20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Yılın annesi: Duygu Akça

Antalya'da 6 günlükken ailesi tarafından hastaneye terk edilen doğuştan engelli bebeği evlatlık edinerek 12 yıldır annelik yapan Duygu Akça'ya 'yılın annesi' ödülü verildi.

DHA7 Mart 2014 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Yılın annesi: Duygu Akça
Antalya İş Kadınları Derneği (ANTİKAD), 6 günlükken ailesince terk edilen ve doğuştan meningosel (omurgadaki açıklıktan deri ile kaplı beyin-omurilik sıvısı içeren bir kesenin dışarı çıkması durumu) hastalığı olduğu için doktorların yaşamayacağını düşündüğü bebeği evlatlık edinen Duygu Akça'yı yılın annesi seçti. Dernek tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte Akça'ya plaket verildi. 12 yaşındaki kızı Ecem Nur Adıgüzel ile törene gelen Akça, kendisine ödül verildiği için mutlu olduğunu söyledi.

Kızıyla tesadüfen karşılaştığı sırada tüp bebek tedavisi gördüğünü ve tedavinin son sürecinde arkadaşının önerisiyle gittiği hastanede Ecem Nur'u gördüğünü anlatan Akça, bebeğin gözlerinden çok etkilenerek evlatlık edinmeye karar verdiğini ifade etti. Bebeği ilk etapta yakınlarının kabullenmediğini, kendisiyle görüşmediğini dile getiren Akça, doktorların da Ecem Nur'u öleceği düşüncesiyle 7 ay boyunca ameliyata almadığını savundu.

'HİÇ KİMSE KABULLENMEDİ'

Akça, yaşadıklarını şöyle özetledi:

"Hastanede engelli olduğu için anne ve babanın bıraktığı bir çocuktu. Gördüğümde gözleri beni çok etkiledi. 750 gram bir bebek, gözleri çok iriydi. Çok zayıftı ama gözleri etkiledi. Bebek alma düşüncem yoktu benim. Ecem'i aldığım gün tüp bebek yaptıracaktım. Tedavilerim olmuştu. Yine de Ecem'i aldım, tüp bebekten vazgeçtim. Farklı bir çocuk olduğu için kimse kabul edemedi. Tek başımıza kalan iki insan gibiydik. Birbirimizden vazgeçemedik. Zor bir hayat geçti. Aile sorunları, okulda sorun yaşadık."

Duygu Akça, hislerini "Bana evlat oldu, bana 'anne' diyebilen biri oldu. Tüp bebek tutmasaydı, belki de kimse bana anne diyemeyecekti. O benim her şeyim" sözleriyle dile getirdi.

'O BENİM ANNEM'

12 yaşındaki Ecem Nur Adıgüzel de annesini çok sevdiğini söyledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi Engelli Basketbol Takımı'nda oynayan Ecem Nur, "Anlatılmaz ama annemi çok seviyorum. Babamı da seviyorum. Benim annem... Bir ailemin olması çok güzel. Bana iyi, gerçek bir anne olarak davranması çok iyi bir duygu. Belki gerçek annem burada olup da kötü davranabilirdi. Annemle çok mutluyum" diye konuştu. Avukat olmayı isteyen Ecem Nur'un en büyük hayali ise hayranı olduğu Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy ile tanışmak.

DİĞER ÖDÜLLER

Antalya İş Kadınları Derneği'nin verdiği diğer ödüller de şöyle oldu: 'Yılın akademisyeni' ödülü, dünyada ilk defa kadavradan rahim nakli yapılan Derya Sert'in hamilelik süreciyle ilgili görevi üstlenen Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münire Erman Akar'a verildi.

'Yılın iş kadını' ödülünün sahibi de Koton Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Yılmaz oldu. Yılmaz, Koton olarak 107'si yurtdışında toplam 355 mağazaları bulunduğunu ve bu yıl 240 milyon müşterinin mağazalarını ziyaret etmesini hedeflediklerini belirterek, "65 milyon ürün satmayı planlıyoruz" dedi.

