26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Kahinler bile ‘zafer’ demişti

Dumlupınar’dan Malazgirt’e, zaferlerle dolu Ağustos ayında yayımlanan yeni bir kitap, Alp Arslan ve Malazgirt... Anadolu’nun Türk yurdu olması ve kehanetlere dair karanlıkta kalmış bilgileri aydınlatıyor.

Selim Efe Erdem31 Ağustos 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Kahinler bile ‘zafer’ demişti

İMPARATORLUK dönemlerinde fetihler,  yüz binlerce askerin kış aylarındaki zorlu koşullarında ilerlemesi yerine mayıs ve haziran aylarında başlardı. Haftalar süren sefer ve savaşlar genelde ağustos ayında biterdi. Bu nedenle Türkiye tarihi bu aya ilişkin zaferlerle dolu; 23 Ağustos 1514 Çaldıran, 29 Ağustos 1521 Belgrad, 26 Ağustos 1071 Malazgirt, 29 Ağustos 1526 Mohaç, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Büyük Taarruz gibi.

Prof. Dr. Erdoğan Merçil önderliğinde 11 tarihçi tarafından Bizans, Selçuklu,  Osmanlı ve Arap kaynakları taranarak   hazırlanan ve Kültür A.Ş tarafından çıkarılan Alp Arslan ve Malazgirt kitabında, 11’nci asırdaki Bizans, Türk-İslam dünyasının durumunun yanı sıra Alparslan’ın aslında Anadolu’yu fethetmek niyetinde olmadığı ve savaş öncesi hem Bizans İmparatoru Romanos’un hem de Alparslan’ın olası bir savaşın sonucuna dair kahinlere nasıl başvurduğu da anlatılıyor.

Savaştaki asker sayısının abartıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Erdoğan Merçil, Bizans ordusunun iddia edildiği gibi 600 bin askerden oluşamayacağını, bu kadar kalabalık bir orduyu 10 asır önce yürütmenin imkansız olduğunu söylüyor. Bizans ordusunun 100 bin, Selçuklular’ın ise en fazla 40 bin civarında olabileceğini söyleyen Prof. Merçil “Alparslan, zaten savaşta sayıları dört ila altı bin arasında değişen kendi profesyonel ‘hassa askerlerine’ güveniyor. Sayı olarak kendisininkinden bu kadar büyük orduyu yenerken önce Bizans askerlerine oklarla saldırıyor. Sonra taktik icabı Türk süvarileri geri çekilir gibi yaparken, aynı zamanda at üstünde geriye dönüp ok atıyorlar. Belirli bir noktaya geldikten sonra, sağ ve sol kanatlardan Bizans ordusunu hilal şeklinde çembere alarak imha ediyorlar” diyor.

ASLINDA MISIR’I ALACAKTI

Malazgirt Savaşı’nı Bizans İmparatoru Ramanos’un istediğini, hatta bu savaşı istemeyen Alparslan’ın barış görüşmeleri yürütmeye çalıştığını belirten Prof. Dr. Merçil, Malazgirt’in büyük bir zafer olmasına rağmen aslında Alparslan’ın amacının başka olduğunu anlatıyor: “Alparslan, Sünni-İslam imparatorluğu kurmak için Mısır’ı fethetmek istiyordu. Hatta bunun için askerleriyle yola çıktı ama Halep’teyken Bizans İmparatoru Romanos’un ordusuyla İstanbul’dan hareket ederek Selçuklu topraklarına doğru ilerlediği haberini alınca geri dönüyor. Yani Alparslan direkt olarak Anadolu’ya girip Bizans’a sefer yapmıyor. Mısır yolunda Halep’ten mecburen Malazgirt’e dönüyor. Malazgirt’i alıyor ama bir yıl sonra maalesef bir Karahanlı tarafından öldürülüyor. Mısır’ın fethi de Türkler tarafından beş asır sonra Yavuz tarafından gerçekleştiriliyor.”

Romanos, kehanetleri ve AlpArslan’ı dinlemedi

Malazgirt Savaşı ve kehanetlerine ilişkin bütün Bizans ve İslam kaynaklarının ilk kez taranarak bir kitap haline getirildiğini söyleyen Dr. Emine Uyumaz, savaş öncesinde iki imparatorun da kahinlere danıştığını hatta savaş sırasında bile kehanetlere bakıldığını anlatıyor. Romanos, savaşı kaybedeceğine dair kehanetleri ve aklı Mısır’ın fethinde olan Alparslan’ın barış tekliflerini kabul etmeyince, ağır bir yenilgiyle kendi sonunu hazırladı.

- Secdeye kapanan haç: Bizans İmparatoru IV, Romanos,  Alparslan’a karşı sefere çıkmadan önce Ayasofya’ya gidip, geleneklere uygun olarak yakutlarla bezenmiş haç önünde secde edip yardım ister. Haç, İslam’ın kıblesinden yana döner. Papazlar tarafından düzeltilse de ertesi gün yine aynı yönü işaret edince, Ramanos haçı zincirle sabitlese de rahipler bunu ‘Müslümanların zaferinin işareti’ olarak algılar.

- Meryem İkonası:  Savaşa katılan Mikhael Attaleiates’in ifadesine göre savaş sırasında elçiler barış için gidip gelirken Romanos, Sultan Alparslan’ın elçilerinin sağ salim dönmeleri için    Meryem İkonasını onlara verdi. Uzmanlar ve kahinler, bunu  zaferi düşmanın   eline teslim etmek olarak yorumdı. 

- Müneccime danışan hükümdar: Malazgirt Savaşı başlamadan önce Alparslan’ın müneccimlerden görüş aldığını söyleyen Aksarayî, müneccimlerin yıldızların birleşmesini ve etkisini gözleyip zamanın durumuna ve şansa bakarak Alparslan’dan ‘o işi ertelemesini’ istedi. Alimlerse cuma gününün Müslümanlar için dua ve fırsat zamanı olduğunu, bu zamanı ganimet saymak   gerektiğini söyler.

- Toz bulutu ve Alparslan’ın kefeni: Savaşta Selçuklu askerlerinin gözlerini kör edip hezimete uğratacak hale getiren bir rüzgar eser. Durumu görüp beyaz kefeniyle namaza başlayan Alparslan “Yarabbi sana tevekkül ettim. Eğer dilimdeki sözüm kalbimdeki düşünceme uygun değilse beni helak et. Eğer uygun bulursan bu cihatta yardımını esirgeme” şeklinde dua eder. Rüzgar aniden seyir değiştirir ve Bizans askerlerinin gözünü adeta kör eder.