23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Ceren Kenar: Asıl tarih 17 Aralık değil, 7 Şubat'tır

24 TV'de konuşan Ceren Kenar, paralel örgütün 17 Aralık tarihini öne çıkardığını, ancak bunun doğru olmadığını, asıl tarihin 7 Şubat olduğunu söyledi.

stargazete.com-özel23 Aralık 2014 Salı 07:00 - Güncelleme:
Ceren Kenar: Asıl tarih 17 Aralık değil, 7 Şubat'tır

24 TV'de Seda Selek'in moderatörlüğünü yaptığı Siyaset 24 programında Halime Kökçe, Ahmet Kekeç ve Ceren Kenar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

14 Aralık operasyonunun ardından, "iki yazıyla, bir diziyle darbe girişimi mi olur" şeklinde kendini savunmaya çalışan paralel örgütle ilgili Ahmet Kekeç, "ama sen iki yazıyla, bir diziyle insanları örgütçü, Ergenekoncu  ilan ettin" yorumunu yaptı.

Paralel yapının, Tahşiyecilerle ilgili aynı anda birbirine zıt söylemler kullandığını belirten Kekeç, "bir taraftan Tahşiyecilerin terör örgütü olduğunu söylüyorlar, diğer taraftan da bütün hükümetin bütün cemaatlere tavır aldığını, tehdit olarak gördüğünü söylüyorlar" ifadelerini kullandı.

Ahmet Kekeç şöyle konuştu:

14 ARALIK OPERASYONU CEMAAT'İN YAPTIĞI İŞLERİN RÖNTGENİ

 İki gazete yazısıyla sen adamları Ergenekoncu ilan ettin. Karargah örgütü üyesi ilan ettin. Basılmamış bir kitapla adamları darbeci ilan ettin. Bunları sen yaptın. Mesele iki gazete yazısı değil. Kaldı ki bu son operasyonun çerçevesi de Tahşiyeciler. Paralel örgüte yönelik topyekün bir harekat değil.

Ortada bir Tahşiyeciler hadisesi var. 2009 başlatılmış operasyondaki usulsüzlüklere karşı başlatılmış bir operasyon bu.

Bu arkadaşlar bir yöntem geliştirmişler. Bir yerlerden hayali ihbar mektupları alınıyor. Bir tezgah kuruluyor. Bu tezgaha uygun operasyon yapılıyor. Mahkemeler ayalanıyor, nöbetçi hakimler ayarlanıyor. İşte Tahşiye örgütü davası, paralel örgütün bu tür operasyonlarda nasıl hareket ettiğine yönelik bir röntgen sundu. Bunun basın faaliyetiyle uzaktan yakından ilgisi yok.

NE DEDİKLERİ BELLİ DEĞİL

"İki yazıdan örgüt mü çıkar, televizyon dizisinden örgüt mü çıkar?" diyorlar. Ama sen iki yazıyla, televizyon dizisiyle bir operasyon yapmışsın. Bir operasyonla ilişkili faaliyetler bunlar.

Cemaat medyası bir taraftan o yapılan işlerle ilişkilerinin olmadığını kanıtlamaya çalışıyor, "bizimle ne ilgisi var, hükümet emretti, NATO böyle yaptı, ABD hoşnut kaldığı için yaptı" gibi bir savunma geliştiriyorlar. Diğer taraftan da o örgütün bir terör örgütü olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Halen Tahşiye grubunun ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu kanıtlama çabaları var.

Artık bir karar vermen lazım. Bu tahşiyeciler terör örgütü mü,  yoksa değil mi? İşlerine geldiği zaman onların bir terör örgütü olduğunu söylüyorlar, sonra bakıyorsunuz onların terör örgütü olmadığını, hükümetin bütün cemaatlere karşı savaş açtığını söylüyorlar.

Böyle ikiyüzlü, ne dediği belli olmayan, birbirini tutmayan beyanlar, bunlar mide bulandırıcı.

DEVLETİN SİLAHLARINI KULLANIYORLAR

Silahlı örgüt suçlamasına da "hani silahlarımız nerede" diyorlar. Zaten devletin silahlarını kullanıyorlar. Kendi cephaneliği olmayabilir, ama devletin kolluk birimlerini, devletin güvenlik birimlerini, devletin silahlarını silah olarak kullanan bir örgütten bahsediyoruz.

