19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

İki mezarlı devlet adamı

Mehmet Said Hâlet Efendi, Sultan II. Mahmut döneminde görev yapan önemli bir isimdi. Çok hırslıydı. Öyle ki kendisine rakip olacak herkesi ortadan kaldırmayı başarmıştı. Padişahın emriyle idam edildi, başı bir yere bedeni bir başka yere defnedildi.

Bilinmeyen Tarih/Murat Kutlu/[email protected]2 Haziran 2013 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İki mezarlı devlet adamı

Sultan II. Mahmut’un saltanatı döneminde devletin önemli kademelerinde görev yapmış olan Mehmet Said Hâlet Efendi, Osmanlı bürokratları arasında hırsıyla ön plana çıkan sayılı birkaç devlet adamından biriydi. Halk arasında ‘Devlet Kâhyası’ adıyla ün kazanmış olan bu şedid adam, hayatı boyunca kendisine rakip olabilecek herkesi bir şekilde ortadan kaldırmayı başarmış, padişahın bile çekindiği bir devlet adamı olarak tarih kitaplarındaki yerini almıştır.

PADİŞAH BİLE ÇEKİNİYORDU

1760 yılında İstanbul’da doğan Mehmet Said Efendi, babası gibi ilmiye sınıfına girmiş ancak siyaseti tercih ederek bu alanda yükselmeyi tercih etmemişti. Zekasıyla kısa sürede dikkati çeken Said Efendi, önce Rikâb-ı Hümâyun kethüdası olan Mehmed Raşid Efendi’nin mühürdarı oldu, (Hâlet takma adı da devrin geleneğine uygun bir şekilde kendisine burada verilmiştir) ardından Rumeli Valisi Ebubekir Sami Paşa’nın yanında görev almak istemişse de kendisinden pek bir samimiyet göremeyerek Yenişehir Fener katibinin yanında kethüda olarak çalışmaya başladı.

Burada kalarak kısa sürede yükselemeyeceğini anlayan Hâlet Efendi tekrar İstanbul’a gelip bir taraftan Zahîre Nâzırı Mustafa Efendinin kitâbet hizmetinde bulunurken bir taraftan da Galata Mevlevihanesi şeyhi Galib Dede’ye intisap etti. Şeyh Galib ile Padişah III. Selim arasındaki derin dostluktan haberdar olan Hâlet Efendi, Galata Mev-levihanesi’ne sık sık uğrayan İstanbul’un ileri gelen eşrafıyla samimiyeti iyice ilerleterek önce hâcegânlık rütbesine yükseldi, ardından da başmusahip payesiyle Paris elçiliğine gönderildi. Üç yıl sonra yeniden İstanbul’a dönen ve nişancı olarak devlete hizmete devam eden Mehmet Said Hâlet Efendi, İngilizlerle gizli görüşmeler yaptığı iddiasıyla Fransız elçisi Sebastiani’nin de ısrarları üzerine Kütahya’ya sürüldü. Kütahya’da bir yıl kaldıktan sonra Sultan II. Mahmut tarafından affedilerek İstanbul’a yeniden çağırılan Hâlet Efendi, hükümdarın gizli danışmanlarından biri olan Rafet Efendi’nin yanında ikbal merdivenlerini bir kez daha hızla çıkmaya başladı. Tekrar eski güveni yakalayan Hâlet Efendi kendisine verilen Bağdat’daki karışıklıkları önleme vazifesini eksiksiz yerine getirerek önce Rikab-ı Hümayun Kethudası, ardından yeniden nişancı tayin edildi. Sultan II. Mahmut’un müsahipleri arasına girerek, padişahın bile çekindiği kişi haline geldi.

KUMPAS DENİNCE AKLA GELİRDİ

Mehmet Said Hâlet Efendi, bürokraside rakiplerinden kurtulmakta çok mahirdi. Şeyhülislam Hacı Halil Efendi, Sadrazam Mehmed Emin Paşa, Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa, Sadrazam Benderli Ali Paşa gibi isimler onun gazabından kurtulamamış devrin önemli devlet adamlarıdır. Yine onun kumpaslarıyla azledilen Sadrazam Salih Paşa’nın, görevinden ayrılmadan evvel padişaha; düşündüklerini gerçekleştirmek istiyorsa böyle adamları yanında barındırmaması gerektiğini ısrarla tavsiye etmesi, Hâlet Efendi için sonun başlangıcı oldu. Sultan, bu kurnaz kethüdanın nüfuzuna son vermek için önce Bursa’ya gönderilmesini emretse de bir müddet sonra idam edilmesinin daha isabetli bir karar olacağını düşündü.

Bursa’da kısa bir süre kalan ardından Mevlevilere bağlılığından dolayı sürgün hayatını Konya’da devam ettiren Hâlet Efendi, sultanın emriyle 1823’te idam edildi. Boğularak öldürülen merhumun kesilen başı, padişaha gösterildikten sonra İstanbul’da Galata Mevlevihanesi’ne, bedeni ise Konya Dergahı’na defnedildi. İki mezarı olan Mehmet Said Hâlet Efendi için öldükten sonra “Ne kendi eyledi râhat ne halka verdi huzûr / Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubûr” beyitinin okunduğu söylenir.