5 Mayıs 2024 Pazar / 27 Sevval 1445

28 Şubat'ta paralel ihanet

17 Aralık operasyonunda açık rol alan ‘Paralel Yapı’nın ittifak yaptığı çevrelerle 28 Şubat sürecinde de dirsek temasında olması dikkat çekiyor. Arşivler, aynı Paralel Yapının 17 yıl önce darbeye nasıl destek verdiğini açık açık ortaya koyuyor.

1 Mart 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
28 Şubat'ta paralel ihanet

Türkiye 28 Şubat Darbesi’nin 17. yılını, ‘Dostmodern’ darbenin gölgesinde geçiriyor. Geçtiğimiz yıl gözaltına alınan ve tutuklanan darbeci generaller de şu an serbest. Kamuoyu; ‘28 Şubat’ın medya, sermaye ve sivil toplum örgütlerinden oluşan ayağına sıra ne zaman gelecek?’ diye beklenti içerisinde iken, cezaevindeki tutuklu generaller bir bir salıverildi.

Üstelik bu karar, 17 Aralık süreciyle millet iradesine operasyon yapmaya kalkışan ‘Paralel Yapı’nın lideri Fethullah Gülen’in, “Yaşlı başlı adamlar böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkan olsa, ben onların hepsine serbestsiniz derim” şeklindeki sözlerinin ardından geldi. Bugün artık 28 Şubat davasından tutuklu bir general yok. Hepsi serbest.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanıklar dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Org. Çevik Bir, Tümg. Erol Özkasnak, Org. Çetin Doğan, emekli Tümgeneral Kenan Deniz ve emekli Tuğgeneral İdris Koralp’in adli kontrol şartıyla tahliyelerine karar verildiğini açıkladı. Ancak 28 Şubat darbesinin mağduru olan pek çok isim hala içeride ve hala bırakılımış değil. 17 Aralık 2013 süreci ve ardından ortaya çıkan Paralel Yapı’nın bağlantılar ağı ise, 28 Şubat 1997 darbe sürecini de yeniden gözden geçirmemizi zaruri kılıyor. Zira 28 Şubat darbesinde etkili olan çevrelerin (Sermaye, yargı, medya, dış güçler), bugün Paralel Yapıyı kullanarak AK Parti iktidarına karşı yeni bir darbe girişiminde de ortaya çıkması tesadüf olmasa gerek. Mesela; medya, TÜSİAD, bir kısım sivil toplum örgütleri ve paralel yargı... Yukarıda saydığımız yapılarla, bağlantısı net bir biçimde ortaya çıkan en şaşırtıcı ayak ise hiç kuşkusuz Paralel Yapı oldu.

Çevik Bir çıktı, onlar içerde

Aslında 28 Şubat sonrası bu yapı ile ilgili kulaktan kulağa dolaşan, kapalı kapılar ardında korkularak da olsa konuşulan gerçekler vardı. 17 Aralık operasyonuyla birlikte, işte bu sessiz ve derinden mırıldanılan hakikat aleniyet kazanmış oldu.

‘İdam’ sonra ‘ağırlaştırılmış müebbet’ hapis cezasına çarptırılan gazeteci-yazar Salih Mirzabeyoğlu ile ilgili hukuksuzluk devam ediyor. Cezaevinde 15’inci yılı geride bırakan ve 54 yazılı eseri bulunan Mirzabeyoğlu’nun ismi adeta 28 Şubat darbesi ile özdeşleşti. 28 Şubat sürecinde daha 14 yaşındayken tutuklanıp idamla yargılanan ve yaklaşık 10 yıl cezaevinde yattıktan sonra iki yıl önce özgürlüğüne kavuşan gazeteci Yakup Köse’nin cezası 25 Aralık 2013’te  Yargıtay tarafından onandı.

12 Eylül’de de askere selam

Elbette konumuz 17 Aralık süreci değil.. Ancak bugün yaşadıklarımızı daha iyi anlamak için, ‘Paralel Yapı’nın 17 yıl önce gerçekleşen 28 şubat darbesinde, hatta 12 Eylül 1980 darbesinde nasıl tavır aldığını iyi bilmek gerekiyor. Aslında bugün hükümeti devirmeye kalkışan Paralel Yapı ile tartışılan isim olarak öne çıkan Fethullah Gülen, bir zamanlar “Devletle çatışarak bir yere gidemezsiniz” diyen bir kimse idi.

