24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Başbakan Meclis'te konuştu

Başbakan Erdoğan 2014 yılı Bütçe Görüşmeleri üzerine Meclis'te konuşma yaptı...

10 Aralık 2013 Salı 07:00 - Güncelleme:
Başbakan Meclis'te konuştu
Bütçe görüşmeleri kapsamında TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Erdoğan'ın sözü muhalefet vekilleri tarafından sık sık kesildi.

Seslerini yükselterek Başbakan'ın konuşmasını sabote etmeye çalışan vekillere Meclis Başkanı sürekli olarak müdahale etmek zorunda kaldı.

Başbakan'ın konuşmasından satırbaşları:

- Siyaset için milletin desteği yeterlidir. Siyasetin başka hiçbir desteğe ihtiyacı yoktur. Her kesim bunu anlamalı.

- Geldiğimiz noktada Türkiye'nin birlik ve beraberliğinden taviz vermeden yola devam ettik.

- Terörün yeniden canlanması için ciddi gayretlerin olduğunu görüyoruz.

- Terör 30 yıldır her seçim öncesi seçimleri etkilemek için ihale almıştır.

- Son günlerde sahnelenmek istenen tahrikler barışa ve seçim sürecine yöneliktir.

- Bir yıldır anne-babalar oğullarının şehadet haberini almadılar.

- Bu bahar havasını kırmaya çalışanlar tarih önünde hesap veremezler.

- Yeter ki Türkiye kazansın, biz kaybetmeye razıyız.

- Biz tek bir ırka hizmet etmiyoruz. Türkiye'de kim varsa hepsine hizmet ediyoruz.

- Eski Türkiye yasakların olduğu, yolsuzluğun olduğu bir Türkiye'ydi.

- Tek devlet Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bunun dışında da başka bir şey tanımıyoruz.

- Geride bıraktığımız 11 yıl sadece bir başlangıçtır.

- Dün atamadığnız manşetleri bugün istediğiniz gibi atıyor, dün yazamadıklarınızı bugün istediğiniz gibi yazabiliyorsunuz.

- Ahde vefasızlık yapanlar açık şekilde nankörlük içindedirler.

- Söylediklerine inanan varsa buyursun bunu sandıkta teyit etsin.

- 1999'da başörtülü olduğu için bir hanım milletvekili bu salonda lince uğradı.

- Türkiye normalleşiyor, adalet güç kazanıyor.

- Türkiye'yi yasaklardan kurtardık, bugünlere taşıdık. Korkmadan geleceğe yürüyeceğiz.

- Türkiye kendi öz vatandaşından, özgürlüklerden korkacak küçük bir devlet değildir.

- 11 yıl boyunca Türkiye'nin dış ticaret hacmi 4.5 kat arttı.

- Kasım ayında tarihimizin en yüksek ihracatına ulaştık.

- Türkiye'nin yurtdışı yardımları 2.5 milyar doları aştı.

- Türkiye OECD ülkeleri arasında ihracatını en çok artıran ülke oldu.

- Artık kendisini içe kapatan yapay sorunlarla enerjisini harcayan bir ülke büyüme sağlayamaz.

- Suriye ve Filistin konusunda haklıyı savunduk.

- Dış politikaya nefret duygusu değil, stratejik akıl hakim oldu.

- Göreve geldiğimizde IMF'ye olan borç 23.5 milyardı. Şimdi biz IMF'ye 5 milyar dolar borç veriyoruz.

- Türkiye'nin borç konusu malesef yıllardır istismar ediliyor. 2002'de 100 liranın 74 lirası borca gidiyordu. Şimdi bu oran 36 lira.

- Borç oranlarımız tarihin en düşük seviyelerini gördü. Gezi olayları sırasında malesef yine arttı.

- Siz kamu işletmelerini zarar ettirerek halkın cebinden alıyordunuz.

- Sadece faizin düşürülmesinden elde edilen kazanç 642 milyar dolardır.

- Göreve geldiğimizde kamu bankalarının içlerini boşaltılmış olarak bulduk.

- Millete harcanması gereken sosyal fonlar bütçenin kapatılmasında kullanılıyordu.

- Şubat ayında 10 bin öğretmen alacağız. Temmuz'da da 40 bin öğretmen ataması yapacağız.

- Avrupa'nın en büyük medikal kurtarma ekibini kurduk. Aile hekimi sayımız 21 bini geçti.

