18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

İslam Hukukçusu Prof. Faruk Beşer STAR'a konuştu: Facialar kader mi?

Geçtiğimiz aylarda, Soma'da 301 işçinin hayatına mal olan göçük faciasının acısı henüz bitmeden, Türkiye bu kez de Karaman'da 18 işçimizin mahsur kaldığı acıyla sarsıldı. Peki bu yaşananlara 'kader' demek ne kadar doğru? İslam açısından bu tür felaketler nasıl açıklanabilir? Daha da önemlisi, bir İslam ülkesinde bu tür felaketlerde kusuru olan patronlara/sorumlulara nasıl yaptırım uygulyanır? İslam Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Faruk Beşer STAR'a yorumladı..

MUHARREM COŞKUN / STARGAZETE.COM31 Ekim 2014 Cuma 07:00 - Güncelleme:
İslam Hukukçusu Prof. Faruk Beşer STAR'a konuştu: Facialar kader mi?
Faruk Hocam son dönemde özellikle Soma faciasıyla sık kullandığımız ifade oldu; Kader. Felaketlerde kader aramanın dindeki yeri nedir? 
 
Allah abesle iştigal etmez, hiçbir şey sebepsiz değildir. Bir şeyin bir tane de sebebi de olmayabilir. Patlama,deprem, fayhattı sebeplerden adi sebeplerdir. Ama asıl sebebi bilemeyiz. Kur'an-ı Kerim'de, pek çok kavmin, yaptıkları sebebiyle depremler,  felaketler aracılığı ile helak olduğu haber veriliyor. Allah birisine bir kaza yaşatır onu k urtarır. Birine de imkan verir imtihanı kaybeder.
Kaderi yanlış anlamamak lazım. Kaderi, ezelden Allah'ın her şeyi  biliyor olması olarak bilmemiz..
Kaderiyye mezhebine göre Allah yazdığı için biz onu yaşarız. Böyle bir kader anlayışı bizde yok. Peygamberimiz bunu reddediyor.
Mutezile ise kader diye bir şey yok, herkes kaderini kendi belirler diyor. 
Ortasında Ehl-i Sünnet dediğimiz İslam'ın ana damarı var. O da Eş'ari ve Maturudiyye.. Müslümanların yüzde 90’ını oluşturan damar.
 
'ALIN YAZISI' DEYİMİ BİZDE VAR 
 
Bu anlayışa göre evet Allah ezelden her şeyi bilir. Ne olacaksa bilir. Çekirdek örneğini unutmayalım. Bilim de kabul ediyor ki bir çekirdek kendinden sonra gelecek ağaç ve çekirdeklerin bilgilerini kodluyor. Bu işte kader. Ama her çekirdekten ağaç olacak diye bir şey de yok, bir fidan çıkıyor biri kesiyor, öbürü kuruyor, ama onlar var orda. Kesilmeseydi o ağaç olacaktı mesela.. Hz. Adem'in siperminde bütün ademoğlunun hepsinin kodları mevcut.. Milyarlarca sonsuz bilgi var arada.
 
Kur'an'da 'İnsanın eceli gelince ne öne alınır, ne sona bırakılır' deniliyor..?
 
Evet Allah bunu biliyor. Ehl-i Sünnet der ki; bildiğimiz sadece bir sebeple ölmeleridir. Bu sebepte payı olan insanlar var. Yanlış yapanlar, ihmali olanlar var. Bunlardan dolayı onu yakalar hesabını sorarız.
 
Alın yazısı ne demek..?
 
Araplarda alın yazısı sözü yok. Bizde var. Kura’an'da buna delalet eden, ‘Biz insanı alnından yakalarız’ deniyor, bunun alın yazısı ve kaderle ne kadar alakası var bilmiyoruz tabii.
 
Ehl-i Sünnet'te nedir kader?
 
