25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Dersim Müzesi devletin katliam özrünü kalıcı hale getirecek

“Müze yapılacak yer, eski bir kışla. Ama herhangi bir kışla değil. 1937-1938’deki o meşhur askeri harekâtın yürütüldüğü kışla. Korkunç bir katliamın yapıldığı Dersim için “devlet jesti” yapılmış oluyor. Devlet tarafından dilenen özrü bir anlamda kalıcı hale getirecek bir jest bu.”

İBRAHİM KİRAS25 Kasım 2014 Salı 07:00 - Güncelleme:
Dersim Müzesi devletin katliam özrünü kalıcı hale getirecek

Başbakan Davutoğlu’nun hafta sonu programında Doğu Anadolu seyahati vardı. Bu seyahat kapsamında ziyaret edilen il ve ilçelerin seçiminde ise sembolik anlamlar gizliydi. Davutoğlu’nun katılımı için AK Parti teşkilat yönetimi Ağrı’nın Patnos ilçesi ile Tunceli merkez ilçe kongrelerini öne aldı. Patnos “Sünni Kürt” nüfusa sahip bir ilçe ve PKK’nın 6-7 Ekim vahşetinden en fazla zarar gören merkezlerden biri. Davutoğlu Doğu Anadolu turuna Patnos’tan başlayarak oradaki vatandaşlara devletin yanlarında olduğunu göstermek istediğini açıkladı.

Yasal paket geliyor

Patnos’tan sonraki ikinci durak olan Erzincan ise Alevi ve Sünni Türkmenlerin bir arada yaşadığı bir yöre. Başbakan Erzincan merkez ilçe kongresinde kardeşlik, ortak değerler ve bir arada yaşama iradesi vurgulu bir konuşma yaptı.

Gezinin üçüncü durağı olan Tunceli hem Kürt ve Alevi nüfusu dolayısıyla hem de gündemdeki Dersim tartışmaları dolayısıyla ilgi çekici bir tercihti. Böylece Türkiye’nin hem etnik hem de mezhebi bakımdan farklılık gösteren heterojen nüfus yapısını bir arada kucaklayan bir devlet yaklaşımı ortaya konulmak istendi.

Bu stratejik yaklaşımın başarılı olup olmayacağının işaretlerini çok uzak olmayan bir gelecekte görebileceğiz muhtemelen. Ancak özellikle Tunceli’de gerçekleştirilen temaslar ve yapılan açıklamalar bazılarınca yetersiz bulundu. Sözgelimi ilin adının eskisi gibi Dersim yapılması gibi bir jest bekleniyordu hükümetten. Bu olmadı. Başbakan Davutoğlu bunun her zaman mümkün olduğunu, önümüzdeki süreçte Alevi açılımı kapsamında bazı yasal değişikliklerden oluşan bir paket hazırlanacağını ve bazı başka taleplerin de bu paket kapsamında değerlendirilebileceğini söylüyor.

Devlet jesti bu

Diğer yandan Davutoğlu’nun sembollerle konuşmayı sevdiği unutuluyor. Mesela Tunceli’de bir Dersim Müzesi açılacağını söylediğinde bunun sadece bir şehir müzesi projesi olduğu düşünülüyor ve böyle bir projenin yeterince önemli politik bir jest anlamı taşımadığı düşünülüyor. Oysa “Dersim Müzesi” yapılacak olan yer eski bir kışla. Ama herhangi bir kışla değil burası. 1937-1938’deki o meşhur askeri harekâtın yürütüldüğü kışla. Böylece Dersim’deki isyanı bastırma bahanesiyle gerçekleştirilen askeri harekâtla isyan bastırmanın çok ötesine geçilip korkunç bir katliamın yapıldığı Dersim için son derece önemli bir “devlet jesti” yapılmış oluyor. Devlet tarafından dilenen özrü bir anlamda kalıcı hale getirecek bir jest bu.

Başbakan Davutoğlu’ndan, ayrıntılara dikkat edilmediği takdirde anlamı kolayca anlaşılamayan böyle başka sembolik hamleler de bekleniyor önümüzdeki günlerde.

Önce insanım sonra siyasetçi

Daha önceleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği, şimdilerde Başbakan Davutoğlu’nun konu ettiği Dersim meselesi mevcut genel başkanı Dersim’li olan CHP’nin yumuşak karnı olarak görülüyor. Bu durumda iktidar partisinin ana muhalefetin bu zaafına yüklenmesi de siyaseten normal kabul edilmeli.

