20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

AB, katil asansörü durdurur mu?

İnsanı basite alan ‘kamu vurdumduymazlığı’ndan sık sık şikayet ediyoruz. Bugün devlet ‘insan’ı önceleyen kuralları hayata geçirmek istiyorsa neden var gücümüzle desteklemiyoruz?..

Nuh Albayrak20 Eylül 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
AB, katil asansörü durdurur mu?

Pek tarzım olmasa da konuya havalı meslektaşlarım gibi gireceğim...

Yeni AB Bakanı ile Brüksel’de birebir görüşme fırsatı buldum. Yeniden başlayan uyum sürecini (fotoğrafın ayakta çekildiğine bakmayın) enine boyuna konuştuk.

“Öncelikle, neden ‘yeniden’... Küslük dönemlerinden sonra, birikmiş bir hasretle ‘yeniden’ başlayan beraberlikler gibi bir şey mi?” şeklindeki sorumu, AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, halkın seçtiği cumhurbaşkanı yönetiminde her şeyin ‘yeniden’ ele alındığı Türkiye’de, uyum konusunun da kurumsal bir döneme girdiğini ifade ederek “Artık  süreci sadece AB Bakanlığı değil, uyum kriterlerinin düzenlenip uygulanmasında dahli olan bütün bakanlıklar koordineli olarak yürütecek, eski yanlışlar tekrarlanmayacak” şeklinde açıkladı.

Avrupa yeniden diyor mu?

Peki bu yenilenmiş irade beyanımız karşılık görecek mi dersiniz?

“Elbette... Çünkü AB yönetim şemasında da çok önemli yenilenmeler oldu. Her şey tam dengi dengine geldi.”

Sayın bakanım, biz AB kapısında beklerken bizim muzdarip olduğumuz birçok problem Avrupa’nın da kapısını çaldı. Dünyayı bölüm bölüm bölen İngiltere “ülke bölünecek” diye tir tir titredi. Terör ve radikalizm ABD ve Avrupa’nın da korkulu rüyası oldu. IŞİD cinayetleri batılı liderlerin artık sadece tatilini değil, uykularını da bölüyor. Acaba bu gelişmeler Avrupa’nın bizi biraz daha iyi anlamasını sağlamaz mı?

“Aslında Avrupa, Türkiye’yi gözden çıkarmanın mümkün olmadığını çoktan anladı. Her şeye rağmen Türkiye’nin önemini bildiği halde bilmemezinden gelenlere de biz usanmadan, kızmadan defalarca anlatacağız. Bu, karşılıklı kazanmaya dayanan bir ortaklıktır.

Bu konuyu elbette Türk halkı da yoğun biçimde tartışıyor. 2002 ve devamında halkın da büyük desteği vardı, sonra azaldı. Geçenlerde yapılan bir anketten hükümetin “yeniden AB” iradesine paralel olarak halkın desteği de arttı. Bunu nasıl anlamamız lazım?

“Evet, destek azalıyor, artıyor... Ama aslında bu, kararsızların tutumuna bağlı olarak ortaya çıkan bir durum. Zira AB üyeliğini istemeyen yüzde 10 civarında bir kesim var ve bu hiç artmıyor.”

Ben çok merak ediyorum; acaba halkımız neye göre AB üyeliğini destekliyor veya vazgeçiyor. Korkarım insanlar ‘AB kriterleri benim hayatımda neyi değiştirir’den ziyade AB sürecine desteği, iktidara destek gibi düşünüyor ve buna göre tavır belirliyor. Baksanıza AB’ye destek, sayın Erdoğan’ın aldığı oya yakın çıkıyor. Seyahatlerimizde, Avrupa’daki uygulamaları kompleks derecesinde savunan birçok dostumuz, konu AB üyeliğine gelince ‘hayır’ diyor. Acaba “Niçin AB” konusu tam olarak anlatılamadı mı?

Çift yönlü iletişim stratejisi

“Çok iyi teşhis etmişsiniz. Bu noktada gerçekten problem var. Ve halkın; sivil toplumun desteği çok önemli. Fasıllar ancak toplumsal kültür oluşturulması halinde bir anlam taşır. Zaten aynı tespitten dolayı yeni AB stratejimizde bu aksaklıkları gidermeye yönelik çift yönlü bir iletişim stratejisini uygulamaya sokuyoruz. Yani Türkiye’de neden AB’ye üye olmamız gerektiğini, Avrupa’ya da, üyeliğimizin onlara neler kazandıracağımızı anlatacağız.”

Sayın bakanın bahsettiği ‘ikna’ süreci belki de AB yolculuğumuzun en önemli aşamasını oluşturuyor. Çünkü nihai amaç için, AB’ye katılıma ilaveten toplumun katılımı da şarttır.

Son yıllarda halkımızın hassasiyetinin artması da bir realite olduğuna göre geriye AB kriterlerinin bize ne getireceğinin iyi anlatılması kalmaktadır.

Zira, içi pişmeyen ekmekten, bulanık akan sudan, menşeini bilmediği etten şikayet edenler AB kriterlerini neden istemez?..

‘Önce insan’ için önce kural

Avrupa’da çeşmeden akan suyun sağlıklı olduğuna inanmak için başkanın musluktan su içmesi gerekmiyor. (İlginç bir tesadüf: Brüksel’deki ikinci günümüzde odama fazla su bırakılmış, yanına da “Bir tamirat sebebiyle bugün için çeşmedeki suyu biraz akıtmanız yeterli ama biz yine de su bıraktık. Çünkü sizin sağlığınız bizim için çok önemli” notu iliştirilmişti.) Avrupa’daki madenlerdeki aksaklıklar, 301 işçi ölünce gündeme gelmiyor. Asansörlere binen onlarca kişinin canı taşerona havale edilmiyor.

Elbette bir sihirli değnekden bahsetmiyoruz. Kamudaki ‘önce insan’ söyleminin eyleme geçirmesinden bahsediyoruz. Bizim için AB üyeliği değil, AB kriterleri önemlidir. Belki, E5’te açık giden damperi bu kriterler indirir, onlarca insanı ölüme uçuran asansörü bu kriterler durdurur.