19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Zafer Atlı: Eskiden kadınlar arasında yıldız savaşları vardı

Yeşilçam jönlerinden Zafer Atlı, yıllar sonra Kanunsuzlar filmindeki karakter oyunculuğuyla sinemaya geri döndü. Kendisini ‘Sokak çocuğu’ olarak adlandıran Atlı’ya göre Türk sineması Yeşilçam dönemi ile kıyaslanamayacak kadar aşama kaydetti.

Serdar Akbıyık19 Temmuz 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Zafer Atlı: Eskiden kadınlar arasında yıldız savaşları vardı

Türk sinemasının eski yıldızlarının çok daha iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dünya sinemasında, özellikle karakter oyuncuları yıllar geçtikçe daha çok aranır isimler olur. Tecrübeleriyle, oynadıkları her role değer katarlar. Bizim sinemamızda ise unutulurlar. İşte bu hazin kadere isyan eden bir isim var: 80’li yılların ünlü oyuncularından Zafer Atlı. Onu yıllar sonra Orçun Benli’nin yapımcılığını, Barış Erçetin’in yönetmenliğini üstlendiği Kanunsuzlar filminde yeniden göreceğiz. Atlı ile Türk sinemasını konuştuk.

-Bu projenin sizin için anlamı nedir?

Orçun Benli’nin film için beni araması önemliydi. Filmin hikayesi de değişik. Yol hikayesi gibi görünüyor ama yaşanmışlık da var. Kamil karakteri ve gerçek hikaye olması cazip geldi.

-Rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Kamil, patronuna karşı gayet saygılı, görevini sadakatle yerine getirmeye çalışan biri. Sabri Bey’in yanında, diyologları ister istemez eğlenceli de oluyor.

-Dünya sinemasına tezat, Türkiye’de neden oyuncular tecrübe kazandıkça değerleri azalıyor?

Hiç düşünmesek de maalesef tezat var. Genç jenerasyon, yaşı ilerlemiş jenerasyonu bir kenara bırakıyor.

-Günümüze baktığınızda sinemamız açısından en büyük değişiklik nedir?

Küçük bir örnek vermek gerekirse o zamanlar video furyası ve 16 mm çekilen filmler vardı. Şimdi teknolojimiz giderek gelişiyor. Sinemamız gitgide daha da güzelleşiyor. Biz sesli çekimin ‘s’sini bilmezdik. 

ESKİ OYUNCULARIN YERİ DOLDU

-90’lar sonuna kadar yıldız sistemi sinemamıza hakimdi. Bugün yıldız diyebileceğiniz oyuncu var mı?

O zaman da yıldızlar savaşı vardı. Tabii ki öncelik hanım yıldızlar arasında. Şimdi herkes yıldız, herkes oyuncu, herkes reji. Belki de böyle olması lazım.

-Serpil Çakmaklı ve  Ahu Tuğba gibi kadın oyuncular sinemadan ellerini çekti. Sizce yerleri doldu mu?

Sinema akıcı bir süreç. Bu sektördeki oyuncuların ve yönetmenlerin yerleri dolacaktır, doluyordur.

-Ünlülere başrolleri paylaşmıştınız... 

İlk başrolüm Serpil Çakmaklı’yla Şöhret Tutkusu filmindeydi. Yönetmen Bilge Olgaç’ın Güneşi Görmeden filminde de  Kadir İnanır’la birlikte oynadım. Son Cellat filminde de Kadir ağabeyin kambur, bezgin bir cellat olması hikayeye güzellik katıyordu. Serpil Çakmaklı ile birlikte yer aldığım Patroniçe ilk dönem filmlerimden. 89’da Yılmaz Güney hikayesi olan Karanlıkta Yaşayanlar filminde toplumdan soyutlanmış bir kiralık katili canlandırdım. Video furyası dönemiydi. Ömer Kavur’un Gece Yolculuğu filmi güzel, sıcak bir iletişim içerisinde geçti. Melih Gülgen vardır yine çok kıymetli yönetmenlerden. Ama şahıs sokak çocuğu olduğu için (Yeşilçam) sette inanılmaz despottu. Şahin Gök hocanın setindeyse başka bir rahatlama hissederdi. Yaşından daha büyük oyuncularla ilgilendiği için, kendine yer bulup kadraj yerleşti mi rahatlıyordu.

-Yeşilçam oyuncuları, sinemada da dizilerde de yer bulamıyor... 

Aslında televizyonculuk Yeşilçam’ın bir kolu. Dönüp nereden geldiğimize bakmak lazım. Konservatuara gidemedik, gerekli altyapı, eğitimi alamadık ama bizim zamanımızda olanak vardı da mı gitmedik? Sesli çekimin S’sini bilmiyorduk. 35 mm filmler çekilirken negatif ziyan olmasın diye bol bol prova yapıyorduk ama şimdi zamanla yarışılıyor.