Başbakan Davutoğlu’nun Dersim çıkarmasının da CHP’yi köşeye sıkıştıracak bir hamle olması dolayısıyla ana muhalefet partisine ve bu arada partinin Dersimli genel başkanına yüklenme fırsatı oluşturacağı düşünülüyordu. Ama öyle olmadı, Başbakan buradaki konuşmalarının hiçbirinde Kılıçdaroğlu’nu hedef almadı. Çünkü Pazar sabahı Tunceli’den önceki programı olan AK Parti Erzincan ilçe kongresinde konuşmasını yaparken, üstelik tam da Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerini sıralarken önüne bir not geldi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayınvalidesinin vefat ettiği bilgisiydi bu. Başbakan bilgi notunu okuduktan sonra Kemal Bey’e ve eşine taziyelerini bildirerek konuyu değiştirdi. Sonraki Tunceli programındaki konuşmaların hiçbirinde de Kılıçdaroğlu’na yönelik tek bir kelime söylemedi.

Başbakan Davutoğlu’nun “önce insanım, sonra siyasetçi” anlamına gelen bu tutumunun her alanda herkese örnek olmasını diliyorum.

SORUNLARIMIZ ÇÖZÜLÜYOR

HACI Bektaş-ı Veli Kültürünü Yayma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Ali Ekber Yurt, Başbakan Davutoğlu’na önceki gün sorunlarla ilgili bir dosya sunduklarını hatırlatarak, bu listede 2009 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan’a sundukları dosyadaki üç maddenin olmadığını söyledi. Yurt; “Madımak Oteli, insanların inancından, ırkından dolayı hakarete maruz kalması gibi durumlarda yasal yaptırımların olması, din dersleri müfredatına Aleviliğin de dahil edilmesi gibi maddelerini dosyadan çıkarttık. Demek bunlar çözülmüş ve diyaloğumuzun olumlu sonuçları olmuş” diye konuştu.

Davutoğlu’na dosya

Alevi dedesi Yurt, Davutoğlu’na ziyaret sırasında taleplerini ileten bir dosya sunduklarını, dosyada Alevilerin sorunlarına da yer verdiklerini ifade etti. Daha çok bölge illeri ve Tunceli’yi göz önüne alarak, buradaki Alevilerin sorunları çerçevesinde bir dosya hazırladıklarını anlatan Yurt, “Zaten sorunlarımız belli. Cemevlerinin yasal statüsü, eşit yurttaşlık hakkı, sivil anayasa istemi, dergahlarımızla ilgili sorunların çözümünde bizlerin muhatap alınması, zorunlu din dersleri ve Diyanet’le ilgili şeyleri tekrar Başbakanımız’a takdim ettik” dedi.

3 maddeyi çıkardık

Aleviler konusunda atılmış adımları anımsatan Yurt, geçmişte ilettikleri bazı sorunların çözüme kavuştuğunu, Başbakan Davutoğlu’na ilettikleri dosyada da bunları güncellediklerini aktardı. Yurt, “2009’da Sayın Cumhurbaşkanımız’a sunduğumuz dosyayı ben arşivden indirip inceledim. Neler çözülmüş, neler çözülmemiş diye baktım ve üç maddeyi çıkardım. Madımak Oteli, insanların inancından, ırkından dolayı hakarete maruz kalması gibi durumlarda yasal yaptırımların olması, din dersleri müfredatına Aleviliğin de dahil edilmesi gibi maddeleri çıkarttık. Demek bunlar çözülmüş ve diyaloğumuzun olumlu sonuçları olmuş” diye konuştu.

 

Berkin, Yasin, Burakcan HEPSİNİN ACISI BİZİM

BAŞBAKAN Davutoğlu, tarihi Tunceli gezisi dönüşünde uçağında bulunan gazetecilere ziyaretini değerlendirdi. Konuşmasında sembolik olarak yeni bir ahitleşme, yeni bir helalleşme diye bahsettiği noktalar olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

- Acıları yarıştırmayalım hepsinin acısı bizim acımız; Berkin Elvan’dan bahsettim, Yasin Börü’den, Burakcan Karamanoğlu’ndan bahsettim. Birisi Alevi, birisi Kürt birisi de Türk ve Sünni; yapmaya çalıştığımız şey şu; bir zihniyet dönüşümü lazım, yasal veya siyasi etki yapacak bir hamlelik işten daha çok o zihniyeti dönüştürmek gerekli.

Seküler Alevilik...

