19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Arınç: ''Cudi Dağı'na varmadan yakalanacak''

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Arınç, PKK'nın gasp ettiği patlayıcıların Cudi Dağı'na varmadan yakalanacağını kaydetti.

27 Ekim 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Arınç: ''Cudi Dağı'na varmadan yakalanacak''

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Sayın Başbakanımızın imzasıyla bir genelgeyle acil durumlarda koordinasyonu teşkil etmek üzere Başbakanlıkta bir birim oluşturduk. Başbakanlık Koordinasyon Merkezi, Başbakanımızın talimatıyla faaliyete geçecek, acil duruma neden olan gelişme ortadan kalkınca da faaliyetlere son verecek" dedi.

Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Başbakan Davutoğlu'nun İstanbul'dan gelmesinin ardından, Bakanlar Kurulu Toplantısı'na saat 16.30 gibi başladıklarını belirterek, daha önceki Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın da epeyce sürdüğünü, basın mensuplarını bekletmemek adına açıklama yapılmadığını hatırlattı.

Açıklama yapılmamasının bazı yerlerde "olağanüstülük" olarak görüldüğünü ifade eden Arınç, "Bu akşam da yapmayabilirdik ama korkumdan geç de olsa bir basın açıklaması yapalım, arkadaşlarımızın soruları varsa alalım diye düşündüm. Doğrusu günler çok kısaldı, bir güne de çok şeyler sığdırmaya çalışıyoruz. Bundan sonra Bakanlar Kurulu Toplantısı akşama kalırsa veya geç vakitlere kadar sürecek olursa basın açıklaması yapmak gece saat 11.00'den sonra doğru olmaz" dedi.

Bu günkü Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda, herhangi bir bakan tarafından tasarı ve teklif üzerinden bir görüşün, sunumun olmadığını kaydeden Arınç, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır'ın yurt dışında bulunduğunu hatırlattı.

Özellikle son yaşanan şiddet olaylarının ve bazı ölümlerin kamuoyu tarafından yakından takip edildiğini belirten Arınç, şöyle konuştu: "6-7 Ekim'de Türkiye'de takip edilen olaylar sonrasında, İçişleri Bakan Yardımcımızın başkanlığında bir acil durumlarda koordinasyon yapmak üzere, bir heyet teşkil edilmişti. Türkiye'nin her tarafından en seri vasıtalarla haberler alacak, bunları biriktirecek, analiz edecek ve anında müdahale edece bir acil durum koordinasyon merkezi Başbakanımızın talimatı üzerine, ilgili bakanlıkların müsteşarları ve bakan yardımcılarının katılımıyla kurulmuştu. Buna bu sefer bir kurumsal nitelik kazandırdık ve Sayın Başbakanımızın imzasıyla bir genelgeyle acil durumlarda koordinasyonu teşkil etmek üzere Başbakanlıkta birim oluşturduk. Başbakanlık Koordinasyon Merkezi, Başbakanımızın talimatıyla faaliyete geçecek, acil duruma neden olan gelişme ortadan kalkınca da faaliyetleri sona erecek."

-"Yarından itibaren görevlendirilmiş olacak"

Başbakanlık Koordinasyon Merkezi'nin kurulmasına ilişkin genelgeyi özetleyen Arınç, şu bilgileri verdi: "Krizin niteliğine göre, Başbakanlık Koordinasyon Merkezi yurt içinde meydana gelecek, kamu düzenini ciddi şekilde bozucu nitelikteki olaylarda İçişleri Bakanlığımızın bünyesinde, yurt dışında meydana gelecek milli güvenliğimizi, milli hak ve menfaatlerimize zarar verecek ciddi olaylarda Dışişleri Bakanlığımız bünyesinde, diğer acil durum hallerinde bakanlık veya kurum bünyesinde faaliyet gösterebilecektir. Bunlara örnek olarak da Başbakanımız tarafından belirlenecek bakanlık veya kurum bünyesinde kuş gribi, Ebola salgını gibi olaylarda Sağlık Bakanlığımız görevlendirilmiş olacaktır veya Kültür ve Turizm Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız... Başbakanlık Müsteşarı veya görevlendireceği müsteşar yardımcılarından birisi, bu koordinasyon merkezinden sorumlu olacak ve Başbakanlığımızın üst koordinasyonunda da faaliyet gösterecek. Bu koordinasyon merkezi zaman zaman İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları veya Başbakan tarafından görevlendirilen üst yöneticilerin başkanlığında çalışacak. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından Başbakanlık Koordinasyon Merkezi'ne gerekli bilgi ve belge akışı, her türlü teknik ve lojistik destek ve personel desteği de sağlanmış olacak."