22 YILDIR ÇOCUKLARINA HEM ANALIK, HEM DE BABALIK YAPIYOR

ERZURUM'da kardeş olan iki eşi de PKK'lı teröristler tarafından öldürülen 50 yaşındaki Nezahat Üstündağ, 22 yıldır 4 çocuğuna hem analık hem de babalık yaptığını, Dünya Kadınlar Günü'nün kendisine bir anlam ifade etmediğini, kendini unuttuğunu söyledi.

Erzurum'un Şenkaya İlçesi'nin Dokuz Elma Köyü'nde yaşayan Nezahat Üstündağ, 1981 yılında Mühendis Üstündağ ile dini nikahla evlendi. Bu evlilikten çiftin 2 çocuğu dünyaya gelirken, PKK'lı teröristler 1987'de köyü bastı ve güvenlik güçlerine bilgi sızdırdığı iddiasıyla Mühendis Üstündağ'ı eşinin gözleri önünde öldürdü. İki küçük çocukla ortada kalan Nezahat Üstündağ, 'töre gereği', eşinin küçük kardeşi olan Ekrem ile 1990 yılında nikahlandı. 1992 yılında yine köyü basan teröristler gönüllü köy korucusu Ekrem Üstündağ ile birlikte kayınbiraderi Yasin'i, Mühendis Üstündağ'ın mezarı başında kurşuna dizerek öldürdü.

2'si kocası olmak üzere 3 yakınını teröre kurban veren Nezahat Üstündağ köyünü terk ederek Erzurum'a yerleşti. Dönemin Valisi Mehmet Ağar, şehit eşi Nezahat Üstündağ'a sahip çıkarak bir ev verdi. Çeşitli işlerde asgari ücretle çalışıp evine ekmek götüren Nezahat Üstündağ, ikinci eşi Ekrem Üstündağ'dan ikinci çocuğu olan kızı Hatıra Üstündağ'ı eşinin öldürülmesinden 3 ay sonra dünyaya getirdi. Nezahat Üstündağ yaşadıklarını şöyle özetledi:

"Kadın olduğumu biliyorum ama gününü bilemiyorum. Eşlerim öldükten sonra kadın işlerini bırakıp erkek işlerine bakmaya başladım. Çocukların okulu, sınavı, evin geçimi derken yaşadıklarım beni yordu. Hastalandım. PKK nasıl kalbimi söküp aldıysa şimdi onların üzüntüsü iç organlarımı da çürütmeye başladı. Kadınlar, doğum günlerinde gelip bana eşlerinin aldığı hediyeleri gösteriyor ya da yemeğe götürdüğünü söylüyor. Ben de gündüz erkek işinde gece de kendi işimi yapıyorum. Artık çocuklar 'Annemiz o kadar erkekleşmiş ki yemek yapmayı bile unutmuş' diyor. Midem rahatsız tedavi görüyorum. Eşlerim yanımda olamadı ama ben onların yanına gideceğim. Bu dünyada çok çektim. Allah beni kimseye muhtaç etmeden yanına alsın. Dört yetimi tek başıma büyüttüm. Hepsi devlet memuru oldu. Onlar benim gururum. Üçüncü bir evlilik yapmayı düşünmedim. Zaten 'Benimle evlenen ölüyor' diye kimse de böyle bir teklifle yanıma gelmedi. İki eşimin mezarını beğenmediğim için 4 kez yaptırdım. İkinci eşimden olan Hatıra babası öldükten 3 ay sonra dünyaya geldiği için baba nedir bilmiyor. PKK terör örgütü kardeş olan iki eşimi, kaynımı ve Tunceli'de uzman çavuş olan dayımın oğlu Turgay Algöl'ü şehit etti. Teröristler benden 4 can aldı. Abdullah Öcalan'ın derdi beni hasta etti. Ben bunları yaşarken kadınlar ya da Sevgililer Günü'nü bana çok uzak. Allahuekber'in, Palandöken'in karı kalkar ama benim karım hiç kalkmayacak."