23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Festival biter polemik bitmez

Sinemamızın 100. yılında doğrusu ne Adana Altın Koza’dan ne 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Fesitvali’den bu önemli yıldönümüne yaraşır, iz bırakacak kadar güçlü bir ses çıkmadı. Bırakın iz bırakacak ciddi bir çalışmayı verimli bir sempozyum, çalıştay vs. de yapılamadı.

Gülcan Tezcan25 Ekim 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Festival biter polemik bitmez

Adana, onca yıllık birikime rağmen amatör bir taşra festivali olarak hatırda kaldı. Antalya daha başından kuyusu kazılmaya çalışılan bir festival olarak, festival komitesi ve ulusal jürinin gerçekten takdire şayan ‘direniş’iyle ayakta kaldı ve tamama erdi. Sanatını sözde sansür iddialarıyla ideolojik inatlaşmaya feda eden yeni sinemacıların da sinema tarihimizde hakettikleri (!) yeri aldığı festival biterken, pek çok polemik konusunun da fitili ateşlendi.

Sözgelimi, ödül vermek üzere sahneye çıkan Yeşilçam’ın usta yönetmenlerinden Ertem Göreç, 100 yaşına gelmiş bir sinemanın adı konusundaki kafa karışıklığına netlik kazandırmak istedi ve “Türk sinemasına Türkiye sineması diyorlar. Birinin adı Ahmet ise ona Mehmet diyebilir misiniz?” diye sordu. Göreç’in ardı sıra ödül almaya gelen genç kuşak sinemacıların pek çoğu teşekkür konuşmalarında Türkiye sineması vurgusu yapma ihtiyacı duydu. Evet 90’lar sonrası sinemaya başlayan genç kuşağın Yeşilçam ve Türk sineması ile ilişkisi hep sorunlu oldu. Baba otoritesine kafa tutan ergen misali Yeşilçam’ı reddederek bir sinema dili kurma yoluna gitti pek çoğu. Darbelerle her on yılda bir kesintiye uğrayan demokrasi tarihimiz gibi sinemamız da kesintilerle, arayışlarla, yolunu, yönünü bulmaya çalıştı. Marksist sinema, ulusal sinema, milli sinema bu arayışların sonucu ortaya çıkan denemelerdi. Sinemamızın belki de en rahat serpileceği, en mümbit havzayı oluşturan isimlerden Metin Erksan, Halit Refiğ ve Lütfi Akad gibi ustalar da bir okul, bir ekol oluşturamadılar. Elbette onların ayak izlerinden sinema yolculuğuna çıkan çok isim oldu ancak birebir ustalar el vermedi yeni kuşaklara. Belki de bu yüzden hep kesintilerle devam etti sinema tarihimiz. Bu yüzden dil ve kimlik konusundaki sorunlar çözülemedi.

ERTEM HOCA’NIN GÜNAHI NE?

Belli dönemlerde çok önemli, klasikleşmiş filmlere imza atan ustalar çıksa da genel anlamda Türk sineması, Cumhuriyet’in genel ahvaline paralel olarak ciddi bir kimliksizlik sorunu yaşadı. Ama buna rağmen ortada 100 yıla dayanmış bir birikim var. Öyle ya da böyle bu birikimin artılarından, eksilerinden istifade ederek yeni bir yol haritası çizmek yerine geçmişini reddederek ortaya konacak sinema ancak köksüz, bağsız, yabancılaşmış bir tür olarak çok da uzun ömürlü olmayacaktır.

90’larda ortaya çıkan ve kendi ‘bireysel’ sinemasını ortaya koyan sinemacıları kenarda tutarsak Türk sinemasını küçümseyerek kendini Türkiye sineması diye adlandıran ‘yeni’ sinemacılar ‘ideolojik’ bir gömlek giyip sinemalarını bir muhalefet aracına dönüştürdüler. Ve bu muhalefet giderek ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir hal almaya başladı. Elbette ‘yeni’ kuşak yönetmenlerin hepsi sırtını dönmüş değil Türk sineması gerçeğine. Çağan Irmak, Yüksel Aksu, Cem Yılmaz gibi isimler Yeşilçam geleneğini yenileyerek devam ettiren isimler olarak seyirci için de ayrıcalıklı bir yerde duruyor. Antalya’yla başlayıp üzerinde uzuuun uzuun konuşulması gereken bir diğer konu da ‘küfür’ meselesi. Malum sansür iddiası da Gezi belgeselindeki küfür ifadesinden çıkmıştı. Ancak ödül vermek için sahneye çıkan Ertem Göreç, festivalin başından bu yana izlediği filmlerdeki küfür ve argonun dozundan son derece rahatsız olmuş ki, sahnede bunu o dili kullananların anlayacağı bir üslupla eleştirdi. “Sinemamıza artık küfür edebiyatı hakim. Bana Türk sinemasına tecavüz etmeyin demek düşüyor” Göreç, lafını da kallavi bir küfürle bağladı. İşin ilginç yanı, ‘küfür’ sansürlendi diye Altın Portakal’ı sabote etme yarışına girenler nedendir bilinmez Ertem Göreç’in küfüründen son derece rahatsız oldular. E, madem küfüre özgürlüğü savunuyorsunuz Ertem ustanın günahı ne? Yoksa küfür size dönünce mi kötü oluyor sadece?