Koordinasyon Merkezi'nin Başbakanlıkla sürekli irtibat halinde olacağını ve Başbakanlık Müsteşarlığına gerekli bilgi ve belge akışını sağlayacağını belirten Arınç, bu kurumsal nitelikteki sistemin, yarından itibaren görevlendirilmiş olacağını bildirdi.

-"Alçakça şehit edildi"

Özellikle son olaylarda, bu koordinasyonla ne kadar etkili sonuçlar aldığının, olaylara anında müdahale edildiğinin, fail veya faillerin yakalandığının ve olayın yönlendirilebildiğinin ortaya çıktığını ifade eden Arınç, "İster sosyal medyadan olsun, ister dedikodular veya yaygın şekildeki söylentilerin, olayların büyümesine yol açtığını düşünürsek, bütün bilgi ve belgelerin anında toplanabildiği ve kamuoyunun düzenli bir şekilde acilen bilgilendirildiği ortamlarda, bunların olumlusuz etkileri sıfırlanmış olacaktır. Her haliyle bu koordinasyon çalışmasının çok faydalı olacağını düşünüyoruz" diye konuştu.

Bakanlar Kurulu'ndaki görüşmelerinin ana ekseninde iç ve dış olayların önemli bir yer tuttuğunu belirten Arınç, şunları kaydetti: "Son haftalardaki şiddet olaylarının yaygınlaşma istidadı gösterdiğini... Öncelikle Bingöl'de emniyet müdür yardımcısı ve bir emniyet amirimizin şehit edildiğini biliyoruz, olay üzerine yapılan operasyonlarda yakalananlar ve etkisiz hale getirilenler olmuştu. Daha sonra maalesef Yüksekova'da sivil giyimle şehre çıkan bir uzman çavuşumuz ve iki erimiz alçakça şehit edildi. Onun üzerine yapılan adli soruşturma sırasında da faillerden birisi yakalandı, ikisinin de yakalanması an meselesi. Aynı zamanda bir geçici köy korucusunun da bir ay kadar önce kaçırıldıktan sonra birkaç gün önce Bitlis tarafında bir direğe bağlanmak suretiyle alçakça şehit edildiğini biliyoruz. Bütün bu olaylarla ilgili olarak anlık müdahaleler yapılmıştır. Fail ve failler yakalanmış veya yakalamak üzeredir. Gözaltına alınanlardan da tutuklananlar olmuştur. Dolasıyla bu olaylara yönelik olarak en son geldiğimiz noktayı ve bundan sonra bu tür olaylara kesinlikle müsamaha gösterilmeyeceği ve müsaade edilmeyeceği için ek olarak alınması gereken tedbirler de İçişleri Bakanımızın, Adalet Bakanımızın ve bütün bakan arkadaşlarımızın görüşmesiyle bir kez daha gözden geçirilmiştir."

-"Arama çalışmalarına başlandı"

Arınç, özellikle emniyet mensupları ve jandarmaların, son olaylarda gösterdikleri gayretli çalışma ve etkin takipleri sonucunda varılan neticelerin kendilerini memnun ettiğini dile getirerek, emniyet ve jandarma mensuplarını kutladı.

"Vatandaşlarımız, büyük bir üzüntü içerisinde olduğu kadar, bu işleri yapan hainlerin, alçakların da bir an önce yakalanmasını ve adalet önünde cezalandırılmasını istiyorlar" diyen Arınç, hükümetlerine düşen görevin de bu olduğunu söyledi.

