24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Hay aksi tiyatrolar hala kapatılmadı!

Psikoloji ve psikiyatri bazen olayları, durumları ve kişileri çözümlemede yol gösterici olabiliyor.

Gülcan TEZCAN29 Kasım 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hay aksi tiyatrolar hala kapatılmadı!

Son zamanlarda neden, nasıl diye cevap aradığımız pek çok sorunun karşılığını artık sosyoloji ve psikolojinin yardımıyla bulmak mümkün. Sözgelimi ‘paranoya’nın belirtileri ve kişilerin hayatındaki yansımalarına baktığımızda taşlar bir anda yerli yerine oturuyor.

Paranoya aşağıdakilerden en az dördünün olduğu, genç erişkinlik döneminde başlayan, başkalarının davranışlarını kötü niyetli şeklinde yorumlayıp, devamlı güvensizlik ve kuşku duyma halinin adı. Bu dertten mustarip olanlar; 

- Yeterli bir temele

dayanmaksızın başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından ya da

kendisine zarar verdiğinden kuşkulanır.

- Dostlarının ya da iş arkadaşlarının kendisine olan bağlılığı ya da güveni üzerine yersiz kuşkuları vardır.

- Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından korktuğu için sır vermek istemez.

- Sıradan sözlerden ya da

olaylardan aşağılandığı

anlamını çıkartır.

- Devamlı kin tutar, haksızlıkları, görmezden gelinmeyi        ya da onur kırıcı davranışları affetmez.

- Başkalarınca hissedilmeyen ama kendisince algılanan, karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı şeklinde bir yargıya vararak, öfke ya da karşı saldırı ile tepki gösterir.

Paranoya sahibi olanların nasıl davranışlar sergilediğine dair tıbbi veriler ise şöyle:

“Kendi yaptıkları yanlışlıklarda bile kendilerini suçsuz görüp başkalarını suçlarlar. Tehdit olarak algıladıkları durumlara karşı yasal yollara başvurabilirler. Başkalarına da bazı kişi ve durumların bu tür özelliklerini onaylatma ihtiyacı içindedirler. Kişilik yapılarının altında gerçeklere uymayan, hayali aşırı büyüklük, güçlülük düşünceleri vardır. Kendilerine yakıştıramadıkları eksiklik ve yanlışlıkları yansıtma denen bir savunma mekanizmasıyla karşılarındakilere yansıtırlar. Toplumda farklı sosyokültürel gruplar ve değişik etnik gruplar ya da başka sosyoekonomik düzeydeki kişilere yönelik olumsuz önyargılı düşüncelerle hareket edebilirler.”

Paranoyam var asabiyim!

Her gün kimi gazete ve haber mecralarını takip ederken, ‘bağzı’ çevrelerde ısrarla sürdürülen ‘sansür’, ‘baskı’, ‘karanlık günler’ feveranlarını dinlerken ister istemez bu düşüncelerinin kaynağını merak ediyorum. Cumhuriyet tarihinin başlangıcından bu yana kültür ve sanat hayatında ciddi bir tekel oluşturup topluma belli bir sanat anlayışı dayatanların, bugün yaşanan çoğulcu ve çok sesli ortamda ‘sansür’ çığlıkları atmaları gerçekten çok manidar! Neredeyse iki yıldır ‘tiyatroları kapatacaklar’ korkusu pompalayanlar, tiyatrolar hala perde açtığı için karalar bağlayacak neredeyse. Şehir Tiyatroları’nın 100. yılı için hazırlanan kutlamada sahneye çıkan ‘büyük usta’ların “N’olur tiyatromuzu kapatmayın” diyebilmelerinin başka bir izahı var mı? Tiyatro kapatma derdi olan bir belediye başkanı yeni sahneler açmak için bütçe ayırır mı? Şehir Tiyatroları’­­nın 100. yılına yaraşır bir kutlama için bütün imkanlarını seferber etmesine rağmen sahneye çıkıp protokol konuşması bile yapmaktan imtina eder mi? Tiyatroları kapatmak isteyen bir Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anadolu’daki tiyatrolara desteğini artırır mı? Tüm bunlara iyi niyetle bakmak yerine ‘şüphe’ duyanlar ‘sanat’ ve ‘kültür’ için kafa yormak yerine olmayan ‘sansür’ haberleri üzerinden korku üretmeye devam ediyor. Zira üretmek ve sanatın diliyle mücadele etmek de ciddi bir efor istiyor.