27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Hasan Köni: Merkel’in Türkiye’yi dinleme olayını Amerika ortaya çıkardı

TRT Türk’te yayınlanan Manşetten programına konuk olan Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, Der Spiegel dergisinin ortaya attığı ‘Almanya Türkiye’yi dinledi’ iddialarını değerlendirdi.

stargazete.com20 Ağustos 2014 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:

Söylenilenin aksine dinlemelerin 2009’dan çok daha önce başladığını ifade eden Köni, Almanya’nın dinlemelerle, 1961-1969 Viyana Sözleşmeleri’ndeki diplomat ve devlet yöneticilerinin iletişim, bina ve kişi dokunulmazlığını hiçe sayarak uluslar arası hukuk kurallarını ihlal ettiğini vurguladı.

Almanya’nın, kendisi dinleyen Amerika’ya tepki olarak ülkelerindeki Amerikan ajanını  sınır dışı ettiğini ifade eden Köni, “Bu duruma sinirlenen, kızan Amerika Merkel’in Türkiye’yi dinlediğini ortaya çıkardı” dedi.

TÜRKİYE’NİN ALMANYA TARAFINDAN DİNLEDİĞİNİ ABD ORTAYA ÇIKARDI
Betül Soysal Bozdoğan(B.S.B): Almanya’nın 2009’dan beri Türkiye’yi dinlediği iddiaları şoke edici. Merkel, dinlemeleri reddetmedi, “meşrudur” dedi. Alman muhalefeti karıştı. Dışişleri Bakanımız Davutoğlu da konuyla ilgili yaptığı açıklamada “İzahat bekliyoruz, dinlemeler kabul edilemez” dedi. Uluslar arası hukuk açısından dinlemeleri nasıl değerlendirirsiniz?

Prof. Dr. Hasan Köni (H.K): Dinlemeler uluslar arası hukuka aykırı. 1961-69 Viyana Sözleşmeleri’nde diplomat ve devlet yöneticilerinin iletişim, bina ve kişi dokunulmazlığı var. Bu kişilerin ne yaptıklarının dahi araştırılmaması gerekiyor. Maalesef gizli servisler bu hukuk kuralını aşmış durumdalar. Sadece Almanya değil Amerika da dinliyor. Amerika Almanya’yı, herkesi dinliyor, Almanya bizi dinliyor... Biz de elimizden geldiği kadar dinliyoruz.
Maalesef uluslar arası ortamda uluslar arası hukuk kurallarına uyulmuyor, özellikle gizli servisler bunu ihlal ediyor. Tahmin ediyorum Amerika, Merkel’in bizi dinletme olayını Almanya’ya kızdığı için açıkladı. Çünkü Almanya, kendisinin dinlendiği gerekçesiyle Amerika’nın ülkelerindeki en kabiliyetli ajanını ülke dışına attırdı. Amerika da “Sen de Türkiye’yi dinliyorsun, dost olduğun ülkeye bunu yapıyorsun” diye karşı atağa geçti.
Tabii Ruslar da hepimizi dinliyor ama Putin’e bir şey söylemek mümkün değil.

TEKNOLOJİYİ ÜRETENLER DİNLEMEYLE DAHA FAZLA İSTİHBARAT TOPLUYOR
B.S.B: Ulusal güvenlik konusunda pek çok zafiyet söz konusu olduğunu anlıyoruz. Dijital yöntemleri kullanarak iletişime geçiyoruz. Almanya ve Rusya daktiloya geçeceğini açıklamıştı. Uluslar arası güvenlik açısından nasıl bir yöntem uygulamak lazım? Ne söylersiniz?

H.K: Bazı filmlerde gördüğümüz gibi prize taktığınızda her alana girebiliyorlar. Bu yüzden elektronik ve dijital olmayan araçlara geçilmesi önemli. Bu yöntemle bürokratik çabalar ve sekreterlerin sayısı belki artacak ama diğer türlü herhangi bir güvenlik önlemi yok. Bizim gibi ülkeler bütün bu alet edevatlarını gelişmiş ülkelerden alıyor. Silah, araba vs her şey. Biliyorsunuz Almanya’dan aldığınız Mercedes araba kilitlendiğinde Almanya’daki fabrikayı arıyorsunuz ve o oradan kilidi sinyallerle açıyor. Kilidi Almanya’dan açabiliyorsa siz Mercedes’in içinde otururken de sizi rahatlıkla dinleyebiliyor.

B.S.B: Merkel, dinlemelerin meşru olduğunu söylüyor. Buna gerekçe olarak PKK ve diğer örgütlerlerin faaliyetleri, uyuşturucu ve kaçakçılık olaylarını gösteriyor. Oysa Almanya PKK ve D-HKPC eylemlerinde Türkiye ile işbirliği yapmamıştı. Bunun yanında iade taleplerini de geri çeviriyor. Bu nasıl bir çelişkidir?
H.K: PKK vb terör örgütlerini değil de karar mekanizmalarını dinlemişler. Bu tabii ki de bir çelişki.

