5 Mayıs 2024 Pazar / 27 Sevval 1445

Destansı bir hikayeyle sahnelere döndü

Dramatik soprano, ressam, tiyatro sanatçısı, yazar Zeliha Berksoy uzun bir aradan sonra Jokont ile Si-Ya-U adlı oyunla tekrar tiyatro sahnesinde. “Şu an kendimi bir sevgiliye kavuşmuş gibi hissediyorum” diyen Berksoy ile 48’inci sanat yılında bir araya geldik.

Hale Ceylan Barlas /[email protected] 13 Ocak 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Destansı bir hikayeyle sahnelere döndü

Asiye Nasıl Kurtulur?, Brecht Kabare/Ben Bertolt Brecht, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı,  Anna’nın Yedi Ölümcül Günahı, Keşanlı Ali Destanı, Matmazel Julie, Yosma, Marlene gibi sayısız oyunda başrolde oynayan Zeliha Berksoy 16 Ocak’ta Jokont ile Si-Ya-U adlı destanı sahneye koyacak. Oyun her çarşamba saat 20.00’da Ferhan Şensoy Tiyatrosu’nda izleyicilerle buluşacak.

-Uzun bir aranın ardından neydi sizi sahnelere geri döndüren şey?

Sahneye çıkmadım ama reji yaptım. Dört beş eser sahneye koydum. Fakat annemden sonra hevesimi kaybettim. Sahneye çıkmak içimden gelmedi. Sonra Nazım Hikmet’in bu yıl hem doğumunun 113’üncü yılı hem de 3 Haziran ölümünün 50’inci yılı olduğu için buradan yola çıkarak Nazım Hikmet’in 1929’da kaleme aldığı Jokond ile Si-Ya-U adlı destanı sahnelemeye karar verdim.

-Destanın hikayesi nedir?

Jokont ile Si-Ya-u fantastik bir hikaye. La Jokont yani Mona Lisa, Louvre Müzesi’nde kendisini izlemeye gelen bir Şangaylı’ya aşık oluyor. İkisi gözlerin sesiyle konuşmaya başlıyor. Bu da yetmiyor aşkının peşinden yaldızlı çerçevesini yıkarak kaçıyor. Louvre’un damından uçağa biniyor, oradan Paris, Avustralya, Madagaskar derken Şangay’a ulaşıyor ve sevgilisini arıyor. Bir anda ortalık karışıyor ve herkes Mona Lisa ve Si-ya-u’yu kovalıyor. Derken sevgilisi yakalanıyor ve kafası kesiliyor. İşte o anda Mona Lisa meşhur gülümsemesini kaybediyor...

-Bildiğim kadarıyla hikayenin bazı kısımları gerçek...

Si-ya-u, Nazım Hikmet’in 1927’li yıllarda Moskova’daki üniversiteden arkadaşı. Ama Si-ya-u daha önce Paris’te yaşamış. O dönemlerde de her zaman şık bir takım elbise giyip Louvre Müzesi’ne gider, Mona Lisa’yı izlermiş. Çünkü ona aşıkmış. Moskova’dayken de Nazım’a sürekli hayatının aşkı Mona Lisa’dan bahsedermiş. Bir gün Rusya’da okuyan bütün komünist öğrenciler yürüyüşe katılmış. Bu yürüyüşe katılanlar tespit edilmiş, isimleri yazılmış ve hiçbiri Vietnam’a girememiş. Girenler ya da girmeye çalışanlar da hemen öldürülüyormuş. O dönemde de Si-ya-u memleketine dönmeye karar vermiş. Nazım onu   ikna edememiş. Bir süre sonra ise   Nazım acı haberi almış. Arkadaşı öldürülmüş. O anda o kadar büyük bir acı duymuş ki oturup bu şiiri yazmış.    Tabii yıllar sonra ise bir kongrede arkadaşıyla karşılaşıyor ve onun ölmediğini görünce büyük mutluluk duyuyor.

-Oyunda Jokont’u mu canlandıracaksınız?

Hem Jokont’u canlandıracağım hem hikayeyi anlatacağım.

Öğrencilerimi her zamaneleştiririm

SEMİHA BERKSOY MÜZESİ AÇILACAK

-Anneniz Semiha Berksoy adına bir müze açacağınızı da duyduk. Ne zaman açılıyor?

Daha vakti var. Nereden baksanız bir buçuk yıl sürer. Müzeyi Galatasaray’da İngiliz Konsolosluğu’nun orada açacağız. Bina 120 yıllık ve tescilli bir bina. Müzenin yapımı bittiğinde annemin resim koleksiyonunu koyacağız. Yağlıboya tablolardan fresklere tüm eserleri, şahsi eşyaları olacak. Annem kıyafetleri kendi diktiği için onları videolarıyla ve nerede giydiğinin fotoğraflarıyla birlikte koyacağız. Nazım Hikmet’le, Nazım’ın annesi Celile Hanım ve Fikret Mualla ile mektuplaşmaları var. Ayrıca makyaj malzemeleri, plakları, hatta kendisinin yazdığı, ona yazılan mektuplar da olacak.