25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Mahkeme Meclis'e kazan kaldırdı

Kapatılan Ergenekon mahkemesi korsan bir şekilde çalışarak hukuksuzluk tarihine geçti. 'Bizi HSYK kapatır' diyen mahkemeye HSYK'dan jet yanıt geldi: Meclis'in yetkisini gasp ediyorsunuz

HELİN ŞAHİN 11 Mart 2014 Salı 07:00 - Güncelleme:
Mahkeme Meclis'e kazan kaldırdı
Ergenekon davasında yaşanan tahliye süreci davaya bakan mahkemenin hukuk tanımamazlığını gözler önüne serdi. Kaldırılan özel yetkili mahkeme sıfatında bulunan ve 7 aydır gerekçeli kararı yazmayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi, "Yetkilerimizi ancak HSYK alabilir" deyip tahliye taleplerini reddetti. HSYK karşı açıklama yaparak "Mahkeme kaldırma-kurma yetkisi TBMM'de" dedi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları tahliye etmezken, kanun gereği asıl tahliye taleplerini değerlendirme yetkisine sahip Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemeleri ise birçok sanığı tahliye eden kararlara imza attı.

Ergenekon davasında yaşanan tahliye sürecinde mahkemeler arasında yetki kavgası doğurdu. 6 Mart'ta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayının ardından Resmi Gazete'de yayınlanan kanunla birlikte tutukluluk süresi 5 yılı dolduranların salıverilmesi yasalaştı. Ardından Meclis kararıyla özel yetkili mahkemeler kaldırıldı. Yapılan yasal düzenlemeyle tutukluluğa itrazları değerlendirme ve tahliye etme yetkisi sadece nöbetçi ağır ceza mahkemelerine verildi. Bunun üzerine Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, AYM'nin Başbuğ hakkındaki görüşünü de dilekçesine ekleyerek tahliye talebiyle nöbetçi mahkemeye başvurdu. Nöbetçi mahkeme aynı gün Başbuğ'un tahliyesine karar verdi.



MAHKEMEDEN SANIKLARA "TAHLİYE TALEPLİ DİLEKÇE YOLLAYIN"
Tüm bunlar yaşanırken Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de Silivri'de tutuklu bulunan sanıklara haber yollayıp "Tahliye talepli dilekçelerinizi yollayın" dedi. Bunun üzerine 34 sanık tahliye talepli dilekçelerini mahkemeye sundu. Dün hu taleplerin tamamını reddettiğini açıklayan mahkeme 18 sayfalık bir kararı gazetecilere dağıttı. Oybirliğiyle alınan ve mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk'un imzasının yer aldığı kararda, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmedildi. Kararda, 5 yıllık tutukluluk halinin sanıklara uygulanmayacağı çünkü işledikleri iddia edilen suçların birden fazla olduğu belirtildi.

HSYK'DAN MAHKEMEYE "YETKİ TBMM'DE"

Mahkeme heyeti, TBMM'nin mahkeme kaldırma yetkisi olmadığını belirtip özel yetkilerinin ancak HSYK tarafından kaldırılacağını ifade etti. 2008 yılından bu yana Ergenekon davasına bakan ve 7 aydır gerekçeli kararını yazmayan mahkemenin bu tutumu "Yetki gaspı olarak" değerlendirildi. Yetkileri olmamasına rağmen tahliye taleplerini alıp sonra da bunu reddeden mahkeme, gerekçeli kararı da 15 gün içinde tamamlayamayacaklarını açıkladı. Mahkemenin bu tavrına karşılık HSYK'dan ise jet açıklama geldi. HSYK "Mahkeme kurma-kaldırma yetkisi TBMM'dir" dedi. Yine İstanbul Adliyesinde b,r başka ilginç önlem alındı. Adalet Komisyonu UYAP'ta sadece 13. Ağır Ceza'nın gördüğü Ergenekon dosyasını nöbetçi ağır cezalara da açtı. Böylece nöbetçi mahkemeler, dosya üzerinden inceleme yapıp tahliye kararları verebildiler.

NÖBETÇİ MAHKEMELERDEN TAHLİYE

Silivri'de bunlar yaşanırken Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde de tahliyeler yaşandı. 13. Ağır Ceza'nın tahliye kararı verme yetkisi olmadığını bilen sanık avukatları nöbetçi ağır ceza mahkemelerine tahliye talebinde bulundular. İlk tahliye kararı 21. Ağır Ceza mahkemesinden geldi. Mahkeme sanıklar Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker'i tahliye etti. İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İshak Eken, üye hakimler Rafet Koyuncu ile Keskin Karakurt tarafından Tuncay Özkan ve Levent Göktaş için verilen kararda 'sanıkların tutuklu kaldıkları süreler, delillerin toplanmış olup karartılma kuşkusunun kalmaması, sanıkların sabit ikametgah sahibi olması, karar onansa dahi kesinleşebilmesi için geçebilecek muhtemel süre, kararın bozulması halinde telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere neden olunabilecek olması, tutuklamanın tedbir olması, benzer konumda tahliye edilmiş sanıklar da bulunması nedeniyle bunun adalet duygularını incitebilecek olması nazara alınarak başkaca yönler incelenmeksizin yerinde görülen tahliye istemlerinin kabulüne, sanıkların tahliyelerine karar verilmiştir' ifadeleri yer aldı. Mahkeme, Tuncay Özkan ve Levent Göktaş hakkında yurtdışı çıkış yasağı da koydu. Sedat Peker ile ilgili kararında da aynı gerekçeleri sıralayan mahkeme, Peker'e verilen ceza miktarını dikkate alarak herhangi bir adli kontrol uygulamadı.

