25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Fuat Paşa Yalısı’nın ünlü iftarları

Osmanlı İmparatorluğu’nun üst düzey bürokratlarının Boğaz’daki konaklarında verdikleri iftar yemekleri tarihçilere konu olacak kadar dillere destandı. Fuat Paşa’nın Çubuklu’daki evinde verdiği iftar hala konuşulur.

Murat Kutlu20 Temmuz 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Fuat Paşa Yalısı’nın ünlü iftarları

Osmanlı vükelasının konakları, Ramazan iftarlarının vazgeçilmez mekanıydı geçmişte. Zengin sofralar, musiki eşliğinde hoş sohbetler, birlikte kılınan teravih namazları ve ardından taze çekilmiş kahve, yanında nargile keyfi, bu iftarların unutulmayan anlarıydı. Yoksulların da nasiplendiği konak iftarları arasında en dikkat çekenlerinden biri, sadrazamlığa kadar yükselmiş bir hariciyeci olan Fuat Paşa’nın Çubuklu’daki yalısında verdiği iftardı.

19.yüzyılda Osmanlı bürokrasisinde önemli görevlerde bulunmuş Mümtaz Efendiler ailesinin bir mensubu olan Ahmet Semih Mümtaz’ın, Semih Mümtaz S. imzasıyla yazdığı hatıra türü yazıları meşhurdur. Bunlardan bir tanesi de Fuat Paşa’nın Çubuklu’daki yalısında verdiği iftarla ilgili. Yazar bu görkemli Ramazan iftarını şöyle tasvir ediyor:

“Yaz ramazanında Fuat Paşa’nın yalısındaki iftar sofraları bahçede kurulur, buradaki ağaçlar rengarenk     fenerlerle donatılırdı. Hatta büyük ağaçlardan bazıları arasına mahyaların kurulduğu bile olurdu. İftar sofrasının sakız gibi beyaz keten örtüleri ve peçeteleri, gümüş şamdanlardaki billûr fanusların çeşitli renkleri, antika yemek takımları, yemeklerin nefaseti ve letafeti görenlere ferahlık verirdi. Beylerin riyaset ettikleri sofra ayrı, haremde hanımefendiler için hazırlanan sofra ayrıydı. Fuat Paşa’nın bilhassa yaz iftarları devrin en sevimli dedikodusunu yaşatırdı millete.

Paşanın oturduğu sofra yirmi dört kişilikti. Sofrası davetlilerin yanı sıra kendi kendine gelenlerle dolardı. Paşa devrin en ünlü aşçılarına hazırlattığı yemekleri ağır ağır yemeği sevdiği için iftarlar uzun sürer, tiryakilerin masa başında tütün içmelerinde bir mahzur görülmezdi. Ağzı kehribarlı uzun yasemin çubuklar, billur nargileler, sırmalarla sarılmış marpuçlar ve bunları getiren uşakların hali de görülmeye değerdi. Halılar ve namaz seccadeleri bahçenin bir tarafını kaplardı. Güzel sesli müezzinlerin bahçede okudukları ezandan evvel abdest tazelemek isteyenler için gümüş leğenlerle ibrikler emre amade bulunurdu. Harem kapılarının önü bir paravanla örtülür, akşam ve teravih namazları burada eda edilirdi.

UNUTMADAN ARZ EDEYİM...

Fuat Paşa teravihten sonra misafirlerinden bir müddet izin ister, harem dairesinde istirahat edip elbise değiştirirdi. Paşa tekrar selamlık dairesine geldiğinde ise karagöz veya orta oyunu takımları hazırlanmış olurdu. Hanımların da bu oyunları kafes arkasından izledikleri bilindiği için nüktelerde haddi aşmamaya dikkat edilirdi. O devirde sadrazam konakları bir nevi Babıali kıyafetine bürünürdü. Vükela meclisleri konaklarda da toplanır, müzakereler yapılır, mazbatalar yazılır çizilirdi. Gelen davetlilerin evlerine rahat ulaşabilmeleri için yalının rıhtımında kayıklar, sandallar bekletilir, kimse nakil vasıtasız kalmazdı. Unutmadan arz edeyim Fuat Paşa’nın yalısında her akşam ayrıca fukaralar için de sofralar kurulur, sekiz on aile bu sofralarda yer içerdi.”

19.yüzyılda üst düzey devlet adamlarının konaklarında verilen Ramazan iftarları, aşağı yukarı bu şekilde cereyan ediyordu. Fuat Paşa’nın Boğaz’a nazır yalısında verdiği iftar davetleri de bir döneme damgasını böyle vurmuş, yıllar geçse de hatıralardan silinmemişti.