24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Kurtuluş Tayiz: Ekrem Dumanlı'nın sonu da Başbuğ gibi olabilir

TRT Türk’te Betül Soysal Bozdoğan’ın sunduğu Manşetten programına katılan Akşam Gazetesi Yazarı Kurtuluş Tayiz, Ekrem Dumanlı'yla ilgili çarpıcı bir tespitte bulundu.

stargazete.com-özel16 Ağustos 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:

Muhalefetin, Türkiye’nin ilerlemesi ve gelişmesiyle ilgili projelere destek vermediğinin altını çizen Tayiz,  “Çözüm sürecinin tamamlanamamasının nedeni CHP’dir” dedi.

Seçimlerde başarılı olamayan paralel  yapılanmanın şimdiki adımının köşkle Erdoğan arasında siyasi bir kriz çıkarmak olduğunu ifade eden Tayiz, “Burada iddia ediyorum ki paralelcilerin köşke çağırılması Gül’ün iradesinde olan bir olay değildir. Danışmanlar, gazeteci kontenjanı altında paralel yapılanmaya mensup bazı gazetecileri veda resepsiyonuna davet ederek Gül ve Erdoğan arasında ihtilaf çıkarmaya çalışıyorlar” dedi.

ERDOĞAN, GÖREVİNİN DOLACAĞI TARİHİ BİLMİYOR MU!

Betül Soysal Bozdoğan(B.S.B): Tayyip Erdoğan halkın oylarıyla 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Günlerdir Erdoğan’ın başbakanlık ve genel başkanlıktan ne zaman istifa etmesi gerektiğini konuşuyoruz.  Bu konuda Yargıtay kararını açıkladı ve “Cumhurbaşkanlığı yeminle başlar” dedi. Kararı nasıl yorumlarsınız?

Kurtuluş Tayiz (K.T): Çok tuhaf bir ülkeyiz. 17 ve 25 Aralık komplosunu düzenleyenler bir araya gelip Erdoğan’ın hukuku çiğnediğini iddia etmeye başladılar. Hukuku katledenler, yargıya güveni sıfıra indirenler aslında bu cepheydi.

Erdoğan, görevinin dolacağı tarihi bilmiyor mu? 1989 yılında Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gelişen davada, Yargıtay  “Bir kişi ant içmeden Cumhurbaşkanlığı sıfatını kazanamaz” şeklinde karar veriyor. Diğer bir şeyse mevcut cumhurbaşkanının görev süresi dolmadan yeni cumhurbaşkanı göreve başlayamaz.

Burada daha önceki dönemlerde olduğu gibi kriz yaratılmaya çalışıldı. Bunu yapanlarsa daha çok paralel medya ve ona hukuk danışmanlığı yapan Taha Akyol oldu.

PARALEL YAPIYA YAKIN GAZETECİLERİN RESEPSİYONA DAVET EDİLME SEBEBİ GÜL’LE ERDOĞAN’IN ARASINI BOZMAKTI

K.T:  Şiir okuduğu için hapse atılan sonrasında bin bir zorlukla parti kuran, 2002’den kurduğu partiyi bugünlere taşıyan bir lidere ‘partine karışma’ deniyor. Bu bir babaya ‘ailene karışma’ demek gibi bir şey.

Paralel medya, köşkle Erdoğan arasında siyasi bir kriz yaratmaya çalıştı. Burada iddia ediyorum ki paralelcilerin köşke çağırılması Gül’ün iradesinde olan bir olay değildir. Danışmanlar, gazeteci kontenjanı altında paralel yapılanmaya mensup bazı gazetecileri veda resepsiyonuna davet ederek Gül ve Erdoğan arasında ihtilaf çıkarmaya çalışıyorlar.

 

“CHP CHP’LİLERİN DEĞİL”

B.S.B: CHP’de seçim sonrası gerilim sürüyor. CHP’de kılıçlar çekildi denebilir. Neler oluyor?

K.T: CHP’nin içindeki kıpırdanmaları iyi değerlendirmek gerekiyor. Yakın tarihte CHP’deki bu tür değişiklikler dış müdahalelerle mümkün olabilmiş. Örneğin Deniz Baykal, partinin iç dinamikleriyle değil kaset komplosuyla siyaseti bıraktı. Deniz Baykal da onlarca seçimi kaybetti ama itirazlarla, partide yenilenme çağrılarıyla siyaseti bırakmadı. Kaset komplosu sonucu siyaseti bırakmak zorunda kaldı.

CHP’de seçim sonrası bir kıpırdanma söz konusu. İtirazlar var, yenilenme, kurultay çağrıları var. Ama  CHP’de son sözü içeridekiler söylemiyor. CHP, CHP’lilere ait, CHP’lilerin sözünün geçtiği bir parti değil.

B.S.B: Olası bir kurultayda Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan olma ihtimali nedir?