13. AĞIR CEZANIN RED KARARI

Kararda şu ifadelere yer verildi:
"Yapılan yargılamada, Türkiye'deki derin devletin adı olan Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün çok karışık bir ilişkiler yumağına sahip olduğu görülmüştür. Örgütün yargılanan ve mensuplarının cezalandırıldığı belli bir kısmı açığa çıkarılmış ise de, bazı hücrelerine ulaşılamadığı görülmüştür. Yine Ergenekon Terör Örgütü' nün bazı birimleri ve uzantıları hakkında dosya kapsamına göre isabetli yorum yapılabilmesi mümkün olsa da, bunlarla alakalı dosyada hukuki olarak yeterli delile ulaşılamadığı ortadadır. Bu yüzden bunların ayrı bir soruşturma ile ortaya çıkarılmasının mümkün ve gerekli olduğu düşünülmektedir."

7 AYDA GEREKÇE YAZILAMADI

2008'de başlayan davayı 6 yılda tamamlayan ancak gerekçesini 7 aydan bu yana bir türlü yazamayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye taleplerini red gerekçesini şöyle sıraladı:"Sanıklara ağır müeyyideler gerektiren cezaların tayin edildiğini, kamuoyunu etkileme, davayı itibarsızlaştırma ve ve kaçma şüphelerinin bulunması sebebiyle tutuklu sanıklar haklarında adli kontrol tedbiri uygulanmasının yetersiz kalacağı belirtilerek 05 Ağustos 2013 tarihli kararımızın arkasındayız.


TBMM HSYK'NIN YETKİSİNİ GASPETTİ

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, yapılan yasal düzenlemeyle birlikte 15 gün içinde gerekçeli kararı tamamlaması gerekliliği ile ilgili ise Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer'in tahliye talepleriyle ilgili olarak 27 sayfalık bir karar veren Mahkeme, "Mahkememizin talebi inceleme konusunda görevli olup olmadığına ilişkin inceleme" başlıklı bölümde çok sert ifadeler kullandı. Kararda, Anayasa'nın 142. maddesi uyarınca ('Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.') TBMM'ye verilmiş bir görev iken, Anayasa'nın 159/8. maddesi uyarınca, bir mahkemenin kaldırılması görevinin ise Adalet Bakanlığı'nın bir mahkemenin kaldırılması teklifi ile bağımsız HSYK tarafından karar verebileceğini düzenlemiştir" denildi. Mahkeme, başvurusunda Meclis'in verdiği kapatma kararını sert bir dille eleştirerek TBMM'nin HSYK'nın yetkisini gaspettiğini öne sürdü.


"MAHKEMEMİZİN YETKİ VE GÖREVİ DEVAM EDİYOR"

Mahkeme daha da ileri giderek Meclis'in kararını tanımadığını ve mahkemelerinin görevinin sürdüğünü ifade etti. Tahliye talepleriyle ilgili kararında sanıkların, birçok terör örgütünün yaptığı gibi siyasal, basın ve örgütlenme özgürlüklerini Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda kullandığına vurgu yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, "Bu bağlamda eski Genelkurmay Başkanı sanık İlker Başbuğ'un durumu ön plana çıkmaktadır. Sanıklar tarafından 'Bir genelkurmay başkanından nasıl terörist olur' söylemleriyle oluşturulan bir algı söz konusu olmuştur. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, 'terörist' kelimesi hukuki değil, basın yayın organlarının kullanmayı tercih ettiği siyasi bir kavramdır. Hukukta ise terör suçlusu kavramı tercih edilir" ifadelerini kullandı.

GEREKÇEYİ BİR TÜRLÜ YAZAMADILAR

Haftanın her günü Silivri'ye giden ve sadece bu davayla görevli olan heyet, gerekçeli kararın tamamlanmamasını ise şu şekilde savundu: "Sanık sayısı, sanıklara isnat edilen eylemlerin sayısı, sanıklara isnat edilen suçların ve mahkum oldukları suçların sayısı, dosyada mevcut belge sayısı, tanıkların sayısı ve dinlenme süresi, dava konusu olayların özelliği, sanıkların birbirleri ile irtibatlarını ortaya koyan HTS raporlarının kapsamı, Genelkurmay Başkanlığı'ndan celp edilen bilgisayarların incelenmesinden sonra verilen bilirkişi raporu ve dosyadaki diğer raporların kapsamı ve dosya kapsamı dikkate alındığında öngörülen 15 günlük süre içerisinde gerekçeli kararın yazılamayacağı açıktır. Hatta sanıklar ve müdafiiler savunmalarında sık sık bu davanın bitmesinin ve gerekçeli kararının yazılmasının mümkün olmadığı, insan gücünün bunun üstesinden gelemeyeceklerini belirttikleri de görülmüştür. Ancak mahkemeniz bugüne kadar Türk yargı tarihinde hiçbir mahkemenin maruz kalmayacağı kadar ağır bir baskı altında olmasına rağmen, gece gündüz herhangi bir mesai gözetmeksizin gerekçeli kararı hazırlamak için yoğun çaba göstermiştir. Bu tarih itibariyle de gerekçeli kararın önemli bir bölümü tamamlanmıştır."