27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

''Kürt gençlerinin kanı üzerinden siyaset yapılmamalı''

HÜR Dava Partisi (Hüda-Par) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, HDP yöneticilerinin yaptığı, '6 Ekim'de tabanımızı sokağa çağırdığımızda şiddet olsun istememiştik, Hüda-Par'a saldırı olabileceğini öngörememiştik' demeleri inandırıcı olmadığını da söyledi.

ŞEYHMUS ÇAKAN17 Kasım 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
''Kürt gençlerinin kanı üzerinden siyaset yapılmamalı''

Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Diyarbakır il binasında çözüm süreci ve son gelişmeler konusunda basın toplantısı düzenledi. Yapıcıoğlu, çözüm sürecinin devam edip etmeyeceğinin tartışılmasının nedeninin 6-8 Ekim olayları olduğunu ifade etti. Yapıcıoğlu, "6 Ekim'de başlayan olaylar bazıları için birkaç gün sonra bitti. Ancak, bize yönelik saldırılar olayların başlangıcındaki yoğunlukta olmasa bile bir müddet daha devam etti. Kurban eti dağıtırken sokakta etrafları sarılanlar hariç, kardeşlerimizin tamamı, evlerinin içinde veya önünde ya da üyesi oldukları parti veya dernek binalarında saldırıya uğramışlardır" dedi.

"BİZE YÖNELİK SALDIRILAR İLE İLGİLİ TEK BİR TUTUKLAMA YOK"


Olayların pek çok yerde, aynı anda ve benzer şekilde gelişmesinin bu olayların kendiliğinden, spontane gelişmediğini, önceden planlandığını bir merkezden organize edildiğini gösterdiğini söyleyen Yapıcıoğlu, şöyle dedi:

"Bu olayların planlayıcıları amaçlarına ulaşamadan sokağa saldıkları elemanlarını planladıkları zamandan önce geri çekmek durumunda kalmışlardır. Bu organizasyonda İsrail terör şebekesi ve sözüm ona stratejik müttefik ABD'nin varlığı gözden kaçırılmamalıdır. Toplam olarak 16 kardeşimiz sadece İslami kimliği veya siyasi duruşu nedeniyle hedef seçilerek katledilmiştir. Bu nedenle bu cinayetler 'soykırımdır', 'insanlığa karşı suçtur'. Olaylar esnasında ve sonrasında gösterdiğimiz sağduyulu ve izzetli duruş olayların daha fazla büyümesine ve camiamızın top yekun imha kalkışmasına geçit vermemiştir. Partililerimize, binalarımıza, üyelerimizin ev ve işyerleri ile derneklerimize yapılan saldırılarla ilgili bu güne kadar tek bir tutuklamanın olmadığını siz değerli basın mensupları aracılığı ile kamuoyuna duyuruyoruz. Benzer olayların tekrar yaşanması tehlikesi ne yazık ki vardır. Çünkü, zihniyet değişmemiştir. PKK ve bağlı kurumları kendilerine tabi ve teslim olmayanları düşman olarak tanımlamaya devam etmektedir. Diğer taraftan 6 Ekim ve sonrasında bize yönelik saldırılar da öncekiler gibi faili meçhul kalmaktadır."

"ÇETELERİN SOKAKTA KAZMA-KÜREK İLE KOVALANMASINI GÖRMENİZ Mİ GEREKİYORDU"


Yapıcıoğlu, olaylardan sonra HDP yöneticilerinin yaptığı, "6 Ekim'de tabanımızı sokağa çağırdığımızda şiddet olsun istememiştik, Hüda-Par'a saldırı olabileceğini öngörememiştik" demeleri inandırıcı olmadığını da söyledi. Yapıcıoğlu, "Parti yöneticilerinin, bazı milletvekillerinin, il başkanlarının attıkları tweetleri biliyoruz. İmajlarını aldık ve hatta arkadaşlarımız bir kısmını HDP genel merkezine mail ile gönderdiler. Bunların kaydı var. Genel merkezleri eğer silmemişse onlarda da var" dedi.

