16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Başbakan: O notu hala saklarım

Başbakan Davutoğlu, öğretmenin el yazısıyla yazdığı notunu hala unutamadığını söyledi. İşte o not..

24 Kasım 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Başbakan: O notu hala saklarım

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'da 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında düzenlenen toplantıda öğretmenlere hitap etti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Öğretmenler günü kapsamında düzenlenen toplantıda Öğretmenlere hitap etti. Davutoğlu burada yaptığı konuşmada; Ne öğretmen sadece mesleğini icra eden bir kişidir ne de öğrenci gerçek bir öğrenci ise not alarak geçmeye çalışan bir nesnedir. Muhabbet, gönül ilişkisi aşk ilişkisi olarak başlamışsa hiç bir zaman bitmez. Bu anlamda mekanlar önemlidir. Sınıflar derslikler akıllı tahtalar tabletler herşey önemli. Onların hepsi yenilenebilir hepsi değişebilir ama değişmeyecek olan tek şey öğretmen öğrenci ilişkisinin metafizik temelidir. Eğer o varsa sokakta yürüyerek bile hatta doktor hasta ilişkisinde olduğu gibi sadece bir selam ile birlikte öğrenci öğretmenine öğretmen öğrencise bir görev ifa edebilir.

Hala öğretmenlerimin ismini unutmam, öğrencilerimin de yüzlerini unutmamışımdır. Bu ilişkilerin 7 yansıması olarak şahsi tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.

1 - Öğretmen öğrenci ilişkisi anlık dönemsel bir ilişki d eğildir hayat boyunca süren bir ilişkidir. İlk okulöğretmenlerimi hala rahmetle hatırlarım. Fitnak Özkul hala hatırlarım. Fitnat Hocam üniversiteye gittiğinde ziyarete gittim Şişli'deki evinde. Müzeyyen hanım ise Allah daha uzun ömür lütfetti. Evini buldum ve her bayram kendisini ziyaret ettim. Son yıllarında biraz da ani bir vefat ile yalnızdı evlenmemişti hiç son ziyaretimde dedi ki 5-6 yıl kadar önce. Bir not bıraktım yatağımın başucuna gördüm baktım nota 'Başıma bir iş gelirse oğlum Ahmet'i arayın' yazıyordu. Vefat ettiğinde evladı gibi olanlar beni aradılar bizzat cenazesine katıldım. Bana 1 yıl öğretmenlik yaptı ama bana o el yazısıyla yazdığı notu da hala saklarım. Ders almadım kendisinden İsmail Hakkı hocam o da vefat etti. Onu da her bayram ziyaret ederdim.

2 - Bizde zannedilir ki mekanlar ve okulların ismi önemlidir diye düşünülür. Biz kurumları yazarız bu sebeple. Eskiler şu dersi şu hocadan aldım bu dersi bu hocadan aldım yazarlardı. Önemli olan mekanlar kurumlar değil. Kimden hangi şartlarda ders aldınız. Büyük düşünürler öğretmenlik yapmayı bir mesleki formasyon ötesinde görmüşlerdir. Bu öğreticidir insanidir. Konuyu sevdiren bir şekilde eğitimi bir aşk gibi aşılayan öğretmendir. Öğrencinin şahsiyetini o anlamda belirleyen öğretmendir. Okulun ismi değil prestiji değil. Benim İstanbul'un etkisi çok olmuştur. Bana tarih sevgisini aşılayan Tarık Hocam'dı lisede. Geçtiğimiz bir kaç ay içinde bir uluslararası toplantıda geldi bana dediki ben dedi Ayşe Hoca'nın kızıyım. Tarihi öyle bir anlatırdı ki o sıkıcılığı yoktu yaşayarak anlatırdı. Aramızda tek ihtilaf konusu benim yazımın kötü olmasıydı. Son döneme kadar yazımdan 1 not kırardı ve emekli olurken sadece bana tam not verdi. Tarihi aşkla ondan öğrendik.

