24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Ulusal Muhafızlar için eğit-donat Türkiye’den

Maliki’nin Irak Ordusunu Şiileştirmesinin, IŞİD’e karşı ortak mücadeleye engel olduğunu belirten Davutoğlu, “Şimdi Irak’ta bir tür yerel Ulusal Muhafız güvenlik sistemi planlıyorlar. Yani, Musul’u, Musullular’ın savunması üzerine kurulu. Bu birliklerin eğitimi konusunda Türkiye’ye talep oldu ve bunu kabul ettik” dedi.

Ardan ZENTÜRK - Erbil22 Kasım 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Ulusal Muhafızlar için eğit-donat Türkiye’den

SEKİZ yıl boyunca sürdürdüğü Irak’ı “Şiileştirme” siyaseti, geçtiğimiz ağustos ayında Musul’a dönük IŞİD saldırısıyla büyük bir trajediye dönüşen Irak eski Başbakanı Nuri el-Maliki’nin geride bıraktığı enkazı kaldırmak, yeni Başbakan Haydar el-Ebadi için çok zor. Zorluk, Maliki döneminde Irak ordusunda yaşanılan köklü değişimden kaynaklanıyor. Irak’ın Sünni nüfusu ve Kürtler için artık, Irak ordusu, “ulusal” kimlik taşımıyor, bir “Şii ordusu” olarak niteleniyor. Bu durum, özellikle Sünni nüfusun ordudan uzak durmasına ve IŞİD’le sürdürülen mücadelenin ciddi darbe almasına neden oluyor.

Güvenilir kurum TSK

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bağdat’a yaptığı bir günlük ziyarete tam 17 farklı toplantı ve görüşmeyi sığdırırken temas ettiğim Iraklı yetkililerin bu sorunu aşabilmek için bölgesel düzeyde örgütlenmiş fakat Irak savunmasının da parçası olarak kabul edilecek yeni bir “Ulusal Muhafız” örgütlenmesi üzerinde çalıştıklarını öğreniyorum. Iraklılar, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Erdal Öztürk’ün heyette yer almasını bu nedenle çok önemsiyor, çünkü Sünni nüfus coğrafyasında şekillenecek bu yeni güvenlik yapılanmasını geliştirip güçlendirebilecek tek “güvenilir” kurum, Türk Silahlı Kuvvetleri.

Sünnilere ihtiyaç var

Gelişmeyi, Bağdat-Erbil uçak yolculuğumuz sırasında Başbakan Davutoğlu’na soruyorum, aldığım cevap, Iraklı yetkilileri doğrular nitelikte: “Ne yazık ki, Nuri el Maliki döneminde Irak devletinin kimliğini belli bir dini yapıya oturtma girişimi, en çok Irak ordusunu etkilemiş görünüyor. Sünni nüfusun yaşadığı bölgelerde ordunun bir etkinlik kazanması, tekrar güvenilir bir güç haline gelmesi zor. IŞİD terörü ile mücadelede ise, Sünni nüfusun, aşiretlerin aktif rol alması gerekiyor. Bir tür yerel Ulusal Muhafız güvenlik sistemini hayata geçirmeyi planlıyorlar. Yani, Musul’u, Musullular’ın savunması üzerine kurulu bir yapılanma. Çünkü, bugünkü haliyle Irak ordusu Musul’a girse, oradaki Sünni nüfusla ordu arasında yeni bir krizin patlak vermesi kaçınılmaz. Bir ordu, ulusal ordu olmayınca, o zaman tek tarafın ordusu haline geliyor. Yerel otoritelerin kontrolündeki bu yeni Ulusal Muhafız birliklerinin eğitimi konusunda Türkiye’ye talep oldu, bunu kabul ettik. Bizim için Musul, Kerkük ve Erbil’in güvenliği çok önemli. Buradaki yerel güvenlik unsurlarının güçlü olması gerekiyor. Biz, Irak’ta teröre karşı mücadele verecek tüm unsurları destekler, eğitim veririz.”

