19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Cumhurbaşkanımız Ve Kadınların Son Terk Ettiği

Katip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, Kadınların günümüzdeki rolünü kaleme alan yazısını internette kişisel blok köşesinde dile getirdi. Oldukça yankı uyandıran kadına dair olumlu düşünceleri özellikle kadın okurlarından oldukça beğeni aldı. Prof. Dr. Tancan Uysal, “Kadınlar yavaş yavaş terk etti kadınlıklarını. Sanki bile isteye. İlk Hamur açmayı terk ettiler. Erkek televizyon başına gitmektense ütü yapmak bizi o kadarda zavallı yapmaz aslında” dedi.

İZMİR/ STAR26 Kasım 2014 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Cumhurbaşkanımız Ve Kadınların Son Terk Ettiği
KADIN ERKEKTEN DAHA İYİ OLDUĞUNU KANITLAMALIYDI
Katip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal:
“Kadınlar yavaş yavaş terk etti kadınlıklarını… Sanki bile isteye…
İlk hamur açmayı terk ettiler, sonra kabak çiçeği dolması yapmayı, en son da anneliği…
Modernlik adı altında kadına tek hedef iş hayatında başarı gibi sunuldu. Erkekler kadar çalışmalıydı, yok yok erkeklerden daha fazla. Çünkü kanıtlamalıydı erkekten daha iyi olabileceğini… Gerekirse kendi arzularından, içgüdülerinden vazgeçmesini söylüyorlardı ona, kariyeri için çocuk yapmaktan vazgeçebilirdi mesela. Önce genel müdür, profesör, CEO olmayı hedeflemeliydi, mutlu bir aile uğruna bunlardan vazgeçecek değildi ya!”
 
Oysa kimse düşünmedi kabak çiçeği dolması yapmanın kadının ruhuna iyi gelebileceğini. Yaptığı yemekleri sevdiklerine yedirirken yaşayacağı mutluluğun ona huzur vereceğini…
 
Ofisten çıkıp yogaya koştu kadınlarımız bir eksikliği giderebilmek için. İncinen ruhlarına iyi gelebilecek bir şeyin peşine düştüler” diye ifade etti.
 
KADINLAR ÇOCUKTA YAPAR KARİYERDE
Katip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Uysal,
“Cumhurbaşkanımızın KADEM Kadın ve Adalet Zirvesi'nde dile getirdiği sözleri bunları getirdi aklıma. Kadının çalışmasına değil itirazım. Aksine iki kız babası olarak kadınların sosyal hayatta da, iş hayatında da hak ettikleri yeri alması için kadınlarla birlikte savaşmaya hazırım. İtirazım kadınlara milyonlarca yıl içinde atalarından yadigar kalan, ruhlarına işleyen becerilerinin aşağılanmasına. Yıllarca daha az değerli gibi sunuldu kadınlarımızın evdeki emekleri. Sonra daha da ileriye gitti iş. Çalışan kadının yemek, ütü yapması bir eziklikmiş gibi sunuldu. Kadın ellerine işlenmiş milyonlarca yıllık becerilerden soyutlandı, soyutlanmaya zorlandı modernlik kılıfı altında.
 
Kadının kadın gibi değil erkek gibi görünmesi talep edildi. Vahşi iş hayatının çarkları kadının artık anne olmasını istemiyordu. Sadece işgücü kaybıydı, doğum izni, süt izni, yani kısacası annelik. Benim itirazım asıl bunlara.
O yüzden seviyorum o sloganı “Çocuk da yaparım kariyer de” dedi.
 
KADINA ERKEKLERİN YAPTIĞI HER İŞİ YAPTIRAMAZSINIZ
Katip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Uysal:
“Kadın gibi muhteşem bir varlığı erkek gibi davranmaya zorlamaktır zulüm. O yüzden kadınlara pozitif ayrımcılık sağlayan yasal düzenlemeleri çok önemsiyorum. İş hayatında önlerini açacak düzenlemeleri, doğum iznini kullanabilmesini, kaldıramayacağı kadar ağır işlere zorlanmamasını savunuyorum.
 
Hemen tepkiler gelmiş Cumhurbaşkanımızın sözlerine. Oysa benim anladığım kadın ile erkeğin tabiatları, bünyeleri farklıdır. İş hayatında hamile bir kadını erkekle aynı şartlara tabii tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit iş koşullarında değerlendiremezsiniz. Örneğin evinden, sorumluluklarından ayırıp gece nöbetine gönderemezsiniz. Kadınları erkeklerin yaptığı her işi yaptıramazsınız. Eline ver kazmayı küreği çalışsın, sırtında ağır yük taşısın, olmaz böyle bir şey. Onun narin, naif yapısına ters düşer.
 
İstenen Ahmet Hakan'ın dediği değil; kural konmasını, yasa çıkarılmasını, “eşitlik yok” denmesini bekleyen yok. Sadece beklenen değerini vermek, anlayış göstermek ve insani bir tavır…
 
Kadınların iş hayatında başarılı olmasının tek yolunun kadınlıklarından vazgeçmesi olmadığını düşünüyorum. “ 
Katip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal yazısını şu şekilde tamamladı:
“Ece Temelkuran'ın yıllar önce yazdığı bir yazı çok da güzel özetliyor söylemek istediklerimi. Onun sözleriyle bitirmek istiyorum: “Biz ellerimizi, hayat karşısında çaresiz kaldığımızda, öfkelendiğimizde, küstüğümüzde sadece cebimize sokuyoruz artık. Kendi kendimizi doğal yollarla iyileştirme meşguliyetlerini aşağıladığımızdan beri iyileşemiyoruz. Sinirlenince evi temizleyenlere 'Neyi temizlemeye çalışıyorsun aslında, düşün bakalım” demeyi öğrendiğimizden beri şöyle çitileye çitileye dertlerimizden kurtulamıyoruz. Asabı bozulunca dağ gibi ütülere girişenlere, 'Neyi düzeltmeye çalışıyorsun aslında. Çamaşırları mı? Hayır' demeyi öğrendiğimizden beri o antidepresanımız elimizden alındı. Çıldırıp bir anda beş yemek birden yaparken durduruyoruz arkadaşlarımızı: 'Niye bunları yapıyorsun?' Bu “yeni” bilgilerimiz her zaman işe yaramıyor oysa. Bazen gerçekten de ellerimizle bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bin yıllardır kadınlar kendilerini nasıl iyileştirdiyse o yöntemleri de öğrenmemiz, tekrar etmemiz gerekiyor. Şöyle kan ter içinde kalıncaya kadar hamur yoğurmanın tadına da varmamız gerekiyor. Sonra yine çıkarız ve kavga ederiz kılıçlarımızla… Ama bazen de geçip televizyonun karşısına deli gibi ütü yapmak bizi o kadar da zavallı yapmaz aslında.”