19 Mayıs 2024 Pazar / 12 Zilkade 1445

Bir İmam Gazali romanı: Akıl Kalbi Ararken

MÜRSEL GÜNDOĞDU’NUN BİR GAZALÎ ROMANI ÜST BAŞLIĞIYLA KALEME ALDIĞI AKIL KALBİ ARARKEN, AKIL KALP BİRLİKTELİĞİNİN GEREKLİLİĞİNİ İMLEYEN BİR ROMAN.

MERAL AFACAN BAYRAK14 Şubat 2013 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Bir İmam Gazali romanı: Akıl Kalbi Ararken

“Biz bu dünyada başka bir dünyanın uykusundaysak eğer, bütün bildiklerimiz ve bildiğimizi sandığımız herşey, uykusunda olduğumuz diğer dünyanın rüyalarından ibarettir” der İmam-ı Gazalî. Gerçeği kavratacak nitelikte, akıl-kalp birlikteliğinin gerekliliğini imleyen bir roman; “Akıl Kalbi Ararken.”

Romanda iki ayrı karışık dönemin izleri bölümler halinde zamanda kaydırma yapılarak verilmiş. Birinci bölümde olaylar şöyle gelişir: Amerika’nın Irak’a yaptığı işgali gerçeğini gören batılı bir gazetecidir Hans. Bağdat Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Mustafa ile, Bağdat’ta bir otelin bombalanması sonucu tesadüfen tanışırlar. Mustafa’nın hayatını kurtarır.  Aralarında bir dostluk başlar. Mustafa’nın ailesiyle tanışır, babasıyla sohbet etmeye başlar.  Bu sohbetler sonrası Hans’ın Bağdat’a bakışı hızla değişmektedir. Selçuklular dönemi, Gazali üzerine sohbet etmeye başlarlar. Kaderin birleştirdiği iki kişi Gazali’nin hayatına bugünün gerçeğinden yola çıkarak bakmaya başlarlar.

BİR ALİMİN HAYAT HİKAYESİ

Romanın ikinci bölümünde yazar, edebi eser yazma iddiasını bir yana bırakıp Gazalî’nin hayatına odaklanır. Onu “müctehid” yapan dönemin şartlarını ortaya koyarken büyük alimin geçtiği evreler başarılı bir üslupla anlatılır.

Tüccar ve ilme meyilli babasının arzusuyla, Gazalî’nin çocukluk ve ilk gençlik yılları ilim tahsili ile geçer. Hasta düşen baba, vefat etmeden önce onun ilim öğrenmesi için her şeyi düşünür. Kardeşi Ahmed ile onu amcası Ebu Hasan’a emanet eder. Annesi Sevde Hatun’da bu duruma müsaade eder. Tasavvufla başlayıp, dönemin fıkıh ve kelam bilgini Şeyh Ahmed Bin Muhammed er-Razhanî et-Tûsî’den fıkıh dersleriyle devam eder. Hafızlığını bitirir. Sorgulayan ve güçlü zihin yapısıyla Tûs şehrinde parlak bir öğrenci olarak göze çarpar Gazali. Cürcan şehrine kardeşiyle birlikte geçer. Amcası tarafından İsmail b. Mesade’ye emanet edilir. Orada hadis ilmi üzerine yoğunlaşırken, keskin zekâsı ve öğrenme şevkiyle kısa sürede en gözde öğrenci oluverir. Beş yıl sonra Tûs’a döner. Cürcan-Tûs şehirlerindeki çalışmalarını toparlar. Cürcan’dan Tûs’a dönerken 1074’de, eşkıya ile olan karşılaşmasından büyük dersler çıkarır. Bilgiyi kağıda değil, zihnine yerleştirmesini öğrendiği bu andan itibaren ilme ve âlime bakışı değişir. Bu harmanlamadan doğan ilk telif denemesi Talikat’i yazar. Sonra Nişabur kentinde İmamü’l-Harameyn Ebu’l-Meali el-Cüveynî’nin başmüderrisliğinde Nişabur Medresesi’ne adımını atar. Burada  tefsir, hadis, fıkıh kelam gibi dinî ilimlerin yanı sıra, edebiyat, tasavvuf, felsefe, mantık, hendese, tıp ve tabiat ilimlerini öğrenir.

