24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

‘Köprüden önce son çıkış’ rahatsızlığı

İnsülin direnci düşüklüğü çağımızın en moda şikayetlerinden... Üstelik dünyanın her yerinde. Nedeni aşırı kilo. Sonuçları ise şekerden kalp-damar hastalıklarına tedavisi ömür boyu süren hastalıklar... Uzmanlara göre doğal olmayan ürünleri yememek şart! Şekerden ise kesinlikle uzak durmalı. Çağımızın bu ‘moda’ rahatsızlığını uzmanlara sorduk.

İnci Döndaş24 Ağustos 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
‘Köprüden önce son çıkış’ rahatsızlığı

Canınız tatlı çektiğinde elma mı yoksa bol çikolatalı bir pasta mı yiyorsunuz? Ara öğünde yemek için bisküvi mi yoksa bir avuç badem mi tercih ediyorsunuz? Beslenmenizdeki her seçiminiz hayatta yaptığınız tercihler gibi tüm yaşamınızı etkiliyor. Ak ve kara, eninde sonunda ortaya çıkıyor. Sağlık açısından o kara tabloda obezite, şeker, kalp-damar rahatsızlıkları, hipertansiyon, karaciğer yağlanması ve daha birçok rahatsızlık var. Hem bol kalorili, içinde farklı kimyasallar ve şeker bulunan, doğal olmayan gıdalarla beslenme hem de hareketsiz yaşamın sonucu olarak bu tip rahatsızlıklardan artık gençler bile mustarip! Sistem bir kere bozulmaya görsün, geri dönüş için mücadele etmek zorlaşıyor.

Sistemin bozulduğunun işaretlerinden biri de insülin direnci. Günümüzde bundan şikayet edenlerin sayısı o kadar çok ki... Peki şeker hastalığından kalp-damar rahatsızlığına pek çok sağlık sorununa neden olan bu metabolik sendromun nedenleri nedir, nasıl tedavi edilir? Konuyu uzmanlara sorduk. Onlardan biri de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji-Metabolizma ve Diyabet Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Pınar Kadıoğlu...

- İnsülin direnci neden tehlikeli?

İnsülin direnci, kilo ve yağ dokusu artışının sonucu ortaya çıkan metabolik bir durum. Normal şartlar altında vücuda alınan karbonhidratlar kaslarda yakılır. Karbonhidrat dediğimiz şeker ve nişastayı kas haline getiren pankreastan salınan insülin hormonudur. Yağ dokusu arttıkça, bu dokudan salgılanan bazı maddeler, insulinin bu etkisini zorlaştırır. Yani bir direnç oluşur. Pankreasta bunun üstesinden gelebilmek için daha çok insülin salgılar ve kan insülin düzeyimiz yükselir. İnsülin direnci eğer düzeltilmezse yıllar içinde şeker hastalığı, damar sertliği, yağlı karaciğer ve çeşitli kanserlere sebep olabilir.

- Belirtileri nedir?

Sık acıkma, açlığa tahammülsüzlük, acıkınca sinirlilik hali, terleme, bayılacakmış gibi hissetme görülebilir. Bunun yanında vücut kitle indeksiniz 25’ten fazlaysa (vücut kitle indeksini kilonuzu, boyunuzun metre cinsinden karesine bölerek bulabilirsiniz); 40 yaşının üzerindeyseniz; ailenizde diyabet, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalığı varsa sizde de insülin direnci olabilir. Aynı şekilde gebelik şekeri geçirmiş olan veya polikistik over tanısı konulmuş kadınlarda da insülin direnci saptanabilir.

DÜNYANIN BİR SORUNU

- İnsülin direnci ne zamandan beri toplumda bu kadar fazla görülmeye başladı?

Fazla kilo, Türk toplumunda uzun zamandır bir sağlık sorunu. Bunun sonuçlarından olan diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalığına toplumumuzda çok sık rastlanıyor. İnsülin direnci de tüm bu hastalıkların merkezinde ve hastalıkların başında yer alan bir metabolik durum. Bu hastalıklara karşı hekimler her zaman savaş veriyor, verdiler. Ama son zamanlarda farkındalık arttı. Kilo ve buna bağlı insülin direnci sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sorunu.

- Bu sorun bazı çocuklarda bile görülüyor.

Maalesef kilo artık çocukluk çağında da rastladığımız bir sorun. Beslenme alışkanlıklarında ailedeki yemek kültürünün önemi olduğu gibi okul kantinlerinde satılan yiyeceklerin, fast- food modasının da rolü büyük.

- Nasıl bir beslenme programı uygulamak gerekiyor?

Bağırsaklardan zor emilen, kan şekerini ani yükseltmeyen yiyecekler öneriyoruz. Sebze ve meyve gibi bol lifli besinler yenilmeli. Ayrıca şeker ve şekerli yiyeceklerin yemek sisteminden kaldırılması veya alınacaksa da miktarlı ve tok karnına tüketilmesini öneriyoruz.

HAYAT TARZI DEĞİŞMELİ

- Peki tedavisi nasıl yapılıyor?

İnsülin direnci iki yolla tedavi edilebilir. Birincisi insüline ihtiyaç azaltılabilir, ikincisi hücrelerin insüline duyarlılığı arttırılabilir. Birinci hedefi beslenme sistemiyle sağlayabiliriz. İkincisini ise egzersiz ve ilaçlar gerçekleştirir. Ama hayat tarzı değişikliğinin, yani kalıcı olarak beslenme sistemi değişikliğinin yapılması ve hareketsiz hayatı terk ederek haftada en az beş gün sporun eklenmesinin asıl tedavi olduğunu unutmamak lazım! Zaten ilaç tedavisine başladığımız hastalarda hayat tarzı değişikliğini de mutlaka tavsiye ediyoruz.