Gülen ve medyası her ne kadar, 17 Aralık sürecinin ardından ‘Biz, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de yani her darbede preslendik’ diyerek mağdur olduklarını öne sürseler de, arşivler ve gerçekler bunun tam tersini gösteriyordu.

İsterseniz, Gülen’in ‘preslendik’ dediği ilk darbelerden 12 Eylül 1980 için söylediklerini hatırlayalım.. Gülen darbeden bir ay sonra, Sızıntı dergisinin Ekim sayısında “Son Karakol” adlı makalesinde darbeye adeta alkış tutuyor ve darbecileri imdada yetişmiş Hızır’a benzeterek;  “...Ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz” diyordu. Üstelik bu satırları yazmak için o kadar şevk ve heyecanlı idi ki, mum ışığında kese kağıtlarını kullanarak müsvedde oluşturmuştu.

O kararlara muhtıra diyemem

Fethullah Gülen 28 Şubat sürecine daha en başındanitibaren çekinmeden desteğini ifade eder açıklamalar yapıyordu. Meselâ Samanyolu TV’de Gülen şöyle konuşuyor: “Ülkemiz kriz içinde. Gücü temsil edenler krizi önlemelidir. Bu hükümeti değiştirin demek daha demokratik olur. Burada ‘Askeriye muhtıra verdi’ diye suçlanmak isteniyor. Bu mukavelede (28 Şubat MGK kararları) ele alınan tavsiye kararlarını bu açıdan ben şahsen muhtıra şekliyle algılanmasını telif edemiyorum. Niçin bu işin üzerinde bu yorumlarla duruluyor, askeriye muhtıra verdi diye suçlanıyor? Ben bunu yanlış buluyorum.” (29.03.1997)

DARBENİN MİMARINA ÖDÜL

Yine bu dönemde Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya hoşgörü ödülü teklif edilecek o reddedince de şükran plaketini bir kaç ay sonra Fethullah Gülen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e verecekti.

Yanlış da yapsa sevap alırlar

Yine aynı dönemde MGK kararlarını dayatanların masum olduklarını, hatta bu kararlara içtihat mantığıyla da yaklaşılabileceğini, isabet ettilerse iki sevap etmedilerse bir sevap alacaklarını ifade ediyor Gülen:“Eğer işin içinde bir hata varsa bu içtihat hatasıdır. Hatta fakihlerin mülahazasıyla da yaklaşılabilir, içtihattaki hatalar bir sevap kazandırır, isabet olursa iki sevap kazandırır mülahazası.” (Kanal D / Yalçın Doğan’a Verdiği Mülâkat / 16.04.1997)

Ordu görevini yapıyor

Gülen, 16 Nisan 1997’de Kanal D’den Yalçın Doğan’a verdiği röportajda ise askerlerin anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını belirtmişti:
“Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat.. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan.”



Ceylan: Bize köstek oldular

Dönemin RP milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan: “Başbakanlık’taki iftara Fethullah hoca, Erbakan hocayı hiç sevmediği için gelmedi. Ama mazeretinde şeker hastalığını gösterdi. Ben ona da daveti göndermiştim. 28 Şubat’ta bugünkü paralel yapı hiçbir şekil ve surette müslümanlara destek olmadı. Hatta köstek oldu. O dönemde askerlerle defalarca görüştüler. Gökten vahiy gelse o zatla (Erbakan) ben asla beraber olmam, o partiye oy vermem dedi.”

Asker sivillerden daha demokrat

16 Nisan 1997 akşamı Kanal D televizyonunda, ‘’Yalçın Doğan ile Güncel’’ programına çıkan Fethullah Gülen, 8 yıllık eğitime destek verdiğini açıklayınca, imam-hatip okullarında çocukları okuyan aileler şok oldu. Gülen, o programda birbirinden ilginç sözler söylemişti:

- ‘’Birileri haksız yere laikliğe ve demokrasiye hücum ediyor.’’

- ‘’Bugün Türkiye’yi idare edemeyenler, ‘Bu işi beceremedik, yüzümüze gözümüze bulaştırdık’ demeliler, ‘Ben bu emaneti götüremiyorum, emaneti al’ diyerek millet adına bu fedakârlığı yapmalıdır.’’

- ”Askerler, bazı sivil kesimlerden daha demokrat.’’

- “8 yıllık kesintisiz eğitimin imam-hatiplere kaynak açısıdan zararlı olacağını zannetmiyorum.’’ Bir kısım medya, bu sözleriyle Fethullah Hoca’yı övmeye başlamış, ‘Aydın din adamı’ yakıştırmaları başlamıştı.



***

28 Şubat yazı dizisinin 1. bölümü



***