20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Türkler veremle savaşı kazandı, peki ya obezite?

65 yıldır Anadolu ve İstanbul’da doktorluk yapan Amerikan Hastanesi eski Başhekimi Dr. Warren H. Winkler’nin 50’li yıllardan beri tuttuğu notlar, adeta Türkiye’nin sağlık karnesi gibi.

SELİM EFE ERDEM [email protected]23 Kasım 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Türkler veremle savaşı kazandı, peki ya obezite?

TÜRKİYE gelişiyor, geliştikçe ortalama insan ömrü uzuyor ve geçmişte çok can yakan yaygın hastalıklarla mücadelede büyük başarı kazanılıyor ama yerlerini yeni hastalıklar alıyor. Örneğin bir dönemin korkulu rüyası olan sıtma... Bugün neredeyse kökü kurutulan sıtma, Kurtuluş Savaşı yıllarında o kadar ölümcüldü ki ‘Kara Bela’ olarak anılmıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilan edilen sağlık seferberliği ile büyük başarı kazanılsa da II. Dünya Savaşı sürecinde sıtma yeniden ortaya çıkmış, 1945 yılı Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 2.5 milyon kişi sıtmaya yakalanmış ve hastalık ancak 70’li yıllarda kontrol altına alınabilmişti. Bu yazıyı yazarken olduğu gibi, biz bu bilgileri artık arşiv kayıtlarından öğreniyoruz ama 1950 yılından beri aramızda bir ABD’li doktor var ki Türkiye’de son 65 yılda yaşanan  yaygın hastalıkların canlı tanığı.

Dr. Warren H. Winkler’in tuttuğu notlar, Türkiye’nin sağlık karnesi gibi adeta... Dr. Winkler, anılarını YKY’den çıkan ve İki Doktor Bir Yolculuk adlı kitapta anlattı ama biz onunla kendi portresinden daha çok ‘Türkiye’nin sağlık profilini’ konuştuk. 50’li yıllarda idealist bir doktor olarak ABD’den Talas Amerikan Hastanesi’ne gönüllü olarak gelen Dr. Winkler, karşılaştığı ilk sorunun, hastaların sağlık hizmetine ulaşamaması olduğunu anlatıyor: “Şimdi hastaneler, yollar açıldı. Hastalar köylerden şehirlerdeki hastanelere hızla ulaşabiliyor. Ama 50’li yıllarda yol yoktu, hastalar katır sırtında saatler süren yolculuk sonrası bize ulaşırdı” Dr. Winkler,  reçetesiz antibiyotik kullanılmaması uyarısında da bulunuyor: “Türkiye’de  bilinçsiz antibiyotik kullanımı nedeniyle 70’li yıllardan itibaren bazı hastalıklar tedaviye karşı direnç kazandı, hastalıklara yol açan bakteri ve virüsler mutasyona uğradığı.”

40 yıl sonra uygulanabildi

Türkiye’ye geldiği ilk yıllarda, sağlık hizmetlerinin yetersizliğine rağmen Anadolu’daki kanser vakalarının ABD’dekine göre çok daha düşük olmasına şaşırdığını belirten Dr. Winkler, bunun altında trajikomik bir neden bulduklarını anlatıyor: “Türkiye’de kanser vakalarının düşüklüğü beni gerçekten şaşırtmıştı. Ama gördük ki bu ortalama yaşam süresiyle ilgiliydi. Kanser, çoğunlukla 60 yaş sonrasında ortaya çıkan bir hastalıktı ama Türkiye’de insanlar kanser olacak kadar uzun yaşamıyordu.” Bir dönem ABD ve Türkiye arasında yapılan anlaşmayla Sağlık Bakanlığı’na danışmanlık yaptığını belirten Dr. Winkler, 60’lı yıllarda uzun süren bir çalışma süresinde bir sistem hazırladıklarını ama projenin 2000’li yıllardan sonra hayata geçtiğini söylüyor: “Türkiye’de doktorların yüzde 20’si aile hekimi, yüzde 80’i uzmandı ama bunun tam tersi olması gerekiyordu. Buna yönelik üç yılda bir proje hazırladık ama bu sırada ilgili bakan dört kez değişti. Ve proje yeni yeni uygulanmaya başlandı”

ABD BÜYÜK SERVET HARCARKEN BİZ PENİSİLİNLE ÇÖZDÜK

Dr. Winkler, aile hekimliği yapacağı ve ücra köylerde tek başına olacağı için her türlü acil duruma tek başına müdahale edebilecek şekilde uzmanlaşmıştı, Türkiye’ye gelmeden önce iki yıl cerrahlık eğitimi almıştı. Anadolu’nun pek çok şehrine giden Dr. Winkler, ABD’li doktorların bir kez bile görmediği vakalarla karşılaştığını söylüyor: “Şarbon, ABD’de büyük bir biyolojik silah olarak görülüyordu. Bu nedenle büyük paralar harcandı. Çünkü o tarihte, ABD’li doktorlar insanlarda bir şarbon vakasıyla bile karşılaşmamıştı. Ama 50’li yıllarda Anadolu’da bana sık sık şarbonlu hasta geliyordu çünkü hayvanlarla çok temas içindeydiler ve basit bir penisilin ile onları tedavi ediyordum.”

EVDE TELEVİZYON KANALINI NASIL DEĞİŞTİRİYORSUNUZ?

Dr. Winkler, Anadolu’da aile hekimliği İstanbul’da ise uzun yıllar Amerikan Hastanesi Başhekimliği yapmıştı ve halen bu hastanede hekimliğe, araştırmalara devam etmekte. Peki ama 50’li yıllardan bugüne en çok hangi hastalıkla mücadele etmişti, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit neydi? Dr Winkler’e göre eskiden bir numaralı sorun halk arasında verem olarak bilinen tüberkülozdu, şimdi ise şişmanlık olarak bilinen obezite: “Şimdi yok ama Türkiye’de eskiden verem çok yaygındı ve bunun nedenleri vardı. Bir anımı anlatayım. Bir keresinde, bir köy evindeki hasta çocuğa gittim. Yanımda dil tahtası yoktu, çocuğun ağzına bakabilmek için annesinden kaşık istedim. Ondan aldığım kaşıkla diline bastım, ağzı iltihap doluydu. Sonra annesi büyük incelikle bana bir bardak sıcak süt getirdi, ardından çocuğun iltihaplı ağzına bakarken kullandığım kaşıkla sütü karıştırdı. Hastalığın bana da bulaşmaması için içmemem gerekiyordu ama nezaketsizlik olacaktı. İçtim ama şanslıyım ki çok güçlü bir bağışıklık sistemim vardı... Bence Türkiye’nin en büyük sağlık sorunu eskiden veremdi, şimdi obezite.”

Dr. Winkler, ABD ve Avrupa’da da büyük sorun olan ve son dönemde Türkiye’yi de ciddi şekilde tehdit eden bu hastalığa karşı da tavsiyelerde bulunuyor: “Obezite büyük tehdit çünkü sağlıklı beslenmiyor ve hareket etmiyoruz. Kaç kişi evde kanal değiştirmek için televizyon düğmesini çeviriyor? Herkes oturduğu koltutan kumanda kullanıyor. Ben 86 yaşındayım, hala beş kata kadar asansör kullanmıyorum. Sağlıklı beslenmek için diyet hiç önemli değil, gazetelerdeki bazı sağlıklı yaşam gurularının ‘Bunları yemeyin’ şeklindeki önerilerine kanmayın. Sadece bir meyve-sebze değil, her türlü meyve-sebzeden yiyin, düzenli yürüyün ve uyuyun.”