Gelir adil paylaşılmalı

Davutoğlu’nun şu sözleri ise, bölgede yaşanılan hızlı gelişmelerin devletlerin başlangıç politikalarında bile hızlı değişikliklere neden olabileceğini ortaya koyuyor: “Iraklı muhataplarıma da açıkça ifade ettim. Biz, 2003 yılında Amerikalılar Irak anayasasını hazırlar ve bu ülkeyi yeniden yapılandırırlarken kendilerine merkezi kuvvetli ve toprak bütünlüğünü koruyan bir Irak ordusunda baskı yaptık. Fakat bugün gelinen nokta, bu görüşlerimizin artık değişmesi gerektiğini gösteriyor. Eğer Irak’ı bir ve bütün olarak tutmak istiyorsak gücü ve geliri paylaştırmak zorundayız. Eğer merkez ‘bu ülkenin petrolünün tamamı benimdir’ derse bugün yaşadığımız olaylar yaşanıyor.”

IŞİD’e karşı birleştiler

Bu noktada hatırlatayım; Davutoğlu’nun bu sözleri Irak’ta federalist bir arayışı değil, merkezin daha zayıf ve karar verici unsurların yerel ölçekte daha güçlü olduğu bir devlet yapılanmasını öngörüyor. Aksi bir durum, ülkede daha sert bir kırılmayı ve parçalanmayı ortaya çıkarabilir. Davutoğlu’na göre, Irak’ın diğer Arap devletlerinden üstün olan yönü petrolünden çok, demokrasisi ve insan kaynağı: “Ebadi’ye de söyledim, bu ülkede Arap dünyasında pek eşine rastlanmayan bir olay yaşandı ve iktidar demokratik yoldan değişti. Irak Meclisi’nde yaptığım konuşmada artık bu ülkede şehirleri Sünni, Şii veya Kürt olarak sıfatlandırmayın. ‘Musul Sünni, Basra Şii, Erbil Kürt’tür’ sözü bölünmeye zemin hazırlıyor. Oysa yaşadığımız coğrafya bu tür ayrımcı sıfatlara da izin vermiyor. ‘Bu ülkenin bütün kentleri hepsidir’ dedim, çok destek aldım. Irak, ilk kez, ortak bir tehditle sarsılmış durumda. IŞİD karşısında bütün unsurları ilk kez birleşmiş durumda buldum. Bu, ülkenin geleceği açısından önemli bir çözüm umudu doğuruyor...”

K.Irak’a güvenlik desteği

IRAK Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani ile görüşen Davutoğlu daha sonra gazetecilerin sorularını cevapladı. Davutoğlu, Irak’ın bir bütün olarak güvenliğinin Türkiye için önemine değindi. Davutoğlu,  Türkiye’nin, Kürt bölgesinin güvenliği için gereken her türlü desteği vereceğini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti: “Bu bizim için hem tarihi ve insani, hem stratejik bir konudur. Eğitim ve güvenlik alanında vereceğimiz destekler artarak devam edecektir. Kobani’ye Peşmerge’nin geçişine izin vermemiz aslında aramızda oluşan güven ilişkisinin çok çarpıcı bir yansımasıdır. Bundan sonra da gerektiği zaman gereken her yerde birlikte tedbir almaya devam edeceğiz. Irak’ın güvenliği Türkiye için hayatidir. Kürt bölgesinin güvenliği ise bizim için en öncelikli konudur, Türkiye’yi doğrudan ilgilendirir.” 

Teröre karşı birlikte savaş

BAŞBAKAN Davutoğlu’yla başbaşa görüşmesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKYB) Başkanı Mesud Barzani, “Güvenlik, siyasi ve ekonomik birçok meselede görüş alışverişinde bulunduk. Memnuniyetle söylemek isterim ki Türkiye ile birbirimize çok yakınız. İstişare ve iş birliğine devam etme kararı aldık. Teröre karşı savaşta birlikte hareket edeceğiz” diye konuştu.

Barzani, Irak ve Türkiye ilişkilerinin de güçlendirilmesi noktasında, Ankara ile hemfikir olduklarını vurguladı. “Kobani’ye yeni bir Peşmerge birliği gönderilecek mi?” sorusuna “Bunu savaş meydanındaki şartlar belirler” cevabını verdi. Barzani, Bağdat ile Erbil arasındaki son anlaşmanın içeriğini açıkladı: “Bağdat, 150 bin varil petrol anlaşması karşılığında Kürdistan bölgesine 500 milyon dolarlık iki ödeme yapacak.”