3 - Sizler öğrencilere o dersi sevdireceksiniz. Öğrenciler sizin şahsınızda fizik öğretmenisyesiniz fiziği tarih öğretmeni iseniz tarihi sever. Eğer öğrenci hocasını severse o dersi de sever. Dersi sevdiren de sevdirecek olan da öğretmendir. Sizler bunu aktaramazsanız, karşılıklı bir iletişim olmazsa ruhi bir iletişim olmazsa ilişkiler yürümüyor. Gerçekten yürümüyor. Öğretmen ve öğrenci ortak hafızlığın birlikteliğinde olur. Şimdi çok beni etkileyen bir olaydır. Ortaokul 1. sınıftı o zaman rehberlik dersleri konmuştu. İsmail Çağlayan rehberlik hocam bir gelecekte ne olacaksınız diye bir kompozisyon istedi bende bir kompozisyon yazdım. Daha sonra beni çağırdı ve bunu çok beğendim dedi muhafaza edeceğim dedi. Sene 1971-72. 2002 Yılında başdanışman olduğumda İsmail hocam babama gelir ve bende oğlunuzun bir emaneti var der ve o kompozisyon ödevini verir. O KOmpozisyonun sonunda bu ülkeye hizmet etmek istediğimi anlatıyordum. Bunu babama verir babam da getirdi bunu bana gösterdi. Bir öğretmen bir öğrencide ışıltı görmüş olabilir. Ben öğrencilerin genel durumları ile ilgili genel bir tespit yapmam 2 dersliktir. Zaten şey olan pırıltı ifade eden bir öğrenci kendini bir şekilde gösterir. Önemli olan onu hayat boyu bir hafıza ile birleştirebilmek. Öğretmen bir rehberdir. İki hafta üç hafta önce Muammer Yüzbaşıoğlu hocamızı kaybettim. Edebiyat hocam kendisi. Eşini de aradım telefonla. Mesela o dönem edebiyat derslerinde iyi bir hocaydı. Rahmetli kitapları da vardı. Hala hafızamdadır. bunlar hep kişiliği belirleyen şeyler.

4. Bazen bir söz uzun süren dersten daha iyidir. Mesele uzun dersler vermek değil çok çarpıcı bilgi yoğunluğu değil. Eğitim ahlak ve bilginin birleştiği farklı bir formasyondur. Hiç Almancamız yok. Geldi ilk tahtaya bişey yazdı Almanca 'Zorluklar olmasaydı başarı da olmazdı' şimdi ben ne zaman zorlukla karşılaşsam bir o aklıma gelir ve hemen onu başarıya giden bir imkan gibi görmeye başlarım. Zorluğu göürnce bazıları siner korkar ve ne olacak diye korkar. Zorluklar karşısında siz ilk olarak ona özgüvenle bakarsanız zorluklara direnç gücünüz artar. Yıllar geçti bunu söylediğinde 70-71 yıllarıydı hala unutmadığım bir söz Almanca. Zorluğu gördüğünüzde nasıl bir tavır alacağınızla ilgili bir ahlaki duruş. İşte bazen böyle bir duruş verilebilecek en büyük ders olabilir.

5. Uzun uzun derslere ihtiyaç olmadan. 74-75 Yıllarıydı hala rahmetle anıyorum. düşünce dünyamızın büyük öncülerinden Nurettin Topçu hocamız. Bize Lise'de ahlak dersimize girerdi. Ben kendisini bize bir ders verse de alsak diyordum. Nurettin Hoca okulda yürürken öğrenciler saygı ile kenara çekilirdi. Yarım dönem kadar bize geldi sonra hastalandı vefat etti. Hala hatırlarım Nurettin hocamızın vakarını. Ben gösterilen gücün güç olmadığına inanmadığım gibi bağırmak kadar çirkin görüntü sergileyen birşey yoktur. Hoca o hocadır ki bağırmadan da disiplin etkisi kurabilir. Gözünün içine baktığında ona bir kaç darbe vurmasından daha etkilidir. Eğer böyle bir muhabbet varsa ona mahçup olmamak için daha büyük bir terbiye yoktur. İşte ilişki o zaman manevi birşeydir. Bizim yatakhanelerde bizimle kalan hocalarımız vardı. Yatakhanede nöbetçi olarak kalırlardı. Bizimle birlikte okulda ders ilişkimiz biter başka bir ilişki başlardı pijamalarla. Hala 06:15'e kurarım saatimi. Her hoca kendi üslubu ile girerdi yatakhaneye. Ama hepsi bazem disiplin bazen muhabbetle biz bir aileyiz derdiniz. Evde baba, okulda öğretmenim hep bu şeyi yaşatmak lazım. Ev ile okul arasında eğer kategorik ayrım yapılmışsa ilerleme eğitim söz konusu olamaz. Aynı sıcaklıkla okula gelmeli aynı sıcaklıkla okula dönebilmeli öğrenci. Bu bizim için ahlak ve zihni bakımdan büyük önem taşır. Özellikle buraya gelen öğretmenlerimizin çok başarılı olduğunu da bildiğim için sizlerin bunu çok iyi yaptığınıza eminim.

