25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Avrupa’nın unuttuğu Macarlara da kucak açmıştık

Suriyeli bir buçuk milyon mülteciyi misafir eden Türkiye, 19. yüzyılın mülteci krizinde Rusya ve Avusturya’ya karşı büyük bir diplomasi zaferi kazanmıştı. Macar lider Lajos Kossuth “Türkiye’nin bugün ve istikbalde mevcut olması, Avrupa’nın ve insanlık âleminin yararınadır” demişti.

MURAT KUTLU19 Ekim 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Avrupa’nın unuttuğu Macarlara da kucak açmıştık

Türkler, tarih boyunca pek çok millete sahip çıkmıştı. Avrupalıların da takdirini kazanan bu âlicenap siyasetten istifade eden milletler arasında Macarlar ve Lehler de vardı.

Avusturya’ya karşı giriştiği bağımsızlık mücadelesinde başarısız olan   Thököly Imre, eşi İlona Zriny ile         Osmanlı’ya sığınmış, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana Muhasarası’nda (1683) görev almış ve hizmetlerine karşılık kendisine Orta Macaristan Krallığı verilmişti. Ancak savaştan sonra Avusturyalıların Macar isyancılar için genel af ilan etmesi, Thököly’ye destek olan yakın arkadaşlarının saf değiştirmesine neden oldu. Çaresiz kalan Thököly, Osmanlı’ya iltica etmek zorunda kaldı. İzmit civarında kendisine tahsis edilen bir çiftlikte ömrünü tamamlayan Thököly, Osmanlı topraklarında altı yılını geçirdi ve devlete hizmette kusur etmedi. Mührünün üzerine “Kral-ı Orta Macar’ım ki namım Tökeli İmre, Mûin-i Âli Osman’ım daim hâzırım emre” yazdıracak kadar sadakat ve bağlılığını her fırsatta gösterdi.  Cenazesi uzun yıllar sonra 1906 yılında kendi ülkesine nakledildi.

Thököly’den sonra da Macarların Avusturyalılara karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi devam etti. Ferenc Rakoczi liderliğinde süren bu mücadele yine hüsranla sonuçlanmış, Rakoczi de Osmanlı’ya sığınmak durumunda kalmıştı. Avusturyalılar, Rakoczi ve maiyetinin kendilerine teslim edilmesini birkaç defa isteseler de bu talep Osmanlı tarafından “Mesfur kral Devlet-i Âliyye’nin mihmanı olup kaydü bend ile değil, sürati ikram ile bile düşman eline teslim olunmak nakisesi bir veçhile irtikab olunamaz” şeklinde cevaplandırılarak reddedilmişti. Rakoczi Tekirdağ’a nakledilmiş ve refah içerisinde bir hayat sürmüştü.

Osmanlı’ya sığınanlardan biri de  Nazım Hikmet’in dedesi Macar General Borzecki’dir ve Mustafa Celaleddin Paşa adını almıştır. 

BÜYÜK BİR DİPLOMASİ BAŞARISI

Avrupa’da 1848 ihtilâllerinin getirdiği liberal ve özgürlükçü fikirler Avusturya içerisinde yaşayan Macarların bağımsızlık girişimlerini daha da hızlandırdı. Macar asilzadeler Avusturya İmparatoru Ferdinand’dan kendilerine has bir meclisin açılması, vergilerin hafifletilmesi ve bir anayasanın ilanı edilmesini istedi. Ferdinand bu istekleri önce kabul etse de daha sonra geri adım atarak verdiği sözlerden geri döndü. Bununla da yetinmeyen imparator, ordusuna Macar topraklarını işgal emrini de verdi. Budapeşte’de Lajos Kossuth’un liderliğinde kurulan Macar Mili Hükümeti bu işgale 200 bin kişilik bir müdafaa ordusu ile karşılık vermiş, General Joseph Bem komutasında Avusturya kuvvetlerine karşı da başarılar elde etmişti. Ancak Rusların Avusturya’ya yardım etmesi Macar direnişçilerin sonu oldu. Birleşen iki ordu Macar İhtilali’ni kanlı bir şekilde bastırdı. Bu mağlubiyetten sonra Macar vatanseverler Osmanlı birliklerinin de izniyle sınırdan içeri girmeye başladı. Sığınanların sayısı, başta Lajos Kossuth olmak üzere birçok bakan, üst düzey asker ve sivil Macar ve Polonyalı devlet erkânı dâhil bin 350 idi (16 Ağustos 1849). Bunlar arasında Moris Perczel, Dembinski,  Miklos Perczel, Meszaros ve Kostanty Borzecki (Borzecki’nin daha sonra iltica ettiği de söyleniyor) gibi askerler de vardı. 27 Ağustos’ta bir mülteci grubu daha geldi. Bunlar arasında da General Kmety, General Richart Guyon, General Baron Stein gibi önemli isimler bulunuyordu. Eylül itibariyle Osmanlı Devleti’ne sığınan mültecilerin sayısı beş bini bulmuştu. Mülteciler sadece askerlerden mürekkep değildi. Doktor, eczacı, mühendislerin yanı sıra marangoz, berber ve terzi gibi zanaatkârlar da vardı. Kossuth’un da içinde olduğu Macar İhtilali’nin önemli isimleri, Kütahya’ya yerleştirildi. Bir müddet sonra Avusturya baskısı artınca Osmanlı bürokratları Macar mültecilere Müslüman olmayı teklif etti. Böylece, geri gönderilmeleri söz konusu olmayacaktı. General Josef Bem (Murad Paşa), General Kimety (İsmail Paşa),  General Stein (Ferhad Paşa) ve Kostanty Borzecki (Nazım Hikmet’in büyük dedesi-Mustafa Celaleddin Paşa) ve çok sayıda mülteci Müslüman oldu. Osmanlı Devleti’nin Macar askeri erkânı rütbelerine uygun yerlere tayin edip, tecrübelerinden yararlanması Avusturya’nın hiç hoşuna gitmedi. Ama Batı kamuoyu Osmanlı’yı destekliyordu. Kossuth ve subaylar, 17 ay sonra İngiltere ve Fransa ile yapılan anlaşma üzerine Kütahya’dan ayrıldı. Kossuth, Londra’da Osmanlı topraklarından ayrılırkenki hislerini şöyle dile getiriyordu: “Bugünkü hayatım ve hürriyetime sahipliğim, Avusturya ile Rusya’nın baskılarına rağmen beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türkler sayesindedir. O Türkler ki yüksek hisler ve insan haklarına saygılı oluşları ile tehditlere boyun eğmedi. Türk milleti bu yönüyle, üstün bir güce sahiptir. Türkiye’nin bugün ve istikbalde mevcut olması, Avrupa’nın ve insanlık âleminin yararınadır. Ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıralarıyla yaşıyorum” XIX. yüzyılın tartışmasız en önemli diplomasi başarısı sayılan mülteciler sorunu, Ahmet Refik’in ifadesiyle “Türkiye’nin diplomasi tarihine şeref verebilecek mahiyette” bir hadiseydi.