16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Kendi tarzını bulmak için okumak

Okumaya düşenlerin yanıtlaması gereken iki soru vardır: Ne okumalı? Nasıl okumalı? Sorulardan biri eksik yanıtlanırsa kişi hamal okur oluverir.

ERDİNÇ AKKOYUNLU [email protected]2 Şubat 2013 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kendi tarzını bulmak için okumak

“Ne okumalı?” sorusunun yanıtını edebi bilgisine güvendiğimiz has okurların ya da edebiyat üzerine düşünüp yazanların oluşturdukları okuma listeleriyle karşılarız. Okunması gereken Türk ve dünya klasiklerinin listesi, hazırlayanın okuma zevkine göre üç-beş kitap değişikliğiyle hemen hemen aynı yapıtlardan oluşur. Ve bu Türkiye’ye özgü büyük şanstır. Edebi niteliği kıt bir iyi okur ile edebiyatın ancak çok nitelikli okur olunduğunda zevk alınacak uçlarında gezinmekten pek meraklı bir yazarın kaleminden dökülme liste arasındaki birkaç kitaplık fark, okuru nitelik hedefinden saptırmaz. Eğer İngiliz ya da Amerikalı, Rus, Fransız olsa idik, ülke edebiyatının çoğunluğa göre en iyileri ve azınlığa göre en iyileri listesi edebiyatın derinliğinden ötürü çok kalabalık olacağından, okuma listeleri çok farklı olacaktı. Ama yüz yıllık edebi geçmişimizin önümüze döktüğü nitelikli eser sayısı belli olduğundan, işimiz kolaylaşır. Bu nedenle de kimden liste alındığı değil okuma listesindeki yapıtların okunup okunmadığı önem kazanır. Asıl iş ise listede ilerlerken başlar. Okuryazar, her edebi zevke ait ortak paydada buluşan ve epeyce kalabalık olan kitapları bitirdikten sonra gelişen edebiyata göre listeden sapma yapmak ister. Daha doğrusu buna mecburdur.

DURUP DÜŞÜNMEK LAZIM

Kendi tarzını bulan, kendi tarzına yakınları daha çok okuyarak diğerlerini de es geçmeyen kendi listelerini hazırlar. Fakat elindeki listeye hala körü körüne bağlı olanlar durup ise düşünmelidir. “Bu listeyi hazırlayanın edebi zevkiyle nasıl oluyor da tencere kapak ilişkisi kurabiliyorum?” diye sorulabilir pekala. “Listedeki pek çok kitabı bitirdiğim halde edebi zevkim beni nasıl oluyor da öykü, şiir, roman, deneme ya da tiyatro oyunu okumak konusunda farklı yerlere sürüklemiyor?” da ardından gelebilir ve gelmelidir.

Çoğu kez bu sorunun yanıtını vermekten kaçınır okur kişi. Ne de olsa kitapçılar, kütüphaneler, sahaflar ya da evdeki sizden önce okumaya başlamışların kitaplıklarından faydalanmalarla süren okuma eylemi hem içsel hem de çevresel faydasıyla takdirini görmüştür. Bu nedenle okumayı bir tür törene çevirerek törenlerin dışına çıkmanın tatlı kanunsuzluğunu yaşamak istemeyen sıradan vatandaş misali, sıradan okur olarak yaşamını sürdürmekte sakınca görmez. Ve bu yolda ilerlesin diye yayınevlerinin tatlı baştan çıkarıcılıklarını da kendine hafifletici neden olarak gösterir.

YOLU YANLIŞTAN GEÇMELİ

Ne okumalı sorusunu kendine sormamak, nasıl okumalı diye de sordurmayacağı için nitelikli okur olmanın yolları tıkanmıştır. Elbette kaliteli okuma listelerinden ve okudukça daha da gelişen bir edebi zevkten dolayı okurluk niteliği artar. Okumanın alışkanlığıyla kişi yeni çıkan raflarında dolaşır ama kendi edebi tarzını bulmadığı için satın aldığı yeni yazarı sevmeyip bırakır, kitaplığının yeni neferinin ancak belli zamanlarda tozunu alır.

Bu artış yine de kişi nitelikli okur yapmaz. Nitelikli okur olmanın yolu yanlışlardan geçer. Yanlış yolu da önce doğru yapıtları okumak ardından da listede nasılsa okunacak doğruları bilirken kendi zevkine uygun ama önerilmemiş olanları izlemektir. Okuryazarın en doğru yolu, temeli sağlam atıp en kısa sürede kendi tarzını bulmaktır. Yoksa öteki türlü başkasının zevkinin tadıcısı olur, kendi arayışlarına yanıt vermez, okurunu bekleyen yazarla buluşamaz, kalabalık buluşmaların olsa da olur bekleyenlerine karışır.