6. Sınıf ilişkisine kaldığı zaman herşey ruhunu kaybeder. Öğrencilerle mutlaka okul dışında da görüşmek lazım. Ben öğrencilerimle dışarda da buluşurdum. Fazla liberal gelebilir ama haftada bir gün dışarda bir ders bir parkta tarihi mekanda hayatla okul arasındaki irtibatı geçişken kılmamız lazım. Okul ile şehir birbirinden ayrılmaması lazım. Mahalle ile öğrenciyi şehir ile öğrenciyi buluşturmak lazım. Benim bir çok öğrencimin evliliğine aracılık etmişimdir. Hala onların çocuklarını torunlarım gibi görürüm. Kız öğrencilerim adına erkeklerden hesap sorarım. Bir defasında bir öğrencim çok iyi bir akademisyen şuanda. Evlenmek istiyordu başka bir öğrencimle niyetlendik kız isteme görevi bana düştü. İkisi de aile olarak tanıdığım ikisini de öğretmen olarak bildiğim için önce erkek tarafında oturdum kızı istedik. Herkes karşı taraftan cevap beklerken kalktım karşı tarafa geçtim oturdum ve şu şekilde kızımızı oğlunuza verdim dedim. Şimdi birbirinden güzel çocukları var. Eğer hayatın her alanına nüfuz etmişse öğretmen öğrenci ilişkisi kopamazsınız.

7. Beni büyük bir yaptığım mesleğe değer kattığını düşündüğüm son husus ise mekan olarak sadece sınıf değil, ülkeye şehre ait değil ülkeye ait olduğunu görmek. Filipinlere gittim konferans verdim soru soran ilk kişi benim 92-93'te Malezya'da öğrencim olmuş kız talebemdi. 20-22 Sene sonra soru sordu bana. Bütün o Filipinlerde öğrencim olmuş olanları hepsine sordum. Resmiye idi adı. Oradan Kuzey Irak'a gittim, Bağdat'tan Erbil'e geçtim. Duhok'ta indiğimde beni karşılayan Vali Ferhadi beni karşıladı hocam hoşgeldiniz dedi. O da Malezya'da öğrencim idi. Orada hatıralaramızdan bahsettik. Hepsinin çocuk sayısına kadar takip ederim. Maldivlere indiğimizde burada öğrenciniz yoktur herhalde dedi diplomat arkadaşlarımız demiştim bir öğrencim var ne yapıyor bilmiyorum ama dedim uçak indiğinde protokol işlerini yapan kişi oymuş. Maldivlerde de bizi o karşıladı. Güney Afrika'ya gitmiştik Cuma namazına gitmiştik. Çok sıkışık bir yerden biri yer vermiş o da dışarı çıkınca teşekkür etmiş. O da Cumhurbaşkanımız burada acaba Ahmet Hocamız da burada mı görebilir miyiz diye sormuş. Ben nasıl öğrencilerimin isimlerini aşkla kazımışsam onlar da sizi kazımışlardır. Kendi öğretmenlerini unutanlar öğrencileri tarafından hatırlanmazlar. Ben sizler nezdinizde 81 Vilayetimizin bütün öğretmenlerine seslenerek şunu söylemek istiyorum. İnsanoğlu'nun en ahlaki ve onurlu mesleğini icra ediyorsunuz. Bu mekanik bir ilişki değildir. Benim en büyük öğretmenim İstanbul'un kendisidir. Öğretmen olmak illa iki bedenin ilişkisi değildir.