K.T: Dışarıda bir statüko bloğu var. Bürokrasi, derin devlet, cemaat gibi güç merkezleri var. CHP’yi bu güç merkezleri kontrol ediyor. Bu güç merkezleri istemedikçe CHP’de değişiklik söz konusu olamaz. Güç odakları Kılıçdaroğlu’yla devam etmek istedikten sonra hiçbir kurultay bunu değiştiremez.

B.S.B: Erdoğan Yeni Türkiye inşasında “yeni muhalefet ” anlayışının gelişmesi gerektiğine vurgu yaptı. Muhalefet değişebilir mi?  Yeni muhalefet düşüncesi gerçekleştirilebilir bir şey mi?

CHP, TAKOZ İŞLEVİ GÖRÜYOR

K.T: Erdoğan’ın “Yeni muhalefete ihtiyaç var” sözlerinin kaynağı şu: Türkiye yenileniyor, değişim adımları atıyor ama buna köstek olan bir muhalefet var. Dünyanın diğer ülkelerinde muhalefet değişimin önüne bu kadar güçlü bir set çekmemiştir. Yeni Türkiye, başbakan Erdoğan’ın kişisel malı değildir. Yeni Türkiye, Türkiyelilerindir. Muhalefet yeni Türkiye’nin oluşumuna takoz olacağına bu oluşuma katkı sağlamalıdır.

ÇÖZÜM SÜRECİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL CHP’DİR

Muhalefet, Türkiye’nin ilerlemesi ve gelişmesiyle ilgili bütün projelere ‘hayır’ diyor. Yeni Türkiye’yi desteklememenin yanında, karşı bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Çözüm sürecinin tamamlanamamasının nedeni CHP’dir.

Yeni Türkiye yolunda daha hızlı adımlar atabilmemiz için elbette ki yeni bir muhalefete ihtiyacımız var ama Türkiye değişim konusunda önemli bir dinamizm sağladı, güçlü bir iradeye sahip. Dolayısıyla CHP değişimin önünde istediği kadar takoz olsun, Türkiye bu engelleri aşıp yoluna devam edecektir.

B.S.B: Bir araştırma şirketinin yaptığı “Başbakan kim olsun?” anketinde Davutoğlu’nun ismi ön plana çıktı. Davutoğlu’nun başbakanlığını nasıl yorumlarsınız?

DAVUTOĞLU’NUN BAŞBAKAN OLMASI İSABETLİ BİR KARAR

K.T: 17 ve 25 Aralık operasyonlarının iki amacı vardı. Birincisi hükümetin önemli adımlar attığı Kürt politikası, çözüm sürecini sabote etmek. İkincisi adım hükümetin dış politikasıydı. Hükümet cumhuriyet tarihinden günümüze kadar süregelen İsrail ve Amerika merkezli dış politika konumlanmasını yıktı. Bu politikanın uygulayıcısı da Ahmet Davutoğlu’ydu. 17-25 Aralık operasyonlarının hedefinde Erdoğan ve Davutoğlu vardı. Suriye güvenlik zirvesinin servis edilmesi, Davutoğlu’na radikal İslamcı yaftası vurulmaya çalışılması… Tüm bu süreçlerde Davutoğlu iyi bir duruş sergiledi. Davutoğlu, aynı zamanda paralel yapılanmaya karşı sağlam duruş sergileyen isimlerden biriydi.

Davutoğlu benim için kabinedeki en yaratıcı, geniş görüşlü aynı zamanda en ahlaklı siyasetçilerden biri. Ak Parti’de Beşir Atalay’dan, yalçın Akdoğan’a çok iyi bir kadro var. Ama Davutoğlu’nun tercih edilmesi isabetli bir karar olacağını düşünüyorum.

B.S.B: Paralel yapının yasadışı dinleme faaliyetlerinin kamuya aktarılmasını sağlayan yayın kuruluşlarına dava açıldığına dair bir haber var. Nasıl yorumlarsınız?

EKREM DUMANLI’NIN SONU İLKER BAŞBUĞ GİBİ OLABİLİR

K.T: Bu ülkede Genel Kurmay’a doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı çalışan bir takım internet siteleri vardı. Bu kuruluşlar yüzünden Genel Kurmay Başkanı, terör örgütü yöneticisi olmaktan müebbet hapse mahkûm edildi.

Casusluk şebekesinin uzantısı olarak faaliyet gösteren bir takım tırnak içinde gazeteciler ve medya kuruluşları var. Bunlar siyasi operasyonlardır. Bu gazeteler, casusluk yapan polislerin sözcülüğünü yapan bir ekip. Bu bağlantılar ortaya çıkarıldığında Ekrem Dumanlı’nın durumu da Başbuğ gibi olabilir. Bir casuslu şebekesine bağlı olarak gazete yönetmekle Genel Kurmay’dan internet andıcı yönetmek arasında hiçbir fark yok. Genel Kurmay Başkanı nasıl müebbet hapse mahkûm edildiyse Dumanlı da hapse girebilir. Yarın soruşturma buralara dayandığında “Nasıl olur?” diye tepki vermesinler zaten kendileri de bunu daha önce yaptı.