20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Osmanlı İstanbul’un çöplerini nasıl toplardı?

Osmanlı’nın son döneminde İstanbul’un sokak temizliği işini görmek üzere bir teşkilat kurulmuş ve kadılık makamını da bu işten sorumlu tutmuştu. Yeniçeri Ocağı’na bağlı ‘Çöplük Subaşısı’ adı verilen zabitlerle payitahtın temiz kalmasını sağlanmaya çalışılmıştı...

Murat Kutlu20 Nisan 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Osmanlı İstanbul’un çöplerini nasıl toplardı?

Tâhir Subaşı da denilen Çöplük Subaşıları, İstanbul sokaklarında biriken çöpleri, para karşılığı ayırıcı adı verilen bir esnaf grubuna bırakıyordu. “Çöp Çıkaram” nidalarıyla sokakları inleten ayırıcı esnafı da şehirde dolaşmadık yer bırakmadan, sırtlarına yükledikleri küfelerle tek tek evlerin çöplerini topluyordu. Çöpleri deniz kenarına getiren ayırıcılar, para eden değerli eşyaları çöplerden ayrıştırmak suretiyle geçimlerini sağlardı. (Kaşıkçı Elmasının da bir ayırıcı tarafından bu şekilde bulunduğu söylenir) Onların işini kolaylaştırmak ve çöpleri bir an evvel bertaraf etmek için şehrin süprüntülerini denize dökmek üzere özel bir iskele ve duba yapılmış, ayrıca sadece bu iş için özel tekneler de inşa edilmişti. 

Osmanlı bürokrasisi, başından beri mahalle sakinlerinin yaşadıkları mekânı sahiplenmelerine yönelik politikalar izledi.  Bu durumun elbette imkânlarla ilgisi olmakla beraber şehre karşı hissedilen aidiyet duygusunu da geliştirdiği bir gerçek. Cadde ve sokakların özellikle yaz mevsiminde mahalleli tarafından belli aralıklarla sulanması büyük önem arz ediyordu, zira dönemin caddeleri toz kalkmasını önleyecek şekilde yapılmamıştı. Nitekim mahalle halkının kendi sokaklarını temizleyip yıkadıkları tarihi vesikalarla da sabit. İstanbul’un temizliği ile ilgili saraydan kadılık makamına gönderilen fermanlar da devletin bu konudaki hassasiyetini bizlere gösteriyor. Bu fermanlardan mahalle sakinlerinin mezbeleleri kaldırıp denize atması, sokakların gereği gibi temizlenmesi, kimin dükkânının önünde süprüntü varsa o kişinin cezalandırılması yönünde emirler verildiğini öğreniyoruz. Hatta bu konuda özellikle imamlara ve bekçilere şiddetli tenbihlerde bulunulmuş, görevini ihmal edenlere de ağır cezalar verilmişti. (Bilhassa da kürek cezası)  

1826 yılına gelindiğinde İhtisap Nazırlığı kurularak belediye işleri İstanbul kadılığından alınmıştı. 1859’da nazırlık lağvedilince temizlik işleri bu sefer zaptiye müşirliğine devredildi.  Ve nihayet 1868 yılında yapılan ilk belediye nizamnamesiyle İstanbul’un temizliği için yeni bir dönem başladı.  Şehre Tenzîfat memurları (çöpçü) tayin edildi ve artık çöplerin küfelerle değil çöp arabalarıyla toplanması sağlandı. Sokakların temizliği ile ilgili bir üst memurun görevlendirilmesi de 1871’de gerçekleşti. Belediye Tanzifat Müdürü olarak atanan Mahmut Bey artık İstanbul’un temizliğinden sorumlu olacaktı. Fakat hala belediyenin ana caddeler dışında ara sokakları temizleyecek imkânı bulunmuyor,  iş yine mahalle sakinlerine kalıyordu. Doktor Cemil Topuzlu’nun belediye başkanlığı döneminde (1912) İstanbul ilk kez ciddi ve organize bir temizlik gördü. Ancak I. Dünya Savaşı yılları, şehre yapılan tüm hizmetleri alt üst etti. Hayvanlarla çekilen çöp arabalarına el konulmuş, çöp temizliğinde çalışan gençler de askere alınmıştı. İstanbul’un temizliği o yıllarda bir kez daha kadın ve çocuklara kaldı. Savaştan sonra Cemil Bey’in ikinci kez belediye reisliğine getirilmesiyle birlikte temizlik konusu yeniden ele alındı ve belediyeyi iflasa kadar götürecek büyük masraflar yapılarak şehrin temizliği sağlandı. 

19. yy’in sonlarına doğru değişen sosyo-ekonomik şartlarla birlikte gelişen modern şehir kavramı, toplum ile kamu otoritesi arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesini gerektirdi. Belediye hizmetlerinin gelişmesi bir taraftan şehrin çehresini değiştirirken bir taraftan da geçmişte mahallelerin temizlenip süpürülmesini sağlayan o kolektif çalışma ruhunun önce tembelleşmesine ardından da kaybolmasına neden oldu...