ZİR VADİSİ'NDE ÇIKAN BOMBALARLA TAHŞİYECİLERİN EVİNDE ÇIKANLAR AYNI SERİDEN

Zir Vadisi'nde çıkan bombalarla, Tahşiyeciler evinde çıkan bombaların aynı seriden olması, paralel örgütün yöntemlerinin nasıl hukuk dışı, nasıl acımasız olduğunun kanıtı bu. Üstelik Zir Vadisi'nde bulunan bombalar da üç gün önceki gazeteye sarılı. Bu kadar özensiz, alay eder gibi yürütüyorlar işleri. Aynı seriden bombaların bir çok yerden çıkması, üstelik bu bombaların aynı ekipten polisler tarafından bulunması ve o polislerin üstelik bir de taltif alması, terfi alması hukuksuzluğun boyutlarını ortaya koyuyor.

CEREN KENAR: CEMAAT 2015 GENEL SEÇİMLERİNDEN DE ÜMİDİNİ KESTİ

Programın diğer yorumcularından Ceren Kenar ise, paralel örgütün yurtdışında çok iyi lobi faaliyetleri yaptığını, yabancı basında çıkan haberleri organize ettiğini belirterek, örgütün taktik değiştirdiğini söyledi.

Ceren Kenar'a göre; AK Parti'nin ve Erdoğan'ın itibarını düşürdüğünü zanneden paralel örgüt, 30 Mart'ta AK Parti'nin yüzde35 oranında oy alacağını hesaplamıştı. Aksine oylar daha da arttı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan yüzde 50'yi aşan bir oy oranına ulaştı. Tüm bu gelişmeleri göz önünde bulunduran paralel örgüt ise, 2015'teki genel seçimlerden de ümidini kesti. Bu nedenle örgüt, etki alanını yurtdışına kaydırarak, oradaki lobi faaliyetlerine ağırlık verdi.

Ceren Kenar konuyla ilgili şöyle konuştu:

Birçok gazetenin, Amerika'da ağır gazete diyebileceğimiz önemli gazetelerin başyazı düzeyinde, Türkiye'deki çatışmada bir taraf olduklarını görüyoruz. Bu dile dikkat etmek lazım. Baktığmız zaman, öncelikle yanlış veriler veriliyor. Bunu BBC de yaptı, Washington Post da yaptı. "20 gazeteci tutuklandı" dediler. 20 gazeteci tutuklanmadı. 1 gazeteci tutuklandı, Ekrem Dumanlı. O da daha sonra serbest bırakıldı. Hidayet Karaca'nın aslında sıfatı "yönetici". Dolayısıyla bu soruşturma kapsamında tutuklu gazeteci yok zaten.

FETHULLAH GÜLEN'DEN ERDOĞAN'IN RAKİBİ GİBİ BAHSEDİYORLAR

Bununla beraber, Fethullah Gülen'den Erdoğan'ın rakibi şeklinde bahsediyorlar. Kılıçdaroğlu'dur Erdoğan'ın rakibi. Fethullah Gülen bir cemaatin lideri olan, kendi ifadesiyle "siyaset dışı" olan birisi. Siz rakip diyerek aslında onun siyaseten birşeyi temsil ettiğini varsayıyorsunuz. Fakat bunun altını da doldurmuyorsunuz.

HÜKÜMETLE CEMAAT ARASINDAKİ GERGİNLİK 17 ARALIK'TA DEĞİL 7 ŞUBAT'TA ORTAYA ÇIKTI

Öte yandan, hükümetle paralel yapının arasındaki gerginliği 17 Aralık'tan başlatan bir hikaye kurguluyorlar. Bu yanlış. Hükümetle paralel yapı arasındaki gerginliğin ilk ortaya çıkışı 7 Şubat'ta oldu. Bu tablo 7 Şubat'ta çok net bir şekilde ortaya çıktı. Bunun ismi konuldu. Taraflar kendi içlerinde küçük bir grubun bu çatışmayı devam ettirdiğini söylese de, biz gazeteciler bu çatışmanın olduğunun ve daha büyüyerek geldiğinin farkındaydık.

"17 ARALIK'TA BAŞLADI" DERSENİZ HİKAYE DEĞİŞİR

Çatışmayı 17 Aralık'la başlattığınız zaman şöyle bir hikaye çıkıyor ortaya uluslararası medyada:

Bir yolsuzluk iddiası oldu, Gülen grubunun gazeteleri bunu haber yaptılar. Erdoğan da intikam almak için Zaman Gazetesi'ne baskın düzenledi. Türkiye'de biz bunu nasıl tartışıyoruz, uluslararası medyada nasıl yer buluyor? Ne kadar büyük bir fark var değil mi? 

*