- Öyle bir şey yapılıyor ki, nasıl ki, devlet bir Sünnilik çıkarmaya çalıştı 12 Eylül ve 28 Şubat’ta, Sünnilikten arınmış bir Sünnilik, ezan Türkçe olacak din dersi şöyle olacak vs... Şimdi Marksist örgütler, aynı seküler mantıkla Alevilikten arınmış bir Alevilik, seküler bir Alevilik çıkarmaya çalışıyor.

- Ben acılardan, acılarımızdan bahsederken şunu söylemeye çalıştım, Alevilerin Sünnilerle bir problemi olmamıştır, Osmanlı’da da olmadı bana bir tane Sünni-Alevi çatışması gösterin; şehirlerde veya dağlarda; yoktur. Kimle oldu; iki kere oldu.

- Bir, ‘Açılın kapılar Şah’a gidelim’ cümlesi arkasında başka bir devletle işbirliği olduğu düşüncesiyle Osmanlı Devleti’nin - bakın Bektaşi kitlesine değil-Anadolu Alevilerine bir baskısı oldu; O da Rumeli’de yoktu; çünkü Bektaşilik zaten Osmanlı’yı kuran dergahtır. Aynı Osmanlı, Balkanlar’da Bektaşiler’e destek verdi; Yeniçeri Ocağı Bektaşi Ocağı’dır. - İkincisi, 2. Mahmut çağdaşlık adına orduyu tanzim ederken Bektaşi Ocağı’nı kapattı. Sadece merkezileştirmedi, topa tuttu Bektaşi Ocaklarını ve yıktı. Bunu Sünniler mi talep etti, hayır. Birisi, daha klasik dönem devlet anlayışıyla  “Şah’la işbirliği yapıyor” düşüncesiyle, diğeri de modernizm adına baskı yaptı.

- Üçüncüsü de tek parti dönemi;  tekkeleri dergahları biz mi kapattık, orada tekke dergah açın diyorlar. Sünnilerle Aleviler kitlesel olarak çatışmadılar. Devletle Aleviler arasında yanlış devlet uygulamaları oldu. Aynı devlet -2. Mahmut döneminde de yaşandı ama asıl Cumhuriyet döneminde- Sünnilere de baskı yaptı. İmam Hatip niye açıldı biliyor musunuz; cenaze kılacak imam bulunamadığı için. 20 sene önce şeriatla hükmedilen bir ülkede 1923- 1943, 20 sene sonra cemaate namaz kıldıracak, CHP öyle izah etti; neden çünkü benim dedemi de oğluna Kur’an-ı Kerim okutturuyor diye götürdü.

- Benim dediğim şey şu, probleminiz bizimle değil, probleminiz yanlış devlet uygulamalarıyla.

- Gelin beraber bu devleti bir daha tanımlayalım; anayasayı bir daha yazalım, bu bir.  Yoksa benim acım senin acınla yarışıyor değil.

Takipçisi ben olacağım

- İkincisi, ben Aleviliği dini kontekst için anlatıyor değilim; nasıl Kemalizm Sünniliğin içini boşaltıp bir din yaratmaya çalıştıysa bugün de bazıları Aleviliğin içini boşaltıp bir din yaratmaya çalışıyor. Ben buna sessiz mi kalacağım. işte Cemevi’ne gittik beraber; erkanı adabı herşeyiyle dini; dini değil mi yani?

- Talimat verdim, herhangi bir Alevi sadece kimliği dolayısıyla negatif bir ayrımcılığa tabii tutulursa takibini ben yapacağım. Başbakanlık Müsteşarı’na da söyledim, bir Alevi, Alevi olması nedeniyle bir yere atanmadıysa bizzat siz takip edeceksiniz diye.

- Bizim iki tane Alevi milletvekilimiz var, sayılarının daha da arttırılması gerekir. Ama şunu söyleyeyim, mesela ben şu beklenti içerisinde de değilim, Alevilere bu açılımları yapıyoruz bir oy beklentisi yok, hiçbir oy gelmese de bunları yapmamız gerektiği kanaatindeyim, insan hakları bağlamında... Ancak kota görüntüsü olmadan, normal doğal seyri içerisinde.

