklere doğru katmanlı bir estetik ortaya çıkarıyor. Bu nedenle de eserlerimde serbest bir teknik kullanıyor, farklı disiplinlere ait yöntemleri benimsiyorum. Kendimi tuvalle sınırlamıyorum. Anadolu, Mezopotamya ve Yunan uygarlıklarına ait sözlü anlatıların, efsane ve mitlerin izini sürmüş, yorumlamış bir sanatçı olarak sanat pratiğinin genel kabul görmüş uygulama biçimlerinin dışına düşüyorum.