KÜRT GENÇLERİNİN KANI ÜZERİNDE SİYASET YAPILMAMALI

Hüda-Par'ı kurdukları günden beri Kürt gençlerinin kanı üzerinden siyaset yapılmaması çağrısını yaptıklarını söyleyen Yapıcıoğlu, "Kürt gençlerinin birbiriyle çatışması kimseye fayda sağlamaz, herkes bundan zarar görür dedik. Duymadınız, anlamadınız veya duymamış, anlamamış gibi yaptınız. Bunu anlamanız için Müslüman Kürt halkının 'artık yeter/Edi bese' diyerek eli silahlı çetelerinizi sokaklarda sopayla, kazma-kürekle kovalamasını görmeniz mi gerekiyordu?"diye konuştu.

Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, çözüm sürecine dair son bir kaç günde sarf edilen olumlu cümlelere rağmen işlerin iyi gitmediğini, zeminin sağlam olmadığını ve her an yeni türbülanslar yaşanabileceğini düşündüklerini ifade ederek, şöyle dedi:

"Hem asırlık Kürt meselesinin çözülmesini hem de PKK'nın silah bırakmasını, çatışmaların sona ermesini Hüda-Par olarak istiyor ve destekliyoruz. Ancak, bu iki konunun birbirine karıştırılmasını istemiyoruz. İyimser olmak istiyoruz ,fakat gerçekçi de olmak zorundayız. Süreç boyunca yaşananlar hükûmetin Kürt meselesini çözmek için bir stratejisinin ve yol haritasının olmadığını göstermiştir. Kervan yolda düzülür mantığıyla hareket edilmektedir. Bu nedenle yaşanan her gelişmeden etkilenmeye açıktır. Yaşanan gel-gitlerin nedeni de budur.Hükümetin ve HDP'nin çözüm sürecine yükledikleri anlam ve bu süreçten beklentileri farklıdır. Bunun farkında oldukları halde tam bir mutabakat ile sürecin sağlam zeminde yürüdüğü kamuoyuna söylenebilmektedirler. Samimiyet ve şeffaflık yoktur. Hükümet, Kürt meselesini PKK meselesine, şiddet meselesine indirgemiştir. PKK/HDP ise, örgütsel çıkarlarını muhafaza ve daha fazla alan kapma aracı olarak görmektedir. Temel hak ve hürriyetler pazarlık konusu yapılamazlar, şarta bağlanamazlar, ertelenemezler. PKK'nın silah bırakması veya silahlı unsurların ülke dışına çıkması şartına bağlanması yanlıştır. Silah bırakılsa da bırakılmasa da gaspedilmiş haklar derhal iade edilmelidir. HDP kendisini Kürtlerin tek temsilcisi olarak görmekte ve göstermekte, hükümet de meseleyi PKK'nın silah bırakmasına indirgediğinden bu durumdan memnun görünmektedir. Çözüm sürecinin sağlıklı bir şekilde yürümesi ve olumlu sonuçlara ulaşılabilmesi için, PKK'nın silahsızlandırılması konusu ile temel hakların iadesi, Kürtlerin meşru hak talepleri birbirinden ayrılmalıdır. Birinci konu elinde silah bulunduranlar veya onların temsilcileri ile müzakere ve pazarlık edilmeli, ikincisinde muhatabın bütün halk ve onların örgütlü yapıları, temsilcileri olduğu gerçeği kavranmalıdır. Diyalog hemen başlamalıdır. Silahsızlanma veya çatışmasızlık sona erse veya bu konuda anlaşmazlık ortaya çıkar ve bu yönü ile süreç tıkansa bile diğer yönü kesintisiz devam etmelidir."

HDP VE BDP İLE PARTİ OLARAK GÖRÜŞMEDİK

Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yapıcıoğlu, HDP ve DBP çevresi ile yaşanan olaylardan sonra parti olarak görüşmediklerini sadece DTK Genel Başkanı Hatip Dicle ile görüştüklerini söyledi. Yapıcıoğlu, HDP ve DBP çevresi ile diyalog kurmaları için öncelikle kendilerine karşı kullanılan dilin değiştirilmesi, sorumluluğun açık yüreklilik ile kabul edilmesi ve güven ortamının oluşturulması gerektiğini de söyledi.