26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Selda Soytürk: Hayat zaten kısa daha da kısaltmaya gerek yok!

Başlıktaki düsturu hayata geçirmeye var mısınız? O halde eğitim için kolları sıvayın. Eğitim dediysek, ne hissettiğinizi tanımlamaktan bahsediyoruz. Bilinçaltına yolculuk uzmanı Selda Soytürk Akyılmaz, ne hissettiğini doğru anlatan kişinin ikili ilişkilerde başarılı, özgüveninin yüksek olacağını söylüyor.

Soner Can27 Eylül 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Selda Soytürk: Hayat zaten kısa daha da kısaltmaya gerek yok!

Türkiye’de üniversitede iktisat okudu, ikinci üniversite eğitimi için gittiği ABD’deki ilk yılbaşı gecesinde büyük bir trafik kazası geçirdi, Selda Soytürk Akyılmaz. Aylar sonra sağlığına kavuşup da ABD’den MBA diplomasıyla yurda döndü ve 15 yıl  yöneticilik yaptı. İşi gereği sık sık seyahat eden Akyılmaz, bir gün ‘dışarıda yaşanması gereken harika bir hayat olduğu’ gerekçesiyle tüm kariyer planlamasına son verdi.

Kişisel gelişim yolculuğuna çıkan Akyılmaz, işe nefes koçluğuyla başladı. Reiki ve Norbekov seminerlerine katıldıktan sonra Yolculuk (The Journey) adlı kitabın etkisiyle İngiltere kaynaklı bir bilinçaltı temizleme sistemi olan ‘The Journey’e yöneldi. Bir buçuk yıllık eğitimden sonra bu yöntemin uzmanı olan Akyılmaz, şu sıralar psikoloji mastırını sürdürürken raftingden, biniciliğe, buz pateninden paraşütle atlamaya, dalıştan trekking ve kayak sporlarına kadar yüksek adrenalin gerektiren birçok sporla da yağun bir biçimde uğraşıyor. Söytürk, ‘The Journey’in ışığında “Hayat zaten kısa, daha da kısaltmaya gerek yok” sloganından hareketle herkesi, ruhen ve bedenen sağlığa ve dengeye davet ediyor.

En yakınına şiddet uygulamaktan geri durmayan kişilerin maalesef hem negatif genetik akışa sahip olmalarının hem de anne karnı dahil çocukluk döneminde yaşanan olumsuz tecrübelerle büyümelerinin etkisi  olduğunu belirten Selda Soytürk Akyılmaz, küçük yaşlarda öğrenilecek duygu tanımlama kabiliyetinin bu konunun çözümü için çok önemli bir başlangıç olabileceğini ifade ediyor...

*Sık sık tekrarladığınız ‘duygu tanımı’nın ne olduğunu açıklar mısınız?

Ruhen ve bedenen sağlıklı bireyler yetiştirmek, her toplumun en büyük amacı. Öncelikle yapmamız gereken şey, çocuğun kendini ve duygularını tam olarak tanımlayabilmesine ve ifade etmesine yardımcı olmak. Çocuk olumlu ya da olumsuz herhangi bir olay anlatırken önce onu sonuna kadar dinlemeli sonra da ona mutlaka ‘Ne hissettin?’ sorusunu sormalıyız. O olaya karşı hissettiği duyguları tarif edebilmek, kişinin kem kendini tanımasını kolaylaştırır hem de etrafındaki diğer bireylerle ilişkisinin kalitesini arttırır.

*Çocuklar bu süreçte önce neyi öğreniyor?

Bireyin gelecekteki hayat kalitesi, duygunun doğru tanımlanabilmesiyle bağlantılı. Çocuklar için yapılan duygu çalışmalarında, onların duygularını tam olarak tanımlayabilmeleri, bunu onlara yaşatanlarla doğru iletişim kurabilmeleri ve sonrasında da bu duyguyla baş edebilme yöntemleri öğretilir.

*Duygu tanımı eğitimi hangi dönemde başlamalı?

Üç yaş genelde çocuğun kendi şikayetlerini dile getirmeye başladığı yaştır. Bu yaşla beraber anne ve baba da çocuklarının şikayetlerinden yola çıkarak onların kendi duygularını daha iyi tanımlamalarına yardımcı olmalı. Bunu çocuğa oyun şeklinde yaptırmak önemli. Aksi durumda çocuk sıkılır ve bir süre sonra olayı da paylaşmamaya başlar. Bazı durumlarda çocuğun oyuncaklarından da destek alınabilir. Mesela ‘Sence ayıcığın bu durumu nasıl ifade ederdi?’ ya da ‘Bebeğin sence bu durumda ne hissederdi?’ şeklinde eğitimi bir oyun haline getirebiliriz. Yaşla beraber çocuğun ifade etmek istediği olaylar da artacağı için olay daha kolay ve aslında daha eğlenceli bir hal alır.

NE HİSSETTİĞİMİZİ BİLMEK ÖNEMLİ

*Çocuklarla duygu paylaşımı nasıl olmalı?

Pozitif ya da negatif fark etmez, yaşanan olayla ilgili ‘Ne hissettin?’ sorusunun cevabını doğru verebilmeliyiz. Ne hissettiğimizi bilmezsek, kendimizi doğru ifade edemeyiz. Bundan dolayı gerek evde gerekse okulda çocukları çok daha iyi anlayabilmek ve onların kendilerini iyi ifade edebilmelerini sağlamak için cesaretlendirici olmamız gerekiyor. Çocuk büyük bir heyecan içerisinde herhangi bir şey anlattığında mutlaka orada ne hissettiğini sormalıyız. Ne hissettiğini doğru tanımlayan bir kişi bir süre sonra zaten otomatik olarak her duygusunu kendi içinde de tanımlamaya başlayacaktır. Bu, onu bir adım sonrasına yani tanımladığı duyguyu doğru bir şekilde karşı tarafa aktarma sürecine götürecektir. Çocuk kendini rahatsız eden duyguyu keşfettiğinde öncelikle mutlu olacaktır. Burada hemen ebeveyn veya öğretmen devreye girip ‘Peki ne olsa sence daha iyi olurdu?’ diye sorarak çocuğu o olumsuz duygunun tam tersi duyguya yönlendirmesi  gerekir.

*Yetişkinler duygularını tanımlayamıyorsa da eğitim almaları gerekir mi?

Kesinlikle. Duyguyu doğru tanımlayabilmek sadece çocuklarla ilgili bir konu değil. Duygu tanımını doğru bir şekilde yapabilen bireylerin her zaman özgüveni daha yüksektir, daha başarılıdır. İlişkileri de çok daha uzun vadeli ve kaliteli olur.