24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

'28 Şubat'ın '1 numarası' hala dışarda'

Dönemin MÜSİAD Başkanı Erol Yarar: İTÜ’de okul birincisi başörtülü bir kız büyük bir holdinge alınmadığını anlattı. Üyelerimizden bazıları ‘Kara liste’ korkusuyla MÜSİAD’dan ayrıldı. Darbenin 1 numarası hala dışarda.

Muharrem Coşkun1 Mart 2013 Cuma 07:00 - Güncelleme:
'28 Şubat'ın '1 numarası' hala dışarda'
28 Şubat sürecinde ekonomik olarak kıskaca alınan ve haklarında kapatma davası açılan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Erol Yarar, ‘28 Şubatın fiilen bittiğine ancak zihinlerde hala varolduğuna’ inanıyor. Dönemin MÜSİAD Başkanı yaşadıklarını şöyle anlattı:

Bazı patronlar 28 Şubatın destekçisi, hatta tahrikcisi.. Oysa Erbakan Hoca’nın 11 aylık dönemi koalisyon olmasına rağmen çok başarılıydı. Havuz sistemi, denk bütçe falan..

Bazı işadamları tahrik etti

O dönem İstanbul Teknik Üniversitesi talebeleri çok gelir giderlerdi, ofisim Maslak’taydı. Bir sohbet sırasında, başörtülü bir kız, ‘Ben okul birincisi bir öğrenciyim, Sabancı Holding’in iş ilanına başvurdum. Durumumu anlattım, ‘Hemen gel görüşelim’ dediler. ‘Ama benim başörtüm var’ deyince, karşımdaki bir durdu, sustu, bir es.. Sonra ‘o zaman kusura bakmayın gelmenize gerek yok’ dedi diyor. Bu tarz çok örnek var. Bu zaten bir sembol.. Hala devam etmiyor mu? ‘Şirketimde sakallı adam istemiyorum’ diyen patronlar biliyorum. Sakal bir şeyi temsil ettiği için.. Daha vahimi bizim muhafazakar müssesseler de kaçındılar başörtülü çalıştırmaktan..

Ayrımcılığa ceza verilmeli

Başörtülüler sadece devletten mağdur olmadı ki, özel sektörde de mağdur oldu. Adam MÜSİAD’a bir misylon için girmişti, sonra niye istifa etti, korktu. O korkan adam kendini farklı göstermeye çalışıyor. Bir münafık sıfatı içinde.. İdealist insanın sayısı çok azdır.. Hatta çok büyük bir işadamıı olan üyemiz vardı. Hizmet sektöründe.. Geldi, MÜSİAD’dan ayrılmaya karar vermiş, ‘Ya işte beni kara listeye alırlar’ dedi. Arkadaşlarımız , ‘Rızık Allah’tandır, sen önemli bir adamsın..’ falan dediler ama ikna edediler. MÜSİAD’dan ayrıldı ve yine kurtulamadı ve iki yıl sonra battı. Eğer siz rızkı kuldan biliyorsanız böyle şeyden ürkersiniz. Rızkı artıran da eksilten de Allah’tır. Bugün ABD’de bir insana kadındır veya zencidir ya da başörtülüdür diye ayrımcılık yapamazsınız.. Ayrımcılık yap, büyük tazminatlar ödersin..

Birisi şikayet etse ‘başörtülü bir kızı başörtülü diye işe almadı’ dese böyle bir insan MÜSİAD üyeliğinde bulundurulamaz.. Öyle bir üye disipline sevkedilir ve ihraç edilir..

Sadece Komisyona açıklarım

O dönem hedef tahtasıydık.. Müfettiş göndermeler, aleyhimizde kararlar çıkartmalar, mallarımıza ambargolar, şirkete ajan sokmalar, takip ettirmeler...

28 Şubat’ın faal bir numarası bir işadamı. Bu bir numurayı Meclis Darbe Komisyonu sorarsa gizli celsede söylerim. Bu kişi büyük bir işadamı ve hala aktif.