Adalet önüne çıkarılanların cezalarını çekeceğini ifade eden Arınç, "Bu noktalar itibarıyla geldiğimiz ve tespit edebildiğimiz bütün bilgileri arkadaşlarımız Sayın Başbakanımızın başkanlığında görüştüler varılan kararlar, takip edilmesi gereken konular oldu. Bir de dış olaylar da hepimizin günlerden beri takip ettiği konular üzerinde arkadaşlarımızın sorularına cevaplar verildi" diye konuştu.

Silopi ilçesi Aksu köyü mevkinde, PKK örgütü tarafından patlayıcı madde gasp edildiğini anımsatan Arınç, şunları ifade etti: "Bu olay profesyonel şekilde hazırlanmıştır, maalesef tespit edebildiğimiz kadarıyla burada patlayıcı madde kullanılmaktadır, bir kömür madeni vardır. Buraya Malatya üzerinden bir patlayıcı madde nakledilmiştir, 3 araçtan bir tanesine terör örgütü mensupları tarafından el konulmuş ve Cudi Dağı istikametine doğru götürülmüştür. Sonra başka bir araca alınan patlayıcı madde, diğer aracın boş olarak gönderilmesiyle başka bir boyut kazanmıştır. Olayın öğrenilmesine müteakip, öğlen saatlerinde bölgeye insansız keşif uçağı davet edilmiş, ayrıca taarruz helikopteri keşif ve gözetleme faaliyetlerine başlamışlardır. Jandarma komando taburu emrinde timler de arazide arama çalışmalarına başlamışlardır."

-"Güvenliğin yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır"

Patlayıcıların kaçırıldığı şantiye sahasının emniyetinin, ücretleri Silopi Elektrik A.Ş. tarafından karşılanan özel güvenlik görevlileri tarafından sağlandığını belirten Arınç, şöyle konuştu:

"Bunun yetersiz olduğu maalesef ortaya çıkmıştır. Biz ancak patlayıcı madde oradan kaçırıldıktan, elde edildikten sonra olaydan haberdar edilmiş durumdayız. Cudi Dağı'na doğru, Ballıkaya istikametine doğru gittikleri tespit edilmiştir. Güçlü bir arama, tarama, yukarıdan insansız hava aracı ve taarruz helikopterleri ile dağa varmadan yakalanacaklarını ümit ediyoruz. Şu an itibarıyla henüz kesin sonuç alınabilmiş değildir, ama çalışmalarımız aralıksız olarak devam etmektedir."

Gasp edilen patlayıcı maddenin 400 kilo civarında olduğunu hatırlatan Arınç, nakledilen patlayıcı miktarının bunun üç misli olmasına rağmen, PKK'lıların bir kamyonda olan miktarı kaçırdıklarını söyledi.

"Eğer o yakınlarda jandarmamızın veya güvenlik güçlerimizin bulunması mümkün olsaydı, özel güvenlik tarafından bu işin yapılamayacağı bir şekilde fark edilmiş olsaydı böyle bir olayın meydana gelmesi söz konusu olmayacaktı" diyen Arınç, en kısa sürede gasp edenlerin yakalanacağını, patlayıcının da dağa götürülmeden ya imha edileceğini ya da elde edileceğini söyledi.

