27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Yeni roman gölgesi

Ergönültaş’ın romanı Minarenin Gölgesi 2013’ün önemli romanları arasına şimdiden girdi bile... Kitap yeni edebiyat anlayışımızın bir temsilcisi.

ERDİNÇ AKKOYUNLU [email protected]6 Nisan 2013 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Yeni roman gölgesi

Edebiyatımızın tarafsız eleştirilerini duyabildiğimiz birkaç isminden Yıldız Ecevit hocanın Kurmaca Bir Dünyadan adlı eseri, daha önce yayımlanmış yazılarının derlemesinden, bazı yeni yazılarından oluşuyor. Periodik alınırsa edebiyata bakışta zevke ve yaşamsal deneyimlerden doğan öfkeye dayalı eleştirel sapmaları ortadan kaldıran Yıldız Ecevit, okurun en çok sorması gereken “Ne okumalıyım?”a değerli yanıtlar veriyor.

HER BÖLÜMÜ AYRI BİR DERİN

Karikatür yayıncılığını takip edenlerin yakından bildiği Engin Ergönültaş, Minarenin Gölgesi ile 2013’ün en nitelikli romanları sıralamasına girecek çabayı göstermiş. Artık Türkiye’de yayıncıların yeni dosya kabulünde bir ön şart haline getirdikleri düz anlatımın tamamen edebiyatımızdan silindiği sanısını uyandıran bir biçem ve izlekle hazırlanmış Minarenin Gölgesi. Ve bir yazar etkileşiminin en tipik ve önemli örneklerinden birini oluşturmuş. Romanın çok karakterli yapısında öne çıkan Abdülkerim’in iş arayan bir soğuk mezecilikten yaşamın yılgınlığını taşıyamaz bir uyur-evliya oluşu. Yaşar Kemal’in Dağın Öte Yüzü üçlemesinin ikinci kitabı Yer Demir Gök Bakır’da kendi halindeki Taşbaş’ın köylünün çaresizliğinden doğan evliyalığıyla Minarenin Gölgesi’nin çocuk karakterleri Atilla ve Meryem bölümleri Yer Demir Gök Bakır’ın Ümmuhan ile Hasan’ının hamurundan yoğrulmuş. Ve bu edebi selamlayış, edebiyatımızın tüm sonradan gelen yapıtlarında açık gizli bulunan ama bu kadar iyi niyetli ve dozunda yapılmayan örneğini barındırması açısından önem taşıyor.

Romanın bütünü için uzun süre çalıştığı (ki bu kitap arkası yazısında beş yıl olarak veriliyor) romanın akışındaki temkinden ve romanları daha iyi yapan konu dışı sapmaları, gereksiz bölümler, uzatmalar gibi unsurlardan arınmış haliyle romana okur yaklaşımını farklılaştırıyor. Çünkü romanın her bölümü standartların üzerinde bir derinliğe sahip olduğundan okur, Ergönültaş’ın yine Türk edebiyatının son dönemdeki kabulü sadeliğin ihtişamı üslubunun verdiği hız yapma hakkını romanda daha sonra başına büyük belalar açacak bölüm atlama kaygısıyla kullanamıyor. Bu da romanda her bölümde okurun bölüm sonu sürprizlerine odaklanıp sonunda da haklı çıkışından doğan bir yorulmayı beraberinde getiriyor. Bu nedenle zaten bütünü itibariyle ‘çok iyi’ sınıfına girmesi gereken roman için okur, sonu beklemeden daha ortalarda bu yargıya vararak, romanın ilerleyen bölümlerinin hakkını tam olarak veremiyor. Sayılı sonucun doğmasına neden de romanın ara bölümlerindeki klasik romandan doğan okur alışkanlığının, bugün editörlerce mi yoksa yazarlarca mı olduğu muamma olan metnin bağlamı düşük bölümlerinin azlığıya da yokluğu. Aslında beni de kaygılandırıyor. Düşünüyorum da bundan sonra Karamazov Kardeşleri’nde, romanın bütünüyle hiçbir alakası olmayan fakat epeyce anlatılan köpekli çocuk bölümü de mi artık yayımlanmayacak? Bütünü itibariyle Ergönültaş’ın  romanı Minarenin Gölgesi, sadece nitelikli edebiyat takibi yapanların yeni hedefi değil, aynı amaçla yazma uğraşında bulunanların da Türk edebiyatının yeni kabullerini öğrenmeleri için önemli bir fırsat. Ergönültaş’tan arayı çok açmadan yeni romanlar bekliyor okur.