Allah'ın olmuş ve olacak her şeyi bilmesi.. Bunlar bir ana hafızaya mı kayıtlı, lehv-i mahfuzda mıdır.. İlminde var olması mıdır. Bir küçücük elma çekirdeği düşünün; onun içinde kocaman bir ağacın fihristi vardır. O çekirdek elma ağacı oluyor, onun meyveleri olacak, o meyvelerin de çekirdekleri var. Bir çekerdeği kodlayan Allah'ın, hayatın sonuna kadar olacakları bilmesi tabiidir.
 
Kaza ise Allah'ın ezelde bildiği olayın zamanı gelince yaşanmasıdır. Allah'ın bilmesi bunu zorlamıyor. Burada ihmaller vardır, insanların sebepleri vardır, Allah insaları cüz'i iradeleri çerçevesinde serbest bırakıyor. İnsanlar yanlış seçim yapmışsa Allah onları hesaba çeker.
 
İSLAM HUKUKU İHMALİ AFFETMEZ
 
Soma ve Ermenek faciası bir İslam Hukukunun geçerli olduğu ülkede yaşansa idi o devlet ne yapardı?
 
İslam hukukunun hakim olduğu ülkede, akile diye bir durum/kurum vardır. Her meslek erbabı(Madenciler, şoförler, doktorlar.. v.b) kendilerince oluşturulan bu kuruma üye olurlar. Meslek çeşitlerine göre şekillendirilebilir. Burada bir maden işletmcileri akilesi olacaktı. Barolar birliği gibi. Bu birliği devlet sadece kontrol edecekti. Böyle bir olay olunca da maden işletmecileri akilesi bundan sorumlu tutulacaktı. Bu insanlarımızın tamamına diyet  ödeyeceklerdi. Bu diyet ortalama olarak bugün altın hesabı ile bir milyona yakın bir diyet olacaktı. Bunu maden işletmecileri birliği yani akilesi verecekti. Durum böyle olacağı için de o zaman maden işletmecileri birliği, kendi birliğine bağılı olan işyerlerinde sıkı denetim yapacaktı. Çünkü para onlardan çıkacaktı. İhmali olana ruhsat vermeyecek veya tedbir aldırtacaktı. İslam ülkesi olsaydı, en azından bu kadar ihmal olmayacaktı, çünkü kontrol bu sistemle daha sıkı olacaktı. Varsayalım felaket oldu, o zaman vefat edenlerin arkada kalanlarına en az bir milyon lira tazminat verilecekti.
 
Akil/sosyal güvenlik benim uzmanlık alanım aynı zamanda. Doktora tezim bu konuda, hesaplar çıkardım. İddia ediyorum; bu kurumların çalıştığı bir İslam ülkesinde şu anda Türkiye'de yaşanan  trafik kazaları yüzde 10’a kadar düşebiliyor. Trafik akilesi oluyor, özerk bir kuruluş, parasını şoförler ve bu kuruluş kendisi vereceği için sıkı denetim yapıyor. Bütçesini üye olan şoförler vereceği için diğer şoförün hatasını affetmeyor. Aynı şekilde bir doktorlar akilesi olacak. Doktor asıyor kesiyor öldü ise 'ne yapalım' diyor. Oysa insan hatası ile meydana gelecek her yaralama ve her ölümde, mesuliyet vardır. Doktorlar akilesi hata yapanın, gerektiğinde diplomasını elinden alacak. Tanıdıklarım var yanlış iğne yüzünden felç kalmış, doktorlar akilesi bir ayağı için en az 500 bin lira diyet vereceksin diyecek. Bu rakam uzulara göre artacak
 
ABD'NİN İSLAM'DAN ALDIĞI SİSTEM
Bu diyet veya tazminat miktarı neye göre hesaplanıyor?
 