- Bazı kişiler sırf kilo vermek için bu ilaçları kafasına göre kullanıyor. Zararı nedir?

İlaç kullanımı için her zaman hekime danışmalarını öneririz. Bu hekimler aile hekimleri, iç hastalıkları veya endokrinoloji-metabolizma hastalıkları uzmanları olabilir. Hekimlikte tedavide önce hastaya zarar vermemek asıldır. Her türlü ilacın da yan etkisi vardır.

İnsülin direncine karşı üç öneri: Birincisi kas kitlenizi artırmak için düzenli egzersiz yapın. İkincisi şeker ve işlenmiş karbonhidrattan uzak durun. Üçüncüsü ise günlük aldığınız lifi arttırın. 
 
Bunlardan uzak durun!
 
- Kraker, cips, büsküvi gibi abur cubur yiyecekler. 
- Beyaz unla ve şekerle yapılmış gıdalar; ekmek, mısır gevreği, unlu mamüller, makarnalar.
- Mısır şurubu içeren gıdalar. 
- Tatlandırıcı ve kafein. 
- İşlenmiş meyve suları. 
- Konserve sebzeler. 
- Uyku apneniz varsa dikkat! Yapılan araştırmalara göre uyku problemleri özellikle uyku apnesi (uykuDA solunumUN duraklaması) obezite, insülin direnci ve tip 2 diyabet riskini artırıyor. Gece çalışanlarda da aynı risk mevcut. 
 
Kesinlikle ve kesinlikle şeker yemeyin!
 
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kağan Zengin, insilün direncine birinci neden olarak değişen yaşam stilini gösteriyor: “Eskiden doğal yiyeceklerle beslenip hareket ediyorduk. Şekerli ve katkı maddeli yiyecekler yoktu. Şimdi ise daha az hareket ediyoruz, artık neredeyse tuvalete bile otomobille gidiliyor! Buna doğal olmayan beslenme de eklenince insülin reseptörlerinin üzeri yağla örtülüyor, vücut daha fazla insülin salgılasa da reseptörlere ulaşamıyor. Bu da yavaş yavaş kilo almaya ve sonrasında obeziteye yol açıyor.”
 
SAKIN GEÇ KALMAYIN
 
İnsülin direncinin tedavi edilmediği takdirde şeker hastalığı başta olmak üzere kalbe ve beyne giden damarları tıkadığını anlatan Zengin, daha ileriki dönemde ise siroz hastalığına neden olduğunu  söylüyor. Çözüm olarak ise iki farklı öneride bulunuyor, Prof. Dr. Zengin: “Doğal olmayan yiyeceklerle beslenme alışkanlığını terk etmek, kesinlikle ve kesinlikle şekerli yiyecekleri yememek gerekiyor. Eğer kişi aşırı kiloluysa, beş yıl boyunca pek çok yöntemi denese dahi kilo veremediyse obezite cerrahisini öneriyorum. Kişi özellikle 45 yaş civarındaysa... Çünkü 50’den sonra hücrelerdeki zararı yok etmek daha zor. ”
 
Yürüyüş ve günde 4 kez ara öğün şart
 
BEL çevresi yağlanması, tatlı yeme eğiliminin artması, çabuk yorulma ve kilo verememe şikayetleriyle ortaya çıkan insülin direnci ilaç kullanmadan beslenme tarzınızı değiştirerek de üstesinden gelebileceğiniz bir rahatsızlık. Diyetisyen Taylan Kümeli, insülin direncinde beslenmenin önemini vurguluyor: “Posa değeri olmayan, beyaz un ve beyaz şeker içeren rafine ürünleri tüketmek yağın hücre dışında depolanmasına neden oluyor. Ara öğünlerin kaldırılması, uzun süre aç kalmak, hareketsizlik, uykusuzluk ve genetik formasyon insülin direncinin nedenleri... “
 
SEKİZ SAAT UYUMALI
 
Kümeli, beslenmeyi üç ana öğün, dört ara öğün olarak organize etmek gerektiğini söylüyor:  “Acıkınca yiyin sözüne ben inanmıyorum. Ara öğünlerden birincisini sabah-öğle arasında, diğer ikisini çok uzun olduğu için öğle-akşam arasında, sonuncusunu ise gece uyumadan önce almak gerekiyor. Meyve, kuruyemiş, kefir gibi yiyeceklerden birini ara öğünlerde alabilirsiniz. Mısır, havuç, üzüm, kavun, muz ve incir gibi glisemik indeksi yüksek meyveleri az yemeli. Bunları süt ve yoğurtla tercih etmek kana karışma süresini düşürecektir.”
Kümeli’nin beslenme dışında diğer önerileri şöyle: “Haftada üç gün 45 dakika egzersiz yapmak gerekiyor. 27 yıldır diyetisyenim, egzersize karar verenlerin kararlılıkları en fazla iki ay sürüyor. Önemli olan bunu uzun soluklu yapıp hayat biçimi haline getirmek. Dolayısıyla yürüyüş en doğrusu. Ayrıca günde sekiz saat uyku çok önemli.”