ERDOĞAN'IN KONUŞMASININ TAMAMI

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer bir siyasi parti, şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa, oradan medet umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor, hakaret ediyorsa, o siyasi parti, Meclis'in, milli iradenin, siyasetin saygınlığını önemsemiyor demektir" dedi.

Erdoğan, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın, TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmelerinde Hükümet adına eleştirilere yanıt verdi.

Başbakan Erdoğan, Genel Kurul'daki bütçe müzakerelerinin, her boyutuyla yapıcı olmasını, karşılıklı saygı, hoşgörü ve nezaket çerçevesinde ilerlemesini temenni etti.

Bugün açıklanan 2013 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının da ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte, beklenilen üstünde yüzde 4,4 oranında büyüdüğüne işaret etti. İlk üç çeyrek büyüme ortalamasının yüzde 4 olduğunu anımsatan Erdoğan, "Geriye dönük dört çeyreğe bakıldığında Türkiye'nin milli geliri de 822 milyar dolara ulaştı. Dünyada durgunluk devam ederken, büyüme oranları son derece düşük seyrederken, Türkiye ekonomisinin bu kadar yüksek büyüme performansı göstermesi, hiç kuşkusuz milletimiz adına son derece sevindirici bir gelişme. Bu güzel neticenin elde edilmesine emeği olan herkesi, işçi, memur, çiftçi, tüccar, sanayici, ihracatçı her bir vatandaşımızı tebrik ediyor, teşekkür ediyorum" diye konuştu.

AK Parti Hükümetleri olarak bugüne kadar 11 bütçe hazırladıklarını ve başarıyla uyguladıklarını ifade eden Erdoğan, tek parti dönemlerinin ardından, demokrasi tarihinde ilk kez bir siyasi parti, AK Parti'nin, kesintisiz olarak 11 yıl hükümet görevini üstlendiğini, art arda 12 bütçe hazırladığını anlattı. Erdoğan, millet tarafından böyle rekor bir süre hizmet etme görevinin AK Parti hükümetlerine verilmesinin, büyük bir onur ve bahtiyarlık olduğunu dile getirdi. Erdoğan, ancak bunun çok büyük bir sorumluluk anlamına geldiğini de bildiklerini, 11 yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduklarını belirtti.

-"Türkiye, sağlam zemine sahip olduğu sürece"

Erdoğan, milletin güvenini, teveccühünü boşa çıkarmadıklarını vurgulayarak, 11 yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2 mahalli seçim ve 2 halkoylaması yapıldığını anımsattı. Erdoğan, bu 7 seçimde de milletin huzuruna çıktıklarını, hesabını verdiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Allah'a hamdolsun milletimizden her seferinde tam not aldık. Türkiye, çok uzun bir aranın ardından, AK Parti hükümetleriyle istikrar ve güven ortamına kavuştu. 11 yıl boyunca, tesis edilen bu istikrar ve güven ortamını muhafaza ederken, bu fırsatı azami derecede değerlendirmenin, Türkiye'yi tarihi başarılarla buluşturmanın mücadelesi içinde olduk. Türkiye, 11 yıllık AK Parti Hükümetleri döneminde, sadece 2002 yılına göre değil, sadece 2001 ekonomik krizine göre değil, önceki tüm hükümetlere nazaran çok başarılı bir performans sergilemiş, yapılanlara kat kat fazlasını eklemiş, Türkiye'yi ilklerle, rekorlarla tanıştırmıştır.

Geride bıraktığımız 11 yılın, hem bize, yani Türkiye'ye, hem dünyaya verdiği çok anlamlı, çok değerli bir mesaj var. Zemin sağlamsa, huzur varsa, istikrar varsa, güven ve güvenlik varsa, o zemin üzerinde, ekonominin de istikrarla büyüdüğünü, refahın arttığını millet olarak hep birlikte müşahede ve tecrübe ettik. Aslında biz, bunu, geçmişte 2 kez daha yaşadık. Merhum Menderes'in Başbakanlığı döneminde, 10 yıllık güven ve istikrar zemininde, Türkiye ekonomisi de istikrarla büyümüş, refah artmış, ülke güç kazanmıştı. Ardından, 1983 -1989 arasında, merhum Özal döneminde, sağlanan güven ve istikrar zemininde yine Türkiye büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Tek parti dönemlerinde, koalisyon dönemlerinde, darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık dönemlerinde, Türkiye ekonomisi kan kaybetmiş, güç kaybetmiş, Türkiye çok ağır bedeller ödemişti. Geçmişte yaşanan, bugün de AK Parti hükümetleri döneminde 11 yıldır süren tecrübe gösteriyor ki Türkiye, sağlam bir zemine sahip olduğu müddetçe, büyümeye, kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir. Demokrasi kurallarıyla işledikçe, milli irade tüm süreçlere egemen oldukça, Türkiye önüne koyduğu her hedefe kolaylıkla ulaşacak, hedeflerini aşacak ve aynı şekilde büyümeyi sürdürecektir."