Arınç, bir gazetecinin, "Bir taraftan merak edilen bir konu var, çözüm süreci, bir taraftan da önce Bingöl ardından Hakkari'den gelen şehit haberleri var. Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan tarafından yapılan açıklama; kamu düzeni sağlanmadıkça görüşmeler bundan sonraki süreçte devam etmez. Bu açıklama çerçevesinde bundan sonraki süreçte çözüm süreci bundan nasıl etkilenir? Bu görüşmelere İmralı ile görüşmeler dahil mi" şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi: "Sayın Başbakanımızın, bugün itibarıyla neredeyse 2 ayı doldu. 2 aydan bu yana Sayın Başbakanımız, çözüm süreci ile kamu düzeninin birbirinin karşıtı olmadığını, yani çözüm süreci olacaksa bir şekilde bunlara müsamaha gösterilmesi gerektiğine ilişkin yanlış bir kanaati düzeltmeye çalışıyor. Çözüm süreci farklı bir şey, Türkiye'de asayişi ihlal eden veya terör olaylarına dönüşen veya şiddet olaylarında yaygınlaşma istikameti gösteren hiçbir olaya müsaade edilmemesi, kamu düzeninin mutlak anlamda sağlanması ayrı bir konu. Şüphesiz gösteri ve toplantı yürüyüşleri yapılabilir, kanun nasıl emretmişse o konuda en geniş özgürlüğe sahip bir anlayışı temsil ediyoruz ama 6-7 Ekim olaylarında rastladığımız gibi cana ve mala bilerek ve isteyerek kasteden birçok insanımızın ölümüne yol açan olaylar, tamamen terör ve şiddet olaylarıdır. Bunların azına da çoğuna tahammülümüz yoktur."

-"Her gün Çözüm Süreci gibi ağzımızda sakız edecek bir meta yok"

"Türkiye'de çözüm sürecinin de başka şeylerin de her şeyin de önünde gelen şey; insanımızın huzur ve güvenlik içerisinde yaşaması, asayişi bozacak hiçbir olaya hiçbir terör ve şiddet olaylarına izin ve imkan verilmemesidir" ifadesini kullanan Arınç, şöyle devam etti: "Başbakanımız, bunu bir defa söylemedi, iki aydan beri her defasında söylüyor ve her mitingde de açıklılıkla ifade ediyor. Dolayısıyla 'Çözüm Süreci var' diyerek bunları meşru, makul, haklı göstermeye çalışan hiç kimseyi dinlemeyiz, hiç kimseyi samimi bulmayız. Bu ne HDP yetkilileri için geçerlidir ne bir başkası için ama herkesin anlaması gereken şudur; Türkiye'de can ve mal emniyeti olmayacaksa ister çözüm süreci olsun ister başka şey olsun, hiçbir şeyi tartışmayız. Herkesin canı, malı, aklı, nesli emniyet altında olacaktır ve bu ülkede hiç kimse bu şiddet olayları karşısında mağdur olmayacaktır. Dolayısıyla bunun içerisine ne dahil diye sormayın, her şey dahil. Her gün Çözüm Süreci gibi ağzımızda sakız edecek bir meta yok. Çözüm süreci çok önemlidir. Hükümetimiz, bunun için 2 yıldan bu yana aklıyla mantığıyla bir yol haritası içinde çalışmaktadır ama bu hiçbir zaman Türkiye'de insanımızın sokağa çıkarken korku duyması, endişe duyması için yeterli bir sebep değildir. O iş başka bir iş ama kamu düzeninde insanların mutlu yaşaması ayrı bir iş. Gencecik insanlarımızın şehit edilmesi, insanların sokağa korkuyla çıkması, evlerden atılması, sokaklardan ambulansların ateşe verilmesi, bunların hiçbirisini tartışamayız.

Çözüm Süreci ayrı bir konudur, siyasi bir kondur. Onu mümkün olduğu kadar hükümet, kanunlarla yasal çerçeveye oturtarak götürmeye çalışıyor ama bunun karşılığı olarak bu işlerin yapılmasını hiçbir zaman anlayışla karşılamayız. Tek maddemiz odur. Kamu düzeni teessüs edecek, ondan sonra da çözüm sürecinde adımlar daha süratle atılacaktır. Sayın Başbakanımızın sözlerini ayrıca yorumlamaya gerek yok."

