25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Mehmet Şimşek: Kredi derecelendirme kuruluşları objektif olmalı

İstanbul Finans Zirvesi sürüyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, zirvenin özel mülakat kısmında 24 Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek'in sorularını yanıtladı.

16 Eylül 2014 Salı 07:00 - Güncelleme:
Mehmet Şimşek: Kredi derecelendirme kuruluşları objektif olmalı
Algı yönetimini tersine çevirmek için neler yapılabilir?
 
 
Türkiye'nin 2000'li yılların başındaki algısı çok kötüydü. Türkiye iflas etmiş bir ülkeydi. 2002 yılında Türkiye'de faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı yüzde 86'ydı. Yani 100 liralık verginin 86 lirası devletin iç ve dış borç faizine gidiyordu. Dolayısıyla algı olumsuzdu. 
 
Türkiye 2003-2007 döneminde çok güçlü reformlar yaptı ve bu algıyı değiştirdi. Bundan dolayı da küresel krizden daha az etkilendik. Şu anda, özellikle geçen seneki Gezi olayları sonrasında algı tekrar kötüye döndü. Bizim şimdi tekrar daha köklü reformlar yaparak bu algıyı değiştirmemiz lazım. Reform.. Başka bir yolu yok. Çıkıp 'biz daha iyiyiz' demek yetmez.
 
 
Kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları siyasi mi?
 
 
Henüz kredi derecelendirme kuruluşlarının aldığı bir karar yok. Önce onu bir ortaya koyalım. Küresel kriz öncesi ve sonrasında notu en hızlı ve en çok artan ülkelerden bir tanesi biziz. Onlar kaşımıza gözümüze hayran oldukları için artmadı tabi. Biz ortaya bir performans koyduk. Hem reformlar yaptık, hem borçları azalttık.. Yani bütün alanlarda ilerleme sağladık. 
 
Şimdi zaman zaman kafalarında soru işaretleri beliriyor. Niye? Çünkü Türkiye'nin analizini yüzeysel yaptığınız zaman kaygı veren hususlar var. Yüzelsel'in altını çiziyorum... Ama biraz daha derinlemesine analiz yaptığınız zaman bu kaygılara yer olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla bizim tek isteğimiz objektif bir değerlendirme. Biz üzerimize düşeni yapacağız. Mükemmel miyiz? Tabi ki değiliz. Daha çok kat etmemiz gereken mesafe var. 
 
Bu kuruluşlara işlerini doğru yaptıkları sürece saygımız var. Onlar kendi işlerini yapacaklar biz de kendi işimizi.. Bizim işimiz bu ülkeyi yani evimizi düzene sokmak. Reform yapmak ve sağlıklı politikalar üretmek..
 
 
Büyümenin artması ve istihdamın düşmesi arasındaki çelişkinin sebebi nedir?
 
 
Önümüzdeki dönem bizim için daha zor geçecek. Biz tasarrufu düşük olan bir ülkeyiz ve büyüme için bu tasarrufların düşüklüğü bir hız limitidir. Normalde Türkiye'de büyüme iştahı çok yüksek ama bu büyümeyi sürdürecek tasarrufa sahip değiliz. O nedenle cari açık veriyoruz. Yatırımlardan ödün vererek büyüyemeyiz. Yatırımların yüksek kalması lazım. Tasarrufların artması lazım.
 
 
Türkiye'de iş gücü piyasası reformunu yaparsak istihdam artar. İstihdam artarsa da gelir artar. Bağımlılık oranı düşecek ve tasarruflar artacak. Peki buna engel olan ne? OECD ülkeleri arasında en katı iş gücü piyasası rejimi bu ülkede. Bunu görmemiz ve tartışmamız lazım. Dolayısıyla biz bunu aşarız. Düşük büyümeyle de aslında Türkiye istihdam oluşturabilir. Gösterdik de zaten ama bunun sürdürülebilir olması için yatırım ayağının güçlü olması lazım.