-"Çoğunluk da azınlık da milli iradenin eseri"

Başbakan Erdoğan, bu salon içinde, her birinin, milleti, milli iradeyi temsil etmek amacıyla bulunduklarını kaydetti. Erdoğan, buradaki varlık nedenlerinin, milli iradenin tecellisi olduğunu dile getirerek, bu salon içinde, çoğunluğun da azınlığın da milli iradenin eseri olduğunu söyledi. Erdoğan, iktidar partisine mensup milletvekillerinin de muhalefet milletvekillerinin de milli iradenin gereği olarak burada olduğunu kaydetti.

"Milli iradeyi korumak ve güçlendirmek, altını çizerek ifade ediyorum, sadece iktidar partisi vekillerinin değil, bu salondaki her vekilin birinci vazifesidir" diyen Erdoğan,Türkiye'nin her meselesinin müzakere edilmesi, istişare edilmesi, çözülmesi gereken zeminin burası olduğunu vurguladı.

-"Bu millete istikamet veremez"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin her sorununda hem muhatap hem de çözüm aracının, bu salondaki milletvekilleri ve onların arasından oluşan Hükümet olduğuna işaret etti. Erdoğan, "Bu salonun dışında, bu salondaki vekillerin dışında hiç kimse, hiçbir kurum, Allah'tan başka hiçbir güç, bu ülkeye ve bu millete istikamet veremez. Hiçbir vekil, hiçbir siyasi parti, milli iradeyi hedef alan; milli iradeyi, Meclis iradesini zayıflatmaya çalışan saldırılar karşısında kayıtsız kalamaz" dedi. Erdoğan, geçmişte, bu salonun içinde kimi vekiller, kimi siyasi partiler, milli iradeye ve Meclis'e yönelik saldırılara karşı dik durmadığını, hatta zemin hazırladığını, bu saldırıları alkışladığını, onayladığını söyledi. Erdoğan, milli irade ve Meclis iradesini yok sayan bir milletvekili ya da siyasi partinin, en başta kendisini inkar etmiş anlamına geldiğini belirtti.

-"Tehdit sadece silahlı güçlerden gelmez"

Milli iradeye yönelik tehdidin, sadece düşmanlardan, silahlı güçlerden gelmeyeceğine işaret eden Erdoğan, terörün, şiddet içeren eylemlerin milli iradeye yönelik tehdit olduğunu vurguladı. Erdoğan, şöyle devam etti: "Sermaye, eğer kendisini Meclis iradesinin üzerinde vehmediyorsa, bu da milli iradeye tehdittir. Medya, kendisini Meclis iradesinin üzerinde görüyorsa, bu da milli iradeye tehdittir. Birtakım çeteler, birtakım karanlık örgütler, mafya yapılanmaları, milli iradeye doğrudan doğruya tehdittir. İşte bütün bu tehditlere karşı durması gereken, sadece iktidar partisinin vekilleri değil, tüm vekiller, tüm siyasi partilerdir. Millet iradesine, milletin tercihlerine yönelik her saldırı, sadece iktidar partisini değil, Meclis'in tamamını hedef alır.

Eğer bir siyasi parti, teröre karşı net tavır sergilemiyor, terörle arasına mesafe koymuyor, terörü açık şekilde kınayamıyorsa, milli iradeyi, siyaseti, en önemlisi kendisini inkar ediyor demektir. Eğer bir siyasi parti, şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa, oradan medet umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor, hakaret ediyorsa, o siyasi parti, Meclis'in, milli iradenin, siyasetin saygınlığını önemsemiyor demektir. Eğer kimi sermaye çevreleri, kimi medya kuruluşları, çirkin ittifaklar eşliğinde, Meclis'i ve milli iradeyi hedef alıyor, muhalefet ve iktidar bu saldırılara karşı ortak tepki koymuyorsa, milli irade yara alıyor demektir. Vekillerin ve siyasi partilerin güçlerini aldıkları yer, sadece ve sadece millettir. Vekillerin ve siyasi partilerin, hesap verecekleri yegane makam, milletin kendisidir. Milletten değil de terörden, şiddet içeren sokak eylemlerinden, sermaye ve medyadan güç devşirmeye çalışanlar, meşruiyetlerini kaybeder, millet ve tarih nezdinde mahcubiyet yaşarlar. Yakın tarihimiz bunun çok sayıda örneğine şahitlik etti."