-"Kobani'de yaşanan olaylara kayıtsız kalamayız"

Arınç, Peşmerge güçlerinin Kobani'ye geçiş sürecine ilişkin yeni bir gelişme olup olmadığını ve bu konunun Bakanlar Kurulu'nda gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine de şunları kaydetti: "Tabii Suriye'deki olaylar her zaman gündemimizde, bizi çok yakından ilgilendiriyor ama geçtiğimiz günlerde de ben ve arkadaşlarım bu konuda yapılabilecek olanları söylemişti. Biliyorsunuz ki Kobani'de yaşanan olaylara kayıtsız kalamayız. Şüphesiz IŞİD'in orada yaşayan insanları yurtlarından etmesini, onların canlarına zarar vermesini, mallarına zarar vermesini hiçbir şekilde arzu etmeyiz. Türkiye her mazluma kucak açtığı gibi Kobani'den kaçan, hayat endişesi duyan, can kaygısı taşıyan 200 bin civarındaki insana da kucak açmıştır. Hangi etnisiteden, hangi dini inançtan, hangi mezhepten olduğuna bakmadan, Ezidiler de dahil olmak üzere IŞİD'in zulmüne uğrayan herkese kapılarını açmıştır ve iyi bir ev sahipliği görevi yapmaktadır."

"Silahlı kuvvetlerimizle veya güçlerimizle Kobani'ye girmek ne bizim düşüncemizin içindedir ne de orada yaşayanların talebidir" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun üzerinde çok şey söylenebilir. Oradaki yöneticilerin zaman zaman basın toplantılarında veya açıklamalarında, bizden silahlı asker istemediklerini, sadece silahlı insanların geçişine izin verilmesini istediklerini duyuyoruz. Bu konuda ne yaptıkları çok da düz bir çizgi üzerinde gitmeyen yetkililerin açıklamalarını, bugün bile çelişkili olarak şu saate kadar, PYD'nin başkanından başka türlü, Peşgmerge'nin bakanından başka türlü duyabilirsiniz. Öncelikle çok silahlı güçler, kuvvetler istendiği ifade ediliyordu, sonra 'aman biz bu kadar istemeyiz, gelse gelse 150 kişi gelsin, bize yeter' demeye başlamışlardır. Başka şeyler de olmuştur. ABD'nin attığı silahlar bir şekilde IŞİD'in eline de geçmiştir. Ortalık biraz daha karışmıştır."

Başbakan Yardımcısı Arınç, Kobani'ye müdahale konusunda, Suriye içerisindeki meşru muhalif güçlerin bir çalışma yapabileceğine işaret ederek, şöyle devam etti: "İster Özgür Suriye Ordusu ister Suriye'nin kendi yerli halkından müteşekkil bir muhalif grup, zaten Suriye'nin içerisinde olan bir mesele. Kendiliğinden müdahale edilebilir ama PYD'nin başındakiler buna da mesafeli yaklaşıyorlar veya Kuzey Irak'ta Bölgesel Yönetimin Peşmege güçleri denilen silahlı güçleri, eğer buraya müdahale etmek istiyorlarsa böyle bir davet almışlarsa ve bunun Türkiye üzerinden olması da ancak böyle mümkün olabilecekse o zaman biz elimizdeki hukuki imkanlara bakarız, nitekim baktık da."

-"Peşmerge' güçlerinin sıfatı, hukuki konumu..."

Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ile Türkiye'nin ilişkileri iyi olduğunu, karşılıklı anlayışa dayandığını vurgulayan Arınç, şöyle dedi: "Bu anlayış aynı zamanda terörle mücadelede de ortak bir anlayışı ifade ediyor. Dolayısıyla elindeki silahlı güçlerin Kobani'ye gitmesi gerekiyorsa, öyle bir talep olmuşsa, bu Peşmerge' güçlerinin sıfatı, hukuki konumu nedir? Bunu geçtiğimiz günlerde Irak Anayasası'nın belli bir maddesi, zannediyorum 5. Maddesiydi, bölgelerin askeri güçlerinin, Irak Merkezi Hükümeti'nin de askeri gücü sayılacağı, hatta bunların özlük hakları bakımından Irak Merkezi Hükümeti'nden maaş ve destek aldıkları anayasa emridir. Yani kısaca şöyle söylemeliyim: Peşmerge denilen güçler, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin silahlı güçleridir ama bunlar Merkezi Hükümetin Anayasası'nda aynı zamanda Irak Merkezi Hükümeti'nin de yasal güvenlik güçleri konumundadır. Bizim hem Irak Merkezi Yönetimi ile hem de Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ile ilişkilerimiz bulunduğuna göre ve 2 Ekim'deki Başbakanlığın tezkeresi, Meclisimizde 300 oya yakın oyla kabul edildiğine göre, o zaman 'tezkere bize bu yetkiyi veriyor mu' diye bakacağız."