DİNLEMELER 2009 ÖNCESİNDE BAŞLADI
B.S.B: Dinlemelerin başlangıç tarihi olarak 2009 belirtiliyor. Yorumunuz nedir?
H.K: Ben 2009 değil de baştan beri dinlendiğimizi düşünüyorum. Amerika Merkel’i 2003’te seçildiğinden beri dinliyor. Biliyorsunuz Merkel, Doğu Almanya Komünist Partisi Üyesi idi. Partinin genel sekreteri olduğu zamandan beri dinleniyordu. Bizi dinlemeleri de 2009’dan öncesine uzanıyor.

AMERİKA, ÜLKESİNDE YAŞAYAN BÜTÜN MÜSLÜMANLARI DİNLİYOR
B.S.B: ABD-Ferguson’da siyahi bir gencin öldürülmesiyle başlayan olaylar gün geçtikçe büyüyor. Ferguson’da olağanüstü hal ilan edildi, sokağa çıkma yasağı getirildi. Basın yasağı uygulanmaya başladı. Sınıfsal ayrımcılık yeniden hortluyor diyebilir miyiz?

H.K: Siyahiler, Obama başkanlığı zamanında kendilerine yapılan haksızlıklar konusunda daha da hassaslaştı. Yeni güvenlik yasasıyla birlikte Amerika polisi, bizim jandarmamız gibi hareket ediyor, asker gibi yoğun silah taşıyor. Amerika, ülkesinde yaşayan bütün Müslümanları dinliyor. Çünkü o ülkelere karşı herhangi bir operasyon yaptığınızda, o ülkenin sizin ülkenizde yaşayan vatandaşları size karşı bir reaksiyon geliştirebilir.

AMERİKA, SADECE KENDİNE MEDENİ
B.S.B: Müslüman olduğu sebebiyle kendi vatandaşını dinlemeye alması, şüpheli görmesi Amerika’nın uygarlık anlayışıyla çelişmiyor mu?

H.K: Amerika’da esmer olmak yaşam tarzınızı olumsuz etkiler. Amerika’da beyazsanız en yükseklere gelebilirsiniz. Obama’nın gelişi uluslar arası kamuoyuna imaj değişikliği mesajı vermek içindi. Bush’un politikaları çok büyük bir dehşet yarattı. Ama yeni çıkan haberlere baktığınızda Obama da Bush gibi hareket ediyor, dış politikada insanların ölmesine izin ve emir veriyor.
Amerikalılar kendilerine medeniler. Kendilerinden olmayana medeni değiller.
B.S.B: Uluslar arası basına baktığımızda Ferguson’da yaşanan olaylara yer verilmediğini görüyoruz. Oysa Gezi olayları sırasında bunun tam tersi yaşandı. Bu tür çifte standartlar hakkında ne düşünürsünüz?

KURALLAR GÜÇLÜLERİN KARARLARINA GÖRE YÖNETİLİYOR
H.K: 1945’lerden sonra kurulan uluslar arası sistem yöneticileri sistemi kendilerine göre şekillendiriyorlar. Örneğin BM, Gazze’de işlenen cinayetlerin cezalandırılması konusunda hiçbir şey yapamadı. Hegemonyanın kurduğu yapı böyledir. Bu sisteme uyarsınız ya da dışında kalırsınız. Bunu değiştiremezsiniz.
Kurallar, güçlü örgütlerin kararlarına göre yönetiliyor. Örneğin az gelişmiş ülkelerin yöneticileri, Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Orada yargılanan bir tane Amerikalı yok. Yanlış yapan, cinayet işleyen bir tane bile Amerikalı, İngiliz, Alman general yok mu!

IŞİD'İN VARLIĞI İSRAİL'E YARIYOR
B.S.B: Biraz da IŞİD’in katliamını konuşalım. Geçtiğimiz günlerde Snowden IŞİD’i kurduran İngiltere, İsrail ve ABD diye iddia ediyor. Bu iddiayı nasıl yorumlarsınız?
H.K: Faili meçhul bir cinayet olduğunda polis, bu cinayetin kime yaradığını araştırır. Birinin ölmesi sonucu size 50 milyon dolarlık bir miras kaldıysa polis sizin peşinize düşer.
Irak’ta yaşananları anlayabilmek için de sonuçları bekleyeceğiz. Sonuçların daha şimdiden İsrail’e yaradığını söyleyebilirim. Sünni Müslüman olan Suriye muhalefetiyle yapılan telefon görüşmesinde “Siz niye İsrail’le savaşmıyorsunuz?” diye sorulunca “Kuran müfterilerle savaşın diyor siz müfterisiniz” cevabını veriyorlar. Bu da İsrail'in işine yarıyor.