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son günlerde sahnelenmek istenen tahriklerin, doğrudan doğruya milli iradeye, huzura, barışa, en önemlisi de seçim sürecini etkilemeye yönelik olduğunu belirterek, "TBMM ve millet, bu saldırılar karşısında tek yürek olduğu takdirde, bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır" dedi.

Erdoğan, 2014 yılı bütçe tasarısı üzerinde yaptığı konuşmada, sandığın, hiçbir hatayı hesapsız bırakmadığını ifade etti.

Sivil toplum, medya, sokağın sesinin demokrasilerdeki önemine işaret eden Erdoğan, ancak eline silah alan, ya da elindeki gücü silah gibi kullananların, demokrasiye yarar sağlamayacağını, zarar vereceğini söyledi. Erdoğan, "Madem ki bu ülke, 23 Nisan 1920'de, milli iradenin hakimiyeti üzerine bina edilmiştir; öyleyse milli iradenin dışında, fani hiçbir güç tanınamaz" dedi.

Erdoğan, Hükümet olarak 11 yıl boyunca, milli iradenin tam anlamıyla oluşması, güç kazanması, bütün süreçlere hakim olması için çok samimi bir mücadele verdiklerini dile getirdi.

Her meselede hakemin ve yegane karar vericinin millet olduğunu ifade eden Erdoğan, millete inandıklarını, güvendiklerini; milletin her meselede en iyi kararı vereceğine itimat ettiklerini; her zaman milletle hareket ettiklerini anlattı.

Başbakan Erdoğan, "Türkiye, tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, askeri ve sivil tüm mercilerin üzerinde olan TBMM'nin iradesiyle yoluna devam edecektir. Demokrasimiz ancak bu şekilde ileri standartlara ulaşabilir. Ekonomi, ancak bu şekilde büyüyebilir. Türkiye'de sosyal barış, huzur, kardeşlik ancak bu şekilde tesis edilebilir. Siyaset için milletin desteği yeterlidir; siyasetin başka hiçbir desteğe ihtiyacı olamaz. Meclis içinde de dışında da artık herkes, her kesim bunu anlamalı ve kabullenmelidir. Türkiye'ye terör, şiddet eylemleri, sermaye, medya, çeteler değil, yalnızca millet istikamet çizer" diye konuştu.

-"Muhalefetin ellerini ovuşturduğu görülmüştür"

Terörün, yaklaşık 30 yıldır Türkiye'de siyasete nasıl etki etmeye çalıştığını herkesin gördüğünü, yaşadıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şunu kabul etmeliyiz ki terörün siyaset üzerindeki etkisi, sadece terörden değil, bundan yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de kaynaklanmıştır. Siyaset kurumu, kimi zaman terörün siyaseti belirleme etkisine göz yummuş ve Türkiye bunun ağır bedellerini ödemiştir. Terörün gölgesinde siyaset yapmak, terör saldırılarını hükümetler aleyhine kullanmak, şehit cenazelerini istismar etmek, zaman zaman terörü siyaset üzerinde güçlü bir etki haline getirmiştir. Terör saldırıları karşısında hükümetler zora düştüğünde, bu ülkede muhalefetin ellerini ovuşturduğu görülmüştür. Öte yandan, meselenin çözümü için, 30 yıl boyunca ortak bir irade oluşturulmamıştır. Geçmişte hükümetler, terör karşısında risk almaktan kaçınır hale gelmiş, cesaretle meselenin üzerine gidememiştir. Biz, 11 yıl boyunca, bu riskten hiçbir zaman kaçınmadık. Milli irade üzerinde, ekonomi üzerinde, demokrasi, sosyal barış ve kardeşlik üzerinde bir tehdit teşkil eden terör karşısında, cesur ve kararlı bir duruş sergiledik. Meseleyi sadece güvenlik boyutuyla değil, ekonomik, sosyal, diplomatik boyutuyla ele aldık."