Söz konusu tezkerenin son bölümünde de yabancı ülkelerin askeri güçlerinin, Hükümet tarafından belirlenecek usul ve esaslarla bir miktar Türkiye'de bulundurulabileceğini kapsadığını anımsatan Arınç, "Meclisin verdiği yetkiyi bu şekilde sınırlı olarak, usul ve esasların Türk hükümeti tarafından belirlenmesi neticesinde kullanılması mümkündür. Dilimizde tüy bitti, böyle bir yetkimiz var, bu yetkiyi kullanabiliriz. Bu yetkinin ne zaman, ne şekilde kullanılacağını size bir senaryo anlatır gibi söyleyemem. Bu mutlaka talep halinde, Türkiye hükümetinin de kabul etmesi halinde uygulanabilecek yöntemdir. Hukuki dayanağı vardır ve Meclis'ten verilen yetki bunu kapsamaktadır diye söyleyebilirim" şeklinde konuştu.

Bülent Arınç, "Hiç kimse 'Çözüm Süreci bitti mi' endişesine kapılmasın. Biz bunun için örgütün verdiği tarihlere çoğu zaman bakmıyoruz. Biz hükümetiz, biz öyle aba altından sopa göstermeyi, tehdit etmeyi pek sevmeyiz. Bu işin biteceği zamanı milletimize söyleriz ve bitiririz" dedi.

Bir gazetecinin, "MİT-İmralı görüşmeleri sekteye uğradı mı" sorusu üzerine Arınç, Çözüm Sürecinin kendileri açısından devam ettiğini, devam etmesi için de azami dikkat gösterdiklerini belirtti.

Arınç, 'Çözüm Süreci devam ediyor' diye de şiddet olaylarına karşı kendilerinden yumuşaklık beklenmemesi gerektiğini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti: "Biz siyasi bir kuruluşuz, biz hükümetiz, devletin organlarını temsil ediyoruz. Her şeyimizi yasalar içinde yapmalıyız, aynı zamanda hukuk devletiyiz. Bir takım siyasiler, İmralı'yla Kandil'le yakın ilişkisi bulunanlar, Türkiye'de yaşanan bu olayları görmezden geliyorlar, milletin acısını duymazdan geliyorlar, hala bir geçmiş olsun, başsağlığı dileklerinde bulunduklarını da duymadık. Aksine hükümeti bir takım tedbirler almakla suçlayabiliyorlar. O insanlar, Türkiye'de bu olaylar yaşanmamış gibi 'Sekreterya kurulacak, içinde ben de olacak, o da olacak, bu da olacak', bir başkası kalkıyor, 'Öcalan başmüzakerecidir' diyor. Bu olayların Türkiye'de, kamu hassasiyetlerinin bu kadar yoğun olduğu bir Türkiye'de, polisimizin, uzman çavuşumuzun, askerimizin kanı hala yerdeyken, 'Çözüm Süreci bahanesiyle bunların hiçbirisini görmeyin, siz bize sekreteryadan bahsetin' derse o adamın yüzüne bile bakmayız. Bu basit bir şey değil, evet Çözüm Süreci ama bunun bir diyeti yok. Çözüm Süreci akılla mantıkla hukukla devam ediyor. 'Kamu düzeninin olmadığı ya da olmayacağı, biz ne yaparsak yapalım siz bizi meşru görün, bizi görmezden gelin, yerde akan kanlara bakmayın, yol kesmelere bakmayın, dinamit çalmaya bakmayın, siz sekreteryayı 5 kişi yerine 6 kişi yapın. Onu da 'başmüzakereci' diye ilan edin.' Böyle bir şey olabilir mi, biz nerenin hükümetiyiz, biz Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetiyiz. Milletin bize vermediği bir yetkiyi veya kanaati nasıl paylaşabiliriz.