Peygamberimiz belirlemiş, mesela bin dinar altın, 2000 kadar koyun, gümüş, deve farklı mallar söylemiş ki, zamanla harmanlansın diye.. 2000 koyun ne yapar mesela, tanesini 300 liradan saysanız 6 milyon lira yapar. Altınla hesap etseniz 400 bin yapar. Ortalamasını alırsınız bir milyon dersiniz mesela..
Dünyada böyle uygulama var mı?
Amerika'da bugün kısmen bu böyledir, devlet sigorta ile uğraşmaz.. Amerika pek çok İslam hukukunu uygulamış. Mesela zekatı almışlar menfi dağılım yapmışlar. Yani belli miktarın üzerinde geliri olandan alınmış, belli bir miktarın altında kalanlara bu paralar dağtılıyor. En zenginden en fakire gidecek vergi. 1980’lerde başlamışlar buna.. 
Resulullah döneminde de uygulandı. Başlangıçta bu akrabalardı, her akraba diğerini kontrol ediyordu. Hz. Ömer döneminde bu divanlara getirildi. Kasaba kasaba köy köy akile grupları yaptı. Büyük bir kütük defteri oluşturttu. İsimler yazdırarak onlar birbirinin akilesi oldu. Bu aynı zamanda, başka kavim ve milletlere karşı da önemliydi. Mesela kan davalarını bundan başka sistemle önleyemezsiniz. Kan davalarını önlemenin de en kestirme yoludur. Kasten öldürülmüşse kısas var, ama anlaşma yapıldı sulh oldu, veya kasten olduğu tam tespit edilemdi. O zaman diyet ödenecektir. O kabile verecek bu diyeti. O zaman kabile bir başkasını öldürmeye kalkmaz. Şimdi ne yapılıyor, biz altında kalmayız deniyor kabadayılık sürüyor.
 
 
GÜZELLİK SİGORTASI CAİZ DEĞİL
 
En fazla sorulardan biri de sigorta.. Günümüzde onlarca çeşit sigorta var, bunlarda dini açıdan riskli olan var mı?
Sosyal sigortalar var bir de özel ticari sigortalar var. Sosyal sigortalar devletin gözetiminde olan kişilerin, sosyal güvenlikde yararlandığı kurumlar. Mesela SGK.
 
Ticari sigortaların alanı ise sınırsız. Ticaretinizden, evinizden, kasko dediğiniz araba sigortasına, güzzelik, göz rengini korumaya kadar her şeyi kapsıyor. Bunların pek çoğu caiz olamaz. 'Ben göz rengimi sigorta ettirmek istiyorum' diyorum ama sigorta eden bir şey yapmıyor, risk yok. Şirket ise para toplayıp faizle çalıştırıyor. Sigorta şirketlerinin topladığı paranın yüzde 80’ini devlet bloke ettiriyor. Bankadaki paraya faiz alırlar. Banka bu parayı çalıştırırsa bunun on katı faiz alıyor. Bankanın yan kuruluşu olan sigortada bu sözkonusu.. Bankası olmayan sigortalar bu yarışa giremezler zaten. Bankası olan sigorta çünkü on katı kazanıyor. Para toplamanın bir adı oldu. Bugünkü ticaret sigortalarının en büyük handikapı faizli sistemi korumaları. Bizim anlayışımızda ise tamamen bölüşümü esas alıyor sigortacılık. Toplanırız, havuz sistemi kurarız, kaza olursa zararı paylaşırız. Paraları toplarız. Devlet bize bu paraları bir yere yatırmayı şart koşar. Faizsiz bir yere yatırır nemalandırırız. Onun tüm kar ve zararı o parayı toplayan bireylere aittir. Yıl sonunda bakarız kar çok, bu defa primleri indiririz. Ya da başka bir yatırımla değerlendiririz. Bütün kazanç parayı toplayanlarındır. Mesela ben Malezya'da kaldım. Ayrılırken ödediğim primlerden epey bir para verdiler. Sigorta şart ama devlet sana faizsiz ve faizli alternatifi de sunuyor. Devlet sadece denetliyor. Kamu sigortaları caiz ama ticari sigortalar dinen riskli..