-"Terör, seçimleri etkilemek üzere ihale almıştır"

Başbakan Erdoğan, gelinen noktada, Türkiye'nin, birliğinden ve kardeşliğinden hiçbir taviz vermeden, terörsüz bir ortam inşa etmeyi başardığını bildirdirdi. Bunun, belli çevrelerde çok ciddi rahatsızlık oluşturduğunu gördüklerini vurgulayan Erdoğan, "Terörün yeniden canlanması ve can alması için çok ciddi gayretlerin olduğunu görüyoruz. 1 yıldır devam eden huzur sürecini sabote etmek için, özellikle bugünlerde tahriklerin devreye sokulduğunu çok iyi görüyor ve biliyoruz" diye konuştu.

Terörün, 30 yıldır, hemen her seçim öncesinde, seçimleri etkilemek üzere ihale aldığını dile getiren Erdoğan, 30 Mart seçimleri öncesinde, terörü canlandırmak için ortaya konulan tahriklerin de böyle bir gayeye matuf olduğunu çok iyi anladıklarını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:

"Buradan, TBMM'ye ve aziz milletimize açık açık ilan ediyorum: Son günlerde sahnelenmek istenen tahrikler, doğrudan doğruya milli iradeye yöneliktir, huzura yöneliktir, barışa yöneliktir; en önemlisi de seçim sürecini etkilemeye yöneliktir. TBMM ve millet, bu saldırılar karşısında tek yürek olduğu takdirde, bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır. Aziz milletimizi, sağduyulu olmaya, dikkatli olmaya davet ediyorum. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın, 1 yıldır devam eden huzur iklimini sabote etmeye yönelik bu kışkırtmalara karşı uyanık olmalarını rica ediyorum.

Bakınız şu son 1 yıl içinde, Türkiye genelinde olduğu gibi, Doğu ve Güneydoğu illerimizde de çok farklı bir atmosfer oluştu. Bölgede ticaret, turizm canlandı, yatırımlar hız kazandı. İnsanlar köylerine dönmeye, mezralarına çıkmaya, yıllardır gidemedikleri dağlara, yaylalara gitmeye başladı. Askerimiz, polisimiz, düğünlerde vatandaşın sevincine, cenazelerde acısına eşlik etmeye başladı. Bölgeye yatırımcılar gelmeye, bölgeye Türkiye'nin her tarafından turistler, ziyaretçiler gelmeye, bölgeyle tanışmaya kucaklaşmaya başladı. Bütün bunların ötesinde, 1 yıldır anneler, babalar, oğullarının şehadet haberini, ölüm haberini almadı. Vatanından ayrı kalan, önce devlet, ardından terör korkusuyla vatan hasretiyle yanıp tutuşan sanatçılar, ağlama diyerek insanların umutlanmasına vesile oldu. Bu umudu kırmaya, bu heyecanı köreltmeye, kara-kışa rağmen bölgede ve Türkiye'de yaşanan bahar havasını tehdit etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bahar havasına kastedenler, tarih önünde hesap veremezler. Bu bahar havasının tehdit edilmesi karşısında susanlar, ellerini ovuşturanlar, sevinenler, tarih ve millet karşısında hesap veremezler. Bugün, Hükümet, iktidar partisi kaybetsin diyerek, terörün yeniden can almasına göz yumanlar, sessiz kalanlar, vicdanlarıyla yüzleşemez, aynada yüzlerine bakamazlar. Burada açık açık bir kez daha söylüyorum: Yeter ki bir damla kan akmasın, yeter ki annelerin bir damla gözyaşı toprağa düşmesin, yeter ki millet kazansın, Türkiye kazansın; biz kaybetmeye razıyız. "

-"Taviz vermeyeceğiz"

Erdoğan, milletin, kendilerinden bu meseleyi çözmelerini istediğini vurgulayarak, hiçbir taviz vermeyeceklerini, milletin başını öne eğdirecek hiçbir adım atmayacaklarını söyledi. Erdoğan, anayasaya uygun hareket edeceğine dair yemin edip, sonra "Bu anayasayı tanımıyoruz" demenin, anlaşılır yanı bulunmadığını belirtti. Erdoğan, şehitlerin ruhlarını incitecek hiçbir girişimin içinde olmayacaklarını dile getirdi.

Afyonkarahisar'dan 2001'de yola çıktıklarında dört kırmızı çizgilerini açıkladıklarını anımsatan Erdoğan, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" dediklerini kaydetti.

Erdoğan, millet anlayışlarının, Türkiye'deki tüm etnik unsurları kapsadığını, hepsini kucakladıklarını vurguladı. Erdoğan, millet tanımının da bu olduğunu dile getirdi.