Bugüne kadar Çözüm Sürecinden yana olduğumuzu en çok biz konuştuk. Öbürlerinin öyle bir niyeti bile yoktu. Bu kadar olaylar karşısında beklemeyi bile ben zul addederim. Biz, aldığımız kararlar, Meclisimizin bize son verdiği yetkiyle yani terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin sağlanmasıyla ilgili temmuz ayında çıkardığımız kanuna harfiyen uyacağız. Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili usul ve esaslar Resmi Gazete'de yayınlandı. Bu çalışmalar harfiyen yapılacak, bunda hiçbir tereddüt yok. Peki o zaman şunu yapın, bunu yapın. Bunun yapılmasının karşılığının olduğunu herkesin bilmesi lazım. Kim ne adım atacaksa o adımı attıktan sonra bunlar konuşulabilir. Bunların hepsinin gerekli temasları da yapılıyor. Hiç kimse 'Çözüm Süreci bitti mi' endişesine kapılmasın. Biz bunun için örgütün verdiği tarihlere çoğu zaman bakmıyoruz. Biz hükümetiz, biz öyle aba altından sopa göstermeyi, tehdit etmeyi pek sevmeyiz. Bu işin biteceği zamanı milletimize söyleriz ve bitiririz."

-"Çözüm Sürecine biz mecbur ve mahkum değiliz"

Bülent Arınç, Kimse Yok mu Derneği 'ne kayyum atanacağına ve "yargıda bazı değişiklikler öngören yargı paketinin" Köşk'teki hukukçular tarafından hazırlandığına dair iddialar olduğunun belirtilmesi üzerine, bu iddiaların ciddiyeti olmadığını söyledi.

İçişleri Bakanlığında, söz konusu derneğe kayyum atanmasıyla ilgili bir çalışma yapılmadığını ifade eden Arınç, yargıda bazı değişiklikler öngören paketinin de ilgili birimlerin dışındaki başka yerlerde hazırlandığına dair iddiaların da dayanaksız ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Çözüm süreciyle ilgili yol haritası kamuoyuna açıklanacak mı" sorusuna Arınç, "Çözüm Sürecini ağızlarına almamak gibi bir ihtiyatlarının olabileceğini" kaydetti.

"Çözüm Sürecine biz mecbur ve mahkum değiliz" diyen Arınç, şunları kaydetti: "Çözüm Sürecini çok önemli görüyoruz. 30-40 yıldır devam eden terörün sona erdirilmesi, Türkiye'nin hayati meselesidir ama bu sadece bizim için böyle bir şey değil ki. Bu, Türkiye için gerekli olan bir şey. Terörden, şiddetten zarar gören sadece bölge halkımız değil, Türkiye için önemli bir şey. Örgütün bitmesi, bitirilmesi konusunda örgütün liderinin söyledikleri de önemli şeyler. Biz, Türkiye'de hiçbir siyasi partinin cesaret edemediği bir noktada görev aldık, 'bu işi bitirmek istiyoruz' dedik. Bu iş siyasetle bitecek, parlamentoyla bitecek gerektiğinde. Buna ilişkin çalışmalarımızı parlamentonun bilgisi olmadan yapmayacağımızı söyledik ama çözüm sürecini sadece biz istiyormuşuz gibi, buna mecburmuşuz gibi, herkes her söylediğini yapar, her işlediğiyle Türkiye'ye zarar verirse hayır bu böyle değil, bu böyle değil. Eğer çözüm süreci başarısızlığa uğrarsa bunun altında herkes kalır. Adadaki şahıstan başlayınız, siyaset uzantılarına kadar, terörle doğrudan veya dolaylı ilişkisi olan herkesle beraber halkımız da bundan zarar görür. O yüzden çok ince götürmeye çalışıyoruz, çok nezaketli, hassas davranmaya çalışıyoruz.

