26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Kendine mahkum hayatlar

Yozgat Blues, yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un karakter yaratma başarısı, Ercan Kesal, Ayça Damgacı ve Nadir Sarıbacak’ın muhteşem oyunculuklayla bu haftanın mutlaka izlenilmesi gereken yapımlarından biri.

Serdar Akbıyık7 Aralık 2013 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kendine mahkum hayatlar

İlk filmi Uzak İhtimal’le izleyiciyi tatmin eden, insanları zor bir konu etrafında buluşturan Mahmut Fazıl Coşkun’dan umutluyduk. Yüksek seviyede filmler çekeceği, hem eleştirmenleri hem de izleyiciyi mutlu edeceği aşikardı. Yanılmadık. Yozgat Blues’la da bunu başardı.

Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Nadir Sarıbacak ve Tansu Biçer gibi ‘festival’ filmlerinin vazgeçilmez oyuncularının performanslarını adeta yarıştırdıkları Yozgat Blues’un kısaca konusu şöyle: Yavuz, belediyenin açtığı müzik kursunda hocalık yaparken, AVM´lerde eski Fransızca şarkılar söylemektedir. Kurstan öğrencisi Neşe ise marketlerde ürün tanıtımı yapmaktadır. Yavuz, aldığı bir iş teklifi üzerine Neşe’yle birlikte Yozgat’a gider. Sabri ve radyocu arkadaşının destekleriyle çok uğraşsalar da yaptıkları müzik pek ilgi çekmez. Zaman geçtikçe ilişkileri beklemedikleri yerlere gider. Burada tek tek oyuncuların başarılarını dile getirmenin manası yok. Zira filmi izlediğinizde hepsine ayrı ayrı şapka çıkaracaksınız. Mahmut Fazıl Coşkun için birkaç cümle etmeli diye düşünüyorum. Büyükşehirin kaybeden insanı ile taşranın -bir nebzede olsa- kazananlarını muazzam bir ahenkle karşı karşıya getirmeyi başarmış. Coşkun, insan ruhunun hezeyanlarını peliküle yansıtırken sadeliğin gücünü yanına alıp, seyirciye verdiği minik yemlerle de merakı ayakta tutuyor. Yazı Tura, Çoğunluk ve Bal filmlerinin görüntü yönetmenliğini yapmış olan Barış Biçer’in atmosfer yaratmada yönetmene katkısı da es geçilemez. Tam olarak ne bir taşra filmi ne de büyük kentin yalnız insanlarının dramasını izliyoruz.

Yozgat Blues insanoğlunun nerede ve hangi şartta olursa olsun kaybolmuşluğunu, çaresizliğini, mecburiyetlerini ve derdini anlatamayışını simgeliyor. Filmde etrafınızda gördüğünüz, hatta kendi yerinize koyabileceğiniz o kadar esaslı, hayatın içinden karakterler var ki! Aşık olduğunuz kadına açılana dek onun sizin karşınıza gelip de ‘Ben falanca adamla evleneceğim/ sevgili olacağım’ deyişini acıyla dinlemişsinizdir. Hislerinizi belli etmemeye çalışarak kendisini tebrik edersiniz. Tıpkı Yavuz gibi... Büyük şehirde karnınızı doyuramayıp güzel umutlarla birinin peşinden sürüklenip gittiğiniz taşrada bile karşınızda çıkan ilk fırsatta -kendinize göre haklı sebepleriniz de mevcuttur- o kişiyi ardınızda bırakmışsınızdır. Tıpkı Neşe gibi... Alt tarafı mutlu bir evlilik ve kendinize ait bir ekmek kapısı hayaliyle yanıp tutuşurken karşınıza çıkan en olmadık imkanı değerlendirmişsinizdir. Tıpkı Sabri gibi... Kapalı ve dar görüşlü dünyaları olan insanların arasında kültür-sanatla ya da başka formlarla kendinizi özgür hissetmeye ya da en azından özgür olduğunuzu kendinize inandırmaya çalışmışsınızdır. Tıpkı Kamil gibi...

KARAKTER YARATMA USTASI

Ercan Kesal’in başarıyla canlandırdığı Yavuz karakteri, konu geçiştirme ustası. Söylemeye dili varmadığı çoğu anlarda hislerini bastırmanın yolunu bulmuş. Gündelik hayata dair sıradan lafların ardına adeta bir gölge gibi saklanıyor. “Seni seviyorum” ya da “Bugünü birlikte geçirelim” diyemiyor da “Peynir çok güzelmiş” diyebiliyor. Kimi zaman çoğumuzun yaptığı gibi. Mahmut Fazıl Coşkun’un karakter yaratmadaki ustalığı ile Ercan Kesal’in muhteşem performansı birleşince “Bu filmi mutlaka seyredin” demekten başka bir şey de diyemiyoruz tabii.

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun

Senarist: Tarık Tufan

Oyuncular: Nadir Sarıbacak, Ercan Kesal, Tansu Biçer, Ayça Damgacı

Tür: Dram

Yapım: 2013, Türkiye, 92 dakika.