"Tek bayrak" dediklerine işaret eden Erdoğan, "Bayrağımızın rengi, kıskananlar varsa öğrensin şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız, şehidimizin sembolüdür" dedi.

Muhalefet milletvekillerinin, "Ne bayrağı" diye laf atmasına Erdoğan, "Öğrenmiyorsan bil, Türk bayrağı tabii ne bayrağı olacak" karşılığını verdi.

Erdoğan, tek bir ırka hizmet etmediklerini, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Roman, Pomak, Abhazasıyla, Türkiye'de insan olarak kim varsa, hepsine hizmet etiklerini anlattı. Erdoğan, "Bizim aşkımız bu. Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. 780 bin kilometrekarenin tamamı, bizim vatan toprağımızdır. Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu anlayışla çalışıyoruz. Dördüncüsü de tek devlet. Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bunun dışında başka bir şey tanımıyoruz" diye konuştu.

"Türk Bayrağı, Türk Kızılayı bayrağı, TİKA amblemi, THY, TRT, Anadolu Ajansı logosu, artık mazlum ve mağdur halklar nezdinde sıcak, şefkatli, dostça, kardeşçe bir anlam taşıyor" - "Bugün bizi özgürce eleştirebilenler, daha birkaç yıl öncesine kadar, belli kurumlara, belli çevrelere tek bir söz söyleyemiyordu. Bu nasıl bir baskıcı ortam ki dün yazamadıklarınızı bugün dilediğiniz gibi yazıyor, dün atamadığınız manşetleri bugün istediğiniz gibi atıyor, şimdiye kadar söyleyemediklerinizi bugün rahatça ifade edebiliyorsunuz?" - "1999 yılında bir kadın milletvekili, başörtülü olduğu için işte bu salonda lince uğradı. 14 yıl sonra bugün, kızlarımız üniversitelerde başörtüleriyle okuyabiliyor, artık kadınlar kamuda başörtüleriyle çalışabiliyor, kadın milletvekilleri bu salon içinde özgürce başlarını örtebiliyor"

Başbakan Erdoğan, "Türk Bayrağı, Türk Kızılayı bayrağı, TİKA amblemi, THY, TRT, Anadolu Ajansı logosu, artık mazlum ve mağdur halklar nezdinde sıcak, şefkatli, dostça, kardeşçe bir anlam taşıyor" dedi.

Eski Türkiye'nin; milletin sesine, feryadına, çığlığına kulak tıkayan bir Türkiye olduğunu; umutlarını yitirmiş, özgüvenini kaybetmiş, gözlerinin adeta feri sönmüş bir Türkiye olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti: "En önemlisi de eski Türkiye, kuruluştaki ruhtan, felsefeden, inançtan, o heyecan ve birliktelikten hızla uzaklaşan bir Türkiye'ydi. Bu topraklar üzerinde, dedelerimiz de babalarımız da bizler de gerçekten büyük acılar yaşadık, büyük hüzünlere şahitlik ettik. Ne bu güzel ülke, ne de bu aziz millet, yaşananları hiç hak etmedi. Ölümler, gözyaşları, korkular, diz boyu yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk hiç de hak ettiğimiz, hiç de layık olduğumuz bir hayat tarzı değildi. Yine de milletçe hayata tutunduk. Dün karanlık olsa da yarının aydınlık olacağına milletçe yürekten inandık. Şu son 11 yıl, ülkemizin tarihinde ve talihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. İnanıyorum ki millet, on yıllar, yüzyıllar boyunca, bu 11 yılı hiç unutmayacaktır. Şu geriye bıraktığımız 11 yıl aslında sadece bir başlangıçtı."

Başbakan Erdoğan, muhalefetin laf atması üzerine, "3.5 yılda iktidarda kalıp, 5 yılı tamamlayamayan, ondan sonra kaçıp giden iktidar olarak ne söylüyorsunuz? Milletin verdiği yetki 4 yıl, tamamlayamıyorsunuz, 3.5 yılda bırakıp gidiyorsunuz" dedi.

-"Keşke siz de konuşsaydınız"

11 yıl arka arkaya milletin görevlendirdiği bir iktidar olduğunu belirten Erdoğan, konuşma yapmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi kastederek, "Şu anda Meclis'te konuşuyoruz, bizler konuştuk, keşke siz de konuşsaydınız. Arkadaşlarım konuştu, şimdi de ben konuşuyorum. Dinlemek bu Parlamento'nun çatısı altına yakışır, dinletmek de yakışır, lütfen bunu dinleyelim" diye seslendi.