    Herşey yolundayken bir haber alır. Annesi  hastadır. Önünde iki yol vardır: ya devam edecek ya da ilim öğrenmeyi bırakacaktır. Annesinin ölümü üzerine ilim öğrenme hırsı ve şöhretini ölüm karşısında sorgulama fırsatı bulur. Ölüm gerçeği ağır basar terazide. Fakat anne-babasının vasiyeti ve amcasının ısrarıyla devam kararı alır. Tus’tan Nişabur’a dönünce kardeş Ahmed’le birlikte, Nişabur’un tasavvufta zirve ismi Kuşeyrînin talebesi  Ali el- Farmadîden ders almaya başlar.

EHLİ SÜNNET ONA EMANET

Müderrisliğe ilk adımını attığı yıllarda el-Menkul fi İlmi’l Usul adlı eserini oluşturur. Bu eser konuları bakımından titizlikle tasnif edilmiş, açık ve net bir biçimde meseleler hakim bir üslupla ele alınmıştır. Hocası tarafından Gazalî olarak adlandırılarak, bu kitapla rüşdünü ispat etmiş olur. 1084’de Farmadînin Nişabur’da vefatıyla yeni bir dönem başlar Gazalî’nin hayatında. El Cüveynî vefat edince, kelam kürsüsüne atanmış olur. Daha sonra Nizamülmülk ile tanışması ve önemli bir görevle görevlendirilmesi sözkonusudur. Nizamülmülk  ehl-i sünnet itikadının korunması için, kendisinden yardım ister. Hasan Sabbah, Batınilik mezhebini yaygınlaştırıp, İsmailiye devletini kurmaya çalışan ve Fatımiler’den destek alan, kendini mehdi ilan etmiş bir adamdır. Sular iyice ısınmaktadır.

    1085’te Nizamülmülk’ün himayesinde Samarra’ya yerleşir. Samarra, Orta Asya’dan göç eden Türklerin ikamet etmesi için çölde ağaçlandırılarak halife Mem’un tarafından kurulan göz kamaştırıcı bir şehirdir. Kadı Seyyid Efendi’nin kızı “Nurbanu” ile evlenir. İki kızı dünyaya gelir. Samarra Ulu Camii’de, Türk-islam sanatında büyük camii geleneğinin başlangıç noktasını oluşturur. Nizamülmülk’ün ölümünden sonra, Melikşah’ın kabul merasiminde Ömer Hayyam ile tanışırlar. Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra Gazalî, Bağdat’ta halkın sıkıntılarını irdelemeye başlar. Gazalî, hikmet peşinde felsefe çalışmalarını, Makasıd el-Felasife olarak adlandırır. Medrese ve ilim çevrelerince çok beğenilen bir eserdir bu. Aynı oranda da en çok eleştirilen eseridir. Bu eserin ardından felsefecilerin tutarsızlığını sorguladığı, Tehafüt el-Felasife gelir. Beraberinde akıllardaki soru işaretleri cevaplarını bulur. Mihakk el-Nazar, el Mustazhirî, , Hüccet el-Hak, Mizan el-Amel , Kitap el-İktisat fi’l-İtikat adlı eserlerini ard arda telif eder. Onra Bağdat’ı terkedip, Mekke ve Medine’ye doğru yola koyulur.

       Kitaptan

    “Unutmamalısın ki, aşka direnirsen nefsine yenilirsin. Aşk ve sen aynı bedende bir arada yaşayamazsınız. Sen varsan aşk yoktur ve aşk varsa sen olmayacaksın.”

“Bilmek ve yaşamak çok farklıdır. Mesela, hasta olan doktor sağlığın tanımını ve gereklerini bilir. Halbuki sağlığını kaybetmiştir.”

“Aynı şekilde zühdün hakikatini ve şartlarını bilmekle bilfiil zühd halini yaşayarak nefsi dünyadan uzaklaştırmak arasında çok fark vardır. Sufiler, söz değil, hal sahibidirler. Onlar ilmi bizzat yaşayarak elde ederler.”

 AKIL KALBİ ARARKEN

BİR İMAM GAZALİ ROMANI.

MÜRSEL GÜNDOĞDU. NESİL YAY. 2012.