 

Katliam emri burada verildi

Başbakan Davutoğlu’nun ‘müze’ olacağı müjdesini verdiği ‘Dersim Kışlası’, Dersim Katliamı ile eş zamanlı olarak tarihimize girdi. Bölge halkının “otoriteye karşı gelmesi ve resmi kayıtlara göre ayaklanması” üzerine 25 Aralık 1935’te Tunceli Kanunu çıkarılır. Bu kanunla birlikte Dersim’in adı Tunceli olarak değiştirilir. Hemen sonra daha önce Birinci Genel Müfettişlik kapsamında bulunan Elazığ, Tunceli, Erzincan ve Bingöl’ü içeren Elazığ merkezli Dördüncü Genel Valilik kurulur. Tunceli Kanunu’nun geçerlilik alanı sadece Dördüncü Genel Valilik kapsamına giren illerle sınırlı kalmaz. Sivas, Malatya, Erzurum ve Gümüşhane illeri de bu kanunun geçerlilik alanına dahil edilir. Böylece Tunceli Kanunu Kızılbaşlarla yerleşik tüm sahayı kapsamına alır. Dersim, bu kanunla “Yasak Bölge” ilan edilir. Bölgeye giriş çıkışlar özel izne tabi tutulur. Dersim planlarını hazırlayan Ankara’daki generaller, 1936 yılında Dersim’in Amutka, Pulur, Karaoğlan, Sin, Haydaran, Danzig ve Burnak gibi stratejik merkezlerinde kışlalar hazırlatmaya başladı. Yapımında Alman mühendislerin de yer aldığı kent merkezindeki kışla, 1938 Dersim Katliamı’nın yönetildiği merkez oldu. Eski Kışla, Dersim harekatının planlama ve uygulama merkezi olarak da kullanıldı. Kışla bugün Seyit Rıza Meydanı’nda bulunuyor. 

Hesap sormanın anıtı oldu

DERSİM Katliamı’nda asılarak idam edilen Seyit Rıza’nın torunu Zeliha Polat ile katledilen Hüseyin Kandil’in oğlu ve torunu İbrahim ile Hüseyin Kandil STAR’a konuştu. Dersim Katliamı’nın planlarının yapıldığını talimatlarının verildiği Kışla Binası’nın Dersim Müzesi yapılmasını memnuniyetle karşılayan Seyit Rıza ile Hüseyin Kandil’in yakınları  “Katliam emrinin verildiği yerin, bu işlerin hesabının sorulduğunun anıtı gibi olacak”  dedi.

Katliam unutulmasın

Başbakan Davutoğlu’nun tarihi Tunceli ziyaretinde görüştüğü İbrahim ve Hüseyin Kandil ile Seyit Rıza torunlarından Zeliha Polat, Tunceli’ye Dersim adının geri verilmesi ile dedelerinin mezarlarının bulunduğu yerlerin açıklanmasını istediklerini, Davutoğlu’nun kendilerine çok içten yaklaştığını belirtti. İbrahim Kandil, “Dedemin mezar yeri hemen hemen belli ama büyük bir alanda. Oranın bulunmasını istedik. Kendisi bu konuyu değerlendireceklerini söyledi. Bende süngü yaraları var onları göstermek kısmet olmadı ama kendisinin bu konuya eğilip o yaraların acısını kapatacağını düşünüyorum” dedi. Dersim Kışlası’nın müze olmasına ilişkin de konuşan Hüseyin Kandil, şunları söyledi:  “O kışlanın müze olması çok iyi. Yaşananları yeni nesiller unutmasın diye gösterecek bir mekan oluyor. Ölüm emri verilen yerin şimdi bu işlerin hesabının sorulduğunun anıtı gibi olacağını düşünüyorum. Başbakan’a ‘Tunceli’nin adı Dersim olmalıydı’ dedim, Başbakan da ‘Onu da bir başka baharda inşallah yapabiliriz’ diye yanıt verdi.” 

Büyük ilgi vardı

Uluslararası Anadolu İnanç Önderleri Derneği Başkanı Alevi Dedesi Hıdır Bulut da, Tunceli’nin Davutoğlu’na çok ilgi gösterdiğini belirterek, “Halk Başbakan’ı kucakladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı Alevi açılımını Alevi dedeleri, Başbakan Davutoğlu’nun en güzel şekilde yürüttüğünü söyledi. Orada halkın içine girdim, onlar bana ‘Dede, şu andan mutluyuz çünkü devletin bizi önemsediğini görüyoruz’ dediler. Üniversitenin adının değişmesi de hiç küçük bir şey değildir. Dersim’e büyük bir hediye verildi. İsim değiştirme konuları ilerleyerek devam edecektir. Ayrıca tüm Alevi dedeleri de bu görüşe ve kucaklaşmaya destek vereceklerini ilan ettiler. Dersim’de büyük bir kucaklaşma yaşandı” ifadelerini kullandı.