Başbakan Erdoğan, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümünün kutlanacağı 2023 yılının, hiç kuşkusuz bugünden farklı olacağını belirterek, "Özüyle, ruhuyla buluşmuş, kökleriyle barışmış, kardeşlik ve dayanışma içindeki Yeni Türkiye, 21. yüzyılı inşa etmeye devam edecek, 21. yüzyılı bir Türkiye yüzyılı yapacaktır" dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Türkiye, 11 yılda, demokratikleşme konusunda çok ama çok önemli mesafe kaydetti. Bugün 18-22 yaşlarındaki gençlerin, Türkiye'nin 11 yıl öncesi ve bugünü arasında kıyas yapmakta zorlanacaklarını biliyoruz. Onlar, 11 yıl önce çocuktular ve Türkiye'nin nereden nereye geldiğini çok iyi değerlendirmeyebilirler. Ancak, gençlerimiz bir yana, belli bir yaşın üstündeki pek çok kişinin de eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında kıyas yapmakta zorlandıklarını, açıkçası eski Türkiye'yi çok çabuk unuttuklarını görüyoruz. Bugünden geçmişe bakarken, hadiseleri vicdan terazisinde tartmayanlar, hakkaniyeti unutanlar, ahde vefasızlık yapanlar, hiç kuşkusuz nisyan içinde değiller, fakat açık şekilde nankörlük içindedirler.

Hiç kuşkusuz ideal noktada değiliz ama dünle kıyaslanmayacak bir konumdayız. Bugün bizi özgürce eleştirebilenler, daha birkaç yıl öncesine kadar, belli kurumlara, belli çevrelere tek bir söz söyleyemiyordu. Bu nasıl bir baskıcı ortam ki dün yazamadıklarınızı bugün dilediğiniz gibi yazıyor, dün atamadığınız manşetleri bugün istediğiniz gibi atıyor, şimdiye kadar söyleyemediklerinizi bugün rahatça ifade edebiliyorsunuz? Polisimize taş atacak kadar, hakaret edecek kadar özgürlük taşkınlığı yaşayanların, özgürlük yok söylemleri samimiyetsizlikten başka bir şey değildir. Şurada, 3,5 ay sonra, milletimiz sandığa gidecek, hür iradesiyle oy kullanacak. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı için, 2015 yılında milletvekili seçimi için sandık, bir kez daha merak etmeyin önümüze gelecek. Söylediklerine inanan varsa, buyursun bunu sandıkta teyit etsin. Hiç telaşa gerek yok, bağırıp çağırmaya gerek yok."

-"Bu salonda lince uğradı"

"Size burada bir örnek vereceğim" diyen Erdoğan, 11 yıl önce bir kadının, bırakın kamuda başörtüsüyle çalışması, okumasının bile imkan, ihtimal dışı olduğunu, bu ülkenin şehit annelerinin başörtüleriyle ordu evlerine giremediği günlere şahitlik ettiğinin altını çizdi.

Erdoğan, "1999 yılında bir kadın milletvekili, başörtülü olduğu için işte bu salonda lince uğradı. 14 yıl sonra bugün, kızlarımız üniversitelerde başörtüleriyle okuyabiliyor, artık kadınlar kamuda başörtüleriyle çalışabiliyor, kadın milletvekilleri bu salon içinde özgürce başlarını örtebiliyor. Allah'a hamdolsun Türkiye normalleşiyor, adalet güç kazanıyor. 14 yıl önce, bu salondaki ve bu salonun dışındaki linç girişimleri karşısında dik duramayanların, bugün, tesis ettiğimiz özgürlük ikliminde, geçmişi hoyratça eleştirmelerini de milletimin vicdanına ve takdirine havale ediyorum" diye konuştu.

Demokrasiden ve özgürlüklerden korkmadıkları için, Türkiye'yi yasaklarından, zincirlerinden, prangalarından kurtardıklarını ve bugünlere taşıdıklarını kaydeden Erdoğan, "Korkmadan, çekinmeden geleceğe yürümeye devam edeceğiz" dedi.