Bazı olaylar karşısında duygusal tepkiyi hemen vermiyoruz. Bizim gösterdiğimiz ihtimam kadar, 'ben de bu işin içinde söz sahibiyim' diyenlerin de vicdanlı olması lazım, ahlaklı olması lazım, doğru konuşması lazım, ülkenin bütünlüğüne bizden daha çok onların dikkat etmesi lazım. Onlar her önüne geleni söyleyecek, her eline geçeni yapacak, biz de 'Çözüm Süreci devam edecek' diyeceğiz. Bu komediye dönüşür. Öyle bir şey düşünmüyoruz. Çözüm Sürecinde ısrarla ve sabırla hareket etmeye devam edeceğiz. Bitiren taraf biz olmayacağız, onu söyleyebiliriz ama her elini kaldıran Çözüm Süreci ne olacak derse kusura bakmayın bunu konuşacak zamanımız yok. Herkes alacağı dersi almıştır. Yol haritasıydı, çözümdü, plandı, takvimlemeydi, bunları, bu Çözüm Süreci içinde etkili olan unsurlarla götürmeye devam edeceğiz. Şimdi siz bir 'yol haritası' dediniz adına, bunu kamuoyuna açıkladık ama burada istenilen adımlar atılmadı, ne olacak? O zaman biz diyoruz ki: Şu konuda adımlar atılmadı, bak o şöyle olacak. Onu takip ediyoruz, o oluyor. Oluyorsa mesele yok, bir adım daha ileri gidiyoruz. Olmuyorsa 'bak şöyle olması lazım' diyoruz. Kamuoyunu bunlarla işgal etmenin gereği yok ki. Bunu, biz bu işi çok iyi bildiğine inandığımız, bir taraftan İmralı irtibatı MİT tarafından sağlanıyor, geriye kalan da yasa çerçevesinde MİT'in kendi kanununda da son çıkardığımız kanunda da buna izin ve yetki veren maddeler var, onlarla götürüyoruz. Her gün kamuoyuna saat başına bu bilgileri verecek noktada değiliz. Kamuoyu da bizden bunu beklemiyor doğrusu. Bir takım örgütle bağlantılı gazete, radyo ve televizyonların her gün bu konuyu istismar etmek için söylediklerini hükümetimize kimse soru olarak sormasın. Biz işi biliyoruz, götürmeye gayret ediyoruz, kararlılığımız var, bu kararlığı başkalarının da paylaşmasını istemek bizim hakkımız olsun."

-"Türkiye macera heveslisi değildir"

Bülent Arınç, "IŞİD'le mücadele kapsamında eğit-donat konusunda bir mutabakata varılmıştı ve ABD'li heyetle görüşmeler yapılmıştı. Detaylar konusunda bir bilgi var mı, son durum nedir bu konuda? Kaç kişi eğitilecek, nerede eğitilecek" sorusuna karşılık ise konuda kapsamlı görüşmelerin devam ettiğini bildirdi.

Türkiye'nin başka bir ülke gibi kendiliğinden her şeyini feda ederek, bu işin içine giremeyeceğini vurgulayan Arınç, Türkiye'nin ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapacaklarına dikkati çekti. Arınç, "bu çıkarlar ile koalisyonun çıkarları ne kadar örtüşebilirse Türkiye'nin orasında yer alabileceğine" işaret etti.

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Hadi bakalım aslansınız, kaplansınız, yürüyün', hayır böyle bir şeyin içinde değiliz. Kobani konusunda da akılla, vicdanla hareket ediyoruz. Türkiye'nin görüşmeleri devam ediyor. Bunların bir kısmı ABD'de yapıldı. Genelkurmay Hareket Dairesi Başkanımız katıldı. Bir kısmının görüşmeleri geçen gelen heyetlerle de Türkiye'de yapıldı. Türkiye'nin talepleri, istekleri var. Bunlar karşılanırsa düşünürüz, karşılanmazsa başka kapılar, söyleyeceğimiz budur. Türkiye macera heveslisi değildir, güçlü bir devletiz, güçlü bir ordumuz var ama biz her zaman Türkiye'nin çıkarlarını ön planda tutan bir hükümeti temsil ediyoruz" diye konuştu.