24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Meydan okumayı seviyorum

Thank You Allah, Forgive Me gibi ilahi tarzındaki R&B şarkılarıyla tüm dünyada tanınan Maher Zain 26 Kasım’da İstanbul’da konser vermeye hazırlanıyor! Genç şarkıcı Türkçe, Fransızca, Malayca gibi farklı dillerde şarkı söyleyerek meydan okuduğuna inanıyor. Maher Zain 26 Kasım saat 20.00’de CNR Expo Salon 2’de sahne alacak. Konsere katılmak isteyenler MÜSİAD Fuarı davetiyesini MÜSİAD Genel Merkezi’nden ya da fuar alanından alabilirler.

Aslı Gür22 Kasım 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Meydan okumayı seviyorum

Henüz sekiz yaşındayken Lübnan’daki iç savaş yüzünden ailesiyle birlikte İsveç’e göç etti. Hayatının bir parçası olan müziğe orada da ara vermedi. Besteler yaptı, rap söyledi. Üniversitede havacılık mühendisliği okusa da hayattaki en büyük tutkusunun peşinden gitmeyi tercih etti. 2009’da çıkarttığı Thank You Allah albümüyle tüm dünyada başarı kazanan 33 yaşındaki sanatçı Maher Zain şimdilerde Türkçe, Malayca, İngilizce, Fransızca gibi pek çok dilde ilahi tarzında R&B şarkılar söylüyor, konserler veriyor. 26 Kasım’da gerçekleştirilecek olan 15’inci Uluslararası MÜSİAD Fuarı için İstanbul’a gelecek olan ünlü sanatçıyla hayatı, müzik yaşamı ve uluslararası başarısı hakkında konuştuk.

-Lübnan asıllısınız, sekiz yaşında İsveç’e yerleştiniz. Hikayenizi biraz anlatır mısınız?

Her şey 80’lerdeki iç savaş sırasında oldu. İsveç hükümetinin mültecileri kabul etmeye hazır olduğu söylendi ve biz de bu fırsatı değerlendirerek göç ettik. Her şeyin bir sebebi var bu hayatta. Eğer Lübnan’da kalmış olsaydık yaşamım tamamen farklı bir yönde ilerleyecekti.

-Peki çocukken de müzik, yaşamınızın içinde miydi?

Çocukluğumdan beri müzik hayatımın, ailemin bir parçası. Benim de tutkum oldu. Lübnan’dayken babam şarkı söylerdi. Yolculuğum ise okurken müzikle ilgilenen bazı arkadaşlarla tanışmamla başladı. Üniversite yıllarında rap yapar, besteler hazırlar ve müzikle deneyler yapardım. Mezun olduktan sonra dünya üzerindeki en büyük prodüktörlerden biri olan Red One ile tanıştırıldım. Bana öğrettikleri gerçekten paha biçilmezdi. Onunla birlikte New York’a taşındım ve profesyonel olarak çalışmaya başladım. Ancak kısa süre sonra müziğe ve ekibime aşık olduğumu ama bu yaşam biçiminden hiç hazzetmediğimi anladım. Her şeyi sorgulayıp yaşamın anlamı üzerine düşünmeye başladım. İşte o zaman işimi tamamen bıraktım. Bir süre sonra ise Awakening müzik şirketinden arkadaşlarla tanıştım ve işbirliği yapmaya karar verdik. 2009’da ilk albümüm Thank You Allah’ı çıkarttık.

-Thank You Allah albümü kısa sürede büyük başarı elde etti. Bu sizin için sürpriz miydi?

Her şeyden önce her tür başarının Allah’tan geldiğine kuvvetle inanıyorum. İkincisi ise çok çalışmak, işine kendini adamak, ekip çalışması ve vizyon. Ancak şunu söylemeliyim ki albümümün bu kadar kısa sürede, bu kadar büyük bir başarı kazanacağını asla hayal etmemiştim. Beni destekleyen herkese müteşekkirim. Özellikle de genci, yaşlısı, kadın, erkek dünyanın her yerindeki hayranlarıma...

Unutulmaz anlar yaşıyorum

-Farklı dillerde şarkı söylüyorsunuz. Malezya ve Endonezya’da çok ünlüsünüz. Dünya çapında başarı elde etmenin  kilit noktası nedir?

Konuşup anladığım dillerde şarkı söylemenin dışında Türkçe, Malayca, Endonezya ve Fransızca da şarkı söyledim. Meydan okumayı seviyorum ve ileride başka dillerde de şarkı söyleyeceğim inşallah. Müzik küresel bir dil ve inanıyorum ki piyasaya insanların sevip paylaştığı, yeni ve taze bir soluk getirdik. Müziğimizi yaydığı için sosyal medyaya da teşekkür etmeliyiz.

-Türkçe de şarkı söylediniz, Türkiye’yi kaç defa ziyaret ettiniz?

Türkiye’ye pek çok defa geldim. Bunu Türkçe bir yayın olduğunuz için söylemiyorum ama ülkenizi gerçekten seviyorum. İnsanları, yemekleri, tarihi ve tüm bu görselliği çok seviyorum. Tabii ki Türkiyeli hayranlarımı da... Bana büyük destek veriyorlar. Türkiye’ye her geldiğimizde unutulmaz anlar yaşıyorum. Türkiye benim için çok özel bir ülke ve bir gün orada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu gerçekten tecrübe etmek istiyorum.

-Türkiye’den beğenerek takip ettiğiniz sanatçılar var mı peki?

Birkaç tanesini tanıyorum; Mustafa Ceceli, İbrahim Tatlıses gibi. Gençken pek çoğunu dinlerdim çünkü Türkiyeli çok arkadaşım vardı.

Sami Yusuf ile benzer izlenim bırakıyoruz
 
-İsviçre’de büyümüş bir Müslümansınız. Şarkılarınızla ilgili Batı dünyasının tepkileri ne yönde? 
 
Dünyanın her yerinden pek çok olumlu eleştiri alıyorum. Albümlerimde Müslüman olmayan müzisyenlerle de çalıştım ve geri dönüşler hep olumlu oldu. Daha önce de dediğim gibi müziğin evrensel bir dili var ve dünyanın her yerinde verdiğim konserlere her kesimden, inançtan ve yaştan seyirciler geliyor. 
 
-Sami Yusuf da uluslararası bir sanatçı. Onunla kıyaslanıyor musunuz? 
 
Bazen insanların beni Sami Yusuf’la karşılaştırdığı oluyor ama bununla ilgili bir problemim yok. Tarzımıza gelince, biraz farklıyız ama ikimiz de Allah ve Hz. Muhammed hakkında şarkılar söylediğimiz için zaman zaman insanlar üzerinde benzer bir izlenim bırakıyoruz. 
 
-Bundan 10 yıl sonra kendinizi nerede hayal ediyorsunuz?
 
Bilemiyorum ama insanlığın hizmetinde bir şeyler yapmayı istiyorum.