-"Her reform Türkiye'yi büyütecek"

Erdoğan, Türkiye büyük bir devlet olduğuna da dikkati çekerek, "Milletiyle, tarihiyle ve ecdadıyla çok büyük bir devlettir. Türkiye, özgürlüklerden korkacak kadar küçük bir devlet değildir. Türkiye; başörtüsünden, inançlardan, dillerden, türkülerden, şarkılardan, kelime ve kavramlardan korkacak kadar küçük bir ülke değildir. Türkiye, kendi öz vatandaşından korkacak, onu kendisine tehdit olarak görecek kadar küçük bir devlet hiç değildir. Türkiye 11 yılda demokrasi ve özgürlükle büyüdü, bundan sonra da öyle büyümeye devam edecek. Her reform, Türkiye'yi daha da büyütecek. Her reform, Türkiye'nin gücüne güç, itibarına itibar katacaktır" ifadelerini kullandı.

-Ekonomideki gelişmeler

Başbakan Erdoğan, 11 yıllık süreçte, Türkiye'nin dış ticaret hacminin 4,5 kat artış kaydettiğini söyledi. Erdoğan, "Biz hangi rakamdan devraldık Türkiye'yi... 230 milyar dolardan devraldık Türkiye'yi. 2012 yılındaki rakam 782 milyar dolara ulaştı" sözlerine muhalefet milletvekilleri "Borç mu bu?" diye laf attı. Erdoğan, bunun üzerine "Milli geliri konuşuyorum, borcu konuşmuyorum, borca da geleceğim" dedi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "2002 yılında 87 milyar dolar olan dış ticaretimiz, 2012 sonunda 389 milyar dolara ulaştı. İhracatımız 36 milyar dolardan 152.5 milyar dolara ulaştı. Kasım ayında, aylık bazda tarihimizin en yüksek ihracat rakamına ulaştık. Dünyadaki, özellikle Avrupa'daki daralmaya rağmen, Türkiye'nin ihracatçıları farklı pazarlara yönelmek suretiyle Türkiye'nin ihracat rekorlarını muhafaza etmeye, rekorları tazelemeye devam ettiler. Bizim ithalatımızın en ağırlıklı kısmı, petroldür, doğalgazdır. Eğer onlar gelmezse sonra donarsınız. Donmanızı istemiyoruz, onun için devam edeceğiz.

Türkiye'nin müteahhitlik firmaları, 1972-2003 arasında 30 yılda 44 milyar dolar tutarında proje üstlenmişlerdi. Bizim dönemimizde, 2003 yılından bu güne kadar üstlenilen proje miktarı ise 220 milyar dolar oldu. Sadece 2012 yılında, yani 1 yıl içinde üstlenilen miktar 27 milyar dolar. 30 yılda elde edilen miktarı biz 13-14 ayda elde ediyoruz. 2002 yılına kadar Türkiye toplam 15 milyar dolar uluslararası yatırım çekebilmişken; 11 yıl içinde yaklaşık 150 milyar dolar uluslararası yatırım çekti ve uluslararası sermayeli firma sayımız 35 bini aştı."

-AA, TİKA ve Kızılay'a övgü

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin temsilciliklerinin sayısının 219'a yükseldiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'nin yurtdışı insani ve kalkınma yardımlarının 2.5 milyar doları aştı. Göreve geldiğimizde 45 milyon dolardı, şu anda bizim dünyada verdiğimiz destek 2.5 milyar dolara ulaştı. Türkiye, OECD ülkeleri arasında dış yardımlarını en fazla artıran ülkeler arasında yer aldı.

Büyükelçiliklerimizin yanısıra; TİKA temsilciliklerimiz, Yunus Emre Enstitüleri, Anadolu Ajansı, TRT, Türk Hava Yolları, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi kurumlarımızla, dünyanın her yerine ulaşmanın gayreti içinde olduk. Türkiye, dış ticarette, müteahhitlik hizmetlerinde, uluslararası doğrudan yatırımlarda başarısını, işte bu barışçı, aktif dış politika sayesinde elde etti. Artık kendisini içe kapatan, içerdeki yapay sorunlarla enerjisini heba eden bir ülkenin ekonomisi de büyüyemez. Bütün bunların ötesinde, tarihin ve ecdadımızın bize yüklediği bir miras ve misyon vardı; dış politikada işte bu miras ve misyonu gururla taşımanın mücadelesi içinde olduk. Türk Bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti Pasaportu, Türk Lirası, artık dünyanın her yerinde çok farklı anlam ifade ediyor, itibar görüyor. Türk Bayrağı, Türk Kızılayı bayrağı, TİKA amblemi, THY, TRT, Anadolu Ajansı logosu, artık mazlum ve mağdur halklar nezdinde sıcak, şefkatli, dostça, kardeşçe bir anlam taşıyor."