28 ŞUBAT'TAN AKILDA KALANLAR

REFAH KAPATILDI

İktidarda iken hakkında dava açılan tek parti olan RP 16 Ocak 1998’de kapatıldı.

KAPICI EŞİNE BİLE YASAK KONULDU

Yasal bir engel olmamasına rağmen işverenler başörtülü kadınları bir kısmı ‘imaj kaygısı’ yüzünden bir kısmı da ideolojik anlayışından dolayı istihdam etmek istemiyordu. Dindar / muhafazakar işverenler de, 28 Şubat sürecinde işletmelerinin hedef alındığını aktararak, 28 Şubat üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen ‘yeşil sermaye’ ve ‘rejim karşıtı’ olarak damgalanma ihtimalinden hala ürküyor. Yine TESEV’in araştırmasına göre; Yasak, sadece üniversitelerde eğitim hakkı elinden alınan başörtülü öğrencilere değil, başörtülü veliler, gazeteciler, araştırmacılar hatta yabancı akademisyenler, uzmanlar ve tüm ziyaretçilere uygulanıyor. Ayrımcı yaklaşımın gündelik hayatta değişik şekillerde kendini gösterdiği belirtilen TESEV raporunda, ayrımcılığın boyutları şu örneklerle anlatıldı: “Başörtülü ziyaretçileri geri çeviren özel oteller ve fabrikalar dahi olmuş, bir apartman yöneticisi, Kapıcılık Hizmet Yönetmeliği’ne kapıcının eşinin başını örtemeyeceğine dair hüküm koyma yetkisini kendisinde görebilmişti.”

3 AY MÜZE HAPSİ

1997 yılında, Doktor Şükran Erdem hastane müzesinde 3 ay hapsedildi.

BAŞINI AÇACAKSAN HEMEN BAŞLATALIM

HATİCE ATALAY (GAZETECİ- EĞİTİMCİ):

“Ben daha çok basın ve halkla ilişkiler üzerine çalışıyordum. 28 Şubat süreciyle birlikte işsiz kaldım. Mesela eşinin başı da örtülü olan bir patrona gittiğimde, ‘Çalışırken başını açacaksan başlatalım’ demişti. Gerekçesini sorunca da, ‘İşimiz gereği bazen devlet kurumlarıyla görüşülmesi gerekiyor. Bir belediyede, valilikte, kaymakamlıkta veya törenlerde özel sektör olarak bizi temsilen başörtülü kabul etmezler, rahatsız oluyorlar’ demişti. Ben bunu kabul etmeyince işe girememiştim. Onlarca başvuru yaptım hepsinde kapılar yüzüme kapandı.”

MALEZYA’DAN GELİNCE VİTRİN, DEVLETTEN GELEN OLURSA GERİYE 

“Özel sektörde de çalıştım ben. İlk girdiğim firmada Malezya’dan bir ekip gelirse ben göz önünde olurdum ama devlet sektöründen gelen olduğunda bana “... Hanım, siz bir süre gözden uzak olun” [deniyordu]. [Patronuma] dedim ki “çok düşük ücret veriyorsunuz”. Asgariden az. Ama dışarıdaki bir mühendis benden üç kat fazla alabiliyor. ‘Neden’ dedim - ki biz o iş yerinde 20 mühendis isek bunun 10’u kapalı mühendislerdi. “Çünkü” dedi “sizin alternatifiniz yok. Ben bu fiyatı vermesem gidip dışarıda daha yüksek bir şey bulamazsınız. Ama bu beylerde öyle değil.” (Odak Grup- TESEV raporu)

HÜZÜN VE SEVİNÇTE GÖZYAŞI

1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 1997’de Siirt’te okuduğu 8 kelimelik şiir sebebiyle 10 ay hapse muhkum edildi. Erdoğan, 26 Mart 1999’da gözyaşı ve dualarla uğurlandığı Pınarhisar Cezaevi’nden, 24 Temmuz 1999 tarihinde çıktı. Hüzün, yerini sevinç gözyaşlarına bırakmıştı. Siyasi yasak da getirilen Erdoğan için ‘Muhtar bile olamaz’ manşetleri atılmıştı.