HER ÖĞRETMEN AYNI ZAMANDA ÖĞRENCİDİR

Geçenlerde bir siyasi muhatabım bunu eleştiri konusu yaptı. Bizler boşlukta bilgi üretmiyoruz. Geçmişe borçluyuz mekana borçluyuz çevreye borçluyuz onun için şöyle bir ormanlık alanda ders yaptığınızda çevre ilişkisi gelişir. Biz herşeyi bir anlamda öğretmen gibi görebilmeliyiz. 22 Milyon öğrencimiz oldğunu öğrenince şunu söyledim. Her öğretmen aynı zamanda öğrencidir. Herkes haddini bilse aslında 77 milyon öğrenci var. Hükümet olarak bu onurlu faaliyet alanını geliştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Başdanışman iken bir çok kez gidip ders vermeyi düşündüm. Liselerde tabi. Bir çok akademisyen arkadaşımız liselerde ders verebilir miyiz diye düşünüyordu. Ben burada Milli Eğitim Bakanımıza söylüyorum. Pek çok tanınmış insanlar, sanatçılar akademisyenler fahri öğretmenlik yapabilmelidirler. Büyüyen bir ülkeyiz nüfusumuz artıyor. Savunma hep bizim bütçede birinci olurdu ama şuanda Milli Eğitim'e yaptığımız bütçe payı Savunma'ya göre arttı. Çünkü biz savunmanın da eğitimden geçtiğine inanıyoruz. Milli Eğitiminiz sağlamsa savunmayı tamamlarsınız. Milli Eğitim bütçemiz 62 milyara yükseldi. Meslek liselerine yönelik ayrımlar ortadan kalktı. Meslek liseleremizi yeniden dizayn etmemiz gerek işdünyası ile. Kürtçe'nin seçmeli ders olması Kur'an-ı Kerim'in seçmeli ders olması. 4+4+4 ile Eğitimi zorunlu olarak 12 yıla çıkardık. İlk defa sosyal bilimler ve spor liseleri kuruldu. 21 YY'a girerken yüz karasıydı pek çok şey. 70-80 100 kişilik sınıflar vardı. Malatya da geçende bir yolda öğrenciler bahçedeydi. Beni görünce el salladılar basının önünde risk alarak gidip öğrencilerle konuştum. Sınıfta kaç kişisiniz diye sordum. Basının önünde yüksek bir sayı çıkabilirdi ama ben emindim 25-29 dediler. Şimdi 30 kişilerde. 30 Kişinin üzerine çıktımı eğitimi sağlamak mümkün olmuyor. Dersliklerde sayıyı daha düşürmeye çalışacağız.

ÖĞRENCİLERİNİZİ KÜTÜPHANEYE VE KİTAPÇILARA GÖTÜRÜN

Kitap kokusunu duymamış kişi kişi olamaz. Kurşun kalem onu koklamak varya kalmadı şimdi. Ama o koku insana şifa. Emin olun günlerce süren yorgunluğun ardından bir sahafa gitsem orayı koklasam yeter bana. Manila'da bir kitapçı vardı oraya uğramak istedim tabi allak bullak oldu ortalık. Daha sonra gazeteci bir dostumuz geldi durunca konvoy onlar ne olduğunu anlamamışlar tabi geldiler bir kitapçı sevdasını çocuklara aşılamamız lazım. Wikipedia bilmem vs. Bir şeye ne kadar ulaşılabilirse kıymeti o kadar azalır. Kuru, sıradan mekanik bilgi varsa bilki bilgisayardan almış. Eğer kendisinden bbirşeyler katmışsa bilinki onunla uyumuş ve öyle hazırlamış. Bilgisayarı kötülemek istemiyorum ama alın çocukları arada kütüphaneye götürün kitapçıya götürün inanın o daha faydalı olur zaman zaman. Öğrencileri alın kütüphanede yapın dersi. Doktora tezini yazarken daktilo kullanıyordum bilgisayar yoktu. Kızım yeni 1 yaşı civarındaydı o zamanlar gelir kitaplarımı zaman zaman yırtardı. Hanım yanımdan almaya çalışırdı ben bırak yırtsın derdim onunla yaşamaya alışsın derdim. Çocukların önüne kitabı zorla koyup oku dememek lazım. Onları hayatlarının bir parçası yapmak lazım. Bazı dersleri kütüphanelerde yapın. Her düşünceden kitabı öğrencilere dağıtın verin. Tabletleri dağıtmamız kitapları unutmak için değil sadece takviye edici birşey. Nasılsa öğrenecekler ve emin olun bizden daha iyi yapıyorlar. Torunum 5 yaşında çok da güzel kullanıyor.

ÖĞRETMENLİK 7 GÜN 24 SAAT DEVAM EDEN BİR MESLEKTİR

Dershaneler bağlamı sonrasında ortaya çıkan boşluktan dolayı takviye konusunda öğretmenlerimizin gösterdiği çabadan dolayı ayrıca hepinize teşekkür ediyorum. Öğretmenliğimizin 7 gün 24 saat süren bir meslek olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yaz tatiline girdikten sonra Haziran başında tatile girip Eylül başına kadar öğrencisiyle ilişkisi kesilmiş öğretmen öğrencisiyle ilişki kuramamız demektir. Öğrenciniz size bir aramak sesinizi duymak istememiş ise siz ona birşey katmamışsınız demektir. Doğalgaz petrol varsa inşallah buluruz ama bulmamamız halinde öyle bir zenginliğimiz yok. Biz insan unsuruyuz. Onu o kadar katma değer katacağız ki değerlenecek. Sizin göstereceğiniz her iyi performans ülke ekonomisinin kalkınmasına yansıyacaktır. Öğretmenlerimizin performansında düşüş olursa onları gerçekleştirecek insan unsuru bulamayız. Neden çözüm süreci diyoruz hiç bir gencimizin dağda kaybolmasını istemiyoruz.